Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/343 E. 2022/1436 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/343 – 2022/1436
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/343
KARAR NO : 2022/1436
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

KARAR TARİHİ : 02/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/11/2022
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/10/2019 tarih, 2016/973 esas, 2019/1404 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin %43,5 oranında ortaklığının bulunduğu şirketin hakim ortak olan ağabeyi Altan Kutucu ve pay devri yaparak ortak ettiği aile efradı tarafından yönetildiğini, müvekkilinin şirketten kar payı alamadığı gibi şirketin yönetim ve denetimi dışında tutularak zarara uğratıldığını, şirket yöneticisi aleyhine açılan sorumluluk davası sırasında alınan bilirkişi raporuna göre; şirkete gelen paraların kayıt altına alınmadığını, mahkeme kararı ile atanan özel denetçiye şirket kayıtlarının incelettirilmediğini, şirket çalışanlarının Altan Kutucu’ya ait Alkut Kauçuk isimli firma çalışanlarının davalı şirkette fiilen çalıştırılması sebebiyle şirket aleyhine idari para cezası verildiğini, 15/07/2016 yılında yapılan olağan genel kurulda şirketin tek mal varlığı olan fabrika binasının bulunduğu taşınmazın satışına yönelik muhalefet şerhlerine rağmen karar alınarak müvekkilinin zarara uğratmayı amaçladıklarını belirterek TTK’nın 531. maddesi gereği davalı şirketin feshine ya da müvekkilinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; şirketin feshi için gereken haklı sebep koşulunun gerçekleşmediğini, Altan Kutucu tarafından şirketin zarara uğratıldığına dair tespitin bulunmadığını, ileri sürülen iddiaların haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, şirket ortaklarından davacı ile Altan Kutucu arasında geçimsizlik bulunduğu, şirkette %99 oranında pay sahibi bulunanlar arasındaki ihtilaflar ve ortaklar tarafından görülen davalar uyarınca tarafların bir araya gelerek şirket menfaatine uygun hareket etmelerinin mümkün olmadığı, şirket binasının kiraya verilmesinden elde edilen gelir dışında gayri faal olan şirketten davacının çıkarılması kararının ise; çıkma payının verilen süreye rağmen yerine getirilmemesi, çıkma payına yönelik hükmün icrasının şirketin tek varlığı olan fabrika binasının satılması ile karşılanabilecek olması ve bu durumunda fiilen şirketin tasfiyesi olacağı gerekçesi ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi gereğince şirketin feshine haklı sebeplerin varlığı halinde karar verilebileceğini, müvekkili şirket yönünden haklı sebeplerin oluşmadığını, kar payı dağıtılmamasının haklı sebep oluşturmayacağını, müvekkili şirketin makine ve ekipmanlarının eskimesi teknolojik olarak kendini geliştirmemesi sebebiyle kar elde edemediğini, özel denetçi talepli davada şirketin sipariş olduğu ölçüde faaliyetine devam ettiğini, şirketin davacı aleyhine olacak şekilde yönetildiği ve zarara uğratıldığı yönündeki iddialar ile davacının haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili aleyhine açtığı davalar nedeni ile bu davanın kabulüne ve şirketin feshine karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, mahkemece davacı iddiaları uyarınca şirketlerin devamlılığı esasına aykırı olarak şirketin feshi kararının kanuna ve hakkaniyete uygun olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa karşı cevap dilekçesi ile; davalı şirketin gayri faal ve tek geliri şirket binasının kiraya verilmesinden kaynaklanan kira geliri olup, çıkma payını ödeyebilecek kar ya da öz kaynağı bulunmadığını, bu nedenle mahkemece verilen fesih ve tasfiye kararının hukuka uygun olduğunu belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 531. maddesine istinaden açılan haklı nedenle fesih ve tasfiye olmadığı takdirde ayrılma akçesi karşılığında şirket ortaklığından çıkma kararı verilmesine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinde; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce takdir edilecektir. Mahkemece haklı sebeplerin varlığı halinde, asıl olan şirketin devamlılığı olduğundan feshin en son çare olarak dikkate alınmalı fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilmesi gerekmektedir.
Dosya kapsamındaki delillere göre; 150.000,00-TL nominal değerindeki sermayesinin her biri 25,00-TL olmak üzere 6.000 paya ayrıldığı, 3.375 payın Altan Kutucu, 2.580 payın davacı Arzu Kutucu Özenen’e 15’er payın ayrı ayrı Fidan Kutucu, Tuğce Kutucu ve Damla Kutucu’ya ait olduğu, şirketin yönetim kurulu görevinin hakim ortak Altan Kutucu, Damla Kutucu ve Tuğçe Kutucu tarafından yürütüldüğü, Altan Kutucu’nun münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, öncesinde şirketin anne, baba ve kardeşlerin ortaklığındaki aile şirketi olarak kurulduğu sonrasında anne ve babanın vefatı üzerine kardeşlerin hakim ortaklığı ile devam eden şirketin yönetimine yönelik anlaşmazlıkların yaşandığı, ihtilafların davalara dönüştüğü, mevcut durumda hakim ortaklar arasındaki şahsi uyuşmazlığın ilişkileri objekif ve sürekli olarak katlanılmaz hale getirdiği yanı sıra şirketin süreç içerisinde gayri faal duruma geldiği, şirket hakim ortağı Altan Kutucu tarafından davalı şirket ile aynı sektörde faaliyet yürüten “Altan Kauçuk” isimli firmanın bulunduğu, bu hali ile ortaklar arasında birbirlerine olan güven ve itimadın sarsıldığı ve ortaklık ilişkisinin davacı ortak yönünden sürdürülebilirliğine imkan kalmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince, belirtilen doğrultudaki gerekçelere binaen TTK 531. maddesi kapsamında haklı neden olgusunun gerçekleştiğine dair kabulünde isabetsizliğin bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Öte yandan, 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi gereği mahkemece fesih yerine, davacı pay sahibine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahibinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Somut olayda; şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olduğundan mahkemece davacı paylarının karar tarihine en yakın değeri tespit edilerek davalıya ihtaratlı kesin süre verilmiş, ancak ara karar gereği yerine getirilmemiştir. Nitekim ortağın paylarının gerçek değerinin ödenmemesi halinde ne olacağı kanun koyucu tarafından düzenlenmemiştir. Bu durumda, mahkemenin ödeme için belirlediği uygun süre zarfında ödemenin gerçekleştirilmemesi, şirketin gayri faal oluşu ve öz varlığı karşısında davalı şirket yönünden haklı nedenle fesih koşulları gerçekleştiği yönündeki mahkeme kabulünde de isabetsizlik bulunmadığından aksine yönelik davalı istinaf sebeplerinin dosya kapsamı delillere göre yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına (harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının talebi halinde davalıya iadesine,
4-Karar tebliğ işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, karar tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

M