Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1746 E. 2023/1294 K. 15.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1746
KARAR NO : 2023/1294

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2020
NUMARASI : 2018/1544 E. 2020/401 K.
AVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16984-89383-34712] UETS
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ayıp Nedenine Dayalı)
KARAR TARİHİ : 15/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/09/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/07/2020 tarih, 2018/1544 Esas, 2020/401 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; metal sanayisinin yardımcı malzemelerini temin eden müvekkilinin CNC tezgahlarının kesici uçlarını davalıdan satın aldığını ve bu satım ilişkisi sebebiyle dava konusu üç adet çeki keşide ettiğini, davalıdan satın alınan kesici uçlarına yönelik 10.000 km kesimin taahhüt edildiğini, oysaki uçların 3.000 km kesim yapabildiğini, kesici uçlarının dayanıklılığının az olduğunu, davalıdan son alınan ürünlerin satılan müşterilerce iade edildiğini, 2012 yılında alınan defolu olduğu anlaşılan ürünlerin 2013 yılında iade edildiğini yeni alınan ürünlerinde müşteriler tarafından yeteri kadar ve taahhüt edilen kadar kesim yapmaması ve çabuk kırılması sebebiyle iade edildiğini, davalının söz konusu bu ürünlerin iadesini kabul etmediğini ve iade faturasını tebliğ almadığını, Bursa 10. Noterliğinin 26/05/2014 günlü ihtarnamesi ile iade faturalarının davalı şirkete gönderildiğini ve ihtilaflı ürünlerin müvekkilinin emanet bölümünde yediemin olarak tutulduğunun belirtildiğini, davalı tarafından satışı yapılan malların sürekli defolu çıkması nedeniyle müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğini ileri sürerek kusurlu ifa nedeniyle müvekkilinin dava konusu çeklerden dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, iadesi kabul edilmeyen mallar için BK 107. maddesi uyarınca ardiye yeri belirlenmesine ve BK 108. maddesi uyarınca müvekkiline defolu malların satış hakkının ve izninin verilmesine, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkilinin uğradığı tüm zararlar ile depolamanın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili davaya cevap dilekçesi ile; ayıplı mal satışı iddialarının gerçek dışı olduğunu ve kabul etmediklerini taraflar arasındaki ticari ilişkinin yaklaşık 2 yıl devam ettiğini, davacı tarafından teslim alınan emtiaların yaklaşık 1 yıllık süreyi kapsadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile ayıp ihbarının TTK’nın 23/1-c maddesindeki yasal sürelerde yapılmadığını, davaya konu kesici uçlarının kesim miktarına yönelik taahhüt verilmediğini, müvekkilinin ürünlerinin İSO 9001 kalite belgesi güvencesi ile Japonya’da üretildiğini, dava konusu ürünlerinin satışının 2012 ve 2013 yıllarında yapıldığını, satışların üzerinden aylar geçmesine rağmen 2014 yılı Mayıs ayında düzenlenen iade faturaları ile iadenin yapılamaya çalışılmasının yasaya aykırı olduğunu, davacının satışını yapamadığı ürünlerin aylar sonra dava yolu ile iade etmeye çalışmasının kötü niyetli bir tutum olduğunu ve kabul etmediklerini, müvekkili yönünden TBK’nın 107 ve 108. maddelerinin uygulanamayacağını belirterek davanın reddine, lehine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 16/11/2017 tarih, 2016/205 Esas, 2017/1262 sayılı Karar ile yapılan bilirkişi incelemesine göre ayıplı ürün bedelinin 69.787,91 TL tutarında bulunduğu belirtilerek belirtilen miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne ve dava konusu çeklerden dolayı davacının davalıya 69.787,91 TL tutarında borçlu olmadığının tespitine, ödenen çek bedelinin istirdadına, koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı taleplerinin reddine dair hükmün davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 24/10/2018 tarih, 2018/638 Esas, 2018/954 sayılı Kararı ile; Mahkemece yapılan yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında davalı tarafından satışı yapılan ürünlerin ayıplı olduğu belirtilmiş ise de; bilirkişi raporu teknik verilerden uzak olup denetime elverişli değildir, ayıbın ne olduğu açıklanmamış, davalının itirazları değerlendirilmemiştir.
Davalı kesim adedi yönünden taahhütü olmadığını ileri sürmüştür. Buna göre ayıbın üretimden hatasından mı, nitelikten mi kaynaklı olup olmadığının tespiti gerekir.
Bu nedenle öncelikle ürünler üzerinde yeterli teknik araştırma yapılmak suretiyle ayıbın var olup olmadığının, varsa ne olduğunun açıklanması gerekir. Ürünlerde üretim hatasına dayalı ayıp bulunmayıp nitelik yeterli değil ise davalının nitelik yönünden taahhütü olup olmadığı incelenmelidir. Ürünlerin ayıplı olduğunun saptanması halinde ise ne kadarlık ve hangi faturalara ilişkin ürünün ayıplı olduğu, bu ayıptan dolayı ihbarların süresinde olup olmadığının denetlenmesi ve sonucuna göre ne kadar üründen dolayı borçlu olmadığının tespiti ile ayıplı ürünlerin iadesine karar verilmesi gerekir. Yetersiz bilirkişi raporu ile karar verilmesi ve davalının ayıplı ürünün iadesi talebi hakkında olumlu-olumsuz hüküm kurulmaması yerinde değildir.” gerekçesi ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kaldırma kararı sonrası mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde;
Davanın KABULÜ ile
1-179.610,59 TL alacağın davacı tarafından davalı tarafa ödendiği sabit olmakla davacı tarafından davalı tarafa ödenen bu miktarda borçlu olmadığının TESPİTİNE,
Takibin (Bursa 16. İcra Müdürlüğünün 2014/6995 Esas sayılı ) bu miktar ve bu miktara işleyecek faiz, harç ve vekalet ücreti açısından İPTALİNE,
Ödenen miktarın İSTİRDATINA,
Davalının aleyhine haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle dava konusu miktarın %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davaya ilişkin savunmaları tekrarla yargılamada alınan raporların yetersiz olduğunu itirazlarının karşılanmadığını, ürünlerin ayıplı olmadığını, ihbarın süresinde yapılmadığını, mahkemece ayıplı ürünlerin iadesine dair karar verilmediğini, davacı lehine tazminat koşullarının gerçekleşmediğini, davacı tarafından ilk karara yönelik istinaf yoluna başvurulmadığından müvekkili lehine müktesep hak doğduğunu, mahkemece bunun çiğnenerek karar verilmesinin usule aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddi ile lehine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa karşı cevap dilekçesi ile; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkilinin davalıdan aldığı malları kendi müşterilerine sattığını, bu sebeple malları teslim alır almaz ayıplı olup olmadığını öğrenme imkanının bulunmadığını, müşterinin malı kullanması ve ayıbın tespitinden sonra müvekkilince öğrenildiğini, müvekkilinin ihbar ve iade konusunda üzerine düşeni yaptığını, ilk iadeler sonrası yeni verilen ürünlerinde müşterilerden iade gelmesi üzerine müvekkilinin sözlü olarak davalıya bildirdiğini, yeni mal gönderileceği taahhüt edilmiş ise de; ancak ikinci kez tekrar eden durum sebebiyle müvekkilinin dava yolunu seçtiğini, ürünlerin ayıplı olduğunun bilirkişi raporları ile tespit edildiğini belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, satım sözleşmesinden kaynaklı ayıplı mal iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti/istirdatı, tevdi mahalli tayini ve satma yetkisi verilmesi istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan şekilde davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; davacı CNC tezgahlarının kesici uçları ve bunlara bağlı emtianın alım ve satımına yönelik faaliyet yürüttüğünü, davalıdan ürün satın aldığını ve piyasadaki müşterilerine sattığını, bu ilişki sebebiyle davalıya emtialara karşılık 179.610,58 TL bedelli üç adet çek verdiğini, ancak süregelen ticari ilişki kapsamındaki emtialara yönelik müşterilerden iadelerin yapıldığını, ayıpların bu anda öğrenildiğini, öncesinde yapılan iadelerin davalı tarafından yenisi ile değiştirildiğini, taahhüt edilen kesim miktarı ve dayanıklılığı az olan emtialara dair müşterilerden yapılan yeni iadeler sonrası iade faturası ile dava konusu ayıplı mallarının iade alınması için davalıya ihtarname keşide ettiğini davalının itiraz ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Davalı ayıp ve kesim miktarına yönelik taahhüt iddiasını inkarla ihbarın süresi içerisinde yapılmadığını, emtiaların satım ve tesliminden çok sonra iadelerin yapılmaya çalışıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu emtianın 06/07/2012-01/04/2014 tarihleri arasında gerçekleşen (51) adet faturaya konu edildiği, davacı müşterilerinin iade faturalarının ise 08/01/2013-18/03/2014 tarihleri arasında düzenlenen (14) adet fatura ile gerçekleştiği, davacının iade faturalarını 17/05/2014-21/05/2014 tarih aralığında 158.738,09 TL miktarı emtiaya yönelik düzenlediği, davalıya ayıp ve iade bildiriminin 26/05/2014 tarihli ihtarname ile gerçekleştirildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ticari ilişkiye konu emtialarda ayıp bulunup bulunmadığı, var ise ayıbın türü, niteliği, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığına göre davacı istemlerinin kabul edilip edilmeyeceği üzerine olduğu anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece verilen önceki karar tespit edilen uyuşmazlık konularındaki eksikliklerin giderilmesi için Dairemiz kararı ile kaldırılmıştır. Kaldırma kararı sonrası alınan bilirkişi heyet raporu; incelemeye tabi tutulan kesici uçlarının sertlik değerlerinin farklılık içerdiğini, teknik özelliklerinde belirtilen sayı ve kalitede diş açma işlemini gerçekleştirmediğinden ayıplı olduğu, ancak mevcut şartlarda ayıbın üretim hatası veya ayıp sebebinin tam olarak belirlenme imkanının detaylı laboratuvar çalışmaları ve ölçüm cihazları ihtiyaç duyulması sebebiyle tespit edilemediği belirtilmiştir.
Ticari satımlarda, 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c bendine göre, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK’nın 223. maddesi 2. fıkrası uygulanır.
6098 sayılı TBK’nın 223-(2) fıkrasına göre ise alıcı, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
Ayıpları bildirmenin içeriğini ve zamanında yapıldığını ispat külfeti, davacı-alıcıya düşer.
Bu kapsamda dosya kapsamı deliller ve alınan bilirkişi raporları uyarınca; davaya konu emtiaların sertlik değerlerindeki farklılıklar sebebiyle olması gereken teknik özellikleri taşımadığı, bu durumun olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak nitelikteki ayıp olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacı müşterilerinin iade faturaları ile birlikte davacı tarafından öğrenilen ayıbın derhal (hemen) davalı-satıcıya bildirilmesi gerekir. Davacı müşterilerinin ilk iade fatura tarihi 08/01/2013 olup, son iade fatura tarihi ise 18/03/2014 tarihlidir. Öte yandan, ayıp ve iade bildirimi davacı tarafından 26/05/2014 tarihli ihtarname ile gerçekleşmiştir. Bu halde, davacı müşterileri tarafından yapılan ilk ve son iade tarihi ile ihtarname tarihi arasında geçen süre yasa hükmünde anılan “hemen” kavramı içinde kabul edilemeyeceğinden davacının ihbar bildirimini süresinde yapmadığı, ihtilafa konu emtiaları ayıpları ile birlikte kabul ettiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, davaya konu edilen 31/05/2014 keşide tarihli, 70.000,00 TL bedelli çeke yönelik Bursa 16. İcra Müdürlüğünün 2014/6995 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan takibe mahkemece 04/08/2014 tarihli tedbir kararının verildiği ve tedbir kararının uygulandığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple, İİK’nın 72/4 maddesi uyarınca davalı alacaklı lehine sonuçlanan ve tedbir uygulanan miktarın %20’si oranındaki tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular uyarınca mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davalının usuli kazanılmış hakkı gözetilmeyerek talep aşılması ve Bursa 16. İcra Müdürlüğünün 2014/6995 Esas sayılı takibin iptali ile davacı lehine tazminata hükmedilerek infaza elverişlilik içermeyecek şekilde istirdat hükmü ihdası ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın kaldırılması gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce davanın esası hakkında HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE,
2-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/07/2020 tarih, 2018/1544 Esas, 2020/401 sayılı kararının KALDIRILMASINA, dava hakkında HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereği yeniden hüküm kurulmasına;
Buna göre;
a-Davanın REDDİNE,
b-Davaya konu edilen 31/05/2014 keşide tarihli, 70.000,00 TL bedelli çek sebebiyle İİK’nın 72/4 maddesi uyarınca 14.000,00 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c-Anadolu Bank Bursa Nilüfer Şubesine ait 68853816 hesap nolu, 7604198 çek nolu, 31/05/2014 tarih 70.000,00 TL bedelli çek miktarına yönelik mahkemece verilen blokeli depo (tedbir) kararının kaldırılmasına,

c-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar ilam harcının peşin alınan 3.067,30 TL’nin mahsubu ile kalan 2.797,45 TL’nin harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
e-Davalı tarafından yapılan 1.650,00 TL (bilirkişi reddiyatı) yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
f-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 27.941,59 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
g-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
3-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları
a-Davalı tarafından yatırılan istinaf yoluna başvurma harcının hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
b-Davalı tarafından yatırılan 148,60-TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama gideri yapılmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
d-HMK’nın 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmının, yatıran tarafa iadesine,
e-Karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza