Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1914 E. 2022/1836 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1914
KARAR NO : 2022/1836

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/06/2021
NUMARASI : 2020/677 Esas, 2021/469 Karar

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … [16657-56170-33660] UETS
DAVALI : … – 2013114234 …
VEKİLİ : Av. … [16768-67883-60189] UETS
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/12/2022
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/06/2021 tarih, 2020/677 Esas, 2021/469 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında 06/12/2013 tarihli Açık Satış Noktası Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme uyarınca tarafların karşılıklı olarak çeşitli yükümlülükler altına girdiğini, bu kapsamda müvekkilinin davalı 41.065,00-TL’lik nakit bazlı katkı sağladığını, ancak davalının sözleşmeye aykırı olarak taahhüdünü yerine getirmeden işletmesini kapatarak müvekkilinden mal almaya son verdiğini, haksız olarak sözleşmenin feshine neden olduğundan sözleşemede kararlaştırılan cezai şarttan da sorumlu olduğunu, alacağın tahsili için davalı aleyhine girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davanın yetkisiz temsilci ve sözleşmenin gerçek tarafı olan Ahmet Karadaş’a yöneltilmesi gerektiğini, müvekkiline husumet düşmediğini, müvekkilinin sözleşmeden herhangi bir bilgisinin bulunmadığını, sözleşmede müvekkilin imzasının olmadığını, cezai şartın fahiş ve geçersiz olduğunu belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, davacı tarafça davalı tarafa açık satış noktası sözleşmesine istinaden yapılan nakit katkının, cezai şart bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesine ilişkin olduğu, dava tarihi itibariyle davalının tacir ve esnaf kaydının olmadığı, davanın nispi ticari dava ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, davanın mutlak ticari davalardan da sayılmadığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğuna karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşme de davalının kendisine ait olan ticari işletmesini işletmekte olduğu süreçte imzalanmış olup, bu sözleşmeye göre de davalı işletmekte olduğu işyerinde (restaurant) müvekkil şirket distribütöründen satın aldığı bira ürünlerini müşterilerine satmayı taahhüt ettiğini, sözleşme ile davalının kendi adına işletmekte olduğu ticari işletmesinde, müvekkili şirketin satışını gerçekleştirdiği bira ürünlerini müşterilerine satmayı taahhüt etmiş olup, davalı TTK’ya göre tacir sıfatına sahip olduğunun kabulü gerektiğini, davalının esnaf sınırını aşıp aşmadığını incelemeden ve bu yönde bilirkişi incelemesi de yaptırmadan davalının tacir olmadığına karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, açık satış sözleşmesine (standart sözleşme-miktar taahhütlü) aykırı davranıldığı iddiasına dayalı sözleşme kapsamında davalıya yapılan katkı payı ödemesi ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan cezai şartın tahsili istemiyle başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Taraflar arasında 01.12.2013 tarihinden geçerli olmak üzere, imzalanan 06.12.2013 tarihli “Açık Satış Noktası Sözleşmesi”nde, davalının işlettiği restaurantta davacı şirketin ürettiği ürünleri satmayı, 54.000 Litre satış taahhüdünün bulunduğu, sözleşme süresinin 54.0000 litre alım ile sınırlı olduğu, davalının sözleşmenin 10/b maddesi uyarınca faaliyetlerini kısmamayı taahhüt ettiği, sözleşmenin 21. maddesi uyarınca sözleşme süresi içerisinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması halinde sözleşmenin fesih edileceğinin ve bu kapsamda 41.000,00 USD cezai şart ödeneceğinin taahhüt edildiği, sözleşme kapsamında davacı tarafından davalıya 41.065,00 TL katkı sağlandığı, davalının ticari faaliyetini sonlandırdığı dosya kapsamı ile sabittir.
Uyuşmazlığın çözümünde davalının tacir olup olmamasına göre, davaya bakma konusunda mahkemenin görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Zira tarafların tacir olup olmamasına göre görevli mahkeme ile birlikte uygulanacak hükümler farklılık göstermektedir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi TTK’nın 5.maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1.bendinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1.maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere ticari işletmenin unsurları; esnaf işletmesi için öngörülen sınırın üzerinde bir gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, devamlılık ve bağımsızlık olarak düzenlenmiştir. Buradaki faaliyet iktisadi faaliyet olup, amacı gelir elde etmektir. Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır.

Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir. Yine TTK’nın 15. maddesinde de; “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre, bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da odaya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınmak suretiyle davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davalının tacir-esnaf olduğunun kesin bir şekilde belirlenmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de yerinde değildir.
Açıklanan bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.a.3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/06/2021 tarih, 2020/677 Esas, 2021/469 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının davacıya iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafından istinaf yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 08/12/2022


Başkan

e-imzalı

Üye*

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı