Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1671 E. 2022/1905 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1671 – 2022/1905
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1671
KARAR NO : 2022/1905
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/12/2022
Davacılar vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekili, müvekkili Serkan Yıldırım’ın Gym Stock Spor Malzemeleri San.ve Tic. AŞ’nin yetkilisi olduğunu, müvekkili şirket ile … İç ve Dış AŞ arasındaki ticari ilişki kapsamında alacaklısı ……AŞ olan Ziraat Bankası AŞ olan Tuz Pazarı/ Bursa Şubesine ait, keşidecisinin Serkan Yıldırım olduğu, 25/08/2020 tarihli 50.000 TL tutarlı çekin kargoya verildiğini ve kargoda taşınma sırasında kaybolduğunu ve çekin üzerinde oynama yapılmak suretiyle bankaya ibraz edildiğini ileri sürerek müvekkillerinin dava konusu çek kapsamında davalılara borçlu olmadığının tespitine, dava konusu çekin iptaline, davalılardan %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Canip Çelik ve Çelaş İnşaat Turizm Tekstil Plastik Gıda ve Sanayi Dış Ticaret Limited Şirketi vekili, dava konusu çekin sahte imza ile keşide edildiği iddiasının şahsi def’i niteliğinde olup iyiniyetli 3.kişi olan müvekkillerine karşı ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davacı yanca arabuluculuk yoluna başvurulmaksızın iş bu davanın açılmış olduğu gerekçesiyle, davanın 6102 Sayılı TTK’nın 5/A maddesi, 6325 Sayılı Kanunun 18 (A) 1-2 maddesi gereği davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davacılar vekili, hukuken tüm ticari davalar için değil sadece bir miktar paranın tahsili talepli alacak ve tazminat davaları için arabulucuya başvurunun dava şartı olarak düzenlendiğini, huzurdaki davanın ise bu kapsamda bir alacak/tazminat davası olmadığını, uyuşmazlık konusunun sahte evrak niteliğindeki çek nedeniyle ikame edilen menfi tespit davası olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde, çek istirdatı dışında açılan menfi tespit davalarında arabuluculuğun dava şartı olduğu yönünde güncel tarihli kararlar verildiğini belirterek davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, çeke dayalı menfi tespit talebine ilişkin olup mahkemece, arabuluculuk dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, menfi tespit davasında; zorunlu arabulucuya başvurunun dava şartı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
19/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Yasa’nın 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
TTK’nın 5/A maddesi; “(1)Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmünü düzenlemektedir. Görüldüğü üzere, 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde, Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda arabuluculuk, dava şartı olarak belirlenmiştir.
Söz konusu düzenleme uyarınca bir ticari davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre; (a) Öncelikle konusu, bir miktar paranın ödenmesi olmalı, (b) Sonra dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talep, bir alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmelidir. Bu koşulların bulunması halinde dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olacaktır. Bu koşulların gerçekleşmediği ticari davalarda davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak kabul edilmeyecektir.
HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır.Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığının kabulü gerekmektedir (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2020 tarih, 2020/85 Esasa, 2020/454 Karar sayılı kararı).
Sonuç olarak somut olayda da taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK 4. maddesi gereğince ticari dava niteliğinde olduğu ancak ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilemeyeceği nazara alındığında, mahkemece davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, davacı tarafın istinaf isteminin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-a-4 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-) Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-) 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının davacı tarafa iadesine,
4-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümle birlikte değerlendirimesine,
5-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-a hükmü gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/12/2022

M