Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1501 E. 2022/1707 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1501
KARAR NO : 2022/1707

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2022/619 Esas, 2022/749 Karar
KARAR TARİHİ :15/06/2022

DAVACI : … (…)
VEKİLİ : Av. … [16312-13659-98921] UETS

DAVALI : …-…
VEKİLİ : Av. … [16923-29638-43987] UETS
DAVANIN KONUSU : Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)

KARAR TARİHİ : 30/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/12/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkilinin oğluna vermiş olduğu vekaletname ve yetkiye istinaden oğlu Arif Baran ile davalı arasında 31/05/2019 tarihli emlak alım satım sözleşmesi tanzim edilip imza altına alındığını, bu sözleşme gereğince müvekkilinin kendi adına kayıtlı olan Bursa İli, Osmangazi İlçesi, 2192 Ada, 26 parselde kayıtlı bulunan 26,27 ve 28 nolu bağımsız bölümler ile gerçekte müvekkiline ait olan ancak teminat olarak dava dışı Adil Kahraman adına kayıtlı gözüken 29 nolu bağımsız bölümün davalı adına tescil edileceği, davalının ise bu bağımsız bölümlere karşılık toplam 3.850.000,00 TL’yi müvekkiline ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının çeşitli kişi ve kuruluşlara müvekkili adına 2.575.16,94 TL ödeme yaptığını ancak davalı tarafın sözleşmeden kaynaklı halen 1.274.839,06 TL borcu bulunduğunu, bu meblağı asma katın tapusu alınmasına rağmen müvekkiline ödemeyerek mağduriyetine sebebiyet verdiğini, davalı tarafın talebi doğrultusunda yapılan satışlar düşük bedelle gösterildiğini, müvekkilinin son kalan taşınmazını da davalı tarafa sattığını ancak satıştan kaynaklı alacağının tamamını alamadığını ileri sürerek 1.274.839,06 TL’nin devir tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacının kendi adını taşıyan bir inşaat şirketinin maliki ve yöneticisi olduğundan tacir sıfatı olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu olan taşınmazların da işyeri vasfında olup ticari vasfı olması dahi 4 adet taşınmazın satışının ticari bir iş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle davanın asliye hukuk mahkemesinin değil ticaret mahkemesinin görev alanına girdiğini, müvekkilinin Gemlik’te ikamet ettiğini ve HMK’nın 6. maddesi uyarınca genel yetki kuralına göre Gemlik Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının dayandığı sözleşme hiçbir zaman kurulmadığını, dayanak olarak sunulan belgenin, ilgili aracı şirket tarafından, davacı yana boş bir şekilde teslim edilmiş olup, şirket yetkilisi anlaşma olur düşüncesiyle en başta kendi kaşesini bastığını ancak mutabakat sağlanmadığı için kimsenin imzalamadığını, yani bahse konu sözleşmenin tamamen davacı tarafından doldurulduğunu, müvekkilinin daha sonra yaptığı araştırmada satın almayı düşündüğü taşınmazları, hacizli olmaları nedeniyle, daha uygun bir fiyata alabileceğini öğrenince doğrudan satıcı davacıyla görüştüğü ve taşınmazlar üzerindeki haciz, rehin, ipotek ve diğer borçların müvekkili alıcı tarafından ödenmesi mukabilinde, tarafların taşınmazların devir ve tescili konusunda anlaştıklarını, müvekkilinin taşınmazlara karşılık 2.625.164,94 TL ödediğini belirtmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, Gemlik 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/04/2022 tarihli, 2022/13 Esas, 2022/153 Karar sayılı kararı ile davacının tacir olduğu, satışın da ticari satış olduğu ve davanın TTK’nın 4 ve 5. maddesi gereği ticari dava olduğundan bahisle HSK’nın 24/03/2005 gün ve 188 sayılı ilke kararı gereğince gönderme kararı verilmiş ise de, davanın TTK’nun 4.ve 5 maddesinde sözü edilen mutlak ticari davalardan olmadığı, davalının tacir olmayıp, davacı müteahhitten taşınmaz satın alan kişi durumunda olduğu, ticari işten söz edebilmek için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması gerektiği, nitekim Bursa 15. Asliye Hukuk Mahkemesince yetki sözleşmesinin tarafları bağlamayacağından bahisle dosyanın genel yetkili Gemlik Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği, her iki tarafı tacir olmayan emlak alım satım ilişkisinin TTK’ hükümlerinde de ticari iş olarak nitelendirilmesi uygun olmayıp, dava da ticari dava olarak görülemeyeceğinden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davalı vekili, davacının kendi adını taşıyan bir inşaat şirketinin sahibi ve yöneticisi olup tacir sıfatına sahip olduğunu, ayrıca taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu olan taşınmazların da işyeri vasfında olup ticari vasfı olmasa dahi dört adet taşınmazın satışının ticari bir iş olduğunun kabulü gerektiğini, arabuluculuğa başvurulmadığını, dava şartı olan arabuluculuk başvurusu olmaksızın açılan davanın usulden reddi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davalının sadece müvekkil davacıdan taşınmaz satın alan kişi durumunda olduğunu, müvekkilinin her ne kadar eskiden müteahhit olsa da müteahhitlik işlerini şirketi üzerinden yürüttüğünü ve şirketi şuan faal durumda olmadığını, önceden yatırım yaparak aldığı taşınmazını ticari iş dışında davalıya sattığını ve karşılığını alamadığını, her iki tarafı tacir olmayan emlak alım satım ilişkisinin ticari dava olarak görülemeyeceğini, görevsizlik kararı sonrasında 30/04/2022 tarihinde arabuluculuk başvurusu yapılmış ve arabuluculuk sürecinin 31/05/2022 tarihinde sonlandığını belirterek istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, taşınmaz alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
Dosya kapsamı uyarınca davanın Bursa 15. Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, mahkemece 2021/173 Esas, 2021/189 Karar sayılı karar ile davanın yetkili mahkemede açılmadığı gerekçesiyle, davalının yetki itirazının kabulüne ve dava dilekçesinin mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi ile Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğuna karar verildiği, Gemlik 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/04/2022 tarihli, 2022/13 Esas, 2022/153 Karar sayılı kararı ile davacının tacir olduğu, satışın da ticari satış olduğu ve davanın TTK’nın 4 ve 5. maddesi gereği ticari dava olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliğine karar verildiği ve görevsizlik kararıyla dosyanın gönderildiği Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin de davanın ticari dava olmadığı gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararının davalı vekilince istinaf edildiği anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davanın TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, dosya kapsamı uyarınca davalının tacir olmadığı, bu suretle davanın nispi ticari dava da kabul edilemeyeceği anlaşılmakla, mahkemece verilen görevsizlik kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddî olay ve hukukî değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-b-1 hükmü gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-) İstinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın m. 362/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere, oybirliği ile karar verildi. 01/12/2022


Başkan

¸e-imzalıdır