Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/290 E. 2022/1485 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/252
KARAR NO : 2022/1488

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/1415Esas, 2018/479 Karar
DAVA TARİHİ : 26/09/2012
KARAR TARİHİ : 10/04/2018

DAVACI : …
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 10/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/11/2022

Davacı vekili ve davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, davalı şirket ile müvekkili arasında düzenlenen 06/10/2011 tarihli sözleşme uyarınca müvekkili şirkete ait taşınmaz içerisinde bulunan menkullerin davalı şirkete satışının kararlaştırıldığı, taşınmaz ve içerisinde bulunan menkullerin sözleşmede belirtilen süre içerisinde davalı şirkete teslim edilmiş olup iş yerinin ve menkullerin tesliminden sonra davalı şirketin satın aldığı ürünlerin bedelini müvekkili şirkete ödediğini, satış sözleşmesinin hükümlerinin karşılıklı olarak ve kısmen taraflar arasında ifa edildiğini, anılan sözleşmenin 6. maddesi uyarınca davalı şirketin taşınmazı en geç 5 ay içerisinde boşaltarak teslim etmesi aksi halde aylık 20.000,00 USD kira bedeli ödemesi gerektiğinin kararlaştırıldığı, davalı şirketin sözleşme uyarınca taşınmazı müvekkili şirkete 16/03/2012 tarihinde boşaltarak teslim etmesi gerektiği halde belirtilen tarihte taşınmazın teslim edilmediğini, dava tarihi itibariyle dahi teslim edilmediğini, bunun üzerine davalı şirkete Bursa 10. Noterliğinin 20/06/2012 tarih 023141 yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek 16/03/2012 tarihinden başlayarak ihtarnamenin düzenlendiği tarih olan 20/06/2012 tarihine kadar dolmuş bulunan 3 aylık kira bedeli olan 60.000,00 USD’nin ve ihtarnamenin düzenlendiği tarihten sonra muaccel olacak kira bedellerinin 30 gün içerisinde ödenmesinin talep edildiğini, ihtarnamenin davalının 2 ayrı adresinde 25/06/2012 ve 26/06/2012 tarihlerinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalı şirketin taşınmazı tahliye etmediği gibi kira bedellerini de ödememesi üzerine bu kez hakkında Bursa 20. İcra Müdürlüğünün 2012/7442 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, davalının 114,00 TL protesto masrafı ve bu tutarın ferilerine ilişkin itirazını kabul ettiklerini ancak bunun dışında kalan itirazlarının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra takibinin devamına ve alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki ilişkinin kira sözleşmesinden kaynaklanmayıp davacının iş bu davaya konu ettiği talebinin cezai şart – tazminat niteliğinde bir talep olduğunu ayrıca davaya konu olayda müvekkiline satılan malzemelerin müvekkili tarafından teslim alınarak taşınmazın boşaltıldığını ve 14/11/2011 tarihinde davacı şirket yetkililerine teslim edildiğini, bu nedenle müvekkilinin davacıya kira – tazminat borcu ve yükümlülüğü bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, fabrika binasının 2012 yılı Haziran ayı sonu itibari ile boşaltıldığı, davacı yanın sözleşme kapsamında 16/03/2012 – 16/06/2012 tarihleri arasında toplam 3 aylık gecikmeden dolayı cezai şart alacağına hak kazanmış olduğu kabul edilerek 60.000,00 USD karşılığı 108.040,54 TL cezai şart alacağının icra takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve 114,00 TL protesto mastafı ile birlikte icra takibinin devam etmesi gerektiği sonucuna varılarak davanın kısmen kabulü ile fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, alacak likit ve yasal şartları oluştuğundan asıl alacağın % 20’si tutarında hesap edilen 21.600,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili, tanıklar tarafından taşınmazın Ekim 2012 tarihinde boşaltıldığını beyan edildiğini, davalının müvekkiline ait taşınmazı Ekim 2012 sonlarında boşalttığını ancak teslim etmediğini, buna ilişkin olarak müvekkilinin Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde 11/10/2012 tarihli tespiti yaptırmak zorunda kaldığını, taşınmazın fiilen teslimi yerine davalı şirketin SGK ve vergi kapanışının yapıldığı Ağustos 2012 tarihinin esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, zira davalının Ekim 2012 sonu taşınmazı boşalttığını ancak teslimin hiç yapılmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, fabrikanın 14/10/2011 tarihinde davacıya teslim edildiğine dair davacı çalışanı … ve iki adet şahidin de huzurunda imzalanmış olan yazılı bir tutanak bulunduğunu, mahkemece bu tutanak mümzilerinden sadece …’in tutanak hilafına beyanının esas alındığını fakat aynı tutanakta şahit olarak imza sahibi olan diğer mümzilerin tutanak içeriği ile uyumlu olan beyanını değerlendirmeye dahi almadığını, teslim tarihine ilişkin olarak düzenlenmiş olan tutanaktaki imzasının … tarafından inkar edilmediğini, imzanın kendisine ait olduğunu kabul ve beyan ettiği nazara alındığında ortada imzası inkar edilmeyen tutanak mümzisi sıfatı ile iki kişinin daha kabul ettiği ve doğruluğunu teyit ettiği yazılı bir belge bulunduğu ve yazılı belge karşısında beyana itibar edilmesinin usul ve yasamıza aykırı olduğunu, …’in yazılı ve imzası kabul edilmiş belge hilafına olan beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, yine …’in “benim dikkat etmeden şirket adına yaptığım iş ile ilgili örneğin mal teslimi gibi hususlarda imzaladığım bir çok evrak bulunduğu için belki bu teslim tutanağını da bu şekilde imzalamış olabilirim” şeklindeki beyanın bu kişinin o dönemde davacı şirketi temsil adına yetkilendirildiğini gösteren bir başka kanıt niteliğinde olduğunu, zaten … tarafından imza edilen belge bir vakıaya ilişkin bir tutanak olmakla ve bu kişinin davacı adına benzer teslim-tesellümlerde bulunduğu anlaşılmakla bu kişinin yetkili olmadığı yönündeki davacı savunmalarının da gerçeği yansıtmadığını, mahkemenin işyerinin teslimi konusunda sırf SGK nezdindeki işyeri kaydının resmi olarak /prosedür anlamında kapanış tarihinin, bu hususa davacı tarafça dava dilekçesinde delil olarak dayanılmamış olup bu hususun dosyada delil olarak değerlendirilmesinin de isabetli olmadığı halde fabrika binasının teslimi konusunda yegane delil olarak değerlendirmesinin yerinde olmadığını, zira SGK kaydının müvekkilinin başkaca faaliyetleri ile de ilişkili olma durumu olabileceğini, davada kabul edilen miktar üzerinden ayrıca inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, hükmedilecek faizin yasal faiz olması gerektiğini, dava dilekçesinde 114 TL protesto masrafı ve bu tutarın ferilerine ilişkin itirazın kabul etmesine rağmen yerel mahkeme kararında bu hususun gözardı edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, 2004 sayılı İİK’nın 67. maddesi uyarınca, alacağın tahsili için başlatılan ilâmsız icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı, davalının taraflar arasındaki sözleşme uyarınca kendisine teslim edilen taşınmazı en geç 5 ay içerisinde boşaltarak teslim etmesi gerektiği halde davalının sözleşmeye aykırı hareket ederek halen taşınmazı teslim etmediğini, sözleşmede bu sürenin aşılması halinde aylık 20.000 USD’nin davalı tarafından ödeneceğinin öngörüldüğünü ileri sürerek sözleşmede belirtilen cezai şartın tahsili için icra takibi başlattığı, davalının ise satılan malzemelerin teslim alınarak taşınmazın boşaltıldığını ve 14/11/2011 tarihinde davacı şirket yetkililerine teslim edildiğini savunduğu, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği ve taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf kanunun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
İtirazın iptaline konu Bursa 20. İcra Müdürlüğünün 2012/7442 Esas sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 144.720,00 TL asıl alacak, 4.341,60 TL işlemiş faiz ve 114,00 TL protesto masrafı olmak üzere toplam 149.175,60 TL alacağın tahsili amacıyla genel haciz yoluyla icra takibi başlattığı, takip dayanağının 06/10/2011 tarihli sözleşme ve Bursa 10.Noterliğinin 20/06/2012 tarihli ihtarı uyarınca 16 Mart-16 Temmuz (4 aylık kira bedeli) olduğu, davalı borçlu tarafça takibe konu borca ve ferilerine itiraz edildiği görülmektedir.
Taraflar arasında düzenlenen 06/10/2011 tarihli sözleşme tarafların kabulünde olup iş bu sözleşme ile davacı Senay Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti’nin Bursa Org. San. Bölg. Yeşil Cad. No:31 Bursa adresinde bulunan tekstil fabrika sahasındaki iplik, 2 adet forklift, bir adet labaratuar ve ekiplanları, tamir ve bakım makinaları ve yedekleri, fabrika ve makinalara ait tüm makina yedekleri, elektrik motorları, dişli, rulman vs tüm malzelemer ve fabrikaya ait olan ve fabrika sahasında bulunan tüm hurdalar dahil fabrika sahası içi ve dışı boş kalacak şekilde yine sözleşmede belirtilenler dışında kalan her türlü demirbaşın satıcı/davacı tarafından alıcı/davalıya satışını kapsamakta olduğu belirtilmiş olup, sözleşme bedeli 1.600.000,00 TL olarak belirlenmiş, satışa dahil olan ve olmayan malzemeler sözleşme kapsamında ve eki listelerde ayrı ayrı belirlendikten sonra davalı yana çalışır ve çalışmaz vaziyette tüm makine ve techizatın sağlam – çalışır ve hurda hali ile satış ve tesliminin yapıldığı, davalı alıcı tarafça da 1.600.000,00 TL satış bedelinin ödendiği, tarafların kabulündedir.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu sözleşme uyarınca satıcı-davacı tarafından alıcıya-davalıya teslim edilen fabrika binasının davalı tarafından boşaltılmış şekilde hangi tarihte davacıya teslim edildiği, sözleşme uyarınca geç teslim nedeniyle davacı satıcının cezai şart talep etme hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6. maddesinde sözleşme gereğince satıcı tarafından alıcıya yapılacak teslimin en geç 16/10/2011 tarihine kadar gerçekleştirileceği, satıcı tarafından teslimin gerçekleşmesinden başlamak üzere alıcının sözleşme ile teslim almış bulunduğu her türlü emtiayı en geç 5 ay içerisinde teslim alınan adresten sökerek götüreceği, bu sürenin aşılması halinde ise aylık 20.000 USD kira bedelinin alıcı tarafından ödeneceği, ürünlerin her türlü söküm, satış işlemlerinin alıcı tarafından gerçekleştirilecek olup bunlara ilişkin ödemelerin de alıcı tarafından karşılanacağı, sözleşme ile teslim edilen ürünlerin sökümü, taşınması gibi işlemler nedeniyle çalışacak olan işçilerin SGK primleri dahil olmak üzere her türlü ücret ve hak ödemesinin alıcı firma tarafından yapılacağı öngörülmüştür.
Davacı tarafça Bursa 10. Noterliğinin 20/06/2012 tarih 023141 nolu ihtarnamesi ile taşınmazın boşaltılması için tanınan sürenin 16/03/2012 tarihinde dolduğu, ihtarname tarihine kadar doğmuş bulunan 3 aylık kira bedeli olan 60.000 USD ile ihtarnamenin düzenlendiği tarihten sonra muaccel olacak kira bedelleri ve tahakkuk etmiş elektrik ve su bedellerinin 30 gün içerisinde ödenmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamı uyarınca davacı taraf taşınmazı hangi tarihte boşaltılmak üzere davalıya teslim ettiğini açıkça belirtmemekte olup taşınmaz ve içerisinde bulunan menkullerin sözleşmede belirtilen sürede davalıya teslim edildiğini, sözleşme uyarınca taşınmazın 16/03/2012 tarihinde boşaltılarak teslim edilmesi gerektiği halde belirtilen tarihte teslim edilmediğini ileri sürmektedir. Davalı taraf da taşınmazın kendisine teslim edildiği olgusunu inkar etmemekle birlikte teslim alınarak boşaltılan fabrika binasının 14/10/2011 tarihinde davacı şirket yetkililerin teslim edildiğini savunmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 7.maddesi uyarınca ise satıcı tarafından alıcıya yapılacak teslimatın en geç 16/10/2011 tarihine kadar gerçekleştirileceği kararlaştırılmıştır.
Davalı tarafça teslim olgusunu ispata ilişkin fotokopi olarak dosyaya sunulan teslim tutanağı başlıklı belgede “06/10/2011 tarihli Sen-Ay Tekstil Diz. İnş. Turz. Ltd. Şti den alınan tekstil makinaları ve hurdalar boşaltılarak taşınmaz Fabrika Binası Yeşil Cad. No:31 adresinde yerinde iş bu tutanak ile mal sahibine 14/10/2011 tarihinde teslim edilmiştir.” ibarelerinin yer aldığı, teslim eden olarak davalı şirket, teslim alan olarak ise Senay Tekstil adına … tarafından ve şahit olarak … ve … tarafından belgenin imzalandığı görülmektedir.
Davalı tarafça ibraz edilen teslim tutanağına karşı davacı taraf tutanakta davacı şirket adına teslim alan kişi olarak yer alan …’in şirkette herhangi bir yetkisi olmadığını, şirketin kapanması üzerine davalı şirkette çalışmaya başladığını, davalının teslim aldığı fabrikayı 8 günde boşaltmasının mümkün olmadığını ileri sürmektedir.
Tanık olarak dinlenen …’in alınan beyanında teslim tutanağındaki imzasını inkar etmemekle birlikte davacı şirket yetkilisi olmadığını, depo sorumlusu olduğunu, davacı şirketten ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya başladığını, teslim edildiği tarihten 8 gün sonra fabrika binasının kendisine boşaltılmış şekilde teslim edildiği hususunun doğru olmadığını, boşaltma işleminin Ekim 2011 tarihinde başlayıp bir sonraki yıl Ağustos ayına kadar sürdüğünü beyan ettiği, tutanakta tanık olarak imzaları yer alan … ve …’un alınan beyanlarında ise tutanak içeriğini inkar etmedikleri ve fabrikanın …’e teslim edildiğini beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
Tanık …’in SGK kayıtları uyarınca, 15/10/2011 tarihine kadar davacı şirket çalışanı olduğu, 01/11/2011 tarihinden 04/06/2012 tarihine kadar da davalı şirket çalışanı olduğu anlaşılmaktadır.
Yine davacı tarafça Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2912/88 D.İş sayılı dosyasında 02/10/2012 tarihinde tespit talebinde bulunduğu, 05/10/2012 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonucunda taşınmazın tahliye edilmiş ve boş durumda olduğu tespit edilmiştir.
Mahkemece, tanık beyanları karşısında 14/11/2012 tarihli tutanak içeriğinin doğru olmadığı, teslim alan olarak imzası bulunan tanığın da şirket yetkilisi olmadığı kabul edilerek fabrika binasının 16/03/2012 tarihi itibariyle boşaltılmadığı, sözleşmenin 6/4.maddesi uyarınca aylık 20.000 USD cezai şart bedelini almaya hak kazandığı ancak fabrika binasının davacının iddia ettiği şekilde Ağustos 2012 tarihinde değil SGK kayıtları uyarınca tanık Bayram’ın davalı işyerinde çalışma kaydının en son 2012 yılının 6. ayında olduğu nazara alınarak davacının 16/03/2012-16/06/2012 tarihleri arasında toplam 3 aylık gecikmeden doğan cezai şartı talep edebileceği kabul edilmiş ve 60.000,00 USD karşılığı 108.040,54 TL cezai şart alacağının icra takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve 114,00 TL protesto mastafı ile birlikte icra takibinin devam etmesi gerektiği sonucuna varılarak davanın kısmen kabulü ile fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, alacak likit ve yasal şartları oluştuğundan asıl alacağın % 20 si tutarında hesap edilen 21.600,10 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
1-) Davalı vekilinin istinaf talebinin yapılan incelemesinde;
Yukarıda açıklandığı üzere somut olayda davalı taraf, davacı tarafından taşınmazın teslim olgusunu inkar etmemekte olup sözleşme uyarınca taşınmazın davacıya teslim edildiğini ispat yükü davalı tarafın üzerinde bulunmaktadır.
Dava konusu fabrikanın teslimi hukuki bir işlem olup ancak TMK 6. ve HMK. 190 ve 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebilir. Zira davalı taraf bu iddiasını ispat için teslim tutanağı başlıklı belge fotokopisini sunmuş olup öncelikle davacı adına teslim alan olarak imzası bulunan …’in imzasını inkar etmemekle birlikte tutanağın içeriğini inkar ettiği anlaşılmaktadır. Öte yandan tutanakta teslim alan olarak imzası bulunan …’in davacının iş yerinde depo sorumlusu olarak çalıştığı ve davacı adına sözleşme konusu fabrika binasını teslim almaya yetkili olmadığı nazara alındığında davalı tarafın teslim olgusunu usulüne uygun yasal deliller ile ispat ettiği kabul edilemeyeceğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
İcra inkar tazminatı hükmedilmesine yönelik istinaf talebinin yapılan incelemesinde ise; 2004 sayılı İİK’nın m. 67/2 hükmü “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” şeklindedir.
Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için; usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlunun itirazını kötü niyetle yapılmış olması koşulu aranmaz. İcra inkar tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay HGK’nın 08/02/2022 tarihli ve 2018/(18)5-1119 E., 2022/92 K. sayılı kararı).
Somut olayda da sözleşmede kararlaştırılan cezai şart miktarı belirtilmiş olup alacağın likit olduğu anlaşılmakla, mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesi yerinde görülmüştür.
Öte yandan davalı taraf hükmedilecek faizin yasal faiz olması gerektiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmüş ise de; somut uyuşmazlıkta her iki taraf da tacir olup dava konusu iş ticari iş niteliğinde olduğundan bu davaya konu alacağa 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans faizi oranlarının uygulanması mümkündür.
