Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/433 E. 2022/1605 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/433
KARAR NO : 2022/1605

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 25/01/2018
NUMARASI : 2016/501 Esas 2018/100 Karar

D KONUSU : İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 24/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/11/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı … İnş. San. Ve tic. İth. İhr. Ltd. Şti.ye ait aracın kasko sigortacısı olduğunu, 29/09/2014 günü davalı şirketin maliki, …’in sürücüsü olduğu 16 DH 389 plakalı araç ile seyri sırasında sigortalıya ait 16 BGS 63 plakalı araca geri manevra yaparken çarptığını, davacının sigortalısına kusur yüklenmediğini, davalı şirket araç sürücüsüne “geri gitme kurallarına uymamak” kusurunu ihlalden %100 asli kusur verildiğini, sigortalı aracında 176.601 TL hasar meydana geldiğini, aracın rayiç değeri 300.000 TL’den sovtaj bedeli 123.399 TL’nin indirimine göre kalan 176.601 TL’nin kasko poliçesi kapsamında sigortalıya ödendiğini, davalı şirket aracının sigorta şirketinden de 26.800 TL tahsil edildiğini, ödenmeyen bakiye kısım için davalı şirket hakkında yasal takibe geçildiğini, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ancak davalı şirketin kısmi ödeme yaptığını ve davalı şirketten 31/12/2016 tarihli çek alındığını ancak kalan bakiye konusunda bir gelişme sağlanamadığı için yasal sürede işbu kısmi davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2015/3636 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın bir yıllık sürede açılmadığını, 10.000,00 TL harca esas bedel belirtilerek harcın eksik harç yatırıldığını, dava dilekçesi içeriği ve sonuç bölümünden davanın kısmi dava olarak açılmadığını, itirazın kaldırılmasının talep edildiğini, araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, trafik kazası tespit tutanağının hatalı düzenlendiğini, davacı sigortalısının şerit ihlali yaparak sağ şeritte duraklamakta olan davalı aracına arkadan çarptığını, davalı sürücünün yasal hız sınırının üzerinde seyrettiğini ve asli kusurlu olduğunu, hasar bedelinin fahiş olduğunu, davacı sigorta şirketi tarafından belirlenen sovtaj değerinin çok düşük olduğunu, takip tarihinden sonra 10/07/2015 tarihinde sigorta vekilinin banka hesabına 40.000,00 TL ödeme yapıldığını, 31/12/2016 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli çek de verildiğini, toplam ödemenin 80.000,00 TL olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Dairemizin 14/06/2019 tarih, 2018/1093 Esas ve 2019/431Karar sayılı ilamı üzerine mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davacının kasko sigorta sözleşmesi ile sigortacısı olduğu dava dışı Bakgör Muceherat … Ltd.Şti.ye ait 16 BGS 63 plakalı araç ile davalının işleteni olduğu 16 DH 389 plakalı araç arasında 29/09/2014 tarihinde meydana gelen sigortalı araçta oluşan maddi hasarlı trafik kazasında, davacı tarafından sigorta ettirene ödediği bedelin davalıdan tahsilinin talep edildiği, düzenlenen kaza tespit tutanağı, kaza anını gösteren CD içerisindeki kamera görüntüleri ve bilirkişi heyetinin raporu ile davalıya ait aracın tek yönlü iki şeritli kara yolunda, yoldan arka istikametten gelen araçlara geçiş kolaylığı sağlaması gerekirken tedbirsiz ve dikkatsiz şekilde geri geri giderek davacının sigortacısı olduğu araca çarpma şeklinde meydana gelen olayda, manevraları düzenleyen genel şartlara uymaması sebebiyle %100 kusurlu olduğu, davacının halefi olduğu 16 BGS 63 plakalı araçta oluşan zararın kusur oranına göre toplam KDV hariç 123.436 TL olup rayiç değerlere uygun olduğundan, taleple bağlılık ilkesi gereği 10.000 TL davacının kısmi asıl alacağının ispat edildiği gerekçesiyle, davanın kabulu ile bu miktar yönünden takibin devamına, davacı vekilinin ıslah talebinin usulune uygun ıslah dilekçesi sunulmadığından reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili, davanın, ıslah suretiyle alacak davası olarak devamının talep edildiğini, ıslah dilekçesinde davalı tarafça ödenen kısım (80.000 TL) açıkça beyan edilerek bakiye alacak yönünden davayı ıslah ettiklerini, dosyada feriler hariç 69.801 TL asıl alacak bakiyesi kalmış olduğunun sabit olduğu halde salt bunun rakamsal olarak hesaplanabilir olduğu halde yazılmamış olması nedeniyle ıslah hakkının kullanılmadığının kabulü edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen bedelin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece 25/01/2018 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 14/06/2019 tarih, 2018/1093 Esas ve 2019/431Karar sayılı ilamı ile davacının ıslah dilekçesi dava dilekçesi mahiyetinde olmadığı, bu dilekçenin verilmesinden itibaren 1 haftalık süre içinde yeni dava dilekçesi de verilmediği, bu durumda HMK’nın 180. madde gereği ıslah hakkı kullanılmış, ancak ıslah yapılmamış sayılması ve davaya ilk dava dilekçesinde gösterilen 10.000,00 TL kısmi alacak yönünden açılmış itirazın iptali davası olarak bakılarak sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olup mahkemece, kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde davacı vekilinin ıslah talebinin reddi ile davanın kabulü ile takibin 10.000 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmiştir.
Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2015/3636 Esas sayılı icra dosyasında, davacı tarafından davalı aleyhinde 149.801,00 TL asıl alacak ile 4.868,53 TL işlemiş faiz toplamı olan 154.669,53 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi yapıldığı, borca itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacı vekili tarafından 16/10/2017 tarihinde ibraz edilen ıslah dilekçesinin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Islah tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yaptığı usul işlemlerini, kanunda öngörülen sınırlar içinde düzeltmeye yarayan, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olan bir hukuki imkan olarak tanımlanmaktadır. Islah tamamen veya kısmen olabilir. Davanın tamamen ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır (mülga HUMK m.87/1). Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29/06/2011 gün ve 2011/1-364 E. 453 K.).
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesinde ise dava türünü alacak davası olarak değiştirmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan dilekçe davanın tamamen ıslahı mahiyetindedir. 6100 sayılı HMK’nın “Davanın Tamamen Islahı” başlıklı 180. maddesinde “Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince davasını tamamen ıslah eden tarafın, yeni bir dava dilekçesi vermesi gerekmektedir. Dava dilekçesinin nasıl düzenlenmesi gerektiği 6100 sayılı HMK’nın “Dava Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119.maddesinde açıklanmıştır. HMK 119.maddesinde sayılan tüm hususların dava dilekçesinde mutlak bulunması gerekmekte olup, yine HMK 180.maddesi gereğince davanın tamamen ıslahı halinde yeni bir dava dilekçesi verilmesi zorunlu olduğundan, ıslah dilekçesinin HMK 119.maddesine göre düzenlenmesi, bu maddede belirtilen tüm hususların ıslah dilekçesinde bulunması zorunludur.
Davacı vekilinin sunmuş olduğu 16/10/2017 havale tarihli ıslah dilekçesi beyan dilekçesi mahiyetinde olup HMK’nın 119.maddesinde “e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin yer almadığı, f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, g) Dayanılan hukuki sebepler, ğ) Açık bir şekilde talep sonucunun” belirtilmediği anlaşılmakla, bu durumda tamamen ıslah yani yeni dava dilekçesinde kanunun aradığı zorunlu unsurları taşımadığı görülmektedir.
Davanın tamamen ıslahı halinde, HMK 119. maddesindeki unsurları taşıyan yeni dava dilekçesinin bir haftalık kesin sürede verilmesi zorunlu olduğundan sonradan tamamlanması mümkün değildir.
Bu itibarla, davacı vekilince HMK 180 ve HMK 119. maddelerine uygun olarak verilmiş yeni bir dava dilekçesi bulunmadığından mahkemece ıslah yapılmamış kabul edilerek, dava dilekçesi uyarınca karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Dairemizce yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddî olay ve hukukî değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-b-1 hükmü gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmektedir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESAST,N REDDİNE,
2-) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilâm harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 170,77 TL harçtan mahsubu ile bakiye 90,07 TL harcın talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
3-) İstinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın m. 362/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
24/11/2022


Başkan

¸eır