Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1524 E. 2023/955 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1524 – 2023/955
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1524
KARAR NO : 2023/955

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

KARAR TARİHİ : 09/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/06/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/07/2020 tarih, 2019/826 Esas, 2020/435 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2019/4985 Esas sayılı takip dosyası üzerinden müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişki sebebiyle düzenlenen faturalara konu borcun bakiye miktarına yönelik icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek davalı itirazının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, alacak likit olduğundan asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydı ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında ekli sunulan teklif-sözleşme formu içeriğindeki ürünlerin bedelinin 112.462,78 TL tutarlı olduğunu, müvekkili tarafından davacıya 115.835,95 TL ödeme yapıldığını, fazladan 3.225,67 TL ödemenin bulunduğunu, davacı tarafından düzenlenen faturalardaki bir kısım fiyatlamaların anlaşmaya aykırı olduğunu, bir kısım hizmetlerinde müvekkili tarafından gerçekleştirildiği halde faturaya konu edildiğini, bu sebeplerle 02/09/2019 tarih ve 088906 nolu iade faturasının düzenlediğini belirterek davanın reddine, davacının müvekkiline %20’den az olmayan tazminat ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, dosya kapsamı deliller, incelenen taraf ticari defter ve kayıtları uyarınca; taraflar arasındaki yazılı sözleşme ve mal teslimine ilişkin belgenin bulunmadığı, ancak her iki taraf defterlerinin aynı ve birbiriyle uyumlu olduğu, muhasebe ilkeleri ve tekdüzen hesap planına uygun tutulduğu, davacı defter kayıtlarına göre; davalının davacıya 9.174,50 TL borcu göründüğü gerekçesi ile davanın bu miktar üzerinden kısmen kabulüne, alacak likit olduğundan bu miktar üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunu, ancak faturaların teklif edilen fiyat içeriklerine uygun düzenlenmediğini, nakliye hizmeti müvekkil tarafından ifa edilmesine rağmen faturaya dahil edildiğini, mahkemenin salt ticari defterlere göre hüküm tesisinin hatalı olduğunu, fatura içeriklerine yönelik savunma ve delillerin değerlendirilmesi gerektiğini, asıl hükme bağlı icra inkar tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin usule aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa karşı cevap dilekçesi ile; davalının itiraz sebepleri arasında ileri sürdüğü fiyat farkının akım gerilim trafo farklılığı ve ilave taleplerden kaynaklandığını, süresinde faturalara itirazın bulunmadığını yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olması sebebiyle kararın onanmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, satım sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturalardan kaynaklı bakiye alacağa yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; davacı tarafından Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2019/4985 Esas sayılı takip dosyası üzerinden 22/07/2017 tarih 0011111 nolu 115.835,95 TL, 31/07/2017 tarih 0011124 nolu 5.605,00 TL ve 25/08/2017 tarih 0011146 nolu 3.569,50 TL miktarlı üç adet faturadan bakiye 9.256,02 TL asıl alacak ve bu alacağa takip öncesi işleyen 2.322,28 TL faiz alacağına yönelik takip başlatıldığı, davalının süresi içerisindeki fatura bedellerine yönelik itiraz içerikli borca itirazı nedeni ile takibin durdurulduğu, davalı itirazının iptali istemine yönelik açılan davada mahkemece, takibe konu faturalara yönelik taraf ticari defter ve kayıtları gözetilerek davanın 9.174,50 TL asıl alacak üzerinden kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; taraflar arasında var olan akdi ilişki kapsamına göre faturalar sebebiyle davacının bakiye alacağının bulunup bulunmadığı üzerine olduğu anlaşılmaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ispat yükü başlıklı 190. maddesinde;
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2)Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında; karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiş iken, senetle ispat zorunluluğunu düzenleyen 200. madde’de;
“(1)Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2)Bu madde uyarınca; senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak, karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir” hükmüne yer vermiştir.
Diğer taraftan, bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa, münderecatını kabul etmiş sayılır.
Fatura, TTK.’nda tanımlanmamıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesi’nde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” şeklinde tanımlanmıştır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve E:2001/l, K:2003/l sayılı kararında ise fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; 6102 Sayılı TTK.’nun 21/2 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre; faturanın bir alacağı mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması, koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle; taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının, sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda; davacının, öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani hizmet ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla; faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hali, sadece o faturanın miktar ve fiyat yönünden münderecatını kabul anlamını taşır; yoksa, o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının, faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.:Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay,İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13).
Kısaca, ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde; tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki; taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge olacaktır. Elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK.’nun 23-(2) maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 12.10.2011 tarih ve 2011/15-472 E.-2011/608 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu nedenle, bir hizmet ilişkisinde davacı taraf verdiği hizmeti ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Borçlunun faturayı kendi defterlerine kaydetmesi ve süresinde itiraz ve iade etmemesi halinde; alacaklının (mal/hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nun 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerekmektedir.
Somut olayda; davalının, davacı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterlerine davacıya alacak olarak kaydetmiş olduğu, davalı tarafından davadan sonra 02/09/2019 tarihli iade faturası düzenlediği ve bu iade faturasının 31/07/2017 tarih 0011124 nolu 5.605,00 TL ve 25/08/2017 tarih 0011146 nolu 3.569,50 TL miktarlı faturalara yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde, davalı tarafından (8) günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade gerçekleştirilmediği ve faturanın ticari defterlere kayıt edildiği, davacı/alacaklı tarafından davalıya düzenlenen faturaların açık fatura şeklinde düzenlendiği açık faturanın, bedelinin alınmadığına ilişkin karine/teamül bulunduğu, bu durumun aksinin, alıcı/davalı tarafından ispatının gerektiği davalı tarafça ödeme olgusu ileri sürülerek usulüne uygun deliller ile ispat gerçekleştirilmediğinden mahkemece takibin asıl alacak üzerinden davanın kısmen kabulüne ve alacak faturaya dayalı olduğundan likit nitelikli alacak sebebiyle takibe itirazında haksız olan davalı aleyhine İİK’nın 67/2 maddesine göre icra inkar tazminatına, davanın kabul-ret oranına göre yargılama gideri ve vekalet ücretine yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle davalı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Ancak, davacı tarafından dava açılmadan önce arabuluculuğa müracaat edilmiş ve arabuluculuk son tutanağı tanzim edilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13, 18/14 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2 maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326. maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. Bakanlık bütçesinden ödenen arabuluculuk ücreti yargılama giderlerinden sayılır. Bu nedenle eldeki dava yönünden arabuluculuk ücreti olan 1.320,00-TL’nin tarafların davadaki haklılık durumuna göre pay edilerek hazineye irat kaydına dair karar verilmemesi doğru görülmediğinden kararın kamu düzenine ilişkin bu nedenle kaldırılması gerekmiştir.
Bu nedenlerle; davalı istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esastan reddine, kamu düzeni açısından yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce dava hakkında arabuluculuk ücreti gözetilerek HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/07/2020 tarih, 2019/826 Esas, 2020/435 sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmasına;
a-Davanın KISMEN KABULÜ İLE Bursa 10. İcra Dairesinin 2019/4985 Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin 9.174,50 TL asıl alacak üzerinden devamına,
-İtirazın alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olduğu değerlendirilerek davalı-borçlunun asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
b-Alınması gereken 626,71 TL harçtan başlangıçta alınan 139,84 TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 486,87 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye Gelir Kaydına,
c-Davacı tarafından yapılan 257,34 TL harç ve 1.311,90 TL yargılama gideri toplamı 1.569,24 TL’nin davanın kabul ret oranına göre 1.243,30 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
ç-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
d-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmekle hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmekle hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 2.403,80 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
f-6325 sayılı HUAK’nın 18/A maddesi uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin 1.046,00-TL’sinin davalıdan, 274,00-TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
g-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
3-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları
a-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 626,71 TL istinaf karar harcından peşin alınan 156,68 TL’nin mahsubu ile bakiye 470,03 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına (harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
c-HMK’nın 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmının, yatıran tarafa iadesine,
ç-Kararın tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

-imza