Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/541 E. 2023/244 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/541 – 2023/244
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/541
KARAR NO : 2023/244
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

ARİHİ : 10/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/10/2019 tarih, 2017/1362 Esas, 2019/1047 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı taraf aleyhine Bursa 5. İcra Müdürlüğünün 2017/6589 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlattıklarını, takip konusu alacağın taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında yurt dışına gönderilmek üzere davalıya teslim edilen emtiaların kararlaştırılan süre içerisinde teslim noktasına gönderilmemiş olması nedeniyle davacının davalı dışı üçüncü kişi ile arasında bulunan cari ilişki kapsamında edimlerini ifa edebilmek bakımından aynı nitelikteki ürünlerin hava yolu kargo taşıması suretiyle gönderildiğini bu sebeple davacı tarafın bir zararının meydana geldiğini, taraflar arasındaki taşıma ilişkisi çerçevesinde davalının edimini yerine getirmede yada geç yerine getirmede kusurlu olduğunu, bundan dolayı meydana gelen zarardan da sorumlu olduklarını belirterek bu zarara ilişkin yapılan icra takibinde davalının ödeme emrine yaptığı itirazın iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesin karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında süre gelen bir taşıma ilişkisi olduğunu bu kapsamda davacı tarafından davalıya teslim edilen ürünlerin 27/01/2014 tarihinde Bursa’da yüklemesinin yapıldığını, daha sonra Kapıkule Sınır Gümrüğünden geçiş yapıldığı esnada Türkiye ve Bulgaristan arasında yaşanan krizden dolayı sınır kapısında beklenilmek durumunda kalındığını, sonuç alınamaması nedeniyle 05/02/2014 tarihinde Pendik Limanından gemiyle İtalya’ya yola çıkıldığını 08/02/2014 tarihinde İtalya’ya ulaşıldığını, 11/02/2014 tarihinde Almanya sınırında gümrükten geçildiğini, 12/02/2014 tarihinde de yük tesliminin yapıldığını, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki krizin internet haberlerine de konu olduğunu, teslimattaki geçikmenin bu krize ilişkin olağanüstü bir halden kaynaklandığını bu sebeple geç teslimattan sorumlu olmadıklarını yine alacağın TTK’ya göre bir yıllık zamanaşamı süresine tabi olduğunu bu sürenin de geçtiğini bu sebeple davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini taleph etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, dosya kapsamı deliller, alınan bilirkişi raporu uyarınca; davacı tarafından karayolu taşıması ile davalının taşımaya konu malları muhattap alıcısına süresinde teslim edilememesi nedeniyle ticari alışverişte problem yaşanmaması için yurtdışı müşterisine hava kargo yolu ile malları bir kez daha göndermesine ilişkin yaptığı masrafları takip yolu ile talep ettiği belirlemesi ile CMR Konvansiyonu hükümlerine tabi bulunan taşıma işinde uygulanması gereken CMR Konvansiyonu 30/3 maddesinde “Yük alıcının kullanımına verildiği tarihten sonraki 21 gün içinde durum yazılı olarak taşımacıya bildirilmemiş ise, teslimdeki gecikmeler için tazminat ödenmez.” hükmünün yer aldığı ve madde metninde yer alan yazılı şekil şartının ispat şeklinin dışında zarar tazminin talep edilebilmesi için geçerlilik şekli olduğu, davacı taraf 11/02/2014 tarihinden itibaren 21 gün içerisinde gecikme zararlarını yazılı olarak karşı tarafa bildirmediğinden 30/3 maddesi uyarınca tazminata hak kazanamadığı, davacı tarafça taraflar arasındaki mail yazışmalarına dayanılmışsa da mail yazışmaları ile yapılan bildirim CMR 30. maddesinde öngörülen yazılı bildirim şartını sağlamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel mahkemece davalının gecikmede kusurlu olduğu kabul edilmesine rağmen zararın teslimden itibaren 21 gün içinde davalı şirkete usulüne uygun şekilde bildirilmediği, mail yazışmalarının bu anlamda bildirim olarak kabul edilemeyeceği gerekçe gösterilmiş ise de; dava dilekçesinde delil olarak dayanılan “gecikme nedeniyle ödenmek zorunda kalınan masrafları gösterir e-posta yazışmaları” olarak belirtilen ve sunulan mailler ile davalı şirkete bildirildiğini, ayrıca masrafları gösterir faturanın 12/03/2014 tarihli ihtarname ile gönderildiğini, ihtarnameye konu faturanın iadesi sonrası 03/04/2014 tarihli ihtarname ile faturanın davalıya tekrar gönderildiğini, müvekkilinin tüm taşıma işlerinde e-posta yazışmalarını kullandığını, HMK’nın 199. maddesi gereği e-posta yazışmalarının belge niteliğinde bulunduğunu, CMR 30/3 maddesine göre “durumun” somut olay yönünden gecikmenin yazılı şekilde bildirilmesini aradığını anca yazışma şeklinin belirlemediğini, davalının e-posta ve whatsapp yazışmaları uyarınca davalının gecikmeyi kabul ettiğini mail ile zarar bildiriminin yapılmış olduğunu, hatta yapılmamış olsa dahi davalının kusuru ve kötüniyetinden kaynaklanan böylesi bir durumda ihbara dahi gerek olmadığı belirtilerek yerel mahkeme kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, CMR Konvansiyonu’na tabi taşıma sözleşmesinden ve geciken teslimden kaynaklanan zararın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; davacı, taşıma işine konu edilen otomotiv yedek parçalarından oluşan emtianın Türkiye’den Fransa’ya taşınması için davalıya 27/01/2014 tarihinde teslim edildiğini, davalının 03/02/2014 tarihinde teslim etmesi gereken emtiayı 11/02/2014 tarihinde gecikmeli teslim ettiğini, müşterisinin üretim bandındaki gecikmeye ve ekonomik kaybına sebebiyet vermemek için müşteri talebi ile; ikame emtianın 06/02/2014, 08/02/2014 ve 11/02/2014 tarihlerinde hava kargo yoluyla gönderildiğini ve bu durumun ortaya çıkardığı masraflara yönelik 21/02/2014 tarihli masraf dökümünün davalı şirkete mail yoluyla bildirildiğini, ayrıca 12/03/2014 tarihli 097686 seri numaralı fatura düzenleyerek 12/03/2014 tarihli ihtarname ile gönderildiğini cevabi ihtarname ile faturanın iadesi sonrası 03/04/2014 tarihli ihtarname ile faturanın davalıya tekrar gönderildiğini belirterek gecikmeden kaynaklanan zararın tahsiline yönelik davalı aleyhine yapılan takibe yönelik itirazın iptaline karar verilmesini talep etmektedir.
Davalı, taraflar arasında 01/08/2013-01/08/2014 tarihleri arasında yıllık taşıma anlaşması yapıldığını, sözleşmede teslimat gecikmesinde zarar rücusuna ilişkin hüküm bulunmadığını, 27/01/2014 tarihinde teslim alınan emtianın yüklendiği aracın 29/01/2014 tarihinde Kapıkule Sınır Gümrüğünde sıraya girdiğini, 30/01/2014 tarihinde araca sıranın gelmesine karşın Bulgaristan ülkesi ile yaşanan kriz sebebiyle 04/02/2014 tarihine kadar çözüm için beklediğini, sorun giderilmeyince Pendik limanından gemi ile emtinanın taşınarak 12/02/2014 tarihinde alıcısına teslim edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince; davacı taraf 11/02/2014 tarihinden itibaren 21 gün içerisinde gecikme zararlarını yazılı olarak karşı tarafa bildirmediğinden 30/3 maddesi uyarınca tazminata hak kazanamadığı, mail yazışmaları ile yapılan bildirimin CMR 30. maddesinde öngörülen yazılı bildirim şartını sağlamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
CMR Konvansiyonun 30/3 maddesinde “Yük alıcının kullanımına verildiği tarihten sonraki 21 gün içinde durum yazılı olarak taşımacıya bildirilmemiş ise, teslimdeki gecikmeler için tazminat ödenmez.” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu hüküm ile taşımaya konu emtianın teslimindeki gecikmenin varlığı halinde durumun taşımacıya veya onun yetkili temsilcisine bildirimi düzenlenmiş olup, teslimden sonra 21 gün içerisinde bildirimin yapılmaması tazminat hakkının kaybına sebebiyet vereceği belirtilmiştir. Öte yandan, ihbarın yazılı yapılması gerekmekte ise de; taşımacı gecikmeyi bir tutanakla teyit etmiş, ihbar süresinde dava açılmış veya teslimdeki gecikmenin taşımacı tarafından ikrar edilmesi hallerinde ihbara gerek yoktur.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK.’nun 199. maddesinde ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” düzenlemesi mevcuttur. Bu düzenleme ile mail ve whatsapp mesajları belge olarak kabul edilmiştir. HMK’nun 202. maddesinde de, ”(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenleme getirilerek bu tür belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir (Emsal: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 08.11.2022 gün, 2021/2427 Esas, 2022/7925 Karar,Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 12.06.2018 tarihli 2016/507 E., 2018/3649 K. sayılı sayılı ilamı ).
Somut olayda; gecikmenin bildirimine dair yazılı delil sunulmamış ise de; dosya kapsamındaki inkar edilmeyen mail, whatsapp yazışmaları ile bunların hukuki nitelikleri, dinlenilen tanık beyanları, taraf iddia ve savunmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde gecikmenin davalı tarafından bilindiği ancak gümrük kapısındaki sorunların gerekçe olarak ileri sürüldüğü, dolayısıyla davacı yönünden CMR’nin 30/3 maddesinde yer alan bildirim koşulunun sağlanması sebebiyle tazminat isteme hakkının mevcut olduğu (kaybolmadığı) değerlendirilmiştir.
Bu halde, mahkemece gecikmeden kaynaklı tazminat ve tazminatın hesaplanma şekline dair CMR’nin 23-28. maddeleri gözetilerek ve bilirkişi raporundaki hususlara dair deliller toplanarak sonuca gidilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın kaldırılması gerekmekmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/10/2019 tarih, 2017/1362 Esas, 2019/1047 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından Sivas İcra Dairesi 2019/124017 Esas, 07/012020 tarihli mehil vesikasında düzenlenen 17.839,95 TL Nakit teminat mektubunun sunan tarafa iadesine,
6-Yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek esas karar ile birlikte dikkate alınmasına,
7-Harç ve tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

M