Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/942 E. 2023/691 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/942
KARAR NO : 2023/691

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/02/2020
NUMARASI : 2018/1511 Esas, 2020/147 Karar

DAVACI : ..: Şirketin Feshi veya Ortaklıktan Çıkma
KARAR TARİHİ : 04/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/05/2023

Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/02/2020 tarih, 2018/1511 Esas, 2020/147 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin kurucu ortağı olduğu davalı şirkette %20 pay sahibi olduğunu, davalı şirketin eğitim kurumu olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilin asıl mesleğinin mimarlık olduğunu, diğer kurucu ortakların ise öğretmen olduklarını, 16.11.2018 tarihine kadar yönetim kurulu başkanlığı görevini yürüttüğünü ve bu tarih itibariyle istifa ettiğini, şirket ortakları arasında şiddetli geçimsizlik ve husumet olduğunu, karşılıklı güven duygusunun yitirildiğini, davalı şirketin faaliyet gösterdiği binanın tadilat işlerini, müvekkilin kendi şirketi aracılığı ile yaptığını, şirketin finansman yapısını düzeltmek için şahsi parasından şirkete borç verdiğini, müvekkilinin eğitimci vasfı olmaması nedeni ile şirketi ticari tecrübesi ile yönetmeye çalıştığını, ancak hiçbir ticari tecrübesi olmayan, sadece öğretmen vasfı bulunan diğer ortakların, buna karşı çıkan tavırları ile kendisini sürekli dışladıklarını, müvekkilinin şirketin yöneticisi olmasına rağmen hangi öğrenciden ne tahsilat yapıldığı ve tahsilatların nerelere ödendiği, öğretmenlere ne kadar maaş verildiği hususlarında bir bilgi edinemediğini, bilgi alma hakkının sürekli engellendiğini, öyle ki aidat yatıran öğrenci velilerin paraları özellikle diğer ortaklar tarafından tahsil edilmiş resmi muhasabe kayıtlarına geçirilmediğini ileri sürerek haklı sebeplerle ortaklıktan çıkmasına ve ayrılma akçesinin ödenmesine, olmadığı takdirde davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının istifa etmeden önceki dönemde müvekkili şirketin temsil ve ilzama yetkisine sahip yetkilisi olduğunu, davacının şirketi zararlandırıcı işlemleri nedeniyle yönetim kurulunun toplanması için harekete geçildiği esnada davacının istifa ederek şirketi organsız bıraktığını, şirketin borca batık hale gelmesinde kusurlu olduğunu, borçlarını düzenli olarak ödeyen öğrenci velilerinin senetlerinin kendisine yada ortağı olduğu şirkete cirolayarak bedelsiz senetleri takibe koyduğunu, bu nedenle hakkında savcılık soruşturmasının bulunduğunu, senetler nedeniyle menfi tespit davalarının açıldığını, davacının kendi eylemleri nedeniyle şirketi zora soktuğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince taraflar arasındaki karşılıklı davalar ve dinlenen tanık beyanlarından; davacı ile davalı şirketin diğer ortakları arasında şirket menfaati için birlikte hareket etme iradesinin ortadan kalktığı, ortaklar arasında güvenin zedelendiği, davacının diğer ortaklarla bir araya gelip karar alamayacağı, şirketin zararda olması nedeniyle davacının ayrılma akçesi isteyemeyeceği de gözönüne alındığında davacının şirket ortaklığından ayrılmasının şirkete herhangi bir olumsuz etkisinin olmayacağı, bilakis şirketin işleyişini hızlandıracağı anlaşılmış olup, davacı aleyhine açılan davaların ve soruşturmanın sonucunun da bu davaya bir etkisi olmayacağından davacının şirket ortaklığından çıkma talebinin kabulüne, davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına, şirketin gayri faal olup şirketin pasifinin aktifinden fazla olması nedeniyle ayrılma akçesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davada haklı sebeplerin varlığının ispat edilemediğini, davacının bu davayı açmak için haklı sebebinin bulunmadığını, davacının şirketin temsil ve ilzama yetkili ortağı olması ve şirketi zarara uğratmış ve borca batık duruma neden olmuş ortak olduğu halde, şirketten çıkma talebinin kabulünün doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı, eğitim alanında faaliyet gösteren davalı şirketin kurucu ortaklarından olup ilk dönemde şirketin yönetim kurulu başkanlığını üstlendiğini, kendisinin mimar diğer ortakların ise eğitimci olduğunu, o nedenle kendisine karşı diğer şirket ortaklarınca birlikte ortak tavır alınarak hareket edildiğini, yöneticiliği döneminde şirket ortaklarının öğrenci velilerinden tahsil ettikleri ücretleri muhasebeye bildirmediklerini, hangi öğrenciden ne tahsilat yapıldığı ve tahsilatların nerelere ödendiği, öğretmenlere ne kadar maaş verildiği hususlarında bir bilgi edinemediğini iddia ederek haklı sebeplerle ortaklıktan çıkmasına ve ayrılma akçesinin ödenmesine, olmadığı takdirde davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemiş, davalı ise davacının şirketi zarara uğrattığını, esasen kendisinin kusurlu hareket ettiğini, davada haklı