Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/2092 E. 2023/1346 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2092
KARAR NO : 2023/1346
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2020
NUMARASI : 2019/109 Esas, 2020/539 Karar
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/09/2023
Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarih, 2019/109 Esas, 2020/539 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı firmanın yapmış olduğu iş gereği müvekkili firmaya işyeri hekim görevlendirmesi yapması gerektiğini, ancak müvekkili firmanın geçmiş kayıtları incelendiğinde işyeri çalışılan çoğu iş gününde zorunlu hekim görevlendirilmesi yapılmadığı ve hekim hizmeti verilmediği halde bunların ücretini ödediğini gördüğünü, bu gibi eksik hizmetlerin Eylül 2018, Ağustos 2018 Temmuz 2018 vb. … İş Güvenliği Hizmeti tespit çizelgesi incelendiğinde görüldüğünü, bu durum anlaşıldığında geçmiş yıllara ait hizmetlerde davalı firmanın eksik hizmetler yapmış olup olmadığının araştırıldığını ve aynı durumla karşılaştığını, bunlara karşı da geçmiş 2014-2015-2016-2017 yıllarına ait yansıtma faturalar kesildiğini, 2018 yılına kesilmiş olduğu yansıtma faturalara ilişkin davalı tarafın ödeme yapmadığından Bursa 9.İcra Dairesi 2018/13389 E. sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, borçlunun söz konusu icra takibine itiraz ettiğini ve takibin durdurulduğunu, ancak davalının itirazında haksız olduğunu, belirterek borçlu davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline, itirazında haksız olan borçlu davalının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalı müvekkili şirket ile davacı yan arasındaki mevcut hukuki ilişkide, davalı müvekkili şirketin hizmet veren sıfatı ile alacaklı, davacı şirketin ise hizmet alan sıfatı ile borçlu konumunda yer aldığını, davalı müvekkili şirket tarafından sunulan hizmette herhangi bir eksiklik bulunmadığını, ticari ilişkide davalı müvekkil şirketin hizmet ifasına mukabil davacı şirketin bedel ödemesinin söz konusu olduğunu, davalı müvekkili şirketçe sözleşme ile üstlenilen hizmetlerin eksiksiz ve mevzuata uygun şekilde ifa edildiğini ve hizmet verilen ay için davacının bildirdiği çalışan sayıları esas alınarak tanzim olunan faturaların, davacıya iletildiğini, fatura bedellerinin davalı müvekkiline ödendiğini, mevzuat gereği basiretli bir tacir kabul edilen davacının, işyerinde hekim hizmeti verilip verilmediğini bilmemesinden söz edilemeyeceğini, bu nedenlerle haksız ve hukuksuz davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, bilirkişi heyet raporunda özetle; davacı tarafın, davalı taraftan 135.777,21 TL alacaklı gözüktüğü, davalı tarafın 2018 yılı ticari defter kayıtlarına göre icra takip (19.11.2018) tarihinde; davalı şirketin, davacı taraftan 30.044,27 TL alacaklı gözüktüğü, davalı şirket tarafından, davacı şirkete 31.07.2014-31.10.2018 tarihleri arasında 80 adet fatura düzenlendiği, davacı şirket tarafından, davalı şirkete düzenlenen ve icra takibine konu olan fatura ile ilgili, davalı şirket tarafından, davacı şirkete herhangi bir ödemenin olmadığı, faturanın davalı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalı tarafın, 31 Ekim 2018 tarihine kadar davacı tarafa eksiksiz ve mevzuata uygun hizmet sunduğunun bildirildiği, bilirkişiler tarafından tanzim edilen raporda da davaya konu hususların bilimsel, gerekçeli, ayrıntılı olarak açıklandığı, raporun hükme esas alınmaya yeterli olduğu kanaatine varıldığı, belirtilerek davanın reddine, yasal şartları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine şekilde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı şirketin, müvekkilinin güvenini kötüye kullanarak, aslında hizmet sunmadığı dönemlere ilişkin de faturalandırmalar yaptığını, yıllardır süregelen güven nedeni ile müvekkili şirketin bu durumu fark etmeyerek fatura bedellerini ödediğini, ancak geriye dönük olarak yapılan incelemelerde, davalı şirketin sözleşme gereği yüklendiği hizmeti tam olarak yerine getirmediği fark edilerek icra takibi yapıldığını, davalı tarafin yerine getirmediği hizmetleri faturalandırdığından, düzenlenen yansıtma faturalardan bizzat sorumlu olduğunu, mahkemece sadece defterlerdeki alacak verecek durumlarının irdelendiğini, davalı şirketin hizmet edimini olması gerektiği gibi yerine getirmiş olup olmadığının incelenmediğini, oysa davanın temel uyuşmazlık konusunun, davalı şirketin hizmetini yerine getirip getirmediği ve bu kapsamda düzenlenen faturalardan müvekkil şirketin mesul tutulup tutulamayacağı olduğunu, bilirkişi tarafından dosyadaki verilerin yeterli olmadığı, buna ilişkin değerlendirme yapmak üzerebir kısım kayıtlar ile davacı ve davalı arasında yapılan Hizmet Sözleşmesinin Görülmesi gerektiği, beyan edildiği halde, bu evrakların hiçbiri dosya arasında bulunmamasına rağmen, sonuçta hizmetin tam ve eksiksiz şekilde sunulduğuna dair kanaat bildirildiğini, bu nedenle bilirkişi raporunun kendi içinde çeliştiğini, mahkemece bilirkişiye taraf defterleri üzerinde inceleme yapma ve taraflar arasındaki bir başka dosyayı inceleme yetkisi verilmiş olup, bu konuda tarafların delil olarak dayanmadığı belgeleri temin etme yetkisi verilmediği halde bilirkişinin, HMK’da belirtilen yetkilerini aştığını, bu nedenle de düzenlenen raporun hukuka aykırı olduğunu, rapora itiraz edilmesine rağmen, mahkemece talebin reddedildiğini, belirterek kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı müvekkili şirket ile davacı arasında süregelen ticari ilişkide, davalı müvekkilinin davacı yan nezdinde biriken alacağının taleplere rağmen ödenmemesi ve alacağın yasal yollarla tahsil edileceğinin şifahi olarak bildirilmesi üzerine davacı tarafça (Davalı müvekkilinin alacaklı konumda olduğu Bursa 1.İcra Müdürlüğünün 2018/12755 E. Sayılı dosyasıyla icra takibi başlatılmadan hemen önce) alacağı akamete uğratma amacıyla yansıtma faturaları düzenlendiğini, başlatılan icra takibine davacı tarafça haksız olarak itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, itirazın iptali davasının görüldüğü Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1811 E. sayılı dosyasında, huzurdaki dosya davalısı müvekkili şirketin, davacıdan alacaklı olduğunun tespit edildiğini, davacı ve davalı ticari defter ve kayıtlarının incelendiği Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1811 E. sayılı dosyasında davalı müvekkilin haklı alacağı tespit edilmiş ve huzurdaki yargılamada ise davalı müvekkilinin davacı tarafa, eksiksiz ve mevzuata uygun hizmet sunduğu tespit edilmişken, icra takibi başlatılmadan hemen önce müvekkilinin haklı alacağını akamete uğratmak maksadıyla yansıtma faturalar düzenlenerek icra takibi başlatılması ve müvekkilinin itirazının haklı görülmesi nedeniyle, yasal şartları oluşmadığı gerekçesiyle kötü niyet tazminatı talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını, davanın reddi ile kötü niyet tazminatının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, davacı alacaklının iade faturasına dayalı icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi talebine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; davacı tarafından Bursa Bursa 9. İcra Dairesi 2018/13389 Esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine 36.715,70 TL alacak için, 25/10/2018 tarihli hizmet bedeli faturası (iade) açıklamalı faturaya dayalı ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı borçlunun borcu olmadığı belirtilerek borca ve ferilerine yapılan itirazı üzerine takibin durdurulduğu, yasal (1) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılan eldeki iş bu davada davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında iş yeri hekimliği hizmetine yönelik sözleşmeye dayalı açık hesap ilişkisinin bulunduğu sabittir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde bildirdiği Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1811 Esas sayılı dosyasında; davacı alacaklı, Ümit İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Dan. Müh, Hizm. Ltd. Şti. tarafından, davalı Ar-is Yapı Taahhüt San.ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine Bursa 1.icra Müdürlüğü 2018/12755 Esas sayılı dosya ile 07.11.2018 tarihinde 22.519,44 TL asıl alacak için takibi yapıldığı, davalı-borçlunun itirazı sonucu, davacı tarafından Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1811 Esas sayılı dosya ile itirazın iptali davası açıldığı, Mahkemece 12.11.2019 tarihinde takibin 22.429,51 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verildiği verilen kararın istinaf edilmesi üzerine dairemizin 2020/569 esas 2022/1559 sayılı kararı ile incelendiği ve istinaf talebinin esastan reddine kesin olarak karar verildiği görülmüştür.
Dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmış, işyeri hekimi ve SMMM den oluşan bilirkişi heyeti Raporunda; Davacı şirket tarafından, Davalı şirkete düzenlenen ve icra takibine konu olan 25.10.2018 tarih 611878 nolu 31.115,00 TL 49618 KDV 5.600,70 TL-36.715,70 TL iade faturasının Davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ancak Davacı şirket tarafından 10/2018 döneminde BS formu ile satış olarak Vergi Dairesine bildirilmediği ,Davacı şirket tarafından, Davalı şirkete düzenlenen ve icra takibine konu olan 25.10.2018 tarihli 36.715,70 TL iade faturasının, Davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, Davacı şirketin 2018 yılı ticari defter kayıtlarına göre 19.11.2018 icra takip tarihinde ;Davalı şirket tarafından, davacı şirkete 31.07.2014-31.10.2018 tarihleri arasında 😯 adet fatura düzenlendiği, Davalı şirket tarafından, Davacı şirkete 31.07.2014-31.10.2018 tarihleri arasında düzenlenen faturaların,( 2018 Temmuz-Ağustos-Eylül -Ekim döneminde 30.044,27 TL lik kısmı dışındaki) tüm dönem faturalarının (332.101,19-30.044,27 TL=302.056,92 TL) nin; Davacı şirket tarafından hiç bir itiraza uğramadan Davalı şirkete ödendiği, Davacı şirket tarafından, Davalı şirkete düzenlenen ve icra takibine konu olan 25.10.2018 tarihli 36.715,70 TL hizmet bedeli (iade faturasının) hangi dönemleri kapsadığı ve hangi hizmetlere karşılık olduğunun ve tutarlarının ne olduğunun belli olmadığı, Davacı şirket tarafından, Davalı şirkete içeriği net olarak belli olmayan fatura düzenlendiği, Davacı şirket tarafından, Davalı şirkete düzenlenen ve icra takibine konu olan fatura ile ilgili, Davalı şirket tarafından, Davacı şirkete herhangi bir ödemenin olmadığı, faturanın davalı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, Davalı tarafın 31 Ekim 2018 tarihine kadar Davacı tarafa eksiksiz ve mevzuata uygun hizmet sunduğu tespit edilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 21/2 maddesine göre; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Öte yandan, davacı defterlerinde kayıtlı bulunan faturalar, fatura konusu hizmetin verildiğine karine oluşturur, iade faturalarının varlığı tek başına hizmetin yapılmadığını ispata yeterli değildir. Bu nedenlerle, davacının faturaya konu hizmetin verilmediğini faturaya itiraz ile birlikte usulüne uygun delillerle ispat etmesi gerekir. Davacı tarafça iade faturasına yönelik delil sunulmaması karşısında, mahkemece iade faturası nedeniyle davalının borçlu olmadığı yönündeki kabulünde ve davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Bu suretli davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlar yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin kötüniyet tazminatına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede; davacının iade faturasını düzenlediği ve bu faturaya dayalı icra takibi yaptığı, davacı takipte haksız olsa da kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı bu nedenle yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatının reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiş, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355.Maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 215,45 TL’nin mahsubu ile 54,40 TL’nin davacıdan ve davalıdan ayrı ayrı alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın m. 362/1-a hükmü uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.


Başkan