Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/229 E. 2022/1418 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/229 – 2022/1418
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/229
KARAR NO : 2022/1418

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DAVANIN KONUSU : Tespit
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2022
Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirketin işyerinde 27/12/2015 tarihinde meydana gelen yangın nedeniyle, mezkur poliçe kapsamında, davalı şirkete ihbarda bulunarak kar kaybı tazminatı talep edildiğini, davalı şirketin görevlendirdiği eksper tarafından yapılan değerlendirme sonunda hazırlanan 15/12/2016 tarihli raporda, söz konusu poliçede, kar kaybı tazminat süresinin 6 ay olduğu gerekçesi ile bu süre nazara alınarak hesaplama yapıldığını, müvekkili şirketin poliçede kar kaybı tazminat süresinin 12 ay olduğu hakkında hüküm bulunduğu, hesaplamada bu sürenin nazara alınması gerektiği hakkındaki talebinin reddedildiğini, müvekkili şirketin bu konuda talebini davalı şirkete de bildirdiğini ancak talep hakkında olumsuz görüş beyan edildiğini, oysa ki poliçenin ikinci sahifesinde; “Kâr kaybı tazminat süresi 12 aydır” şeklinde düzenleme bulunduğunu, buna karşılık poliçenin 3.sahifesinin sonunda, “Kâr kaybı tazminat süresinin 6 ay” olduğu hakkında bir kayıt bulunmakta olup ancak poliçe metninde, bu süreye atıf yapan hiçbir hükme rastlanmadığını, davalı şirketin birbirleriyle çelişen sözleşme hükümlerinden kendi lehine olanı kabul etmek suretiyle müvekkili şirketin kar kaybını 6 aylık süre ile kısıtladığını, hesaplamaların bu süreye göre yapıldığını, davalı şirketin müvekkili şirketin maddi kaybına sebep olacak şekilde, poliçede kayıt altına alınan değişik tazminat sürelerinden daha düşüğünü 1423 maddesi “sigorta sözleşmelerinde bilgilendirmeye ilişkin yönetmelik” hükümlerine aykırı olduğunu, zira davalı şirketin kar kaybı tazminat süresinin 6 ay olacağına dair bilgilendirme yapmadığını, dürüst davranmadığını ileri sürerek dava konusu 29/06/2015 tarihli ve 14285551 sayılı sigorta sözleşmesindeki “kar kaybı tazminat süresinin 12 ay olduğunun” tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, kar kaybı sigorta poliçesinin 7 sayfasında “kar kaybı tazminat süresi 6 aydır” şeklinde belirtilmiş bulunulduğunu, bu altı (6) aylık kar kaybı tazminatına konu olan miktar ferileri ile birlikte, Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2017/1864 E. Sayılı dosyasına 03/03/2017 tarihinde 165.167,83 TL olarak ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soonucunda, uygulamada brokerlik hizmeti veren brokerler tarafından wording şartlarının düzenlendiği sözleşmeler olduğu, somut olayda Can brokerlik tarafından belirlenen ve davalı şirket tarafından belirlenen ve davacı şirkete sunulan wording şartları söz konusu olduğu, davacının broker tarafından sözleşme şartları hakkında müzakere edildiğine dair sigortacı tarafından bir bilgi ve belge sunulmadığı, her ne kadar davalı taraf davacının ondört gün içerisinde itiraz etmediğinden sözleşme poliçe yazılı şartları ile yapılmış sayılacağını savunmuş ise de, TTK 1423 maddesinde belirtilen süre poliçenin davacı-sigorta ettirene teslim tarihinden başlaması gerektiği ancak poliçenin sigorta ettirene teslimine ilişkin bir bilgi ve belge bulunmadığı, poliçenin teslim edildiğini ispata yarar yazılı bir delil sunamadığından davalının bu savunmasına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, taraflar arasında akdedilen 29/06/2015 başlangıç tarihli ve 14285551 nolu sigorta poliçesinde kar kaybı tazminat süresinin 12 ay olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; poliçenin dava dışı Can Sigorta Brokerliği AŞ aracılığıyla yapılmış olduğundan bu şirkete davanın ihbarının talep edilmesine karşın bunun değerlendirilmediğini, poliçede kar kaybı için sürenin 6 ay olarak belirlendiğini, bu hükmün genel işlem şartı olarak kabulünün mümkün olmadığını, primlerin de bu süreye göre belirlendiğini, davacının tacir olduğunu poliçeyi teslim aldıktan sonra süresi içerisinde düzeltme veya iptal etme hakkını kullanmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, tespit istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacı ile davalı sigorta şirketi arasında 29/06/2015-29/06/2016 tarihlerini kapsayan kar kaybı sigorta poliçesinin olduğu, davacının işyerinde 27/12/2015 tarihinde meydana gelen yangın nedeniyle, mezkur poliçe kapsamında, kar kaybı tazminatının talep edildiği, kar kaybı tazminat süresinin 6 ay olarak hesaplandığı, davacı taraf poliçede kar kaybı tazminat süresinin 12 ay olduğu hakkında hüküm bulunduğundan, hesaplamada bu sürenin dikkate alınması gerektiğini iddia ederek sigorta sözleşmesindeki “kar kaybı tazminat süresinin 12 ay olduğunun” tespiti istemli tespit davası açılmıştır.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106. maddesinde; “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu düzenleme uyarınca bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için hukuki yararının bulunması zorunludur. Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının hukuki yararının bulunduğu varsayılmaz. Açılan tespit davasında hukuki yararın olup olmadığı, davanın her aşamasında re’sen gözetilir.
Kural olarak tespit davaları bir kimse ile diğer bir kimse arasında var olan somut bir olaydan doğan hukuksal bir ilişkinin varlığının saptanmasına yönelik olup, bundan öte bir işlevi yoktur. Eda davaları ise, hem tespit hem edayı içerdiğinden tespit davasına eda davasının öncüsü denilebilir. Tespit davasının dinlenebilmesi için hukuksal bir ilişki ile hukuki yararın bulunması zorunludur. Hukuki yararın varlığı ise davacının bir hakkının veya hukuki durumunun bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte olması, tespit hükmünün bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olması halinde kabul edilebilir. Eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur.
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olaya gelindiğinde; davacının kar kaybı sigorta poliçesi kapsamında tazminatının hesaplanmasında, sözleşmede kar kaybı tazminat süresinin 12 ay olarak kararlaştırılmasına karşın davalı tarafça 6 aylık sürenin dikkate alındığından sigorta sözleşmesindeki “kar kaybı tazminat süresinin 12 ay olduğunun” tespiti talebi bakımından eda davası açabilecekken tespit davası açmasında hukuki yarar olmadığı gibi, dosyaya sunulan ekspertiz raporundaki 6 aylık süre üzerinden hesaplanan kar kaybı tazminat tutarının davacı tarafça davadan önce davalı aleyhine 22/02/2017 tarihli ilamsız icra takibine konu yapıldığı ve bu tutarların davalı tarafça işlemiş faiz ve ferileri ile birlikte yine davadan önce 03/03/2017 tarihinde icra dosyasına ödenmiş olduğu gözetildiğinde ilk derece mahkemesince, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/377 Esas, 2019/1385 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK 353/1-b-2 maddesine göre yeniden hüküm kurulmasına,
4-Davanın hukuki yarar yokluğundan USULDEN REDDİNE,
5-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcından, peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
9-Peşin olarak yatırılan gider avanslarından kullanılmayan tutarların hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde yatıranlara iadesine,
İstinaf Yargılaması ve Harç Yönünden;
1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
2-Davalı tarafından istinaf yargılamasında sarf edilen 148,60 TL istinaf başvuru harcı, posta ve tebligat gideri 116,50 TL olmak üzere toplam 265,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
4-Kararın Dairemiz yazı işleri müdürünce taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, karar tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.