Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1379 E. 2023/769 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1377
KARAR NO : 2023/888
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NULİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/06/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 tarih, 2018/801 Esas, 2019/1177 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında cam alışverişinden kaynaklanan ticari ilişki bulunduğunu, davalı tarafın cam sipariş ettiğini, ancak kendilerine camlarda sorunlar bulunduğunun söylendiğini, davalı tarafın buna rağmen durumu kabul ederek siparişte ısrar ettiğini, bunun üzerine özel fiyatlandırma yapılarak malların teslim edildiğini, ancak davalı tarafın cam bedellerini bugüne kadar ödemediğini, kötüniyetli olarak ayıp iddiası ileri sürdüğünü, alacağın tahsili için Bursa 6.İcra Müdürlüğünün 2017/9482 sayılı dosyasıyla takip yaptıklarını, davalı tarafın takibe haksız bir şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının haksız olduğunu, davalı tarafın dış cephe giydirme, iç mekan dizaynı ve tadilat gibi işler yaptığını, bu kapsamda bir iş merkezinin dış cephesinin giydirme işini aldığını, şişe cam ile yapılan görüşmeler sonucunda davacının ürettiği modeller uygun görülerek sözleşme yapıldığını, sipariş konusu malların parça parça ve farklı bölümlere montaj yapılacak şekilde karma biçimde teslimat yapıldığını, teslime göre mantoj işinin yapıldığını, işler ilerledikçe sonradan üretilen camlarda dalgalı görünümler tespit edildiğini, bu durumun davacıya ihbar edildiğini, davacının ayıplı imalatı kabul ettiğini, ancak eldeki davada kötüniyetli hareket ettiğini, cam üretiminde ayıba neden olan parça ile üretime devam etmekle kusurlu olduğunu, teslim edilen bazı camlarda ayıp bulunmadığını, ayıplı malları kabul ettiklerinin doğru olmadığını ileri sürmektedir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı tarafça camlar davalıya teslim edilmiş. Davalı da dava dışı Kurtaş İnşaat Ltd. Şti.’nin Balattaki iş merkezinin cephe imalat işini üstlendiğinden davacıdan satın aldığı bu camları buradaki iş merkezine ait binaya montajını yapmıştır. Davalı taraf davacıdan teslim alındıkça cam montajının söz konusu binaya monte edildiğini, düzgün camlarla yapılan karşılaştırma sonrasında davacı tarafça üretilen camlarda sıyırma izleri ve dalgalı görünüm bulunduğunu ileri sürerek davacının teslim etmiş olduğu mallarda ayıp bulunduğunu ileri sürmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmenin varlığında ve faturaya konu miktarda camın teslim edildiğinde değildir. Uyuşmazlık bu camlarda ayıp bulunup bulunmadığı davalının ifayı bu şekilde kabul edip etmediği, ifayı bu şekilde kabul ettikten sonra bu hususu öne sürerek takibe konu borçtan sorumluluklarının kaldırılıp kaldırılamayacağı noktasındadır. Dosya arasına davalı tarafça imzalanmış mutabakat metni sunulmuştur. Davalı 29/06/2016 tarihli beyanıyla yedi adet faturadan 52.282,99 TL borçlu olduğunu, iki adet faturadan 6.514,05 TL borçlu olduğunu kabul etmiştir. Davalı tarafça bu mutabakat metni inkar edilmemiştir. Yine taraf defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesinde davacı tarafça düzenlenen 24 adet 146.272,00 TL (KDV hariç) tutarındaki faturanın BS Formuyla maliyeye bildirildiği, davacı defterlerinde kayıtlı olduğu , davalı tarafça davacının düzenlediği 23 adet fatura karşılığı (KDV hariç) 138.477,00 TL tutarında BA Formuyla maliyeye bildirildiği ve bu faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafça düzenlenmiş iade faturaları da her iki taraf defterlerinde kayıtlıdır. Bu kaydedilenler dışında bir iade faturası yahut ayıp dolayısıyla fiyat yansıtma faturası düzenlenmemiş olduğu, söz konusu malların davalı tarafça kabul edilerek kendi defterlerine işlendiği görülmüştür. Ticari ilişkideki süreç içerisinde taraf defterlerinden de anlaşıldığı üzere iadesi gereken mallar olmuş ve bunu davalı taraf iade faturası düzenleyerek davacıya göndermiş davacıda bunu defterlerine işlemiştir. Ancak yargılamaya konu olan ayıp iddiasıyla ilgili mallara ilişkin olarak davalı tarafça bu şekilde bir hukuki süreç izlenmemiş, davacının düzenlediği faturalardaki mallar kabul edilerek defterlere işlenmiştir. Davalı kayıtlarında ilk faturanın 31/07/2016 tarihinde defterlere kaydedilmiş olduğu son faturanın ise 31/12/2016 tarihinde defterlere kaydedilmiş olduğu, faturaya konu mallarında bu tarihte davalı tarafa teslim edilmiş sayılacağı anlaşılmıştır. Davacı tarafça 18/07/2017 tarihli noter ihtarıyla ayılı camlara ilişkin ayıp bildirimi yapılmışsa da bu bildirim de süresi içerisinde yapılmamıştır. TTK 18/3.maddesi uyarınca tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenlik elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemiyle yapılır. TTK’nun 23/1-c maddesi uyarınca malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değil ise alıcı malı teslim aldıktan sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür (bu ihbar TTK 18/3 maddesindeki şekilde yapılmalıdır) diğer durumlarda TBK 223.maddenin 2.fıkrası uygulanır. Son cümlede kastedilen muayene ile ortaya çıkmayan ancak daha sonra ortaya çıkan gizli ayıplar için öngörülmüş bir durumdur. Böyle bir durumda muayeneden sonra ayıbın varlığı ortaya çıkarsa bu durumu hemen karşı tarafa bildirmek gerekir. Bildirilmezse ayıplı olarak mal kabul edilmiş sayılır. Eser sözleşmesinde ise TBK 474.maddesi uyarınca iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Bu gözden geçirmeyi ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılır. (TBK m.477/2) Davalı defterlerinde kaydedilen fatura tarihleri ile davalının davacıya göndermiş olduğu ayıp ihbarına ilişkin noter ihbar tarihi dikkate alındığında ayıp süresinde ihbar edilmemiştir. Yine davalı taraf söz konusu ürünleri teslim alarak kabul etmiş ve bunu defterlerine de işlemiştir. Takipten yaklaşık bir ay önce noter ihtarı ile ayıp ihbarında bulunarak borçtan sorumluluğunu ortadan kaldırmak mümkün değildir. Nitekim davalı defterlerine göre de ayıplı olarak ileri sürdüğü faturalara ilişkin davalı davacıya borçlu konumundadır. Davalı şirket tarafından davacı şirkete düzenlenen 5.664,00 TL taşıma arabası faturası davacı şirket defterleri ile kayıtlı değildir. Bu faturanın davacıya tebliğ edildiği de ispatlanamamıştır. Davalı tarafça düzenlenen 10/09/2016 tarihli iade faturasıyla davacıda alacak 68.389,52 TL görülmektedir. Davalıda alacak ise 59.731,41 TL görülmektedir. Davalı kayıtlı olmayan 8.658,11 TL’lik fatura davalıdaki 59.731,41 TL’ye eklendiğinde defterdeki bakiyeler birbiriyle uyumlu hale gelmektedir. Bundan sonra davacının düzenlemiş olduğu 12 adet fatura davalı defterlerinde kayıtlıdır. Son 584,09 TL’lik fatura ile 31/12/2016 tarihinde davalının borcu 104.100,31 TL olarak kayıtlı iken davacının alacağı kendi defterlerinde 118.422,42 TL olarak kayıtlıdır. Bu faturaların olduğu dönemde davalı defterlerinde 5.664,00 TL’lik satış iade faturası kayıtlıdır, bu fatura davacı defterinde kayıtlı değildir. Taraf defterleri arasındaki 118.422,42 TL ile 104.100,31 TL arasındaki fark 14.322,11 TL olup bu fark davalının düzenlediği 5.664,00 TL’lik iade faturası ile davacı tarafından düzenlenen 8.658,11 TL’lik faturalardan kaynaklanmaktadır. Bu faturalar dikkate alındığında yahut alınmadığında taraf defterleri birbirine 31/12/2016 tarihi itibariyle birbirine eşitlenmektedir. Bu tarihten sonra 2017 yılında davalı tarafından düzenlenen 6.372,00 TL’lik ve 1.416,00 TL’lik iade faturaları davacı defterlerinde de kayıtlıdır. Davacının düzenlemiş olduğu 8.658,11 TL’lik fatura yönünden bunun cam taşıma arabası olduğu ve davalı tarafından iade faturasında belirtildiği dolayısıyla 27/08/2016 tarihli 8.658,11 TL’lik faturanın davalı tarafından tebliğ alındığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple bu fatura davacı alacağında dikkate alınmaktadır. Davalı tarafın düzenlemiş olduğu 5.664,00 TL’lik iade faturası davacı defterlerinde kayıtlı değildir. Bu sebeple davacı defterlerinde kayıtlı olduğu üzere davalıdan 110.634,42 TL alacaklıdır. Taraf defterleri arasındaki fark ve çelişki de bu şekilde giderildiğinde her iki taraf defterlerinde de davacı davalıdan 110.634,42 TL tutarında alacaklı olmaktadır. Bu sebeple takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiş, alacak likit olduğundan ayrıca icra inkar tazminatına da hükmolunmuştur.
Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle; 1-Davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2017/9482 sayılı dosyasında davalının ödeme emrine itirazının kısmen iptaline, Takibin 110.634,42 asıl alacak üzerinden bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek %8,75 oranında ve değişen oranlarda reeskont iskonto faizi uygulanmak suretiyle icra giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte devamına, 2-110.634,42 TL’nin %20’si tutarındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 3-Fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Şişecam’ın üretici firma olarak önerisi ile davacı firma davalı arasında cam imalatı konusunda 30.04.2016 tarihinde bir eser sözleşmesi yapıldığı, Bu sözleşme kapsamında davalı şirketin, teslim alacağı özel üretilmiş camlar ile yüklenici sıfatı ile Giydirme Cephe İmalat işindeki borçlarını ifa edeceğini, Ayıp ihbarının süresinde yapıldığını, Dava konusu olayda davacının ağır kusurlu olduğunun sabit olduğundan, bir an için ayıbın süresinde ihbar edilmediği kabul edilse bile Yargıtay kararında açık olarak belirtildiği üzere bu hususun, kanundan doğan hakların kullanılmasını engellemeyeceğini, Müvekkili firmanın, camlar geldikçe montaj işlemlerini yaptığını, montaj aşaması ilerledikçe montajdan sonra ve düzgün camlarında mevcudiyetinden sonra karşılaştırma yapıldığında davacı tarafından üretilen camlarda “sıyırma izleri” olarak tabir edilen dalgalı görünümler tespit edildiğini, Davalı müvekkilinin işvereni pozisyonundaki Kurtaş İnşaat firması da kesik kesik görüntüye sebebiyet veren bu durumdan rahatsızlıklarını müvekkiline bildirdiğini, Davalı müvekkil şirket sıyırma izlerine ilişkin gizli ayıplı imalatları davacı firma ve davacı firmanın yetkili satış bayisi olan Şişecam firmasına gerek birçok görüşme gerekse e-maille bildirdiğini,Davacı e-mailleri ile kabul ettiği gibi sıyırma taşının arızalı olmasına, parçanın geç gelmesine rağmen arızalı parça ile üretime devam ettiğini , ürettiği ayıplı camları kötüniyetli olarak teslim ettiğini, müvekkilinin ayıpları fark edince “arızalı” parçanın varlığını ve arızalı parça ile üretim yapıp teslimat yaptıklarını ifade ettiklerini, Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluk borcu bulunduğunu, Davalı müvekkilinin ayıplı ifa dolayısıyla TBK’dan doğan seçimlik haklarını kullanabilmesi için yerine getirmesi gereken muayene ve ihbar külfetini yerine getirdiğinin 31.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda sabit olduğunu, davalı şirketin söz konusu gizli ayıplı imalatlar için 8 eylül 2016’da davacı şirket ve Şişecam firmalarına, 21 ve 24 eylül 2016′ da ise Şişecam’a ayıp bildiriminde bulunduğunu, Sipariş edilen camlardaki ayıplar olağan bir gözden geçirme sonucu anlaşılamayacak türden gizli ayıp niteliğinde olduğu için müvekkil şirketin söz konusu sıyırma hatalarını ancak camların monte edilmesinden sonra hatasız olan siparişlerle karşılaştırma yaptığında anlayabildiğini, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz derhal davacıya ve Şişecam firmasına bildirdiğini, davalı müvekkilin ayıplı eser tesliminden dolayı TBK m. 475/I ve II hükümlerince, sözleşmeden dönme, bedelin indirilmesi veya eserin onarılmasını isteme haklarının yanında ayrıca, yüklenicinin kusuru varsa ayıplı eserin sebep olduğu zararın tazminini talep etme hakkı da bulunduğunu, Davacının sıyırma makinasının arızalı olduğunu bilerek arızalı parça ile üretime devam ettiğini , camların ayıplı hale gelmesine neden olduğunu, ayıplı camların teslimini yaptığını, montajının yapılmasını sağladığını, ayıbın varlığının ispatı halinde, yüklenicinin iş bedelinin ne kadarına hak kazandığını ispatlaması gerektiğini, cari hesap mutabakatı sırasında müvekkili firmanın, sözleşme bedelinden ayıp oranında indirim yapılmasını birçok kez davacı firmaya bildirmiş ise de bugüne kadar davacı firma tarafından mutabakat için girişimde bulunulmadığını, Davacı tarafın ayıplı imalatlara ilişkin farklı fiyatlandırma yapıldığı iddiası da gerçek dışı olduğunu, davalı müvekkili firmaya böyle bir bildirim yapılmadığını, gönderilen ihtarname ile ayıplı imalatlar nedeniyle sözleşme bedelinden tenzilat yapılması hususu, cari hesap mutabakatı sırasında müvekkil firma yetkililerince dile getirildiğini, Davalı müvekkili şirketin ayıplı ifalardan doğan seçimlik haklarından sözleşme bedelinden indirim isteme hakkını kullandığını davacı şirkete ihtarname ile bildirdiğini, Davacının ayıplı ve gecikmeli işleri keşif ve bilirkişi incelemesi ve keşif mahallinde dinlenecek tanık anlatımları ile davalı şirketin ayıplı imalatlar ile ayıplardan kaynaklanan zararların tespiti , ayıplı imalatlar ve geç teslim nedeni ile oluşan zararlar nedeni ile davalının uğradığı zararların miktar olarak tespiti, sözleşme bedelinden tenzil edilecek miktarların tespiti, davacının alacaklı olup olmadığının tespiti için bilirkişi raporu alınması alınması gerektiğini ancak Mahkemece bu delillerin toplamadığını, Dava konusu alacağın likit olmayıp davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesini, davacı alyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava,cam imalatı yapan davacı ile davalı arasında cam satışı nedenine dayalı cari hesap ilişkisinden kaynaklı alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Somut olayda; davacı tarafından Bursa 6.İcra Müdürlüğünün 2017/9482 Esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine 24/08/2017 tarihli cari hesap alacağının tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, davalının takibe yönelik süresi içerisindeki teslim edilen ayıplı olduğu ve bu nedenle borçlu olunmadığı nedenli itirazı üzerine takibin durdurulduğu, yasal (1) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılan dava ile davalının itirazının iptalinin talep edildiği, mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı ,davacının davalıdan 110.634,42 TL alacaklı olduğu gerekçesi ile davanın asıl alacak üzerinden kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında alacağa dayanak faturalara konu edilen ürünler nedeniyle alım satım ilişkisinin kurulduğu ve fatura konusu malların teslim edildiği çekişmesizdir. Davacı tarafça sunulan teklif ve yapılan anlaşma sonucunda camların davacı tarafça düzenlenen faturalara istinaden davalıya teslim edildiği, davalı tarafça dava dışı Kurtaş İnşaat Ltd. Şti.’nin Balattaki iş merkezinin cephe imalat işini üstlendiğinden davacıdan satın aldığı bu camları buradaki iş merkezine ait binaya montajını yaptığı her iki tarafın kabulündedir. Davalı taraf davacıdan teslim alındıkça camın söz konusu binaya monte edildiğini, düzgün camlarla yapılan karşılaştırma sonrasında davacı tarafça üretilen camlarda sıyırma izleri ve dalgalı görünüm bulunduğunu ileri sürerek davacının teslim etmiş olduğu mallarda ayıp bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle fatura bedelinin tamamının değil ayıplı imalatlar nedeniyle sözleşme bedelinden tenzilat yapılması savunmuştur.
