Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/882 E. 2023/699 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/882
KARAR NO : 2023/699

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/549 Esas, 2019/1039 Karar
KARAR TARİHİ : 09/10/2019
USU : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet
Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 05/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/05/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, davalı borçlu hakkında Bursa 1.İcra Müdürlüğünün 2017/3000 Esas sayılı dosyası ile 11/03/2016 tarih 33756 sıra numaralı toplam 24.856,11 TL tutarındaki faturadan kalan 13.500,00 TL bakiye alacağının tahsili için ilamsız takip başlatıldığını, davalının haksız olarak borcun tamamına itiraz ettiğini ve itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.
Davalı süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde, davacı ile ticari ilişkilerinin olduğu ancak iddia edilen borcun olmadığı, davacının davasını yasal defter ve belgeler ile ispatlanması gerektiğini, fatura konusu malın teslim edilip edilmediğinin, malın kabul edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davacı tarafça yazılı bir satım sözleşmesi sunulmadığı, takip dosyasına aslı gibidir yapılarak sunulan fatura suretinde ise davalı tarafça malın teslim alındığına dair atılı bir imzanın olmadığı, ispat yükünün faturaya konu malların teslim edilerek fatura alacaklarına hak kazanıldığı noktasında davacı taraf üzerinde olduğu, bu kapsamda taraf defterlerindeki kayıtlarda incelenerek sonuca ulaşılmak istenmişse de davalı tarafın defterlerini sunmadığı, davacı tarafın ise ticari ilişki dönemini kapsar şekilde tam olarak defterlerini ibraz etmediği, sunulan kayıtlar itibariyle bilirkişiden alınan 17/12/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının 2016 yılı sonu itibariyle davalıdan 48.627,80 TL alacaklı göründüğü, davacı tarafın 2017 yılı defterlerini sunmadığından takip tarihi 13/03/2017 itibariyle bakiyenin tespit edilemediği, ispat külfeti üzerinde olan davacı tarafın tüm ticari ilişki dönemini kapsar şekilde eksiksiz kayıtlarını sunmak zorunda olduğu, bu nedenle davacı tarafa 2017 yılı defter kayıtlarını sunması için ihtaratlı kesin süre verilmesine rağmen 2017 yılı ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, inceleme günü verilen ve ihtarat yapılan celsede davacı vekilinin de hazır bulunduğu, her ne kadar davacı vekilince 2017 yılı itibariyle karşı taraf ile herhangi bir ticari alışverişleri olmadığından ticari defterlerin sunulmadığı belirtilmiş ise de bunun kontrolünün ve denetiminin mahkemeye bırakılacak şekil ve açıklıkta kayıtların sunulması gerektiği gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili, kararda 2017 yılına ait defterlerin ibraz edilmemesinin gerekçe olarak gösterildiğini ancak davalı aleyhine her ne kadar 2017 yılında takip başlatılmış ise de icra takibine konu borcun 2016 yılına ait olduğunu ve 2016 yılına ait defterlerin mahkemeye sunulduğunu, defterler incelendiğinde de müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, bakiye fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilince karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İtirazın iptaline konu Bursa 1. İcra Müdürlüğü 2017/3000 E. sayılı dosyasında, davacı alacaklının davalı borçlu aleyhine 11/03/2016 tarihli, 33756 sıra numaralı toplam 24.856,11 TL tutarlı faturaya istinaden 13.500,00 TL asıl alacak, 1.238,63 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.738,63 TL’nin tahsili için genel haciz yoluyla icra takibi başlattığı, borçlu tarafça süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz edildiği, takibin durduğu ve hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf icra takibini ve itirazın iptali davasını 11/03/2016 tarihli, 24.856,11 TL bedelli faturaya dayandırmış olup fatura nedeniyle bakiye alacağının ödenmesini talep etmiştir. Mahkemece davacı tarafın ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup raporda, dava konusu faturanın davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, taraflar arasında açık hesap ilişkisi şeklinde işleyen ticari ilişki bulunduğu, dava konusu fatura sonrasında da davacının davalıya mal sattığı ve tahsilatta bulunduğu, 2016 yılında davacının davalıya toplam 7 adet fatura karşılığında 161.183,87 TL tutarında fatura düzenlediği, buna karşılık da davalıdan 115.000 TL tutarında tahsilatta bulunduğu, davalının 6.159,01 TL iade faturası düzenlediği, 2016 yılı sonu itibariyle davacının davalından 48.627,80 TL alacaklı göründüğü, 2017 yılı defterlerini sunmadığından takip tarihi itibariyle bakiyenin tespit edilemediği belirtilmiştir.
Somut olayın, 6098 sayılı TBK’nın 102. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekir. Anılan madde de “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış olur. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Davacı defterlerine göre dava ve takip konusu 11/03/2016 tarihli, 24.856,11 TL bedelli faturadan sonra davalının bakiye borcunun 1.670,53 TL olduğu, 21/05/2016 tarihli borç kaydı sonrasında davalının bakiyesinin 13.225,09 TL olup davalının 31/05/2016 tarihinde 35.000 TL tutarında ödemede bulunduğu ve davacı kayıtlarına göre bakiyesinin -21.774,91 TL olduğu görülmektedir. Bu durumda dava konusu fatura sonrasında davalı tarafça ödeme yapıldığı ve TBK’nın 102.maddesi uyarınca ödemenin ilk muaccel faturadan itibaren mevcut borcu söndürmeye başlayacağının kabulü karşısında davacının, dava konusu fatura nedeniyle bakiye alacağının bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Dairemizce yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddî olay ve hukukî değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-b-1 hükmü gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilâm harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
3-) İstinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın m. 362/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere, oybirliği ile karar verildi. 08/05/2023


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye
…dır