Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1545 E. 2022/1715 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1545 – 2022/1715
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1545
KARAR NO : 2022/1715
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

ONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/12/2022
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/04/2021 tarih, 2020/715 Esas, 2021/394 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 04/09/2020 tarihinde Bursa 21. Noterliğinin 04/09/2020 tarih 28704 yevmiye nolu araç satış sözleşmesi ile davalı dışı … ile 2016 Model Dacıa Duster marka dizel araç satımı için anlaşıldığı, araç satışa çıkarılmadan önce davacı tarafından hasar durumu kontrol ettirilmiş ve Haskan Oto Ekspertiz Merkezi tarafından 15.08.2020 tarihli rapor düzenlendiği, bu inceleme neticesinde aracın sağ arka çamurluğunun boyalı olması dışında bir başka hasarının bulunmadığı, satış günü araç tekrardan 04.09.2020 tarihinde davalı Taylan Çoşar tarafından işletilen Dynotork Oto Ekspertiz merkezine götürüldüğünde, kontrol edilmesinde aracın arka bagaj kapağının değişmiş olduğuna dair rapor düzenlendiği, bu kez her iki rapor arasında çelişki bulunması üzerine araç üzerinde Dynoplus Profesyonel Oto Ekspertizi Osmangazi Şubesi’nde inceleme yaptırıldığını, araçta sağ arka çamurlukta boya olduğunun tespit edilmiş olduğu, davacının davalı tarafından hatalı düzenlenen rapor dolayısı ile aracını esas değerinin altında satmak zorunda kaldığı bu nedenle ıslah hakkı saklı kalmak kaydı ile 1000 TL maddi zarar ve ticari itibarinin zedelendiği iddiası ile 1000 TL manevi tazminat olmak üzere davanın kabulü ile toplam 2.000.TL.nin davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, taraflar arasında hususi araç satım sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili istemiyle açılan davada; davalı tarafın gerçek kişi olup, dava konusu aracın ruhsat bilgilerinden hususi bir araç olduğu, tacirler arasında gerçekleşmeyen satış işleminden dolayı işin ticari iş olarak nitelendirilemeyeceği ve davanın da TTK’nun 4 ve 5. maddeleri gereği ticari dava olmayıp mahkemenin bu davaya bakmaya görevli bulunmadığından eldeki davaya Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bakılması gerektiği gerekçesi ile davacının davasının görev yönünden reddine, dosyanın görevli Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece kurulan gerekçenin hatalı olduğu, satışa konu aracın ruhsatında hususi olarak belirtilmesinin işin ticari olup olmamasına etkisinin olmadığı, müvekkilinin ticaret şirket olup dava konusu iş, TTK. 3. madde uyarınca ticari iş olup eldeki davanın ise ticari dava olduğu, yine TTK Madde 19 de düzenlenen ticari iş karinesi nedeni ile taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmelerin kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılacağı, müvekkilinin şirket araç alım, satım, kiralama ile iştigal etmekte olan bir ticari işletme olduğu, kaldı ki; işin davalının da ticari işletmesi ilgili olduğu, bu sebeplerle eldeki davanın ticari dava olduğu ve davada Ticaret Mahkemesin görevli olduğundan bahisle istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ayıplı hizmet nedeniyle meydana geldiği ileri sürülen maddi- manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafça; aracın dava dışı 3. kişiye satış işlemi nedeni ile davalının işletmesinden ekspertiz raporu alınmış olup ve bu işlemin hatalı olduğu ve hatalı işlem sebebiyle zarar gördüğü iddiası ile maddi ve manevi tazminat talebi ile Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesince eldeki dava yanılgı şekilde taraflar arasındaki araç satım sözleşmesinden kaynaklandığı belirtilmek sureti ile davanın ticari dava olmadığı gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Ticari davalar 6102 sayılı TTK’nın 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.

Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.
6102 sayılı TTK’nın 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5/3. maddesine göre; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır”
Yasadaki bu düzenleme ile asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, davanın her safhasında mahkemece re’sen gözetilir.
Yukarıdaki genel açıklamalar karşısında; bir davanın ticaret mahkemesinde görülebilmesi için davanın nispi veya mutlak ticari dava olması gerekir. Nispi ticari dava olması için ise davanın her iki tarafının da ticari işletmesi ile ilgili olması dolayısıyla tarafların tacir olması gerekir. Bir şahsın tacir olup olmadığı ise ticaret sicil müdürlüğü kaydından veya vergi mükellefiyetine ilişkin faaliyet konusundan anlaşılır. Ticaret sicil kaydı veya vergi kaydı olmaması tacir olmasına da engel değildir.
Bu sebeple davacı sermaye şirketi olup, davalının tacir olup olmadığının sicil kaydı ve vergi kaydı ve faaliyet alanlarının araştırılarak varsa ticari kayıt ve defterleri incelenerek; 6102 sayılı TTK. 11 ve 12.maddesine göre inceleme yapılması gerekir.
Taraflardan birinin tacir olmaması halinde davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olur. İki tarafında tacir olmasında ise ise davada Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olacaktır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemece bu hususlarda araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile karar verilmiş olup; bu sebeple davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın 6100 sayılı HMK. 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/04/2021 tarih, 2020/715 Esas, 2021/394 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-6100 sayılı HMK. 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde yatırana iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 01/12/2022