Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/685 E. 2023/418 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/685 – 2023/418
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/685
KARAR NO : 2023/418

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

B
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 31/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/04/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında ticari mal satımına dayalı şifahen kurulmuş bir ticari münasebet söz konusu olduğunu, davalının bakiye 5.483,81TL borcunu ödememesi üzerine Bursa 16. İcra Müdürlüğünün 2018/13156 E. sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhinde ilamsız icra takibine başlandığını, borçlunun söz konusu icra takibine itiraz ettiğini ve takibin durdurulduğunu, ancak davalının itirazında haksız olduğunu ileri sürerek asıl alacak yönünden itirazın iptaline karar verilmesini ve davalının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkil aleyhine başlatılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, itiraz dilekçesinde yetki itirazında bulunduklarını, itirazın iptali davasının da yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin merkezinin Sincan/Ankara olması nedeniyle yetkili mahkemenin Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, tarafların şirket olduğunu bu nedenle taraflar arasında şifahen bir sözleşme kurulduğu iddiasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, taraflar arasında ticari ilişki mevcut olduğu, davacının davalıya kestiği faturanın BA-BS formu ile taraflarca maliyeye bildirdiği, taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı defterlerine göre 31/12/2018 tarihi itibari ile 5.000 TL davacıya borçlu gözüktüğü, davacı defterlerine göre davalıdan 5.004,05 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının Bursa 16.İcra Müdürlüğünün 2018/13156 Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 5.004,05 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, alacak likit olduğundan asıl alacağın % 20’si üzerinden hesaplanan 1.000,81 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davalı vekili, icra dairesinin yetkisine itiraz ettiklerini, davanın da yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkil şirketin anılan icra takibine dayanak olarak gösterilen faturalardan dolayı davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davaya konu borcu ve anılan sözleşmeyi kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin basiretli bir tacir olarak üzerine düşen borçlarını ödediğini ve sorumlulukları yerine getirdiğini, müvekkil şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığının 29 Nisan 2019 tarihli bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, aynı bilirkişi tarafından aynı kayıtlar incelenmesine rağmen farklı raporlar hazırlandığını, çelişkilerin giderilmesi için dosyanın başka bir bilirkişiye tevdii edilmesi gerektiğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin, itirazın kısmen iptaline karar verilmiş iken ”davanın kabulü” yönünde hüküm tesis edilmesinin ve müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, para alacağı söz konusu olduğundan TBK 89.maddesi uyarınca mahkemenin ve icra dairesinin yetkili olduğunu, davalının istinaf nedenlerinin yerinde olmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, açık hesap ilişkisine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İtirazın iptaline konu Bursa 16.İcra Müdürlüğünün 2018/13156 Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 5.004,50 TL asıl alacak, 479, 76 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.483, 81 TL alacağın tahsili için genel haciz yoluyla icra takibi başlattığı, alacağın 15/11/2018 tarihli cari hesap estersine dayalı olarak talep edildiği, ödeme emrinin borçlu şirkete 19/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin süresi içerisinde icra müdürlüğünün yetkisine, borca ve ferilerine itiraz ettiği, hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı ve itirazın iptalinin davacı tarafça sadece asıl alacağa yönelik talep edildiği görülmektedir.
Davalı taraf, icra dairesinin yetkisine ve mahkemenin yetkisine itiraz etmiştir. İcra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK’daki mahkemelerin yetkisini düzenleyen hükümler çerçevesinde, ön sorun (hadise) şeklinde incelenip karara bağlanması gerekir. İİK’nın 50/1. maddesinde, HMK’nın yetkiye dair hükümlerinin kıyas yoluyla tatbik olunacağı düzenlenmiştir. Buna göre, HMK’nın 6. maddesi hükmü uyarınca kural olarak yasada aksine hüküm bulunmadıkça davanın açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesi yetkili ise de, icra takibine konu edilen alacak bir para alacağı olduğuna göre, Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi gereğince para borcu alacaklıya götürülerek ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, davacının yerleşim yeri icra dairesi ve mahkemeleri de yetkilidir.
Somut olayda, davalı şirketin merkezinin Sincan/Ankara olduğu, davacı şirketin merkezinin ise Nilüfer/Bursa olduğu, her ne kadar davalı tarafça taraflar arasındaki akdi ilişki inkar edilmekte ise de taraf defterlerinde yer alan kayıtlar ve BS/BA formları uyarınca taraflar arasında akdi ilişkinin bulunduğu ve TBK’nın 89/1 ve HMK’nın 10. maddeleri uyarınca, davanın para alacağına ilişkin bulunması nedeniyle davacı alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri olan Bursa icra müdürlüklerinin ve mahkemelerinin yetkili olduğu anlaşılmakla, davalının yetkiye yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Yargılama aşamasında mahkemece taraf defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde; davacının 2017-2018 yıllarına ait ticari defter ve kayıtların usul ve yasaya uygun şekilde tutulduğu, davacının 31/12/2017 kapanış kaydında 13.147,39 TL alacağının 01/01/2018 yılı açılış kaydına yansıtıldığı, 23/10/2018 tarihi itibariyle davalından 5.004,50 TL alacaklı olduğu, davalının 2017-2018 yılı ticari defterlerinin açılış kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğunu,davalı şirket defterlerinde davacının 2017 yılında 320.satıcılar hesabının ”320.01.16.101.2359.Kluthe Duraner Kimy. Ürün. San. Tic. A.Ş.” muavin hesabında takip edilmiş olduğunu, 31/12/2017 tarihi itibariyle 13.143,34 TL borçlu görülmekte olduğunu, 2018 yılında, 320. Satıcılar hesabının 320.10.K006.Kluthe Duraner Kimy. Ürün. San. Tic. A.Ş.” muavin hesabında takip edilmiş olduğunu, 31/12/2018 tarihi itibariyle 5.000,00 TL borçlu gözüktüğünü tespit edilmiş olup mahkemece bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle, dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporları arasında çelişki söz konusu olmayıp davacı defterlerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 29/04/2019 tarihli raporda bilirkişi tarafından davacı kayıtları uyarınca davalından 5.004,05 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup raporun devamında takip dosyasına asıl borcun tamamı olan 5.004,05 TL’nin yatırılması suretiyle asıl borcun kapatıldığı belirtilmiş ise de davacı vekilinin, davalı tarafça harici olarak ve icra dosyasına yapılan bir ödemenin bulunmadığı yönünde itirazı neticesinde alınan ek bilirkişi raporunda “takip dosyasına asıl borcun tamamının yatırılması suretiyle hesabın kapatıldığı” şeklindeki ifadenin sehven yazıldığı belirtilmiş olduğu ve bu itibarla raporlar arasında çelişki bulunmadığı anlaşılmakla, davalı tarafın bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Somut olayda, dosya kapsamı uyarınca taraflar arasında açık hesap ilişkisinin bulunduğu ve bu açık hesap ilişkisine istinaden davalının davacıya 5.004,05 TL borcu bulunduğu taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde tespit edilmiş olup davalı tarafça söz konusu borcun ödendiğinin ispat edilemediği nazara alındığında mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamakta olup dava konusu alacağın likit-bilinebilir olduğundan icra inkar tazminatının şartlarının oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf, dava dilekçesinde açıkça işlemiş faize yönelik itirazın iptali taleplerinin bulunmadığını ve faiz alacağının dava değerine dahil edilmediğini beyan etmiştir. Bu nedenle, mahkemece, davanın kabulü ile itirazın kısmen iptali ile takibin asıl alacak üzerinden devamı yönünde hüküm kurulması yerinde olup reddedilen bir miktar olmadığından davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi de söz konusu değildir.
Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddî olay ve hukukî değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-b-1 hükmü gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 341,82 TL istinaf karar ve ilâm harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 100 TL harcın mahsubu ile bakiye 241,82 TL harcın davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
3-) İstinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın m. 362/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere, oybirliği ile karar verildi. 10/04/2023