Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/923 E. 2023/703 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/923
KARAR NO : 2023/703

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/1564 Esas, 2020/171 Karar
KARAR TARİHİ : 03/03/2020

DAVACI : … (…)
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 05/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/05/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya 03/06/2017 tarihli 5411 nolu fatura, 12/06/2017 tarihli, 5441 nolu fatura, 22/07/2017 tarihli, 5527 nolu faturalarda yazılı olan döşemelik kumaşları sattığını ve teslim ettiğini, davalının söz konusu faturalar nedeniyle 6.602,07 TL ana para borcu bulunduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davalı arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, bu hesap ilişkisine göre davacının müvekkilinden alacağı bulunmadığını, aksine müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu savunarak davanın reddi ile kötü niyet tazminatı hükmedilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davacının davalıya ticari ilişki kapsamında kumaş sattığı ve buna ilişkin faturaların düzenlendiği, taraflar arasındaki ilişkinin uygulamada sıkça karşılaşılan “açık hesap” ilişkisi olduğu, tarafların ticari defterlerinin usulune uygun tutulduğu ve ticari defterlerin birbiri ile uyumlu olduğu yine davacı tarafından düzenlenen faturaların davalının ticari defterine kaydedildiği, davacıya ait açık hesap ilişkisinde 2015 ve 2016 yılına ait ticari defterlerin sunulması için davalı vekiline talimat yazılmış ise de 2015 ve 2016 yılı ticari defterlerin sunulmadığından HMK’nın 222. ve HMK’nın 220. maddesi gereğince davacı tarafın ticari defterlerin kesin delil niteliğinde olduğu ve kanaat verici davacıya ait defterleri inceleyen 16/05/2019 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilerek davacının faturadan kaynaklı 6.602,77 TL alacağın olduğu ve davalı tarafından ödenmediği sabit olduğundan sübut bulan davanın kabulu ile davalının Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2018/9930 Esas sayılı icra takip dosyasında asıl alacak 6.602,77 TL kısmına ilişkin itirazın iptaline, takibin 6.602,77 TL asıl alacak üzerinden takip talebindeki şartlarla birlikte devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine ve İİK’nın 67 maddesi gereğince icra inkar tazminatının koşulları oluştuğundan alacağın %20’si olan 1.320,55 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davalı vekili, davacı tarafça yapılan icra takibinin fatura alacağından kaynaklandığını, müvekkili tarafından, dava konusu faturaların karşılığı olarak davacı tarafa üç adet çek ile ödeme yapıldığını, davacı tarafa yapılan ödemelerin, dosyada mevcut olan bilirkişi raporları ile de sabit olduğunu, raporda da davacının 03/06/2017-22/07/2017 tarihleri arasında düzenlediği 3 adet faturaya karşılık davalının 31/07/2018-31/08/2018-30/09/2019 vadeli üç adet çek ile yaptığı ödeme ile TBK’nın 102. maddesine göre, davacı alacaklının takibe koyduğu faturaların ödendiğinin tespit edildiğini savunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilince karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İcra takibine konu Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2018/9930 Esas sayılı icra takip dosyasında davacı alacaklının davalı borçlu aleyhine 6.602,77 TL asıl alacak, 722,81 TL işlemiş faiz ve 10 TL masraf olmak üzere toplam 7.335,58 TL’nin tahsili amacıyla genel haciz yoluyla takip başlattığı, takip dayanağının 03/06/2017 tarihli 715,88 TL bedelli, 12/06/2017 tarihli 2.569,94 TL bedelli ve 22/07/2017 tarihli, 3.316,95 TL bedelli faturalar olduğu, davacı borçlu tarafından süresi içerisinde yetkiye, borca ve ferilerine itiraz edildiği, takibin durdurulmasına karar verildiği, hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle, dava dilekçesinde asıl alacak – işlemiş faiz ayrımı yapılmaksızın, itirazın iptali talep edilmiş, davacı dava dilekçesinde harca esas değeri asıl alacak miktarı olan 6.602,77 TL üzerinden harçlandırılmıştır. Mahkemece bu durumda davacıdan talep sonucunun açıklattırılarak, davacının işlemiş faiz talebi varsa eksik harcın tamamlatılması gerekirken mahkemece bu husus üzerinde durulmaması yerinde görülmemiştir.
Yargılama aşamasında davacı tarafın defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesini sonucu düzenlenen 16/07/2019 tarihli raporda özetle; davacı kayıtlarına göre takip tarihi olan 12/09/2018 tarihi itibariyle davacının davalıdan olan alacağının 31.351,59 TL olması gerekirken davacının 21/09/2017 tarihinde davalıdan almış olduğu ve çek bordrosunda da görüldüğü üzere toplam tutarı 24.000 TL olan 3 adet çek bedelini de takip tarihinden sonra tahsil edilmesine rağmen 21/09/2017 tarihinde cari hesaptan mahsup etmek suretiyle 7.351,59 TL üzerinden takip başlatması gerekirken muhasebe ile irtibata geçilmeden 6.602,77 üzerinden takip başlatıldığı, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan olan alacağının 31.351,59 TL olduğu, davacının davalıdan almış olduğu 24.000 TL tutarındaki 3 adet çek bedelini takip tarihinden sonra tahsil etmesi ve bu tutarın da cari hesaptan mahsubunun kabulü halinde davacının davalıdan olan alacağının 7.351,59 TL olduğu halde davacının muhasebe ile irtibat sağlamadan 6.602,77 TL üzerinden takip başlattığı tespit edilmiştir.
Talimat yoluyla davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde düzenlenen 10/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle: davalının ticari defterlerine göre davacının 2017 yılındaki 31.641,08 TL tutarındaki 13 adet fatura bedeli alacağında kayıtlı olup borcunda kayıtlı olan 2 adet 6.885,50 TL tutarındaki iade faturası, 24.000 TL tutarında 3 adet çek ile yapılan ödeme bedelleri çıkarıldıktan sonra 12/09/2018 icra takip tarihi itibariyle davacının cari hesap bakiye alacağının 755,58 TL olduğu, davacının 03/06/2017-22/07/2017 tarihleri arasında düzenlediği 3 adet faturaya karşılık davalının 31/07/2018-31/08/2018-30/09/2018 vadeli 3 adet çek ile yaptığı ödeme uyarınca TBK’nın 102.maddesine göre davacının takibe koyduğu faturaların ödendiği tespit edilmiştir.
Taraflar talimat yoluyla aldırılan bilirkişi raporuna itiraz etmiş olduğundan, dosya yeniden talimat mahkemesine gönderilerek ek rapor hazırlanması istenilmiş olup mali müşavir bilirkişinin talimat mahkemesine sunmuş olduğu 04/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda, davalının 2015 ve 2016 yıllı defter ve belgeleri ibraz edilmediğinden ilgili yıllar üzerinde bir inceleme yapılamadığı, önceki raporda değişiklik yapılacak bir belge bulunmadığı belirtilmiştir.
Somut olayın, 6098 sayılı TBK’nın 102. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir. Anılan madde de “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış olur. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Bu durumda davalı tarafından yapılan ödemelerin tamamının dava konusu 12/09/2018 tarihli takipten önce yapılmış olması karşısında, davalının çekle yaptığı bu ödemelerin hangi borca yönelik yapıldığının TBK’nun 102. maddesine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar 10/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu faturlardan sonra çekle ödeme yapıldığı ve TBK’nın 102.maddesi uyarınca davacının alacağının bulunmadığı belirtilmiş ise de davalı tarafça yapılan ödemelerin ilk muaccel faturadan itibaren mevcut borcu söndürmeye başlayacağının raporda nazara alınmadığı bu nedenle alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığı görülmektedir.
Öte yandan tarafların ticari defterlerindeki tutarsızlık açık hesap ilişkisinin 2017 yılı devir kayıtlarından kaynaklanmakta olup davacının defterine göre 2017 tarihine devirde davalının 6.596,01 TL borcu bulunmakta iken davalının kayıtlarında herhangi bir devreden bakiye bulunmamaktadır. Mahkemece bu hususta ek bilirkişi raporu alınması ve davalı tarafa 2016 ve 2015 yıllarına ait ticari defterleri sunması için ihtaratlı davetiye çıkarılması talep edilmiş ise de; talimat mahkemesince davalıya ihtaratlı davetiye çıkartılmadan bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verildiği, mahkemece de bu hususun nazara alınmadan davalının defterlerini sunmadığı ve davacının defterlerinin lehine delil teşkil ettiği kabul edilmiştir.
Bu itibarla, mahkemece, taraflara ticari defterlerini sunmaları için usulüne uygun ihtaratlı davetiye çıkartılarak, defterlerini sunmaları halinde taraf kayıtları arasındaki farklılığının kaynağının tespiti ile davalı tarafça yapılan ödemelerin TBK’nın 102.maddesi uyarınca vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olduğunun kabul edilerek yapılacak inceleme neticesinde davacının dava konusu faturalara nedeniyle davalından alacaklı olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre hüküm kurulması, ibraz edilmemesi halinde dosya kapsanıma göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak deliller toplanmadan ve incelenmeden hüküm tesis edildiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-a-6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-) Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

3-) 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan istinaf karar ve ilâm harcının istinaf eden tarafa talep halinde ilk derce mahkemesince iadesine,
4-) İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümle birlikte değerlendirimesine,
5-) Kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a hükmü gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/05/2023


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-im
¸e-imzalıdır