nedenlerin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mehkemisinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm karar verebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Anonim şirketlerde feshi düzenleyen az yukarıda anılan hükme göre; haklı sebeplerin varlığı halinde sermayenin en az 1/10 sahip pay sahibi şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshini talep edebileceği, mahkeme feshi yerine feshi talep eden ortağın ortaklık payını karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlemek suretiyle pay sahibinin şirketten çıkarılmasına yada uygun düşen bir çözüme karar verebileceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK. kapsamında anonim şirket ortaklığından çıkma müessesesi düzenlenmiş değildir. Davacının netice-i talebinde şirketin feshi de bulunduğundan eldeki davanın TTK’nın 531. maddesine göre anonim şirketin feshi, olmadığı takdirde pay bedelinin ödenerek davacı ortağın şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkin olduğunun kabulü gerekmiştir.
TTK md, 531 de düzenlenen haklı sebeple fesih davası esasen iki şartın birlikte gerçekleşmesini aramaktadır. Bunlardan ilki haklı bir sebebin varlığı, diğeri ise davayı açacak pay sahibi veya sahiplerinin sermayenin en az onda birine sahip olmaları Davacının şirkette %20 oranında hisseye sahip olduğu dikkate alındığında ikinci şartın gerçekleştiğini söylemek mümkündür.
Haklı sebebin varlığı davanın diğer şartıdır. Haklı sebep yoksa Hakim haklı sebeple şirketin feshine karar veremeyeceği gibi maddede öngörülen duruma uygun çözümlerden birisine de karar veremez. O nedenle haklı bir sebebin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Haklı sebeple fesih davası esas itibarıyla azlığı, çoğunluğun gücünü kötüye kullanımından korumaya yönelik bir önlem olarak düşünülmüştür. Haklı sebep kanunda tanımlanmamış, örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması vargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Bu durumda mehaz İsviçre doktrini ve yargı kararlarında haklı sehep olarak sayılan hususlara bakmakta fayda vardır. Genel kurulun çok defa kanuna aykırı hır şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların sistematik ve devamlı ihlali, özellikle pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli azalması veya uzun süre kar payı dağıtılmaması. şirketin çoğunluk pay sahipleri tarafından kötü idaresi nedeniyle krize sürüklenmesi, şirketin amacına ulaşılmasının engellenmesi, organların bloke edilmesi ve şirketin amacı dışında işler yapılması haklı sebeplerden sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep kabul edilmemektedir.
Huzurdaki dava bakımından, davacının kurucu ortaklarından olduğu davalı şirketin ilk dönem yönetim kurulu başkanlığını yürüttüğü, yöneticiliği döneminde bilgisi haricinde diğer şirket ortaklarının öğrenci velilerinden tahsilat yaptığı, bu tahsilatların muhasebeye bildirilmediği gibi nerelerde harcandığı, öğretmenlere ne kadar maaş verildiği hususlarında kendisine bilgi verilmediği iddia edilerek bu nedenler haklı neden olarak ileri sürülmüşse de; bu iddianın kanıtlanamadığı gibi davacının kötü yönetiminden dolayı şirketin zarara uğradığının iddia edildiği, bu kapsamda davacı hakkında yönetici olduğu dönemde usulsüz olarak öğrenci velilerinin alınan senetleri kendisine yada ortağı olduğu şirkete cirolayarak bedelsiz senetleri takibe koymaktan dolayı yürütülen savcılık soruşturmasının bulunduğu gibi takibe konu edilen senetler nedeniyle şirket tarafından davacı aleyhine açılmış ve derdest menfi tespit davasının olduğu, davacının ileri sürdüğü iddiların kendisinin şirketin yöneticiliğini yaptığı döneme ilişkin olması karşısında bilgi edinme hakkının ihlal edildiğinden de söz edilemeyeceği, bu nedenlerle TTK’nın 531. maddesi gereğince şirketin feshini gerektirir haklı sebeplerin bulunmadığı anlaşılmakla; ispat edilemeyen davanın redddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan doğru olmamıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2.maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
A-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile;
B-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/02/2020 tarih, 2018/1511 Esas, 2020/147 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, dava hakkında yeniden hüküm kurulmasına;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 144,00TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil etttirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından gider yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatıralan avansın kullanılmayan kısmının HMK 333.md.uyarınca yatıranlarına iadesine
İstinaf Yargılaması ve Harç Yönünden;
1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, karar tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/05/2023


Başkan

e-imzalı

Üye*

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı