Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/230 E. 2022/1405 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/230
KARAR NO : 2022/1405

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2019
NUMARASI : 2017/1472 E-2019/1520 K.

D
DAVA TARİHİ : 23/11/2017
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2022
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili, müvekkillerin davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 17.11.2017 tarihli olağanüstü genel kurulunda müvekkillerinin muhalefeti ile 175.000 TL olan sermayenin 10.400.000 TL arttınlarak 10.575.000 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini, söz konusu sermaye arttırımının 4.290.450 TL’si şirket ortaklarından İsmail Vatansever’in şirketten olan alacağına karşılık sermaye avansı olarak, 6.109.550 TL’sinin de hangi biçimde karşılanacağına dair bir karar alınmadan sermaye artırımına gidildiğini, ortağın şirketten bu kadar alacağı olduğuna dair hiçbir belgenin genel kurula sunulmadığını, davalı şirket hakkında Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.11.2017 tarih ve 2017/433 Esas sayılı kararıyla feshine ve tasfiyesine karar verildiğini, bu karar var iken sermaye artırımı kararı alınmasının tamamen küçük ortakların haklarının yok edilmesi amacına yönelik olduğunu, sermaye arttırımına gerekçe olarak şirkete ait organize sanayi bölgesinde bulunan gayrimenkulde inşaat ruhsatı alınması ve inşaatın bitirilip üretime geçilmesi zorunluluğunun bulunduğu gösterilmişse de, sermaye arttırımının büyük bir kısmi borç ödeme yoluyla yapılmasına karar verildiğini, burada esas gayenin üretim ve inşaat olmadığı sadece egemen ortakların paylarının arttırılmasına yönelik bir girişim olduğunun açık olduğunu, kaldı ki inşaat ve üretim yapılmamasının sonucu gayrimenkullerin Organize Sanayi Bölgesi tarafından başkaca bir yatırımcıya devredilmesi ya da kamulaştırılması sonucunu doğuracağından bu durumun tasfiyeyi kolaylaştırır bir mahiyet arz edeceğini ileri sürerek davalı şirket genel kurulunun 17.11.2017 tarihli kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, dava konusu genel kurulda alınan kararlardan yalnızca gündemin 5. Maddesinde alınan sermaye artırımı ile karara yönelik muhalefet şerhinin bulunduğunu, şirket hakkındki fesih kararın kesinleşmediğini, kaldı ki bu durumda sermaye artırımının ortakların menfaatine olduğunu, sermaye artırımının nasıl yapılacağının kararda gösterildiğini, davacıların pay oranlarının zaten düşük olduğunu, müvekkili şirketin yasal zorunluluk gereği, organize sanayi bölgesindeki taşınmazlarını üretime ve faaliyet hazır hale getirmek için sermaye artırımı kararı aldığını, iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/433 esas sayılı dosyasında davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verildiği, kararın Yargıtay 11 HD’nin 2018/1177 esas 2019/3046 karar sayılı kararı ile bozulmasına karar verildiği, bu davanın sonucunun eldeki davanın sonucuna bir etkisi olmadığı, davacıların iptalini talep ettiği genel kurulun 3,4 ve 5. maddelerin oylamasında red oyu kullanmış ancak sadece sermaye artırımına ilişkin 5.maddeye muhalefet şerhi yazdırdığı, dolayısıyla 5.maddenin iptali yönünden 01/07/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7033 sayılı 15.maddesi uyarınca OSB sınırları içerisindeki taşınmazların 1 yıl içerisinde inşaat ruhsatı alınarak 2 yıl içerisinde üretim faaliyetine başlamaması halinde taşınmazın kamulaştırılması söz konusu olacağından ve bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere davalı şirketin mevcut bütçesi ile yasa hükmünün yerine getirilmesi mümkün olamayacağından sermaye artırımına gidilmesinin ekonomik bir zorunluluk olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; sermaye arttırımının şirketin aktifinde bir artmaya sebep olmadığını, arttırılan sermayenin şirket hakim ortağının şirketten olan alacaklarının ödenmesi için yapıldığını, sermaye artırımının gerekçesi olarak organize sanayi bölgesinde bulunan şirket taşınmazların inşası ve bitirilip üretime geçilmesi zorunluluğu gösterilmişse de bunun gerçeği yansıtmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, davalı şirketin 17.11.2017 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan kararının iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekilince süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
HMK 355 madde gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava konusu, olağanüstü genel kurul toplantısının 17.11.2017 tarihinde yapıldığı, toplantı nisabın sağlandığı, gündemin ilk iki maddesinin toplantı başkanlığının seçimi ve tutanağı imzalamaları hakkında yetki verilmesine ve son maddesinin ise dilekler ve kapanışa ilişkin olduğu, 3.maddesinde, yönetim kurulunun, sermaye artırımının gerekçelerine ilişkin teklifinin görüşüldüğü, davacıların red oyuna karşılık, çoğunluğun oyları ile teklifin kabul edildiği, 4.maddesinde şirket ortağı İsmail Vatansever’in davalı şirketten olan alacaklarından 4.290,450 TL’lik kısmının sermaye artırımında kullanılmak üzere sermaye avansı olarak vermeyi teklif ettiği ve yönetim kurulunun teklifi kabul ettiğine dair aldığı 23.10.2017 tarih ve 2017/04 sayılı karar müzakereye açılmış, görüşmeler sonunda yapılan oylamada, davacıların red oyuna karşılık, çoğunluğun kabul oyu ile yönetim kurulunun aldığı kararın kabul edildiği, 5.maddesinde ise, şirket esas sözleşmesinin 6.maddesinin değiştirilmesini gerektiren sermaye artırımı ile ilgili olup, maddenin görüşülmesi sırasında davacılar vekilinin sermaye artımına karşı çıkarak bununla ilgili görüşlerini beyan ettiği, akabinde yapılan oylamada davacıların red oyuna karşılık çoğunluğun kabul oyu ile sermaye artırımına dair esas sözleşme değişikliğinin kabul edildiği görülmüştür.
Genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi uyarınca, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirmesi zorunludur. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin veya ret oyu kullanılmasının, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımadığı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarındadır (Bkz. Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887; 2015/13122 E.K sayılı ilamı).
Dava konusu genel kurul toplantısında alınan tüm kararlarda davacının usulune uygun muhalefet şerhi bulunmamaktadır. Davacı, gündem maddesi görüşülürken maddeye yönelik olumsuz görüşünü tutanağa geçirmişse de oylama yapıldıktan sonra karara muhalif olduğuna dair bir beyanda bulunmamıştır. Oylama öncesi görüşme esnasında toplantıya katılan üyenin öneriye karşı olduğunu belirtmesi, alınan karara muhalif olduğu anlamını taşımaz (Yargıtay 11.H.D’si 2014/818 E. 2014/2043 K sayılı emsal kararı).
Bir ortağın şirket genel kurulunda alınan kararın veya kararlarının iptalini talep edebilmesi için; toplantıda hazır bulunan ortağın karara olumsuz oy vermesi ve muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi şarttır. Davacı toplantıda hazır bulunduğuna göre, 3,4 ve 5 nolu gündem maddeleri ile alınan karara olumsuz oy vermesi ve oylamadan sonra muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi zorunludur. Oysa ki TTK 446/1.maddesi gereğince davacının alınan karara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmamaktadır. Dava açabilme şartı (özel dava şartı) gerçekleşmediğinden, istinaf incelemesine konu olan genel kurulda 3,4 ve 5.nolu gündem maddeleri ile alınan karara yönelik davacının iptal davası açma hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki değerlendirmesi dosya kapsamına uygun değildir.
Ne var ki, genel kurulun 5 nolu gündem maddesinin sermaye artırımına ilişkin olup, sermaye artırımına ilişkin butlan sebebi olup olmadığının mahkemece re’sen incelenmesi gerekmektedir.
5 nolu gündem maddesinde; şirketin esas sözleşmesinin 6. Maddesinin değiştirilerek sermayenin 10.400.000 TL artırılarak 175.000 TL’den 10.575.000 TL çıkarılmasına karar verildiği, artırılan 10.400.000 TL’lik kısmının 4.290.450 TL’sinin yönetim kurulunun 23.10.2017 tarih ve 2017/04 sayılı kararı gereğince ortak İsmail Vatansever’den sermaye avansı olarak şirketten olan alacaklarından aktarılan ve şirket kayıtlarında görülen diğer sermaye yedeklerinden; bakiye 6.109,550 TL’lik kısmının ortaklar tarafından nakden taahhüt edilip, taahhüt edilen sermayenin ¼’nün tescil tarihinden önce ödenmiş olup, kalan ¾’ünün ise yönetim kurulunun aldığı karara göre tescil tarihinden itibaren en geç 18 ay içinde ödenmesinin kararlaştırılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, şirketin hakim ortağı İsmail Vatansever’in şirketten olan alacağının 4.290,450-TL tutarındaki kısmının sermaye avansı olarak diğer sermaye yedekleri adı altında öz sermaye kalemlerinde gösterildiği, işlemlerin fiktif olmadığı, geçmiş yıllara ait zararların kar yedeklerinden mahsubunda sermayeye eklenecek iç kaynaklı bir değerin bulunmadığı belirtilmiştir.
Somut olayda olduğu gibi sermayenin dış kaynaklardan artırılması halinde, TTK. m, 591/1 hükmü uyarınca, “şirket sözleşmesinde veya artırma kararında aksi öngörülmemişse, her ortak, esas sermaye payı oranında, esas sermayenin artırılmasına katılmak hakkını haizdir”. Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararından, artırılan sermayenin “4.290.450 TL’sinin ortak İsmail Vatansever’den sermaye avansı olarak şirketten olan alacaklarından aktarılan ve şirket kayıtlarında görülen diğer sermaye yedeklerinden karşılandığı ” anlaşılmaktadır. Alınan bu karar, yapılan sermaye artırımı sonucunda ortaklara, sahip oldukları paylar oranında sermaye artırılması sonucu oluşan yeni paylardan satın alma hakkının tanınmadığı göstermektedir.
TTK. m, 591/1 hükmü uyarınca, sermaye artırımında hissedarların rüçhan hakkı, ana- sözleşme ile ya da artırım kararı ile kaldırılabilir. Genel kurulun sermaye artırımına ilişkin kararıyla, ortakların yeni payları almaya ilişkin rüçhan hakkı, ancak haklı sebeplerin varlığında kaldırılabilir, Özellikle, işletmelerin, işletme kısımlarının, iştiraklerin devralmaları ve işçilerin şirkete katılmaları haklı sebep olarak kabul edilebilir, Rüçhan hakkının sınırlandırılması veya kaldırılması suretiyle hiç kimse haklı görülemeyecek şekilde yararlandırılamaz veya kayba uğratılamaz (TTK. m, 591/2). Ancak buna aykırı olarak verilen karar, yukarıda da ifade etmiş olduğumuz üzere, bütün pay sahiplerinin değil sadece bazı pay sahiplerinin kişisel menfaatlerini etkileyebilen bir karar olduğundan, kararın butlanı değil iptali talep edilebilir.
Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir, “Artırılan sermayeye katılmada öncelik (rüçhan) hakkı, mevcut payları ile orantılı olmak kaydı ile pay sahiplerinindir. Ancak, rüçhan hakkının aksi, sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararı veya şirket anasözleşmesiyle kararlaştırılabilir. TTK.nun 405/1 nci maddesince pay sahiplerinin kendi iradeleri dışında rüçhan hakkını kullanmaya ek taahhüt altına girmeye zorlanamayacakları öngörülmüş bulunmakla bu hakkın kullanımı kural olarak isteğe bağlıdır. Pay sahipliğinin türü ne olursa olsun kural olarak her paydaş sermaye artırımı ile ortaya çıkan yeni paylardan alma hakkına sahiptir Bu hakkın kaynağı yasa olup, ayrıca anasözleşmeyle de tanınabilir. Buna bağlı olarak anasözleşmeyle sınırlanabilir veya tamamen kaldırılabilir.
Ortaklığın çıkarları veva ihtiyacının zorunlu kılmamasına karşın sermaye artırım kararı ile bir kısım paydaşların rüchan hakları bir kısım paydaşlar yararına olacak biçimde dolaylı veva dolaysız sınırlanır veva tamamen kaldırılırsa esas sermaye artırımı kararlarının objektif iyiniyet kurallarına uygunluğundan söz edilemez. Genel kurulun sermaye artırım kararı ile paydaşlar arasında var olan hak ve çıkar dengesinin bozulması rüçhan hakkının, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak kısıtlanması sonucu doğurması halinde rüçhan hakkının kullanma olanağının tanınmadığı veya bu hakkın başkasına kullandırıldığı iddia eden pay sahipleri ilgili genel kurul kararının iptalini, TTK.nun 381 nci maddesindeki prosedüre göre dava edebilir” (Y. 11. HD/tıin E. 2003/13782, K. 2004/10454 sayı ve 28.10.2004 tarihli kararı. Aynca bkz.; Şükrü Yıldız, Anonim Ortaklıkta Yeni Pay Alma Hakkı, İstanbul 1996, s, 283).

O halde, davacı tarafça ileri sürülen diğer hususların butlan kapsamında olmayıp, iptal davasının konusunu teşkil ettiği, somut olayda anılan karar aleyhinde davacılar tarafından olumsuz oy verilmişse de oylama sonrasında tutanağa geçirilen muhalefetleri bulunmadığı gibi, 6102 sayılı TTK 447. maddesinde genel kurul kararlarının butlan halleri düzenlenmiş olup, sayılan butlan hallerinin hiç birinin somut olayda bulunmadığından davacılar vekilinin yerinde olmayan istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesi düzeltilmek suretiyle davanın reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca, KISMEN KABULÜ ile; ilk derece mahkemesinin kararının KALDIRILMASINA, Dairemizce hükmün yerine geçmek üzere yeniden hüküm tesisi ile;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40- TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40- TL’nin mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kararın niteliği gereği üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı yararına ölçümlenen 2.725,00- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
İstinaf Yargılaması ve Harç Yönünden;
1-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
2-Davacılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf başvuru harcı, tebligat ve posta giderleri (ayrıntısı Uyap’ta kayıtlı) 17,50 TL olmak üzere toplam 166,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-Kararın Dairemiz yazı işleri müdürünce taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre zarfında TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalı

Üye*

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı