Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1262 E. 2022/1919 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1262
KARAR NO : 2022/1919
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2020
NUMARASI : 2018/941 Esas, 2020/508 Karar
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1-… – …

VEKİLİ : Av. …
: 5-… – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 6-… – …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/12/2022
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2020 tarih, 2018/941 Esas, 2020/508 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalıların bir dönem kooperatif yöneticisi olduklarını, yöneticilik yaptıkları dönemde kooperatifi zarara uğratacak iş ve eylemler yaptıklarını, diğer davalı …. Şti. lehine haksız kazanç sağladıklarını, kendilerini ve yakınlarını kayırıcı işlemlerde bulunduklarını ileri sürerek şimdilik eylem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 100.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, …, …, … ve Erge Mimarlık Ltd. Şti. vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçesinde özetle; işlemlerinin kooperatifi zarara uğratır mahiyette olmadığını, Erge Mimarlık Ltd. Şti’nin faaliyetlerinin kooperatif lehine olduğunu, davacı tarafın daha önce açtığı davayı takipsiz bıraktığını, davanın zaman aşımına uğradığını, en son 30/06/2009 günü yapılan genel kurulda yöneticilerin ibra edilmediğini, eldeki davanın ise yedi yıl geçtikten sonra açıldığını gerekçeleri ile davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davada ispat külfetinin davacı tarafın üzerinde olduğu, davacı tarafın davalı yöneticilerin özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı davranışlarla kooperatifi zarara uğrattığını ispat etmesi gerektiği, davalıların ayrı ayrı davaya cevaplarını sunarken süresi içinde zamanaşımı def’i ileri sürdüğü, bu itibarla ön inceleme aşamasında evleviyetle zamanaşımı hususunun tartışmaya açıldığı, Kooperatifler Kanununun atfı sebebiyle yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin davada da anonim şirketlere ilişkin TTK.nın 560. maddesinin uygulacağı, somut olayda yöneticilerin aleyhine ceza davası açılmış ise de davalılar beraat etmiş olduklarından aleyhlerine ceza zamanaşımı hükümlerinin uygulanmasına imkan olmadığı, o halde iki ve beş yıllık zamanaşımı süreleri üzerinden değerlendirme yapılması gerektiği, davacı kooperatifin yöneticilerinin ibra edilmediği genel kurul toplantısının 2006 yılında yapıldığı, o tarih zararın öğrenilme tarihi olarak esas alındığında iki yıllık sürenin dolduğu, zararın en son o tarihte doğduğu ve öğrenilmemiş olsa bile beş yıllık azami sürenin de dolduğu, yapılan değerlendirmede dava hakkının zamanaşımına uğradığı ve süresi içinde zamanaşımı def’i ileri sürüldüğü gerekçeleriyle davalılar …, …, … ve … yönünden davanın zamanaşımı sebebiyle reddine, davalı Erge Mimarlık Ltd. Şti. yönünden kesin hüküm sebebiyle ve dava şartı bulunmadığından usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı kooperatif vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince ceza davasında beraat kararı verilmiş olması nedeniyle ceza zamanaşımı hükümlerinin uygulanamayacağı yönündeki kabulünün hukuka aykırı olduğu, kanunda açıkça öngörüldüğü üzere ceza zamanaşımının hukuk davalarında uygulanabilmesi için gerekli tek koşul fiilin aynı zamanda suç teşkil etmesi olduğu, mahkumiyet kararı verilmesinin şart olmadığı, olayda uzamış zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, davalı Erge Mimarlık Ltd. Şti. bakımından ise kesin hüküm sebebiyle usulden ret kararı verilmişse de karar gerekçesinde bu hususta hiçbir delile ve değerlendirmeye yer verilmiş, gerekçesiz verilen ret kararı nedeni ile savunma haklarının ı kısıtlanmış olduğu, davalı Erge Mimarlık hakkında daha önce Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2014/711 Es.- 2016/781 K. sayılı dosyası ile dava açılan dava hakkında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup açılmamış sayılan dosyanın uyuşmazlığın esası hakkında kesin hüküm teşkil etmeyeceği gerekçeleri istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kooperatif yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafça, 1994-2009 yılları arasında yöneticilik yapan eski yöneticiler aleyhine, ruhsatın ikinci kez yenilenmesine sebep olmaları, geç teslim nedeniyle üyelere tazminat ödenmesi, kooperatif zararına uygulanmayan genel kurul kararları nedeniyle kooperatifin uğramış olduğu zararın tazmini, diğer kooperatif ile yapılan sözleşmede yüklenici konumunda bulunan davalı şirket aleyhine ise kooperatif aleyhine haksız kazanç sağladığı gerekçesi ile istinafa konu dava açılmış,
Mahkemece hüküm kısmında davalılar …, …, … ve … yönünden davanın zamanaşımı sebebiyle reddine, davalı Erge Mimarlık Ltd. Şti. yönünden kesin hüküm sebebiyle ve dava şartı bulunmadığından bahisle davanın usulden reddine dair karar verilmiş ancak bu davalı şirket yönünden gerekçede herhangi bir değerlendirme ve açıklama yapılmadan hüküm tesis edilmiştir.
Bilindiği üzere, mahkemece verilen hüküm, bir davayı esastan çözümleyen ve uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardandır. Bu kararla, mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş; hükmü, kısa karar (hüküm fıkrası) doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte hakimin yazmasından ibarettir. Eş söyleyişle, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de kısa karara uygun biçimde kararda yer alması gerekir. Esasen, hükmün tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması, kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK.297. madde de yer verilmiştir.
6100 sayılı HMK.nın 297. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre hüküm, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Hüküm gerekçesi dosya içeriğine uygun olmak zorundadır. Ayrıca, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı birbiri ile çelişmemelidir.

Yine Anayasamızın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141/3. maddesinde; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemeler uyarınca bir mahkeme hükmünde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Kararın gerekçesinin, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. (Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, s. 472).
Yine 07/06/1976 tarihli ve 1976/3-4 Es., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklinde aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Somut olayda, ilk derece mahkemesince, davacı kooperatif tarafından açılan davada, davalı şirket hakkında kesin hüküm sebebiyle ve dava şartı bulunmadığından bahisle davanın usulden reddine dair karar verilmiş ancak yukarıda belirtilen Anayasa’nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan hüküm oluşturulduğu, kararda tarafların iddia ve savunmaları da dahil olmak üzere kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe de içermediği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, davacı kooperatif vekilinin istinaf başvurusunun 6100 HMK.353/1-a-6 sayılı madde hükmü uyarınca esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kabulü ile mahkemece T.C. Anayasası’nın 141. maddesinin amacına ve 6100 sayılı HMK. 297 hükmüne uygun olarak, gerekçelerin açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir, varılan yargıyı içerir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurulması ve yukarıda sayılan unsurları içerecek şekilde bir gerekçe oluşturulması için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2020 tarih, 2018/941 Esas, 2020/508 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-6100 sayılı HMK. 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde yatırana iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 14/12/2022


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır