Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/120 E. 2022/1280 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/120 – 2022/1280
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/120
KARAR NO : 2022/1280

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 12/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2022
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin eşinin davalı bankadan talep ettiği 70.000 TL’lik işletme kredisi için eşi ile beraber yetkilisi olduğu Tda İhtiyaç Ltd. Şti’nin kefil olacağı kredi başvuru formu doldurduğunu, ancak kredi başvuru formuna yerleştirilen normal bir gözle fark edilmeyen açıkça belirgin bir şekilde bono olmayan, sonradan bono haline getirilmiş bir evraka da imza attırıldığını, daha sonradan doldurulan bononun müvekkili aleyhine icra takibine konu yapıldığını, bono üzerindeki hiçbir yazının müvekkilinin eli mahsulü olmadığını, bonoya karşılık hiçbir kredi ödemesi, bu ödemeye ilişkin kredi yapılandırılması, kredi ödemesinin yapıldığına dair banka ödeme dekontu ve kredi geri ödeme cetveli düzenlenmediğini, müşterek ve müteselsilen kefaletin el yazısı ile açıkça yazdırılmadığı ve imzalattırılmadığının anlaşıldığını, bononun müvekkilinin yetkilisi olduğu Gıda İhtiyaç Ltd. Şti’nin kefil olacağı bir kredi başvuru için düzenlendiğini, müvekkilinin şahsi kefaleti için düzenlenmediğinin açık olduğunu, müvekkilinin kefil edilmek istense idi mevzuat gereği evli olan müvekkilinin müşterek ve müteselsil kefil olduğuna dair ibarenin açıkça el yazısı ile yazdırılması ve açığa da imza attırılması gerektiğini, müvekkilinin kullanmadığı bankaca yapılandırılmayan bir kredi talebi için kredi başvuru formunda müvekkilinin oluru ve bilgisi dahilinde olmayan, kullandırılmayan bir tutar için takip yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek borçlu olunmadığının tespitine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı temlik alan varlık yönetimi vekili, bonodaki imzanın davacıya ait olduğunu, iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, icra takip dosyasına konu keşidecinin dava dışı …, avalin davacı Aylin Yörük olduğu 70.000 TL bedelli bono sebebiyle temlik eden lehtar -hamil Türk Ekonomi Bankasının alacaklı olduğunun ileri sürüldüğü, davacı tarafından bononun içeriğinin el ürünü olmadığı savunması yönünden imzanın inkar edilmediğinden ve açığa imza suretiyle bono düzenlenebildiğinden davacı tarafından açığa imza suretiyle düzenlenen belge anlaşmaya aykırı doldurulduğunun ispat edilemediği, öte yandan temlik eden lehtar -hamil Türk Ekonomi Bankasının bonoda kredi sözleşmesinde kefil olması sebebiyle alacaklı olduğu ve bononun kredi sözleşmesinin ifası amacıyla teminat olarak düzenlendiği iddiası yönünden, kredi sözleşmesi sebebiyle 48.536,77 TL borçlu olduğu, dolayısıyla icra takibine konu bono sebebiyle davacının davalıya 10.842,00 TL asıl alacak, 161,64 TL işlemiş faiz, 32,53 Tl komisyon olmak üzere 11.036,17 Tl toplamda borçlu olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, icra takibine konu bono sebebiyle 10.842,00 TL asıl alacak, 161,64 TL işlemiş faiz, 32,53 Tl komisyon olmak üzere 11.036,17 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, her iki tarafın kötü niyet tazminat taleplerinin koşulları oluşmadığından ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu bononun kredi sözleşmesi imzalanırken başvuru formuna yerleştirilen, açık bir şekilde bono olduğu belirtilmeyen, sonradan bono haline getirilmiş evrağa imza attırılmak suretiyle alındığını, bononun kredinin teminatı olarak alındığını, kullanılmış kredi olmadığından bononun işlevsiz kaldığını, ispat yükünün davalıda olduğunu, kabul edilen kısım yönünden kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, icra takibine konu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı, eşi olan dava dışı … ile davalı banka arasındaki kredi sözleşmesine kefil olduğunu, sözleşmenin tanzimi sırasında açık bir şekilde bono olduğu belirtilmeyen, sonradan bono haline getirilmiş evrağa imza attırıldığını, bono üzerindeki imzanın yetkilisi olduğu T.C.A Gıda İhtiyaç Ltd Şti adına atıldığını, şahsi kefaleti için düzenlenmediğini, bono karşılığında herhangi bir kredi ödemesi yapılmadığını, bononun teminat işlevinin kalmadığını iddia ederek bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
HMK 355 maddesi gereğince, istinaf edenin istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili nedenlerle sınırlı olmak üzere istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı banka ile dava dışı … arasında 30.03.2009 tarihli 250.000 TL limitli kredi sözleşmesini aynı limit dahilinde davacı Aylin Yörük ve dava dışı T.C.A Gıda İhtiyaç Ltd Şti’nin kefil olarak imzaladıkları anlaşılmaktadır.
Dava konusu 30.03.2009 tanzim 07.08.2009 vadeli 70.000 TL bedelli keşidecisi …, aval verenleri davacı Aylin Yörük ve dava dışı T.C.A Gıda İhtiyaç Ltd Şti olan bononun lehtarının davalı banka olduğu görülmüştür.
Somut olayda davacı tarafça bononun iradesi dışında ve anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiği ileri sürülmüşse de, bu iddiaların yazılı delillerle dosya kapsamı itibariyle kanıtlanamadığı, açığa bono düzenlenmesi mümkün olduğundan bononun sonradan anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiği de yazılı delillerle ispat edilemediği, bono üzerinde aval verenler kısmında davacının yetkilisi olduğu şirket kaşesi üzerinde imzasının yanında açığa atılmış bir imzasının da bulunduğu, dolayısıyla avalist olarak davacının şahsen sorumlu olduğu kabulü gerektiğinden davacının bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Dava konusu bononun kredi ilişkisinin teminatı olduğu ve bedelsizliği yönünden ise;
Kambiyo senedi niteliğinde olan bono, düzenlenmesine esas teşkil eden temel ilişkiden bağımsız, karşı edimin ödenmesi şartına bağlanamayan, kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi taahüdünü içeren mücerret (soyut) bir borç ilişkisini ifade etmektedir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür.
Aval verenin borcu bağımsız bir borçtur, bir diğer ifade ile feri nitelikte değildir. Aval ile teminat altına alınan borç geçersiz olsa bile, aval verenin sorumluluğu devam eder. Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Yani lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile, aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Lehine aval verilenin mevcut olmaması, ehliyetsiz olması ya da imzasının sahte olması hâlinde de aval verenin sorumluluğu devam eder. Aval veren, sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebilir (TTK m.702/2). Dolayısıyla aval veren kişinin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerli olup, aval veren tarafından şekle ait noksanlıklar dışında itirazda bulunulması mümkün değildir.
Bu durumda, dava konusu bononun avalisti olan davacının bononun keşidecisi ve lehtarı arasındaki temel borç ilişkisinden kaynaklı kişisel defilere yönelik olarak, kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu ileri süremeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değil ise de, kararın davacı tarafça istinaf edilmiş olduğundan istinaf edenin sıfatından dolayı aleyhe karar verilemeyeceğinden davacının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcından, peşin olarak yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan istinaf posta giderinin üzerinde bırakılmasına, artan giderin işi bitmekle ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 12/10/2022