Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1643 E. 2022/1863 K. 12.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1641
KARAR NO : 2022/1832

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2021
NUMARASI : 2020/457 Esas, 2021/413 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … [16050-50662-35889] UETS
DAVALI : … – -… …
VEKİLİ : Av. … [16279-72684-73983] UETS
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/12/2022

Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/04/2021 tarih, 2020/457 Esas, 2021/413 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya aleyhine faturalara dayalı bakiye alacağın tahsili tahsili için girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava konusu faturalar içeriği emtianın teslim alınmadığını, taraflar arasında akdi ilişkinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, uyuşmazlık, emtia satımından kaynaklandığı, davacı kooperatifin de tacir olmadığı, somut olayda 1163 sayılı yasanın uygulanmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, görevli Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; mutlak ticari davaların TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayıldığını, bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davaların da bulunduğunu, bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartların aranmadığını, müvekkilinin tacir olduğunu, görevsizlik kararının doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 115/1.maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
TTK’nın 4. maddesinde ticari davalar sayılmış olup bu maddeye göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.
Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Bu genel kuralın yanında TTK’nın 4. maddesinin son cümlesindeki düzenleme nedeniyle yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale ve vedia gibi sözleşmelerden doğan davalarla fikri ve sınai haklara ilişkin davalar da ticari davadır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken, burada sayılan davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli görülmüştür.
TTK’nın 19. maddesinde düzenlenen ticari iş karinesi gereğince bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır ve maddenin 2. fıkrası uyarınca taraflardan yalnızca biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğer taraf için de ticari iş sayılır.
Bununla birlikte mutlak ve nispi ticari davaya ilişkin yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bir işin ticari olması ticari dava olması sonucunu doğurmamaktadır.
Eldeki davada da emtia satımı karşılığı düzenlenen faturalardan kaynaklı alacağın tahsilinin istenmiş olduğundan bu anlamda mutlak ticari davalardan olmamakla birlikte nispi bir ticari dava olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için de her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendiren hususun bulunması gerektiği TTK’nın 4/1. maddesinde açıkça ifade edilmiştir.
Tacir TTK’nın 11 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup bir ticari işletmeyi kısmen de olsa işleten gerçek kişi tacirdir. Bunun yanında TTK’nın 16. maddesinin 1. fıkrasında ise tüzel kişi tacirler düzenlenmiş olup ticaret şirketleri tacir sayılırlar.
Yine ticaret şirketleri ise TTK’nın 124 vd. maddelerinde düzenlenmiş ve türleri ise 124. maddenin 1. fıkrasında “kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketler” şeklinde gösterilmiştir.
Ayrıca 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifin tanımı yapılmış ve tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek kişilerle kamu tüzel kişileri tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olarak tanımlanmıştır.
Görüldüğü gibi hem TTK düzenlemesinde hem de 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu gereğince kooperatiflerin ticari şirket kabul edilmesi gerekmektedir (Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı, 12/11/2021 tarihli, 2020/2 Esas- 2021/3 Karar sayılı ilamı). İlk derece mahkemesinin aksi yöndeki değerlendirmesi yerinde değildir.
Ne var ki, somut olayda, davalı gerçek kişinin tacir olmadığı gibi tacir olduğunun taraflarca ileri sürülmemesi karşısında davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusnun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcından, peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf eden davacı tarafından istinaf yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 08/12/2022


Başkan

e-imzalı

Üye*

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı