Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1965 E. 2023/1321 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1963
KARAR NO : 2023/1320

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2020
NUMARASI : 2018/740 Esas, 2020/412 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ
Av. … [16358-53169-67963]
DAVA : Çek İstirdatı- Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/09/2023

Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/09/2020 tarih, 2018/740 Esas, 2020/412 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin fabrikasında meydana gelen hırsızlık sonucunda kasa içerisinde bulunan çeklerin çalındığını, olayla ilgili savcılık soruşturma başlattığını, aynı zamanda çeklerin iptali için dava ikame edildiğini, dava konusu 03.05.2018 tarihli 33.000,00 TL bedelli çekte müvekkili lehtar şirket kaşe ve imzasının sahte olduğunu, müvekkilinin çek arkasında cirosu bulunan firmalardan hiç birisiyle ticari ilişkisinin olmadığını, davalı hamilin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek çekin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 01.07.2019 tarihli dilekçesiyle; dava konusu çekin istirdadı ile işbu çek bakımından müvekkil şirketin borcu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin kendinden önceki ciranta dava dışı Emtia İthalat İhracat..Ltd Şti’n satmış olduğu emtia karşılığında dava konusu ciro yoluyla aldığını, ciro silsilesinde bir kopukluk bulunmadığını, müvekkilinin iyi niyetli olup, çekin yetkili ve meşru hamili olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava konusu çekteki davacı lehtar imzasının davacı şirket yetkililerine ait olmadığı adli tıp raporu ile belirlendiği, davacının ciro imzasının sahte olduğu alınan bilirkişi raporu ile sabit ise de TTK’nın 677. maddesindeki düzenlemeye göre, imzaların istiklali prensibi benimsenmiş olup, ciro imzalarından biri sahte bile olsa, düzgün ciro silsilesine göre çeki iktisap edenin, çeki iktisapta ağır kusurunun bulunduğunun ayrıca kanıtlanması gerektiği, davalının çekin çalınması olayına ilişkin ceza yargılamasının tarafı olmadığı anlaşılmakla, ceza davası sonucunun kesinleşmesinin beklenmesine gerek görülmediği, dava konusu çekteki ciro silsilesi düzgün olup, aksi ispatlanamadığı için davalı taraf iyi niyetli yetkili hamil konumunda olduğu, bu nedenle istirdat talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle dava konusu çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, çekin istirdatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; ıslah usulüne uygun şekilde yapılmadığını, davacının çekte birden fazla cirantanın bulunmasına karşın üçüncü iyiniyetli kişiye karşı ıslahla- borçlu olmadığının tespiti şeklinde- davasını yöneltilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, çeklerin gerçekten çalınıp çalınmadığı şüpheye mahal bırakmayacak şekilde mahkeme kararı ile tespit edilmediğini, ceza dava dosyasının bekletici mesele yapılmadığını, imza incelenmesi usulüne uygun yapılmadığını, müvekkil lehine reddedilen kısım yönünden yargılama harç ve giderleri takdir edilmemiş olmasının hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
B-Davacı vekilinin katılmalı istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu çekin hırsızlık suçuna konu olduğunu, müvekkil şirketin kaşesi ve imzası taklit edilerek tedavüle sokulduğunu, çekin arka yüzünde ünvanları ve imzaları yer alan şirketlerle ne de davalı ile müvekkili arasında ticari ilişkisi olmadığını, ciro silsilesi kırık olduğunu, davalının basiretli bir tüccar gibi gerekli araştırmayı yapmadığını, kötü niyetli davrandığını, dolayısıyla istirdat talebinin de kabulü gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı, hamili olduğu dava konusu çekin hırsızlık sonucunda iradesi dışında elinden çıtığını, çekin arkasındaki kaşe ve imzanın davacı şirkete ait olmadığını, sahte ciro yapıldığını, davalının çekin yetkili ve meşru hamili olmadığını, kötü niyetli olduğunu iddia ederek dava konusu çekin istirdatını talep etmiş, yargılamada sunmuş olduğu ıslah dilekçesiyle çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ile çekin istirdatına karar verilmesini istemiş, davalı ise, davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davacının davalıya dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine, koşulları oluşmadığından çekin istirdatı talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca çekin istirdatı istemine ilişkin olarak açılan davada; davacı vekili 01.07.2019 tarihli tarihli ıslah dilekçesinde, dava dilekçesindeki çekin istirdatı talebinin yanında, çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Öncelikle ıslah kurumu hakkında ayrıntılı bir açıklama yapılması gerekmiştir:
Islah; tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yaptığı usûl işlemlerini, kanunda öngörülen sınırlar içinde düzeltmeye yarayan, iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının istisnası olan bir hukukî imkân şeklinde tanımlanabilir (Hakan Pekcanıtez/ Muhammet Özekes/ Mine Akkan/ Hülya Taş Korkmaz, Pekcanıtez Usul- Medeni Usul Hukuku, C:II, 15. Basım, İstanbul 2017, s.1487)
HMK’nın 176. maddesi yarınca, taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islah yoluyla hasmın değiştirilmesi mümkün değildir.
Islah kısmi olabileceği gibi (HMK m.180) tam ıslah da olabilir (HMK m.181). Davasını tamamen ıslah eden taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Tam ıslah halinde dava, yeni dava dilekçesine göre yürüyecektir. Dava açılırken verilen dava dilekçesinin, yargılamada bir hükmü kalmayacaktır. Kısmi ıslahta da m.181 ile benzer bir düzenleme yapılmıştır. Dava dilekçesinde yer almayan bir talebin kısmi ıslah yoluyla davaya dahil edilmesi mümkündür.
Dava dilekçesindeki maddi vakıalar ve hukuki sebepler ıslah yoluyla tamamen değiştirilebilir; yeni vakıa ve talepler eklenebilir. Ancak, ıslah yoluyla yapılabilecek değişikliklerin de bir sınırının olması gerekir. Aksi takdirde, boşanma davasının ıslah suretiyle alacak davasına dönüştürülmesine; bir taşınmaz hakkında açılan tapu iptal davasının şirket ortaklığından çıkarma davasına dönüştürülmesine; taşınmazdan meni müdahale davasına şirket ortaklığından çıkma talebinin de eklenmesine sebebiyet verilir ki bu durumun yaratacağı hukuki sakıncalar ilk bakışta bile rahatsızlık yaratmaktadır. Yani, ıslah suretiyle usul işlemlerinde yapılabilecek değişikliklerin bir sınırı olmalıdır ve bu sınır çizilirken ıslahın amacından ve usul hukukunun temel ilkelerinden hareket etmek gerekir.
Islah kurumu, davanın açılmasıyla, yani usul işleminin yapılmasıyla ortaya çıkan usulî sonucun yaratacağı sakıncaların bir defaya mahsus olmak üzere giderilmesi amacıyla getirilmiştir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin 201/3337 E-2012/ 7155 K sayılı, 07.05.2012 tarihli kararında da belirtildiği üzere; ıslahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını önlemektir. Yani, ıslah kurumuyla tarafların usul hatalarından kaynaklanan hak kayıplarının önüne geçilmek istenmiştir. O halde, ıslah ile yapılabilecek işlemlerin sınırının belirlenmesinde, ıslahın bu amacının ve niteliğinin gözetilmesi gerekir. Bu durumda, ıslah, ancak yapılmış bir usul işleminin düzeltilmesi için yapılır. Hiç yapılmamış bir usul işleminin ıslah yoluyla yapılması mümkün olmamalıdır. Tamamen ayrı bir davanın konusu olan ve dava dilekçesindeki talepten tamamen farklı bir talebin ıslah yoluyla davaya dahil edilmesi mümkün olmamalıdır.
Yargıtay 11. HD’nin 2017/1428 E- 2019/969 K sayılı, 07.02.2019 tarihli kararında,”…ıslahın; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının istisnalarından biri olmasına, ıslahla kastedilenin dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesi olup, dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamasına göre…” denilmek suretiyle aynı ilke tekrarlanmıştır.
Yukarıdaki hukuki açıklamalar ve emsal Yargıtay içtihadı ışığında somut olaya dönersek; davacı vekili ıslah yoluyla, çekin istirdatı istemli davasında bu talebinin yanında ayrı bir davanın konusu olan dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş olup böyle bir ıslahın yapılması hukuken mümkün olmadığı gibi bu yeni talebin bu yolla davaya dahil edilmesi, yargılamaya hakim ilkelerden usul ekonomisi ilkesine de aykırılık teşkil eder. Bu nedenle davacının ıslah isteminin reddine karar verilmesi gerekir.
6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi gereğince; çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.
Bu düzenlemelere göre; çek istirdatı davasında ispat yükü davacı tarafa aittir. İspat yükü üzerinde bulunan davacı, öncelikle çekte yetkili hamil olup çekin rızası dışında elinden çıktığını, sonrasında ise davalının çeki iktisapta kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunu kanıtlamak zorundadır.
Dava konusu 03.05.2018 tarihli 33.000 TL bedelli çekin keşidecisi dava dışı Payeplast Plastik Vakum.. Ltd Şti, lehtarı davacı Aksun…Ltd Şti olup, çekin arkasında sırasıyla davacı şirket, dava dışı A-Laila Turizm..Ltd Şti, Sami İnşaat-Sami Özdemir, Emtia İth.İhr..Ltd Şti ve davalı şirket cirolarının bulunduğu görülmektedir.
Bu açıklama ışığında; davalı hamil ile kendinden önceki ciranta Emtia İth.İhr.. Ltd Şti arasında alım satıma dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, dava konusu çekin de bu kapsamda davalının eline geçtiği sabit olmakla; davacı tarafın davalı hamilin çeki iktisapta kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunu dosya kapsamı itibariyle ispatlayamadığı gözetildiğinde çekin istirdatı isteminin reddi gerekmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacının yerinde olmayan istinaf başvurusunun reddine, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
A-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,
B-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulüne,
C-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/09/2020 tarih, 2018/740 Esas, 2020/412 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, dava hakkında yeniden hüküm kurulmasına;
1-Davacı yanın çekin istirdatı davasının REDDİNE,
2-Menfi tespit davasının usulüne uygun açılmadığından usulden REDDİNE,
3-Harçlar yasası gereği alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 563,56-TL + 44,40 TL ıslah harcının mahsubu ile artan 338,11 TL harcın karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatıralan avansın kullanılmayan kısmının HMK 333.md.uyarınca yatıranlarına iadesine,
İstinaf Yargılaması ve Harç Yönünden;
1-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilâm harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 564,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 294,15TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
2-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının davalıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından istinaf yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 21/09/2023


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye*

e-imzalı

Katip

e-imzalı