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın “Taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26. maddesinde (mülga HUMK’nın aynı doğrultuda hüküm içeren 74. maddesinde) “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hakimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır” hükmü yer almaktadır.
Davacı taraf dava dilekçesinde, davalının 114,00 TL protesto masrafı ve bu tutarın ferilerine ilişkin itirazını kabul ettiklerini ancak bunun dışında kalan itirazlarının haksız olduğunu beyan ettiği ancak dilekçenin sonuç kısmında davalının Bursa 20. İcra Müdürlüğünün 2012/7442 Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamını talep ettiği, harca esas değerin ise 149.061,60 TL olarak belirtildiği, takip talebinde talep edilen asıl alacak ve asıl alacağa işlemiş faiz toplamının 149.061,60 TL olduğu nazara alındığında iş bu itirazın iptali davasında davacının 114,00 TL protesto masrafına yönelik itirazın iptalini talep etmediğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda mahkemece talep aşımı yapılarak 114,00 TL protesto mastafı ile birlikte icra takibinin devamına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
2-) Davacı vekilinin istinaf talebinin yapılan incelemesinde;
Davacı taraf icra takibi ile 16/03/2012-16/07/2012 tarihlerini kapsayan 4 aylık cezai şart alacağı olan 80.000 USD karşılığı 114.720,00 TL asıl alacağını talep etmiş, mahkemece ise 16/03/2012-16/06/2012 tarihleri arasında toplam 3 aylık gecikmeden doğan cezai şartı talep edebileceği kabul edilmiş olup istinaf talebinde davalının müvekkiline ait taşınmazı Ekim 2012 sonlarında boşalttığını ancak teslim etmediğini, buna ilişkin olarak Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde 11/10/2012 tarihli tespit yaptırıldığını, taşınmazın fiilen teslimi yerine davalı şirketin SGK ve vergi kapanışının yapıldığı Ağustos 2012 tarihinin esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
Öncelikle, yukarıda açıklandığı üzere, teslim olgusunu ispat yükü üzerinde olan davalının teslim olgusunu usulüne uygun ispat edemediğinin kabulü gerekmektedir. Her ne kadar mahkemece davalının çalışan olan Bayram’ın SGK kayıtları nazara alınarak davalı işyerinde Haziran 2012’ye kadar çalıştığı nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; davalı tarafın bu yönde bir savunmasının bulunmadığı gibi işçinin SGK kayıtlarının sözleşme konusu fabrikanın teslimine dair delil teşkil etmeyeceği nazara alındığında davacının takip talebinde 16/03/2012-16/07/2012 tarihlerini kapsayan 4 aylık cezai şart talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Buna göre, davalı vekilinin talep aşımına dair istinaf nedeni ve davacı vekilinin takip talebine konu 4 aylık cezai şart alacağı olan 80.000 USD karşılığı 114.720,00 TL yönünden itirazın iptali karar verilmesi gerektiği yönündeki istinaf talepleri yerinde görülerek HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeninden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece kurulan hükümde davacının işlemiş faiz alacağı olan 4.341,60 TL yönünden hüküm kurulmadığı, davacı tarafça da bu yönde açık bir istinaf nedeni bulunmadığı görülmekle, Dairemizce yeninden hüküm kurulurken bu husus nazara alınarak işlemiş faiz yönünden takibin devamına dair hüküm kurulmamıştır.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-) Davacı ve davalı vekilinin istinaf isteminin ayrı ayrı KABULÜNE, ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararının KALDIRILMASINA, 6100 sayılı HMK m. 353/1-b-2 hükmü gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA, Buna göre;
1 -) Davanın KISMEN KABULÜ İLE Bursa 20. İcra Müdürlüğünün 2012/7442 Esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan 144.720,00 TL asıl alacak yönünden itirazın iptaline, icra takibinin bu tutar üzerinden takip talebinde belirtilen şartlarda devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-) Toplam alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 9.885,82 TL nispi harçtan peşin alınan 1.467,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.418,02 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-) Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca taktir ve tayin olunan 22.708,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-) Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca taktir ve tayin olunan 4.341,60 TL TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-) Yapılan toplam 1.790,00 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre 1.737,73 TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-) Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 sayılı HMK’nun 333. maddesi uyarınca taraflara iadesine,
II-) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca peşin alınan istinaf karar harcının istinaf talebinde bulunan davacı ve davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,
III-) Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
IV-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
V-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca kararın kesin olmaması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 361/1 hükmü uyarınca Dairemiz kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.10/11/2022