Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1237 E. 2023/911 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1237
KARAR NO : 2023/911

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2020
NUMARASI : 2018/1695 Esas, 2020/336 Karar

DAVACI : … -…
VEKİLİ : Av. … Atatürk Cad. İpekçi Han K:1 No:3 Osmangazi/ BURSA
DAVALI : … -… …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 01/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2023

Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/06/2020 tarih, 2018/1695 Esas, 2020/336 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı tarafça bonoya dayalı olarak icra takibine girişildiğini, müvekkilinin davalının yetkilisi olduğu … Dış Tic.Ltd Şti’nde 13.02.2012-10.08.2017 tarihleri arasında pazarlama bölümünde çalıştığını, çalıştığı dönemde konut almak istediğini, davalının kefilli ile konut kredisi kullandığını, icra takibine konu bononun da kredi sözleşmesinin teminatı olduğunu, müvekkilinin kredi borcunu tamamen kapattığını, bu nedenle teminat bonosunun bedelsiz kaldığını ileri sürerek icra takibine konu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkiline ait işyerimde davacının 01/03/2012-31/12/2014 ve 10/12/2015-11/08/2017 tarihleri arasında kesintili olarak çalıştığını, davacının çalışırken kullandığı konut kredisine müvekkilinin kefil oduğunu, davacının 2014 yılı Eylül ayında işi bırakıp ülkesine dönmesi üzerine kefil olan müvekkilinin davacının 35.000 TL kredi taksidi ödediğini, ayrıca davacının müvekkilinden muhtelif tarihlerde almış olduğu paralardan dolayı 24.061 Usd borcunun olduğunu, takip miktarı olan bedel kadar davacının müvekkiline borçlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava konusu bononun teminat bonosu olduğunun yazılı delille ispatı gerektiği, ceza yargılamasında Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/1082 E. Sayılı dosyasına ait davalının şikayet dilekçesinde; ”kendilerinden kefil olabilmem için teminat olarak senet istedim… Bankaya da kefil olduğum ev için evini alıp tarafıma da kendi el yazısı ile doldurarak 120.000-TL senet vermiştir.” belirterek imza altına aldığı, dolayısıyla dava konusu bononun teminat bonosu olarak verildiğini kabul ve beyan ettiği, bononun düzenlenme tarihi dikkate alındığında davacının sigorta kayıtlarından da anlaşılacağı üzere davalının yanında fiilen 2 yıla yakın çalıştığı, söz konusu senet borcunu düzenli olarak yatırılan maaşından kesinti olarak alabilecekken aksine icra takibi başlatması dürüstlük ilkesine açıkça aykırı olacağı, tüm bu nedenlerle söz konusu bononun kredi sözleşmesine teminat niteliğinde imzalatıp sonrasında iade etmeyip davacının aleyhine doldurarak icra takibine konu ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne davacının bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, davalının icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu sabit olduğundan alacağın % 20’si tutarında kötü niyet tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki savunmaları aynen tekrar ettiklerini, dava konusu bononun teminat bonosu olduğunun yazılı delille ispatlanması gerektiğini, davacı taraf bizzat kendi elyazısı ile yazdığı ve imzaladığı adi yazılı belge ile müvekkilimize 24.061.USD (Amerikan Doları) borcu olduğunu açıkça kabul ve beyan ettiğini, ayrıca banka yazısında kredi borcunun 35.000.TL.sının bizzat müvekkilimiz tarafından bankaya ödendiği de açıkça ortaya çıktığını, tanık beyanları esas alınarak karar verildiğini, bononun iş akdi ile ya da işci-işveren ilişkisinden dolayı verilmediğini, kötü niyet tazminatına hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
HMK 355 maddesi gereğince, istinaf edenin istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili nedenlerle sınırlı olmak üzere istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı, davalının yetkilisi olduğu şirketin pazarlama bölümünde çalıştığını, bu dönemde bankadan kullanmış olduğu konut kredisine davalının kefil olduğunu, karşılığında kredi borcunun teminatı olarak dava konusu bononun düzenlendiğini, kredi borcunu tamamen kapatmasına karşın bedelsiz kalan bononun icra takibine konu yapıldığını belirterek dava konusu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitini istemiş, davalı ise dava konusu bononun davacının borcuna karşılık verildiğini, teminat iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, davacının kullanmış olduğu ve kefaletinin bulunduğu konut kredisi borcunun bir kısmının bizzat tarafınca ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dava konusu 15.03.2014 düzenleme tarihli ve görüldüğünde vadeli 120.000 TL bedelli nakden ihdas nedenli bononun keşidecisi davacı, lehtarı ise davalı olduğu, bononun 23.08.2017 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus icra takibine konu edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; ispat yükü üzerinde olan davacının dava konusu bononun teminat bonosu olup bedelsiz kaldığını yazılı delillerle kanıtlamakla yükümlü olup; Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/1082 E. Sayılı dosyasında davalıya ait şikayet dilekçesinde; ”…kendilerinden kefil olabilmem için teminat olarak senet istedim… Bankaya da kefil olduğum ev için evini alıp tarafıma da kendi el yazısı ile doldurarak 120.000TL senet vermiştir…” denilmek suretiyle dava konusu bononun teminat bonosu olarak verildiğinin kabul ve beyan edilmiştir. O halde, dava konusu teminat bonosunun davalının kefili olduğu konut kredi borcunun teminat olarak verildiği sabit olmasına göre, kredi borcunun davacı tarafından kapatılıp kapatılmadığı dolayısıyla bononun bedelsiz kalıp kalmadığının tespiti gerekir.
Davalı taraf, davacının 31.12.2014 tarihinde işten ayrıldıktan sonraki döneme ait kredi borcunun toplam 35.000 TL kredi taksitlerini bizzat ödediğini ileri sürmüş, davalı ise o dönemde yurt dışında davalının yetkilisi olduğu şirket adına çalışmaya devam ettiğini, davalının ödemelerinin de çalışması karşılığı maaşı olduğunu savunmuştur.
Davacı tarafından irkette ihracat pazarlama uzmanı olarak 31.12.2014 – 09.12.2015 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesi istemli olarak açılan hizmet tespit davasının kabulüne karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesinin 27/01/2022 tarihli ve 2021 / 113 Esas-2022 / 149 Karar sayılı kararında; “uyuşmazlık konusu dönemde davacının çalışmaya devam ettiği iddiasını doğrulamaları, her ne kadar 31.12.2014 tarihli ve davacının imzasını içerin ibraname ile yine aynı tarihli işten ayrılış bildirgesi bulunmakta ise de, uyuşmazlık konusu dönemde davalı işverenin yetkilisi tarafından davacının banka hesabına ücretlerinin yatırılmasına devam edilmesi dolayısıyla anılan imzalı belgelerin aksine davacının uyuşmazlık konusu dönemde de davalı işyerinde çalıştığı hususunun eşdeğer nitelikteki belgelerle kanıtlanmış bulunması; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve İlk Derece Mahkemesi gerekçesi hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının, hüküm altına alınan tarihler arasında da, davalı işveren nezdinde hizmet akdi ilişkisine dayalı olarak ve sigortalı sayılmasını gerektirir nitelikte çalıştığının kanıtlandığı..” denilerek istinaf başvurusunun reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
O halde, davalının o dönemde davacının hesabına yapmış olduğu ödemelerin davacının çalışması karşılığı maaş ödemelerine yönelik olduğundan ve kredi borcunun tamamen davacı tarafından kapatılmış olduğundan davalının bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde değildir.
Öte yandan dava konusu bononun davacının konut kredi borcunun teminatını teşkil ettiğinden davacının davalıdan almış olduğunu iddia ettiği, 24.061 Usd borcunun teminatını kapsamında olmadığından bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası ise; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir.
Yukarıda anılan hüküm ve yapılan açıklamalar ışığında; dava konusu bononun teminat bonosu olduğunun ve karşılıksız kaldığını bilen ve bilmesi gereken davalı alacaklının icra takibinde haksız olduğu gibi takibinde kötü niyetli olduğunun kabulü ile davacı yararına %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.197,20 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 2.050,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 6.147,20 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin davacının gider avansından karşılandığından 5,5 TL tebligat masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Kararın tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 01/06/2023


Başkan

e-imzalı

Üye*

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı