Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/336 E. 2022/1356 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/336 – 2022/1356
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/336
KARAR NO : 2022/1356
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/10/2022
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 tarih, 2018/1463 Esas, 2019/1179 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava konusu 10/12/2018 tarihli keşidecisi müvekkillerden …- Dila Giyim Sanayi Ticaret, lehdarı ise müvekkillerden Dila Mağazacılık San. Tic. Ltd. Şti. olan 10/10/2018 tarihli 5.000,00 TL meblağlı, 10/11/2018 tarihli 10.000,00 TL meblağlı iki adet QNB Bankası Nilüfer Şubesine ait çeklerin davalıya aradaki ticari ilişki kapsamında teslim edildiğini, çeklerin teslim sebebinin davacı ile aralarında kararlaştırıldığı sipariş formundaki yazılı ürünlerin tesliminin temini için verildiğini, ancak ürünlerin davacı tarafa teslim edilmediğini, bu çekler dolayısıyla davacıların davalılara borçlu olmadığının tespiti ile ödenen çek bedelinin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; çeklerin davacının iddia ettiği ürün alımı konusunda verildiğinin ispatlanması gerektiğini, burada ispat yükünün davacı taraf üzerine olduğunu, çekin bir ödeme aracı olduğunu, Whatsaap yazışmalarının davalı ile ilgisinin olmadığını, kabul etmediklerini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, dosyaya dava konusu çeklerin iddia edilen temel ilişki nedeniyle verildiğine dair yazılı bir delil sunulmadığı, davalı taraf davacının temel ilişkiye yönelik iddialarını inkar ettiği, kambiyo senedi niteliğinde olan çekin bir ödeme aracı olduğu, davacının yazılı belgeye yönelik iddialarının yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, ancak davacının bunu ispatlayamadığı gerekçeleriyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; dava dilekçesi ekinde sunulu sipariş formunda yazılan ürünlerin temini için davalı şirketle müvekkilinin anlaşmış olduğu, bu amaçla dava konusu iki adet çekin davalı şirkete teslim edildiği, davalı şirketin sürekli olarak müvekkillerini oyalayarak ürünleri teslim etmediğini, 10.10.2018 tarihli çek bedelini müvekkilinin ticari itibarlarının bozulmaması adına ödemek durumunda kaldığını, davalı vekilinin 28.05.2019 günlü celsede ” hariçten öğrendiğim kadarıyla taraflar aralarında anlaştılar, bir kısım ödeme davalıya yapıldı ve çeklerde davacı tarafa iade edildi , müvekkil ile görüşüp ayrıntılı beyanda bulunacağız.” şeklinde beyanda bulunarak taraflar arasındaki ilişkiyi ikrar ettiği, mahkeme içi ikrarın kesin delil niteliğinde olduğu bu ikrarın mahkemece dikkate alınmadığı gerekçeleri istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacıların talebi üzerine mahkemece 10.000TL’lik çek yönünden tedbiren ödeme ve icraya koyma yasağı verilmesine rağmen ve neticeden davanın reddine karar verilmesine rağmen, talebimiz üzere lehimize kötü niyet tazminatı verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile katılma yolu ile istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, çek nedeni ile menfi tespit davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı tarafça davalıya verilen QNB Finansbanka ait 5.000,00 TL ve 10.000,00 TL meblağlı çeklerin sipariş verilen ürünlerin karşılığı olarak peşin verildiğini, ancak çeklerin karşılığı olan ürünlerin kendilerine teslim edilmediğini,
Davalı taraf ise çeklerin ödeme aracı olduğunu, kambiyo senedine karşılık davacı tarafın iddialarının yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiş,
Yerel mahkemece davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafın istinaf incelemesi bakımından;
Davacı takip ve dava konusu çekin taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıya avans olarak verildiğini iddia etmektedir.
Çek; ödeme vasıtası aksini iddia eden – yani avans veya teminat olarak verildiğini iddia eden bu iddiasını yazılı olarak ispat etmesi gerekir.
Somut davada ispat yükü çekin ileride teslim edilecek mallara karşılık avans olarak verildiğini ve çek bedelleri kadar mal teslim edilmediğini ileri süren davacıdadır. Davacı bu iddiasını usulüne uygun yazılı delillerle ispat edememiştir. Sipariş formunda dava konusu çeklere herhangi bir atıf söz konusu olmadığı gibi çekin davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmamasının da çeki hükümsüz bırakmayacaktır. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 21/06/2017 tarih, 2016/7961 Es.-2017/5343 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) Bu sebeple davacının istinaf istemi yerinde değildir.
Yine davacı vekilinin davalı vekilinin beyanından ibaret mahkeme içi ikrara ilişkin istinaf incelemesi bakımından;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.188 maddesinde, taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır.
Öğretideki tanımlamalara göre ise, ikrar, görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir. (İkrar kavramının tanımı ve aşağıda ikrarın türlerine ilişkin olarak yapılan açıklamalar bakımından ayrıntılı bilgi için bakınız. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı C. II, Ankara 2001, s. 2037 vd.; İlhan E. Postacıoğlu/Sümer Altay, Medenî Usûl Hukuku Dersleri, İstanbul 2014, s. 595 vd.; Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, 7. Bası, C. 1- 2, İstanbul 2000, s. 628 vd.; Necip Bilge, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Ankara 1978, s. 510 vd.; Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Muhammet Özekes, Medenî Usûl Hukuku, 14. Baskı, Ankara 2013; s. 650 vd.; Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz, Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 32. Baskı, Ankara 2011, s. 382; Süha Tanrıver, Türk Medeni Yargılama Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1993/2, s. 212 vd.)
İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. İkrarın konusu, ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. Bir tarafın, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğruluğunu bildirmesi ikrar niteliği taşımayacağı gibi, karşı tarafın ileri sürdüğü hukuki sebepler de ikrara konu olamazlar.

Genel açıklamalar karşısında davalı vekilinin 28.05.2019 tarih 2 nolu celsede ” hariçten öğrendiğim kadarıyla taraflar aralarında anlaştılar, bir kısım ödeme davalıya yapıldı ve çeklerde davacı tarafa iade edildi, müvekkil ile görüşüp ayrıntılı beyanda bulunacağız.” şeklinde beyanı yukarıda belirtilen madde kapmanında ikrar olmayıp, bir tarafın kendi sürdüğü hususu bildirmesi şeklinde değerlendirilmelidir. Bu yönü ile de davacı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir.
Davalı tarafın istinaf incelemesi bakımından;
Yerel mahkemece davalının cevap dilekçesindeki kötüniyet tazminatı talebi kapsamında müspet yada menfi herhangi bir karar verilmemiş olup;
2004 sayılı İİK. m. 72’de “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadıgını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacagın yüzde on beşinden asagı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden dogan zararları karsılamak ve alacagın yüzde onbesinden aşağı olmamak üzere gösterecegi teminat karsılıgında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıdaki madde hükmü karşısında somut dava bakımından; davacı tarafın menfi tespit talebinin reddine karar verilmesi kötüniyet tazminatı için başına yeterli olmayıp bu hususta 2004 sayılı İ.İK.72/4 kapsamında takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesi gerekmekte olup, bu kapsamda dosya kapsamında bir tedbir kararı mevcut değildir. Bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK. 353/1-b-1 madde uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.024,65 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile kalan 970,25‬ TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin tarafların üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının talepleri halinde iadesine,
5-Kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 20/10/2022