Uyuşmazlık, davalının ayıp ve ödemezlik defi olgularına dayalı savunma ve delilleri uyarınca davacının takip tarihi itibariyle davalıdan cari hesaptan kaynaklı bakiye alacağının bulunup bulunmadığı üzerine olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda taraflar tacir olup uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nu 23. maddesinde tacirler arasında yapılan ticari satışlarda esas itibariyle Türk Borçlar Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra bu tür satışlar hakkında özel bazı hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde inceleyip veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olacağı, diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 223/2 maddesinde ise alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağı, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Buna göre; Ayıp ihbarının yapıldığını ispat yükü de alıcıdadır.
Eldeki davada; davacı tarafça imal edilip, davalı şirkete kısım kısım teslim edilen camlarda , davalı taraf monte işlemi yapıldıktan sonra bir kısım camlarda sıyırma izleri ve dalgalı görünüm bulunduğunu farkettiğini ileri sürmüş , bu hususta 8 eylül 2016’da davacı şirket ve Şişecam firmalarına, 21 Eylül 2016 ve ve 24 eylül 2016′ da ise Şişecam’a E-Posta yoluyla ayıp bildiriminde bulunduğu ve 18/07/2017 tarihli noter ihtarıyla ayıplı camlara ilişkin ayıp bildiriminin yapıldığı görülmüştür.
Her ne kadar mahkemece tacirler arasında ayıp ihbarının TTK’nın 18/3 maddesine göre yapılacağı, davalının süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabülüne karar verilmiş ise de ; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4077 E- 2021/3351 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere ; TTK m.18/3’deki tacirler arasındaki bildirim usulleri geçerlilik şartı değil ispat şartıdır. Kaldı ki ayıp ihbarı TTK 18. maddesinde sayılan işlemlerden değildir. Davalı tarafça 8 eylül 2016’da davacı şirket ve Şişecam firmalarına, 21 Eylül 2016 ve ve 24 eylül 2016′ da ise Şişecam’a E-Posta (Mail yoluyla ) ayıp bildiriminde bulunduğu ,nitekim davacı firma yetkilisi Özlem Önem in 26.09.2016 tarihinde gönderdiği “Cnc kesim masamızdaki sıyırma taşını bileyen parça arıza vermişti, 30.06.2016 tarihinde ekteki resimlerde siparişimiz SDC Bottero Türkiye satıcısından sipariş edildi. Bu parça stoklarında olmadığından dolayı İtalya’dan gelmesini bekledik, imalat ve kesimi durduramadığımız için biz sıyırmayı az da olsa yaparak imalata devam etmek zorunda kaldık. Parça 17.08.2016 tarihinde elimize ulaşmıştır. Bu konu hakkında Şişecamın da (ekteki raporda olduğu gibi) bilgisi vardır. ” şeklindeki mail ile sıyırma taşının arızalı olduğunu ve sipariş verildiğini, bu arada imalata devam ettiklerini kabul etmiştir. Buna göre davada ayıp ihbarının usulüne uygun şekilde yerine getirildiği ve ayıp ihbarının yapıldığı ve davacı tarafa ulaştığının kabulü gerekir.
Bu halde mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı gerekçesi ile davalı tarafın ileri sürdüğü bedelden indirim talebinin gerekirse mahallinde konusunda uzman bilirkişiler vasıtasıyla keşif yapılarak camların bir kısmının ayıplı olduğunun iddia edilmesi nedeniyle ,ayıplı imalatların tespiti ile tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek bedelden indirim yapılıp yapılmayacağı, hususunda değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması isabetli olmamıştır,
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 tarih, 2018/801 Esas, 2019/1177 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 31/05/2023


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır