Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1381 E. 2023/843 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1381 – 2023/843
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1381
KARAR NO : 2023/843
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

R TARİHİ : 25/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/06/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/01/2020 tarih, 2019/261 Esas, 2020/75 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; … Plastik Doğrama Sistemleri San. ve Tic. A.Ş’ye … Sanayicileri Bankası A.Ş Bursa Şubesi tarafından genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi hesabı açılarak kredi kullandırıldığını, davalının da kullandırılan kredi de müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, … Sanayicileri Bankası A.Ş tarafından kullandırılan kredi alacağını temlik sözleşmesi ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna, Tasarruf Mevduatı Fonunun da davacı RCT Varlık Yönetim A.Ş’ye devir ve temlik ettiğini, davalıların ödemede temerrüde düşmesi üzerine Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2018/746 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının takibe ve borca iflas ettiğinden bahisle takip yalamayacağı nedenli itiraz ettiğini, davalının annesinden miras yolu ile intikal eden taşınmaz bulunduğunu, başkaca mal iktisabının İİK’nın 251. maddesi gereği araştırılarak davalının yapmış olduğu itirazın 32.612,92 TL kısmı yönünden iptaline, takibin bu miktar kadar takip tarihinden sonra işleyecek faizi ile birlikte devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının açmış olduğu davanın görevsiz mahkemede açıldığını, her ne kadar müteselsil kefilin borçtan sorumluluğu tam olsa da kefilin sorumluluğu asıl borç ilişkisinden değil kefalet sözleşmesinden kaynaklandığını, sadece kefil aleyhine dava açılmasında veya kefilin dava açmasında görevli mahkemeye bağlı olduğunun kabul edilemeyeceğini, bu nedenle görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, iddia edilen kredi sözleşmesinin düzenlenmiş olduğu yılın 1998 yılı olduğunu söz konusu borcun zamanaşımına uğradığını, davanın reddi ile davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, İİK 251. maddesi uyarınca borçlu ödeme emrine iflas ettiği ve yeni mal iktisap etmediği yönünde itiraz ettiğinde ortaya ihtilaf icra mahkemesinde genel hükümler ve basit yargılama usulüne göre karara bağlanır. Ancak davalı borçlu itirazında iflas ettiğini hakkında takip başlatılamayacağını ileri sürmüş yeni mal iktisap etmediği itirazında bulunmamıştır. Davacı taraf davalının miras yoluyla yeni mal edindiğini bu sebeple itirazın yerinde olmadığını iddia etmişse de davalının itirazı borca itiraz niteliğinde yapıldığından icra mahkemesine görevsizlik kararı verilmemiştir.
İzmir 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/935 Esas sayılı dosyasında davalı muris Bedriye Şamlı’dan gelen mirası reddettiği anlaşılmıştır. Davacı taraf davalının başkaca bir mal edindiğini ileri sürmediği gibi karar celsesinde dosyada toplanan delillerden başka toplanması gereken bir delil kalmadığını bildirmiştir. Davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; borçlu müflisin kendisine intikal eden mirası reddetmesinin alacaklılarını zarara uğratmak kastı ile kötüniyetli hareket ettiğini gösterdiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağa yönelik itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; dava dışı … Plastik Doğrama Sistemleri San. ve Tic. A.Ş ile … Sanayicileri Bankası A.Ş arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine davalının müteselsil kefil olduğu, banka alacağının temlik yolu ile davacı tarafından devralındığı, davalı hakkında Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/772 Esas, 1998/960 Karar sayılı ilamı ile iflas kararı verildiği, tasfiyenin Bursa 8. İcra Müdürlüğünün 1998/8484 esas sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü, takibe konu alacak sebebiyle 26/11/2001 tarihli borç ödemeden aciz belgesinin düzenlendiği, temlik alan davacı tarafından Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2018/746 Esas sayılı dosyası üzerinden kredi alacağının tahsiline yönelik yapılan takibe süresi içerisindeki itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İİK’nın 251. maddesinde; “İdare, paraları dağıtırken alacağının tamamını alamamış olan her alacaklıya ödenmemiş miktar için aciz vesikası verir. Vesikada müflisin alacağı kabul veya reddettiği yazılır. Kabul halinde vesika 68 inci maddenin 1 inci fıkrasında yazılı senet mahiyetinde olur.
196 ncı madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, aciz vesikası 143 üncü maddede yazılı olan hukukî sonuçları doğurur. Fakat, müflis yeni mal iktisap etmedikçe hakkında yeniden takip talebinde bulunulamaz. Müflis, bu yeni takip üzerine kendisine gönderilen ödeme emrine yeni mal iktisap etmediği yolunda itiraz ederse, ihtilaf icra mahkemesinde genel hükümler ve basit yargılama usulüne göre karara bağlanır. Müflise yeni mal iktisap etmediği itirazında bulunma imkânını sağlamak niyetiyle üçüncü kişinin hak sahibi kılındığı ama müflisin fiilen tasarruf ettiği mallar, üçüncü kişi bu durumu biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, yeni mal sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu bu düzenleme uyarınca iflas tasfiyesi sonucunda alacağını tamamen alamamış olan alacaklılara borç ödemeden aciz belgesinin düzenleneceği ve müflisin yeni mal iktisabı halinde hakkında aciz vesikasına dayalı takibin yapılabileceği anlaşılmaktadır.
Davacı, müflisin annesinden miras yolu ile intikal eden taşınmaz sebebiyle yeni mal edindiğini ileri sürmüş, ancak davalı tarafından muristen intikal eden mirasın TMK’nın 605. maddesi gereği reddedildiği ve davalı yönünden yeni mal iktisabı koşulu gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu hali ile davalının yeni mal iktisap ettiğinin ispatlanamaması, müflis olan borçlunun iflas öncesine ait borçlarından dolayı takip koşullarının gerçekleşmemesi sebebiyle mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle esastan reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına (harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının talebi halinde davacıya iadesine,
4-Harç ve karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca oy birliği ile kesin olarak karar verildi.