Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/954 E. 2023/692 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/954 – 2023/692
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/954
KARAR NO : 2023/692

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAR YAZIM TARİHİ : 05/05/2023

Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/12/2019 tarih, 2019/159 Esas, 2019/1294 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili, dava dışı Unitex İhracat İthalat Tekstil San ve Ticaret Ltd. Şirketi ile avukat olarak faaliyet gösteren davacılar arasında bir vekalet akdi yapıldığını, davalıların şirketi temsilen avukat ücret sözleşmesini imzaladığını, bu akit gereğince şirketin Bursa Vergi Mahkemelerindeki 23 ayrı dosyanın takip edildiğini, sözleşme gereğince maktu bir avukatlık ücreti yanında davanın kazanılması halinde nispi bir ücret alacağı da doğduğunu, davacı avukatların ayrı ayrı sözleşme imzalamış olduklarını, davaların sonuçlanmasından sonra dosyalar temyiz için Danıştay incelemesinde iken haklı bir sebep olmaksızın davacı avukatların azledildiğini, bunun üzerine vekalet ücretlerinin tahsili için Bursa 13.İcra Dairesinin 2010/13827 esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, takibe itiraz üzerine Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/749 esas sayılı itirazın iptali davası açtıklarını, bu davanın davacılar lehine sonuçlandığını, ancak davalıların ödeme yükümlülüğünden kurtulmak için şirketi tasfiye ettiğini, tasfiye memurunun davalı Atilla Ömürlüoğlu olduğunu, diğer ortak olan Nilgün Ömürlüoğlu’nun da durumdan haberdar olduğunu, bunun üzerine şirketin ihyası için bu kez Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/11 esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, davadaki taleplerinin de kabul edilerek şirketi ihya ettiklerini, tasfiye memuru olarak yine Atilla Ömürlüoğlu’nun atandığını, tasfiye memurunun görevini devlet adına yerine getirdiğini, bu görevin özenle ifa edilmediğini, bu sebeple davacıların zarara uğradığını, davalıların muvazaalı işlemlerle ve başka şirketler üzerinden yaptıkları işlerle şirketin mal varlığını azalttıklarından davacıların zararından bizzat sorumlu olduklarını ileri sürerek davalıların Bursa 13.İcra Müdürlüğünün 2010/13827 esas sayılı dosya borcundan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarını, davalıların HMK 329. maddesi gereğince idari para cezasına mahkum edilmesini ve davacılar için İstanbul Barosu asgari ücret çizelgesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 31.10.2016 tarihli ıslah dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Bursa 13.İcra Müdürlüğünün 2010/13827 Esas sayılı icra dosyasındaki alacağından şimdilik 5.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, tasfiye memurunun sorumluluğunu gerektirir bir hareketinin ve alacaklıları zarara uğratma kastının bulunmadığını, şirket malvarlığını azaltacak ve üçüncü kişileri zarara uğratacak eylemlerinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; zamanaşımı definin yerinde olmadığı, davalılardan Nilgün Ömürlüoğlu’nun tasfiye memuru olmadığı, her iki davalının da tasfiye sürecinde davacıları zarara uğratma kastı ile hareket etmediği, şirketin öz kaynaklarının zaten yetersiz olduğu, tüm öz varlıklarını yitirdiği, şirketin pasifinin aktifinden çok olduğu, tasfiye memuru Atilla Ömürlüoğlu’nun alacaklıları zarara uğratacak biçimde usulsüz işlemler yapmadığı yönünde kanaat bildiren bilirkişi raporu da dikkate alındığında ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtilen hususlar ve dosyaya sunulan delillerden şirket ortaklarının ve tasfiye memurunun şirket alacaklısı olan müvekkillerini zarara uğrattığının sabit olmasına karşın davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, davalı tasfiye memuru olan Atilla Ömürlüoğlu’nun TTK ilgili maddelerine uygun davranıp davranmadığı tespit edilmesi gerekirken salt muhasebe kayıtları üzerinde inceleme yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak karat verildiğini, kaldı ki tarafları aynı olan ve Öm-Tekstil San. Ltd Şti’nin ihyasından sonra tasfiye memuru Atilla Ömürlüoğlu’nun sorumluluğuna ilişkin olarak Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/800 Esas sayılı dosyasından görülen davada alınan bilirkişi raporunda tasfiye memurunun kusurlu olduğunun belirtildiğini, ayrıca işbu dosyada alınan raporda da 23.340,56-TL’lik şirketin stokunda bulunan mal ve demirbaş satışından bahsedildiğini, bunun da davalıların, müvekkillere olan borcun doğumundan sonra harekete geçerek, şirketin içini boşaltarak tasfiye işlemini gerçekleştirdiğine delalet teşkil ettiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
B-Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; Nilgün Ömürlüoğlu’nun şirket yöneticisi olmakla birlikte tasfiye memurluğu görevinin bulunmadığı dolayısıyla tasfiye sürecine ilişkin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığı, Atilla Ömürlüoğlu’nun ise alacaklıları zarara uğratacak biçimde usulsüz işlemler yapmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar veridiğini, her iki davalı açısından da red sebeplerinin birbirinden farklı olmasına rağmen hüküm kısmında tek vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, taraflar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.04.2013 tarihli 2010/749 E-2013/188 K. sayılı dosyasında, asıl ve birleşen davanın davacıları Lütfi Arslan ve Rojbin Karakoç Çelik, asıl davanın davalısı Üni-Teks..Ltd.Şti, birleşen davanın davalısı Öm-Tekstil..Ltd Şti olduğu, haksız azil nedeniyle avukatlık sözleşmesinden doğan ücretin tahsili istemli davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kesinleşen ilamın Bursa 13. İcra Müdürlüğünün 2010/13827 Esas sayılı dosyasından icra takibine konulduğu anlaşılmaktadır.
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/09/2014 tarihli 2014/11-2014/235 E.K sayılı kararıyla; Unı – Teks İhracat İthalat Tekstil Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ihyasına, tasfiye memuru olarak davalı Atilla Ömürlüoğlu’nun tayinine, kararın Ticaret Sicili Gazetesinde ilanına karar verilmiş, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği görülmüştür.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK 644/1-a maddesi atfı nedeniyle limited şirketler yönünden de uygulanması gereken anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin TTK 553. maddesinde kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hemde şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları düzenlenmiştir.
TTK. m.553 hükmünün devamındaki maddelerde de sorumluluğa ve sorumluluk davasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. TTK m.555/1 hükmüne göre, “şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir.” Anonim şirketin uğradığı zararın, şirket tarafından TTK. m.553 ve m.554 hükümlerinde belirtilen sorumlulardan talep edilmesi, bir diğer anlamda aktif dava ehliyetinin olması olağandır. Bunun dışında, şirketin ihmali veya sorumluların anonim şirketteki hakimiyetleri düşünüldüğünde davayı açamama olasılığı değerlendirildiğinde, zararın tazmin edilmesi açısından anonim şirketin pay sahiplerine de dava açma hakkı verilmiştir.
TTK.’da sorumluluk davası açabilecek kişiler şirketin iflas halinde olup olmamasına göre değişmektedir. TTK m.555’e göre şirketin zararı nedeniyle şirket ve ortaklar aktif dava ehliyetine sahiptirler. Alacaklılar yalnızca iflas varsa aktif dava ehliyetine sahip olurlar (TTK m.556). Alacaklıların dava hakkı şirketin iflas sürecine girmesiyle ve iflas dairesi davacı olmadığı zaman alacaklıların dolaylı zarara dayanarak tazminat talebinde bulunmasıyla söz konusu olur.
Somut olayda; davacılar, davalıların ortağı olduğu Unitex İhracat İthalat.. Ltd. Şirketi ile aralarında avukatlık hizmet sözleşmesi yapıldığını, haklı bir neden olmaksızın azledildiklerini, vekalet ücretlerinin tahsili için icra takibine girişildiğini, takibe itiraz üzerine Bursa 5.Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/749 Esas sayılı dosyasında açılan itirazın iptali davasının lehlerine sonuçlandığını, ancak davalıların ödeme yükümlülüğünden kurtulmak için şirketi tasfiye ederek sicilden terkin ettiklerini, şirketin ihyası davası açılarak şirketin ihya edildiğini, tüm bu süreçlerden bilgisi ve haberdar olan tasfiye memurunun tasfiye işlemlerini sonlandırarak davacı alacaklıları zarara uğratacak biçimde usulsüz işlemler yaptığını iddia ederek uğranılan zararın tahsilini istemiş olup, bu haliyle talebinin dolayısıyla zararlara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 555. maddesi uyarınca alacaklı yönünden yansıma zarar niteliğindeki şirketin uğradığı zararın tazminini ancak şirket ve her bir pay sahibi isteyebilecek olup söz konusu tazminatın da şirkete ödenmesinin talep edilmesi gerekmektedir (Emsal Yargıtay 11. HD’nin 25/02/2021tarihli ve 2019/2317 Esas-2021/1708 Karar sayılı ilamı).
Öte yandan az yukarıda da belirtildiği üzere, TTK’nın 556. maddesinde ise zarara uğrayan şirketin iflası halinde tazminatın şirkete ödenmesinin şirket alacaklıları tarafından da talep edilebileceği düzenlenmiştir. Bu oluşa göre şirketin iflas halinde olmaması durumunda dolayısı ile zarara istinaden dava açma hakkı yalnızca şirket ortaklarına tanınmış, bir başka ifadeyle iflas hali dışında alacaklının dolayısı ile zarar nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayalı tazminat davası açamayacakları düzenlenmiş olduğundan davacı alacaklı tarafından iflas halinde olmayan Unitex İhracat İthalat.. Ltd Şti tasfiye memuru olan davalı Atilla Ömürlüoğlu hakkında dolaylı zararları nedeniyle dava açma hakları bulunmadığı gibi dolaylı zarar niteliğindeki talep edilen tazminatın Unitex İhracat İthalat.. Ltd Şti’ne verilmesinin istenmesi gerekir iken davacılara ödenmesinin talep edilmiş olması da doğru değildir.
O halde, yukarıda gösterilen tüm bu nedenlerle eldeki davada davacıların aktif husumet ehliyetleri bulunmadığından bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararının düzeltilmesi gerektir. Dairemizin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırma nedenine ve gerekçesine göre kendilerini tek bir vekille temsil ettirmiş olan davalılar yararına tek bir vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2.maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın aktif husumet yokluğundan reddine, Dairemizin kararı gereğine davalılar vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına oy çokluğuyla karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
A-Davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KISMEN KABULÜ ile;
B-Dairemizin kararı gereğince davalılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesine yer olmadığına,
C-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/12/2019 tarih, 2019/159 Esas, 2019/1294 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, dava hakkında yeniden hüküm kurulmasına;
1-Davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 179,90 TL harçtan başlangıçta alınan 85,39 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 94,51 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücreti tarifesi gereğince, 5.000,00-TL ücreti vekaletin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine
İstinaf Yargılaması ve Harç Yönünden;
1-Davacı ve davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının taraflara iadesine,
2-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
3-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu Başkan Mehmet Adnan HACIKASIMOĞLU’nun karşı oyu olmak üzere karar tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.
05/05/2023

M
e-imzalı

KARŞI OY

Dava; şirket yöneticisi ve tasfiye memurunun sorumluluğu nedeni ile alacak davasıdır.
Davacılar; dava dışı Uni-tex İhracat İthalat Tekstil San ve Ticaret Ltd. Şirketi ile aralarında avukatlık vekalet ilişkisi bulunduğunu, vekillik görevlerini yerine getirerek davaları sonuçlandırılmalarına rağmen vekalet ücretlerinin ödenmediği gibi haksız olarak azlediklerini, vekalet ücreti alacağının tahsili için Bursa 13. İcra Müdürlüğünün 2010/13827 Esas sayılı dosyasında icra takibi yaptıklarını, takibe itiraz edilmesi nedeni ile Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/749 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açtıklarını ve yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verildiğini, ancak dava dışı şirketin yöneticisi olan davalıların alacağı etkisiz bırakmak için şirketin tasfiyesine karar vererek davalı Atilla Ömürlüoğlu’nun tasfiye memuru olarak atandığını ve şirketin 24/11/2010 tarihinde sicilden terkin edildiğini, oysa ki davalıların alacak davasından haberdar olduklarını, alacaklarını tahsil edememeleri için terkin işlemini yaptıklarını, oysa ki tasfiye esnasında alacaklarının karşılığının ayrılması gerektiğini, bu davalar sonuçlanmadan tasfiyenin tamamlanmaması gerektiğini, borcu ödememek için haksız ve kötü niyetli olarak tasfiye ve terkin işlemi yaparak davacı alacakları zarara uğrattıklarını, bu nedenle davacılara vermiş oldukları bu zarardan şahsen sorumlu olduklarını belirterek icra takibinden dolayı müştereken ve müteselsilen payları oranında sorumluluklarına karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalılar davanın reddine talep etmiş ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda dava dışı şirketin öz varlıklarını yitirdiğini pasifinin aktifinden fazla olduğu, davalı Atilla Ömüroğlu’nun alacaklıları zarara uğratacak biçimde usulsüz işlemler yaptığı ispat edilemediği gibi şirketin iflasına karar verilmediğinden ve tazminatın şirkete ödemesi talep edilmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı her iki tarafça istinaf yoluna gelinmiştir.
Davacıların iddia ettikleri alacak 2009 yılında doğmuş olup şirketin tasfiye kararı 11/10/2010 tarihinde sicilden terkin tarihi ise 11/01/2012 dir.
6103 sayılı TTK’nun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki kanun 2/1-a maddesine göre; Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş iseler o kanun hükümleri uygulanır.
Mevcut dava da hem yöneticilerin sorumluluğuna, hem de tasfiye memurunun sorumluluğuna dayanılmaktadır.
6103 sayılı TTK’nun 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş, dava konusu alacak ve terkin işlemi ise bu tarihten önce meydana geldiğinden mevcut davaya 6762 sayılı TTK’nun hükümlerinin uygulanması gerekir.
6762 sayılı kanun 556 maddesinde şirket yöneticileri ve tasfiye memurlarının sorumluluğa ilişkin hususlarda anonim şirket hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
6762 sayılı kanuna göre yöneticilerin sorumluluğu davasında dolaylı ve doğrudan zarar kıstasına yer verilmiştir.
Şirketin doğrudan zararı pay sahibi ve alacaklılar yönünden dolaylı zarardır. Burada şirketin doğrudan zararı söz konusudur. 309 madde ile şirket ortağı veya alacaklısına dava hakkı tanınmış ise de tazminatın şirkete ödeneceği düzenlenmiştir.
6762 sayılı TTK’nun 336.maddesinde ise şirket yöneticilerinin ortak veya alacaklılara karşı doğrudan doğruya olan sorumlulukları düzenlenmiştir. Yani ortak veya alacaklı doğrudan doğruya bir zarara uğramış iseler tazminatın kendilerine ödenmesini talep edebilirler. Buradaki söz konusu zarar şirketin uğradığı zarardan bağımsız bir zarardır. Şirketin zarara uğrayıp uğramamasının önemi yoktur. Bazı durumlarda şirketin zarardan çok pay sahibi veya alacaklı aleyhine zenginleşmiş olduğu görülmektedir. Zarar yönetim kurulunun şirketi temsilen yaptığı bir sözleşmeden kaynaklanabileceği gibi haksız fiilden kaynaklanmış olabilir. TTK 336 maddeye dayalı açılan davaların önce şirkete yöneltilmesi sonuç alınamaması halinde yönetim kurulu üyelerine gidilmesi öngörülmektedir.
Doğrudan zarara örnek vermek gerekir ise; sermaya artırım kararı alınmış ancak uygulanmamış ve sermaye artırımını sebepsiz yere uygulamayan şirket, bir iş fırsatını kaçırmış ise bu durum şirket bakımından doğrudan zarar pay sahibi ve alacaklılar yönünden dolaylı zarardır. Pay sahibi sermaye artırımı kararının uygulanacağına güvenerek rüçhan hakkını kullanmak için banka kredisi çekmiş ise pay sahibinin genel kurul kararının sebepsiz yere uygulanmaması nedeni ile zarar etmesi durumunda pay sahibinin doğrudan zararı vardır. Şirket yönetim kurulunun şirketin mali durumu hakkında verdiği yanlış bilgilerin doğruluğuna güvenerek bir anonim şirkete kredi açılması ve bunun neticesinde uğranılan zarar, sermaye artırımlarında yani pay sahiplerinin yeni pay alma haklarının ihlal edilmesi ya da kuruluş dönemi faizinin ödenmemesi, yönetim kurulunun haksız olarak hamiline pay senetlerini pay sahibine vermeyerek devri geciktirmesi, pay sahibinin kanuna aykırı olarak ıskatı, bilançoda hatalar nedeni ile pay sahibinin gerçek bedelinin üzerinde bir ödeme yapılarak pay edinmesi veya payını elden çıkarması gibi hususlar örnek olarak gösterilebilir. (Alacaklı veya ortaklarının anonim şirket yönetim kurulu üyelerine karşı doğrudan zararlar nedeni ile açabilecekleri davalarda zamanaşımı- Yrd.Doç. Zekeriye Arı ve pay sahiplerinin veya alacaklıların doğrudan zararlarının tazmini amacıyla ikame edilen sorumluluk davaların TTK 1534 maddesi etkisi -Mehmet Çelebi doktora tezi Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Buna göre mevcut dava da; şirket ortağı ve yöneticileri olan davalıların, davacıların şirketten olan vekalet ücreti alacaklarının tahsilini engellemek için fesih ve tasfiye kararı aldıklarını bununla davacılara zarar verdiklerinden şahsen sorumlu oldukları iddia edilmiştir.
Maddi vaka ve talep davacı tarafından ileri sürülecek hukuki nitelendirme ise mahkeme tarafından yapılacaktır.
Davacılar şirketin zarara uğradığını iddia etmemektedirler. Şirketten bağımsız olarak zarara uğratıldıklarını ileri sürmektedirler. Yani doğrudan zararları olduğunu kast etmektedirler.
Davacıların bu iddiası doğrudan kendilerinin zarara uğratıldıklarını, davacıların alacağının ödenmemesinde şirketin zararı olmadığı gibi aksine karına olduğundan talep alacaklının doğrudan zararına ilişkindir. Bu nedenle davacıların bu taleplerinde haklı olup olmadığı, yöneticilerin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı incelenerek davanın sonuçlandırılması gerekmektedir.
Diğer iddia ise yönetim kurulu üyesi olan Atilla Ömürlüoğlu’nun aynı zamanda tasfiye memuru olduğu ve bilerek zararlarına hareket ederek alacaklarına uluşamadıklarını iddia etmektedirler.
6762 sayıl Türk Ticaret Kanunun 441 ve devamı maddelerinde tasfiye düzenlenmiştir. Bu maddelerde tasfiyenin nasıl yapılacağı tasfiye memurunun atanması, dağıtım ve terkin gibi hususlar düzenlenmiştir. 450. Madde de ise 207, 212, 217, 221, 224, 227, 231, 232, 235, 236 ve240 maddelere atıf yapılmıştır. Atıf yapılan bu maddelerden 224. madde de tasfiye memurunun sorumluluğu düzenlenmiştir. Kanun, şirket mukavelesi veya iş görme şartlarını tespit eden diğer hükümlere aykırı hareket ederek üçüncü şahıs veya ortakları zararlandıran tasfiye memurları kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsil olarak sorumludurlar.
6762 sayılı TTK’nun da tasfiye memurlarının sorumluluğu ayrı olarak düzenlenmiştir. Tasfiye memurunun tasfiye kurallarına uymayarak ortak veya 3.kişiyi zarara uğratmasında şahsi sorumluluğu bulunmaktadır. Tasfiye memurunun davacının açtığı dava ve bu davanın sonuçlanması neticesinde alacağın tasfiye işlemlerine dahil etmesi gerekir. Bu işlemlerin yapılmamasında tasfiye memurunun kusurunun bulunup bulunmadığının veya tasfiye memurunun kusursuz olup olmadığı yapılan yargılama ile belirlenecektir. Tasfiye memurunun sorumluluğu davalarında tazminatın şirkete ödenmesi şeklinde bir düzenleme de mevcut değildir.
Tasfiye memuruna yönelik açılmış davanın esastan incelenerek karara bağlanması gerekirken, tasfiye memuru davalı Atilla’ya yönelik açılmış dava yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
Bunun haricinde ilk derece mahkemesince dava 6102 sayılı kanunun 553 ve devamı maddelerine göre çözümlenme yoluna gidilmiş ise de yukarıda açıklandığı üzere 6762 sayılı TTK nun hükümlerinin uygulanması gerekir idi. Ayrıca karara dayanak bilirkişi raporu da yetersiz olup, tasfiye raporu ve bilançosu, tasfiyenin nasıl yapıldığı incelenmemiş, bunun yanında raporda şirket aktifinin pasifini karşılamadığı, şirketin toplam 220.210,56TL borcu bulunduğu, buna karşı 128.446,20TL alacaklı olduğu ve ortaklara 88.499,98TL borcunun bulunduğu 04/01/2012 tarihinde demirbaş satışından kaynaklı olarak şirket aktifinde 21.246,49TL nin bulunduğu belirtilmiştir. Raporda şirket borçlarının bir kısmının ortaklara olan borçlar olduğu ve bir kısım makine ve stok mallarının satılmasından dolayı şirket kasasına giren paranın ne olduğu hususunda bir açıklama bulunmamaktadır. Şirket kasasına giren bu paranın da diğer ortağa yapılan satıştan kaynaklı olduğu da görülmektedir. Buna göre bilirkişi raporu yeterli olmadığı gibi denetime de elverişli değildir. Oysa ki bilirkişi tarafından tasfiye raporu, tasfiye bilançosu incelenerek tahsilatların şirket borcunu karşılayıp karşılamadığı, şirket alacaklılarından önce ortakların alacağına öncelik verilerek ödeme yapılıp yapılmadığı, şirket kasasına giren ve en tahsilat olan 21.246,49TL nin akibeti hakkında da bir açıklama yoktur. Keza bilirkişi raporunda tasfiye memuruna da ödeme yapıldığı belirtilmektir ki ana sözleşmede veya ortaklar kurulu kararlarında bu yönde bir karar olup olmadığı da açıklanmamıştır.
Bütün bu açıklamaların haricinde ilk derece mahkemesince şirketin aktifinin yeterli olmadığı, fesih ve tasfiye olmasa dahi davacıların alacaklarını alamayacakları belirtilerek davanın esastan reddine şeklinde gerekçe oluşturulduğu gibi alacağın şirkete ödenmesi talep edilmediğinden dava şartı yokluğundan da red kararı verildiği belirtilerek çelişkili gerekçe oluşturulması yerinde değildir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.