Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1382 E. 2023/882 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1382 – 2023/882
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1382
KARAR NO : 2023/882
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BIN KONUSU : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/06/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih, 2019/636 Esas, 2020/227 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirkette %50 pay sahibi olduğunu, beş yıl süre ile şirket müdürü seçildiğini, diğer ortağın müdürler kurulu başkanı olduğunu, bir süre normal idare edilen şirketin diğer ortağın kusurlu davranışları sebebiyle idare edilemez hale geldiğini, şirketin devamında davacı için bir yarar kalmadığını, davacının ve şirket yöneticisi eşinin ticari itibarını, müşteri çevresini, makine ve teçhizatını seferber etmesini ve gerçekte %90 sermaye ödemesine rağmen diğer ortağın şirketi iyi yönetmediğini, fedakarlıkta bulunmadığını, sorumluluğu da davacıya yüklemeye kalkıştığını, şirketin halen 300.000 TL civarında vergi borcu olduğunu, ortaklıktan çıkma için şifahi görüş yaptıklarını, çıkma payı olarak 203.000 TL ödeneceği taahhüdüne rağmen 90.000 TL nakit ödeme yapıldığını, verilen 60.000 TL lik çekin ise karşılıksız çıktığını, bu hususa ilişkin protokolün Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/547 E. Sayılı dosyası arasında bulunduğunu, davacının bağ kur prim ödemelerini yapmadığını, lüzumsuz personel istihdam edildiğini, diğer ortağın eşinin ayrı bir şirketle faaliyetine devam etmesine rağmen halen davalı şirket adına fatura kesildiğini, kiralanan araçların teslim edilmediğini, sahte teslim makbuzuyla davacı tarafın kandırılmak istendiğini, şirketin feshi için farklı sebeplerin tahakkuk ettiğini ileri sürerek davalı şirketin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddi gerektiğini savunmuş, davacının harici sözleşme sebebiyle ortaklıktan çıktığını, kendisine 119.500 TL nakit ve 60.000 TL çek ödemesi yapıldığını, fiilen ortaklıktan ayrılmış davacının husumet ehliyeti bulunmadığını, davacı ve eşinin şirketten ayrılmak istemeleri üzerine bir takım demirbaşların fatura ile davacı tarafa teslim edildiğini, bu şekilde ortaklık paylarının ödendiğini, tek ortak kalan Selime Şahin’in anlaşma gereğince başka bir adrese taşındığını, halen orada faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin adı kullandırılarak başka bir şirket üzerinden faaliyet yürütülmediğini, hisse devri gerçekleşmediği için adres değişikliği yapılamadığını, devir sözleşmesine göre faydalı model hakkının %50 sinin şirkette kaldığını, % 50 sinin davacının eşi Hüseyin Batır’a devredildiğini, şirketin her iki ortağın eşi tarafından bilikte yürütüldüğünü, davacı tarafın kötü niyetli davranarak hisse devri gerçekleştirmediğini, şirket aleyhine faaliyet yapılmadığını, ortak Selime Şahin’in eşi İbrahim Şahin 12/02/2015 tarihinde Elonik Led Aydınlatma isimli şahıs firmasını kurduğunu, bu şirkette patente konulan led aydınlatma ve kablo ürünlerinin üretim ve satışını gerçekleştirdiğini, ürünler için patent de alındığını, anlaşma gereğince şirket makinalarının tesliminin Hüseyin Batır’a gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, Davacı ortağın, fesih istemek için haklı sebeplerin tahakkuk ettiğini ispat etmesi gerektiği, Dava ispat edilmiş olsa bile tarafların menfaat dengesini korumak ve şirketin devamlılığını sağlamak üzere mahkemenin fesih yerine makul başka bir çözüme hükmetmesinin mümkün olduğu, Somut olayda şirketin eşit paylı iki ortaktan oluştuğu, Dava ve cevap dilekçesinde ileri sürülen vakıalar ve fiili durumların ortakların artık fikir ve kader birliği yapma isteklerini kaybettiğini, ortaklar kurulunda müşterek karar alınmasının ve şirketin yönetilmesinin imkansız hale geldiği, hatta davacı ortağın fiilen şirketi terk ederek kendi ekonomik faaliyetlerini yürüttüğünü açıkça ortaya koyduğu, hiç delil toplanmasa bile fesih şartlarının oluştuğunun bariz olduğu, Paydaş sayısı, pay oranları ve şirketin mali durumu itibariyle ortaklardan birinin çıkarılması veya benzer makul çözümün de mümkün olmayacağının takdir edildiği, Davacı ortağın dava açmadan önce şirketten ayrılma iradesi ortaya koyduğu, çerçevesi şifahi bicimde çizilen bir anlaşma sağlandığı ve kısmen ödeme de yapıldığı, Davacının delil olarak sunduğu ve davalının da savunmasında yer verdiği 30.05.2019 tarihli belgenin bu amaçla düzenlendiğinin kabul edildiği, Her ne kadar davacı taraf bu belgenin bir çıkma payı karşılığı ödemeyi göstermediğini ileri sürmüşse de açıklamasının inandırıcı bulunmadığı, Zira tüm olguların iki ortağın ayrıldığını, her birinin kendi işini kurduğunu, davacı ortağın başka bir işyeri açtığını, diğer ortağın da şirket merkezini fiilen taşıyarak aynı amacı taşıdığını gösterdiği, Davacı tarafın şirketten aldığı makine ve paranın, şirkete koyduğu sermaye olduğu anlamına gelecek bir açıklama yapmışsa da, sermaye payını alıp çıkmak ve başka iş yeri açmak zaten çıkma iradesinin açık göstergesi olduğu, Şirket ortakları Emine Batır ve Selime Şahin gibi görünse de gerçekte ticareti eşlerinin yürüttüğü, Tüm işlemler ve alışveriş eşler Hüseyin Batır ve İbrahim Şahin tarafından yürütüldüğü, Hal böyle olunca davacı ortağın hem aldıklarını geri vermemesi hem de tasfiye istemesi temel dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu, Davacı tarafın her şeyden önce usuli dürüstlük kuralına uygun hareket etmesi gerektiği, vakıaları mahkemeye doğru biçimde aktarması gerektiği, Bir ortağın çıkma konusunda şifahen anlaşmasına ve bir kısım da ödeme almasına rağmen hiç ödeme almamış gibi fesih davası açmasının, olayları da gizleyerek dava açması temel dürüstlük kuralına aykırı olduğu, diğer ortağında çıkma payı karşılığında taahhüt ettiği parayı ödemesi gerektiği, Verdiği çekin karşılıksız çıkmasının diğer ortağın da sözünde durmadığını gösterdiğini, ortada geçerli bir çıkma işleminin varlığından bahsedilemeyeceği, Henüz pay devrinin de yapılmadığı, Ancak fiili durumun çıkma konusunda anlaşmayı işaret etmesine ve bunun şirketin devamı için doğru çözüm olmasına rağmen fesih davası açmanın yanlış olduğu, Eldeki davanın fesih talepli olduğu, Davacının çıkma konusunda terditli bir talep ileri sürmediği, Mahkemenin de çıkacak ortağın payının yüksekliği ve bir şirketin kendi paylarının yarısını iktisap etmesinin hukuki ve fiili imkansızlığını gözeterek davacının şirketten çıkarılması seçeneğini dikkate almadığı, üstelik davacının bir kısım ödeme aldığı, ödememin gerçek mahiyetinin belirlenmesinin çıkma payı (ayrılma akçesi) konusunda etkili olacağı, bunun da adil bir çıkma payı takdir edilmesini güçleştireceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Şirket müdürü olarak görev yapan İbrahim Şahin in müvekkilinin şirketin kapanacağına inandırabilmek için Leaspan araç kiralama şirketine ait olan bir sahte fatura düzenlediğini mahkeme tarafından bu hususun değerlendirilmediğini ,gerekli araştırmaların yapılmadığını, sunulan deliller değerlendirildiğinde müvekkilininin şirketten ayrılma iradesini göstermediğini, şirketin kapanacağı yönünde İbrahim Şahin tarafından müvekkilinin ve eşinin kandırıldığını, mahkeme tarafından elonik ltd. şirketinin durumu hakkında gerekli inceleme yapılmadığını ve gösterilen delillerin değerlendirilmediğini, Elonik ltd. Şirketinin mevcut işleyişi ve durumu hakkında gerekli incelemeler yapılmadığını ve soyut beyanlar doğrultusunda şirketin işleyişinde problem olmadığı düşüncesi ile karar verildiğini, İbrahim Şahin tarafından şirket adına ticari işler yapıldığını ancak bu işler sonucu edinilen kazançların hiçbir şekilde şirkete ait hesaplara geçirilmediğini, şirkete ait hesap dökümlerinin,ticari defterlerin incelenmediğini, İbrahim Şahin tarafından dava açıldıktan sonra Elonik Anonim Şirketi adlı bir şirket kurulduğunu, Elonik Ltd. Şirketine ait müşteri çevresinden yararlanma ihtiyacının sonucu olduğunu, yerel mahkeme tarafından bu hususun hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ve gerekli incelemeler yapılmadığını, Elonik ltd. Şirketi mahkeme süreci boyunca gözgöre göre iflasa doğru sürüklendiğini, şirket merkezinin neresi olduğunun da belli olmadığını, dosya kapsamında Elonik Ltd. Şirketinin durumu hakkında yapılan tek inceleme ve alınan raporun denetim kayyımına ait olduğunu ancak Bu raporun yetersiz olduğunu, delil listesinde bildirilen tanıkların dinlenilmediğini, mahkemenin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, hukuki dinlenilme hakkına saygı gösterilmediğini, sunulan delillerin değerlendirilmediğini ve toplanmadan karar verildiğini, müvekkilinin iradesinin sakatlanarak şirketten çıkarıldığının tespit edilebilmesi için delillerin toplanılması ve sunulan delillerin irdelenmesi gerektiğini, müvekkilinin şirketin kapandığına inandırılarak, şirketin kapandığı düşüncesi doğrultusunda şirkete koyduğu sermayenin bir kısmını ödeme olarak aldığını, mahkeme tarafından yapılan yargılama süreci boyunca müvekkilinin adeta kandırıldığı için suçlandığını ve özgür iradesi sakatlanarak yapmış olduğu işlemlerden dolayı haksız bulunduğunu, müvekkilinin özgür iradesi ile çıkma fiilini gerçekleştirmediğini, mahkemenin TTK 636/3 de belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması gerekirken bunu yapmadığını, şirketin devamlılığının sağlanıp sağlanmayacağını dikkate alınmasını ve buna göre karar vermesi gerektiğini, Mahkeme kararında fesih talebinin reddedildiğini ve şirketin devamlılığının sağlanmasına yönelik hiçbir çözüm yoluna karar verilmediğini, mahkeme tarafından gerekçeli kararda müvekkilinin ilgili şirketten çıkmasının en uygun çözüm olduğunun belirtildiği, şirketin devamlılığının sağlanması için bunun gerektiği söylenmiş olmasına rağmen bu husus bakımından karar verilmediğini, mevcut durumun çözümsüz bırakıldığını, tarafların hiçbir şekilde şirket konusunda anlaşma sağlayamadığını ve bu durumda şirketin çalışmamasına neden olduğunu, şirketin feshini istemek için gereken haklı sebeplerin mevcut olduğunu, bundan dolayı mahkemenin şirketin devamlılığını sağlayabilmek için ortaklıktan çıkma,çıkarılma veya alternatif çözüm yollarına başvurarak karar vermesi gerektiğini, mahkemenin herhangi bir çözüm yoluna başvurarak karar vermediğini ve şirketin iki ortağı içinde problem teşkil edecek bir karar vererek ilgili şirketi iflasa doğru sürüklediğini, TTK m.636/3 de sayılan hallere karar verilmesi için kişilerin bir talepte bulunmasına gerek olmadığını, fesih davasının reddine karar verilmiş olmasının şirketin zararına olduğunu ve bir çözüm yolu bulunmuş olmamasının ilgili şirketin kilitlenmesine neden olduğunu, belirterek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, şirketin feshi istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 636/3 maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir”, 636/4 maddesi “Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir” hükmünü haizdir. Anılan maddede ortağa haklı sebeplerin varlığı halinde limited şirketin feshi davası açabilme olanağı tanınmıştır. Bu nedenle, fesih isteminde bulunan ortağın öne sürdüğü sebep veya sebeplerin var olup olmadığını yahut haklı olup olmadığı mahkemece değerlendirilecektir. Mahkemece istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebilir.
Dava konusu şirkete Selime Şahin, ve Emine Batır ın % 50 şer sermaye oranına ve münferiden yetkiye sahip olup, Selime Şahin ve Emine Batır ın şirket müdürü olarak 5 yıl için seçildikleri , yine Selime Şahin in Müdürler kurulu başkanı olarak temsile yetkili olduğu, anlaşılmıştır. Sirket ortakları, Bursa 10.Noterliği’nin 11.04.2016 tarih ve 13094 Yev.Nolu vekaletnamesile İbrahim ŞAHİN ve Hüseyin BATIR’ı müştereken yetkili olmak üzere vekil tayin etmişlerdir.
Davacı ortak Emine Batır; dava dilekçesi ile şirketin diğer ortağın kusurlu davranışları sebebiyle idare edilemez hale geldiğini, şirketin devamında davacı için bir yarar kalmadığını , şirketin kapandığına inandırılarak ve Şirketin kapandığı düşüncesi doğrultusunda şirkete koyduğu sermayenin bir kısmını ödeme olarak aldığını belirterek haklı sebeple fesih talebinde bulunmuş, TTK 636/3 maddesi gereğince mahkemenin duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceğini ileri sürmüştür.
Davalı şirket vekili ise ; davacının artaklar arasındaki anlaşma ile ortaklıktan ayrıldığını, şirket hisselerinin devri hususunda anlaşma sağlandığını, hisse devri için 119.000 TL nakit ve 60.000 TL çekin davacıya verilmesinin kararlaştırıldığını 119.000 TL nakit ödeme ve 60.000 TL çekin verildiğini, ayrıca şirketin demirbaşlarından davacının hisssesine düşen kısmın davacının eşinin kurduğu şirkete kullanılmak üzere fatura ile bırakıldığını, ve davacının şirket ile fiili ilişkisinin sonlandırıldığını, davacının davasının haksız olduğunu, şirketin kapanmasının hiç gündeme gelmediğini, şirketin feshini gerektirir haklı sebep bulunmadığnı belirterek davanın reddine , yahut ortaklık haklarının tamamını alarak fiilen şirketten ayrılan davacının mahkeme kararı ile ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davacı yanın talebi üzerine Şirkete tedbiren Denetim Kayyımı atanmış, Kayyım tarafından sunulan 13/11/2019 tarihli raporda şirketin faaliyetini sekte vuracak işlem yapılmadığı tespit edilmiştir.
04/12/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkemece ” Davacı vekilinin dava dilekçesinde çıkma karşılığında aldığını kabul ve ikrar ettiği, 90.000 TL nakit bedel ile 60.000 TL lik çeki, şifahi ayrılma görüşmesi kapsamında fatura ile şirketten devraldıklarını, makina , demirbaş ve ekipmanları şirkete iadeye hazır olup olmadıkları konusunda beyanda bulunmak ve Kesin süre içerisinde nakit, çek ve demirbaşların iade edileceği beyanında bulunulması halinde davacı tarafa bunları derhal şirket aktifine iade etmesi karşılıksız çıkan çek ile 90.000 TL bedeli de mahkemeye depo ve teslim etmesi için kesin süre verilmiş, davacı vekili 18/12/2019 tarihli dilekçesi ile davacının aldığı ödemenin “ayrılma akçesi “niteliğinde bir ödeme olmadığını ve müvekkilinin eşinin şirket kurulurken verdiği borcun iadesi hükmünde olduğunu, demirbaşlarında alacağa mahsuben alındığını 90.000 TL nin iadesinin mümkün olmadığını, çekin de karşılıksız çıktığını ,bildirmiştir. Dava dilekçesi ekinde 30/05/2019 tarihli”Nisan 2016 yılında kurulan Elonik firmasına Hüseyin Batır 203.000 TL, İbrahim Şahin 20.000 TL koymuştur.Hüseyin Batır olarak 90.000 TL nakit , 60.000 TL çek olarak aldım.Fakat 60.000 TL çek karşılıksız çıkmıştır. Bu karşılıksız çeki 2016 senesindeki Elonik firmasına vermiş olduğu paraya istinaden Hüseyin Batır almıştır” şeklinde ” Hüseyin Batır ve İbrahim Şahin imzalı belge sunulmuştur.
Limited Şirket’lerin sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları 6102 sayılı TTK’nun 636. Maddesinde düzenlenmiştir.
Madde 636 – (1) Limited şirket aşağıdaki hallerde sona erer:
a) Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle,
b) Genel kurul kararı ile,
c) İflasın açılması ile,
d) Kanunda öngörülen diğer sona erme hallerinde,
(2) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hale getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.
(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.
(4) Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
(5) Sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.
Limited Şirketlerde feshi ve tasfiyeyi düzenleyen TTK.nun 636/3. maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın mahkemeden şirketin feshini talep edebileceği mahkemece fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin hesaplanarak şirketten çıkarılmasına yada duruma uygun olabilecek bir çözüme hükmedebileceği belirtilmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, şirketin feshini isteyen ortağın fesih koşullarının oluşmasında kusursuz yada daha az kusurlu olması gerekmektedir. Ancak, ortaklar arasında meydana gelen ve güveni sarsan durumlar tamamen davacı ortağın eylemlerinden kaynaklanıyorsa bu durumda haklı sebeple fesih davası açması mümkün bulunmamaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar, yasal düzenleme ve emsal nitelikteki Yargıtay İçtihatları da dikkate alınarak somut olayda; mahkemece, gerekçede; şirketin eşit paylı iki ortaktan oluştuğu, Dava ve cevap dilekçesinde ileri sürülen vakıalar ve fiili durumların ortakların artık fikir ve kader birliği yapma isteklerini kaybettiğini, ortaklar kurulunda müşterek karar alınmasının ve şirketin yönetilmesinin imkansız hale geldiği, hatta davacı ortağın fiilen şirketi terk ederek kendi ekonomik faaliyetlerini yürüttüğünü açıkça ortaya koyduğu, hiç delil toplanmasa bile fesih şartlarının oluştuğunun bariz olduğu,açıklanmış ise de ; yine gerekçede ; Bir ortağın çıkma konusunda şifahen anlaşmasına ve bir kısım da ödeme almasına rağmen hiç ödeme almamış gibi fesih davası açmasının, olayları da gizleyerek dava açması temel dürüstlük kuralına aykırı olduğu, diğer ortağında çıkma payı karşılığında taahhüt ettiği parayı ödemesi gerektiği, Verdiği çekin karşılıksız çıkmasının diğer ortağın da sözünde durmadığını gösterdiğini, ortada geçerli bir çıkma işleminin varlığından bahsedilemeyeceği, Henüz pay devrinin de yapılmadığı, Ancak fiili durumun çıkma konusunda anlaşmayı işaret etmesine ve bunun şirketin devamı için doğru çözüm olmasına rağmen fesih davası açmanın yanlış olduğu, belirtilerek ;ortakların artık bir arada olamayacaklarının tespit edilmesine , ortaklar kurulunda müşterek karar alınmasının ve şirketin yönetilmesinin imkansız hale geldiğinin mahkemece tespit edilmesine rağmen, açıklanan gerekçelerle çelişir şekilde davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bu kapsamda, ilk derece mahkemesince, tarafların , iddia ve savunmalarına ilişkin delilleri toplanarak, tanıkları dinlenerek ve bildirilen dosyalar getirtilip incelenerek, davacının kusur durumu da tartışılarak, haklı fesih iddiasında haklı olup olmadığı tartışılarak ve ispat edilip edilmediği değerlendirilerek bilirkişi raporu alınması, ödendiği belirtilen paranın, ortaklık çıkma payımı yoksa davacının eşinin şirkete verdiği iddia edilen borcun iadesi olup olmadığının incelenmesi, sonucuna göre karar verilmesi ayrıca davacı ortağın payının gerçek değerinin belirlenmesine yönelik olarak şirketin, gerçek mal varlığının rayiç değerinin tespiti, sonrasında şirket mal varlığının rayiç değerleri ile şirkete ait ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonrası, şirketin kaydi ve rayiç bilanço verileri üzerinden şirket öz varlığının belirlenmesi ve belirlenen öz varlığa göre, davacının payına tekabül eden miktarın kar payı ile birlikte belirlenmesi suretiyle karar verilmesi gerekir. Mahkemece, uygun çözüm için talebin gerekmediği de gözönünde bulundurularak , yasa maddesinde belirtildiği üzere; istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verip vermeyeceği hususunda gerekçesini de açıklamak suretiyle karar vermesinin gerekmesi karşısında, mahkemece kanunda belirtilen hususlarda yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK. 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih, 2019/636 Esas, 2020/227 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 31/05/2023