Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/1249 E. 2022/1730 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1249
KARAR NO : 2022/1730

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2021
NUMARASI : 2020/426 Esas, 2021/72 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … [16219-12762-57504] UETS
DAVALI : … – [25888-97333-65713] UETS
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/12/2022

Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/01/2021 tarih, 2020/426 Esas, 2021/72 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 01/11/2019 tarihli taşıtmatik sözleşmesinin davalı tarafça sözleşmenin 11.maddesine dayanılarak feshedildiğini, haksız fesih nedeniyle cezai şart ve teslim edilmeyen cihaz bedeline ilişkin olarak davalıya 05/06/2020 tarihli 12.523,53 TL faturanın keşide edildiğini, davalı tarafın faturaya itiraz ettiğini ileri sürerek 12.523,53 TL’nin fatura tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, sözleşmenin haklı nedenle sözleşmenin 11.madde hükmüne dayalı olarak feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, ön inceleme tensip zaptının 01/09/2020 tarihinde elektronik tebligat yoluyla tebliğ edildiği, tensipte davacı tarafa 890 TL gider avansının tebliğden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde mahkeme veznesine yatırılması, aksi halde HMK 114/9 ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddedileceği hususu bildirildiği, UYAP üzerinden yapılan incelemede davacı tarafından gider avansının 25/09/2020 tarihinde yatırılmış olduğu, davalı vekilinin de bu ödeme işlemine muvafakat etmediği, verilen kesin süreye rağmen davacı vekilinin eksikliği kesin süre içerisinde tamamlamadığı anlaşıldığından HMK’nın 94 ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davanın açılışında 250,00-TL gider avansı yatırıldığını, mahkemece dava açılırken hiç gider avansı yatırılmamış gibi değerlendirme yapıldığını, tensip zaptının 6 no.lu ara kararı ile yatırılması talep edilen tutarın gider avansı değil, delil avansı mahiyetinde olduğunu, delil avansının süresininde yatırılmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilemeyeceğini, yargılamanın uzatılmasına sebebiyet verilmeden 25.09.2020 tarihinde söz konusu delil avansının yatırıldığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, faturaya dayalı alacak istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, usulüne uygun ihtara rağmen gider avansının verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 120. maddesinde; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmü bulunmakta, aynı kanunun 324. maddesinde ise; “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü bulunmaktadır.
03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 45. maddesinde ise; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” hükmü bulunmaktadır.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere; hakim, gider avansı ile delil avansını ayırmalı ve buna göre değerlendirme yapmalıdır.
Bu aşamada mahkemece verilecek süreler hakkında açıklama yapmak faydalı olacaktır. Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine ve tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HMK 90. (HUMK’nın 159. md.) maddesinin açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler Hakim tarafından azaltılıp çoğaltılamaz. Buna karşın, HMK’nın 94/2. maddesine (HUMK’nun 163. md.) göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulî kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun ve isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Öte yandan, savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Buna göre Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğindedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” hükmünü düzenlemektedir (Yargıtay 15 HD, 14.10.2019 tarihli ve 2019/260 E-2019/3893 K. sayılı ilamı).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, davacı tarafça dava açılırken gerekli olan harçların ve 250,00 TL gider avansının mahkeme veznesine yatırıldığı, ilk derece mahkemesinin ön inceleme tensip zaptının 6. Bendinde; “01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 120. Maddesi gereğince giderlere ilişkin bu kanuna uygun olarak çıkartılan gider avans tarifeleri gereği gerekli avansın yatırılması dava şartı olmakla davacı tarafa bu tutanağın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde gider avansı tarifesine uygun taraf sayısının 5 katı tutarında olan 190,00 TL tebligat giderinin, bilirkişi ücret tarifesi gereği asgari 600,00 TL bilirkişi ücret giderini, 100,00 TL diğer iş ve işlemler için olmak üzere bu aşamada en azından toplam 890,00 TL gider avansının tebliğden itibaren iki haftalık kesin süre içinde mahkememiz veznesine yatırması, aksi halde HMK’nun 114/9 ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE karar verileceği hususunun ihtarına” denildiği, davacı vekiline tensip zatının 01/09/2020 tarihinde elektronik tebligat yoluyla tebliğ edildiği, kesin süreden sonra 25/09/2020 tarihinde gider avansının yatırıldığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmişse de; verilen bu sürenin belirtilen ilke ve esaslara uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Zira, bu ihtarda yatırılması gereken avansların neleri kapsadığı, önceki yatırılan (250 TL)gider avansının mahsup edilip edilmediği açıklanmadığı gibi dilekçeler teatisi tamamlanmadan ve tahkikata henüz geçilmemişken ve hangi konuda bilirkişi incelemesinin gerekli olduğu açıklanmamış olduğu da gözetildiğinde usul ve yasaya uygun olarak verilmiş bir kesin mehilden söz edilemez. Dolayısıyla verilen kesin sürenin usul ve yasaya uygun olmaması nedeniyle hukuki sonuç doğurmayacağından ilk derece mahkemesinin kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Açıklanan bu hususlar doğrultusunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-4-6 maddes gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/01/2021 tarih, 2020/426 Esas, 2021/72 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-4-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından istinaf yargılama gideri yapılmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 01/12/2022


Başkan

e-imzalı

Üye*

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı