Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1168 E. 2023/803 K. 22.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1168
KARAR NO : 2023/803

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/566 Esas, 2020/98 Karar
KARAR TARİHİ : 20/02/2020

DAVACI
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/05/2023

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine 2011 yılında Bursa 18. İcra Müdürlüğünün 2019/7088 Esas sayılı dosyası ile (2011/2209 eski esas) 23/01/2009 tanzim tarihli, 28.000 TL bedelli bono esas alınarak icra takibi başlatıldığını ancak takibe konu bono üzerindeki yazı ve imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin bononun düzenlendiği tarihte 13 yaşını dahi doldurmadığını, müvekkilinin yakın tarihe kadar söz konusu icra takibinden haberi olmadığını ileri sürerek 30.015,60 TL için tüm faiz ve ferileriyle birlikte müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile davalı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalının usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediği, ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin davacının müvekkili şirkete borçlu olmadığını, fakat avukatın sehven yaptığı bir işlem ile kendisine takip başlattığını, hatanın arabuluculuk aşamasında fark edildiğini, kötü niyetle yapılmış bir işlem olmadığını, bu nedenlede kötü niyet tazminatına hükmedilmememsini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde,vaki kabul beyanı nedeni ile ve davacı vekilinin kabule ilişkin beyanları nazara alınarak davanın kabulüne, davalı alacaklının kötü niyetli olduğuna dair yeterli kanaat elde edilemediğinden davalı aleyhine haksız takip tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilerek davanın kabulü ile Bursa 18. İcra Dairesinin 2019/7088 Esas sayılı dosyasıyla takibe konulan 23/01/2009 tanzim tarihli, 23/03/2009 vade tarihli, 28.000,00 TL bedelli bono yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davacı borçlu … yönünden takibin iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili, müvekkilinin isminin söz konusu senedin ön yüzünde yer almakta olup senedin davalı-şirket lehine tanzim edildiğini, dolayısıyla davalı-şirketin senedin ön yüzünde ismi bulunan kişileri bizzat tanıyor olması, imzaların huzurunda alması veya en azından ismi geçen kişileri araştırması gerektiği halde davalının bunların hiçbirini yapmadığını, kötü niyetli şekilde henüz çocuk yaştaki müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını dolayısıyla müvekkili ve ailesini fazlasıyla mağdur edildiğini, davalı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ve ayrıca işbu davadaki anlaşmazlığın ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilmediğini, davalı şirketin işbu davayı kısmen kabul ettiğini, tam kabulü mevcut olmadığını, dolayısıyla Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6 ve 13.maddelerine göre 1/2 oranında vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, borçlunun yaşı daha önceden belirlenememiş olduğunu, kötü niyetli olduğunun iddia edilebilmesi için davacı tarafın zararına veya aleyhine bir durumun gerçekleşmesi gerektiğini, oysa ki davacının aleyhine girişilen icra takibinde hiçbir zararı meydana gelmediğini, yapılan hatanın arabululuculuk sürecinde fark edilmiş olup dava açılınca da en kısa sürede dosyadan feragat edildiğini, dosya kapsamı uyarınca davacının kötü niyeti ispat edemediğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi davayı kısmen kabul ya da kısmen ret gibi bir durum söz konusu olmadığını, dava kabul edilmiş olup kötü niyet tazminatının hükmedilmemesi gerektiğinin dile getirildiğini, kötü niyet tazminatının dava kapsamında üzerinde anlaşmazlık bulunan uyuşmazlıklardan olmayıp koşullarının bulunması halinde bu kötü niyeti cezalandırma vasfı taşıyan anlaşmazlık dışı bir olgu olduğunu belirterek istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit talebine ilişkindir.
Mahkemece, davalı vekilinin davayı kabul beyanı gözetilerek davanın kabulü ile kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş olup karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili, vekalet ücreti ve kötü niyet tazminatı yönünden kararı istinaf etmiştir.
İİK’nın 72/5. maddesi uyarınca; dava, borçlu lehine hükme bağlanırsa borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması durumunda talebi üzerine borçlunun dava sebebiyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olamaz.
Davalı yanın davacının imza inkarına dayalı davasını kabul etmesi ile dava konusu takibin davalı tarafından davacıya haksız olarak başlatıldığı anlaşılmıştır. Burada tartışılması gereken husus davacıyı işbu menfi tespit davasını açmaya zorlayan takibin davalı tarafından kötü niyetli olarak başlatılıp başlatılmadığı hususudur.
Davalı tarafça icra takibine konu edilen bonoda kefil sıfatıyla yer alan imzanın davacıya ait olmadığı sabittir. Davalı taraf bonoda lehtar konumunda olup bono, temel ilişkiye istinaden davalı lehine düzenlendiğinden davalının bonoda yer alan avalist imzasının davacıya ait olup olmadığını bilebilecek durumdadır. Öte yandan davalı vekili takibin sehven başlatılmış olduğunu ve durumun arabuluculuk aşamasında anlaşıldığını beyan etmiştir. Arabuluculuk son tutanağının 15/11/2019 tarihinde imzalandığı, davanın 19/11/2019 tarihinde açıldığı, davalı vekiline icra dosyasına ibraz edilen 18/02/2020 tarihli dilekçe ile davacı açısından yaşanan isim benzerliği dolayısıyla sehven takibe geçilmiş olduğu, yaşanan karışıklık sebebiyle borçluya çıkarılan tebligat neticesinde takibin kesinleştiği ve isim benzerliğinin sebep olduğu karışıklık nedeniyle takibin kesinleşmesinden ötürü, borçlu … yönünden takipten feragat edildiğinin beyan edildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, bonodaki avalist imzasının davacıya ait olmadığı halde söz konusu bonoyu temel ilişkiye istinaden alan davalının, davacı aleyhine icra takibine geçmesinin kötü niyetli olduğu, takibin haksız bulunduğu gözetilerek davacı lehine İİK’nın 72/5. maddesi uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Mahkemece, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6 ve 13. maddelerine göre belirlenen 2.251,17 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup davalı vekilinin davayı ön inceleme duruşmasında ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davayı kabul ettiği anlaşılmakla, tarife hükümlerine göre belirlenen ücretin yarısına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilince kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin talep edilmesi, davanın kısmen kabulü anlamına gelmemekte olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilince dava açılmadan önce Bursa Arabuluculuk Bürosunun 2019/119186 sayılı başvurusu ile arabulucuya başvurulduğu anlaşılmıştır. Menfi tespit davası, dava tarihi itibariyle zorunlu arabuluculuğa tabi değildir. Bu durumda davacının, dava konusu uyuşmazlık dava şartı olan arabuluculuk kapsamında kalmadığı halde arabulucuk bürosuna başvuru yaptığı ve arabuluculuk dosyasında arabuluculuk ücreti olarak 1.320,00 TL’nin suç üstü ödeneğinden karşılanarak arabulucuya ödenmiş olduğu da anlaşılmaktadır. Bakanlık bütçesinden ödenen arabuluculuk ücreti yargılama giderlerinden sayılır. Bu nedenle Devlet tarafından ödenen arabuluculuk ücretine, zorunlu olmadığı ve gerekmediği halde arabulucuya başvurmak suretiyle davacı tarafın sebep olduğu gözetilerek, bu ücretin re’sen davacıdan alınmasına karar verilmesi gerekirken bu konuda karar verilmemesi hatalı görülmüştür. Nitekim Yargıtay 3. HD’nin 28/02/2022 tarihli ve 2022/501 E., 2022/1576 K. sayılı kararında, arabuluculuğun zorunlu olmadığı durumlarda, davacı tarafça zorunlu olmamasına rağmen arabuluculuk başvurusunda bulunulması halinde Adalet Bakanlığınca suç üstünden yapılan ödemenin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı içtihat edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeninden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Her ne kadar mahkemece bono bedelinin 28.000 TL olduğu belirtilmiş ise de takip ve dava konusu bono bedeli 22.160,25 TL olduğundan yeninden hüküm kurulurken bu husus düzeltilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-) Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararının KALDIRILMASINA, 6100 sayılı HMK m. 353/1-b-2 hükmü gereğince YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA, Buna göre;
1-) Davanın kabulü ile Bursa 18. İcra Dairesinin 2019/7088 Esas sayılı dosyasıyla takibe konulan 23/01/2009 tanzim tarihli, 23/03/2009 vade tarihli, 22.160,25 TL bedelli bono yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, davacı borçlu … yönünden TAKİBİN İPTALİNE,
2-) Takip konusu alacak miktarı olan 30.570,44 TL’nin %20’si oranında (6.114,08 TL) kötü niyet tazminatının davalından alınarak davacıya verilmesine,
3-) Bursa Arabuluculuk 2019/119186 arabuluculuk numaralı, 2019/3615 başvuru numaralı dosyasında arabuluculuk masrafı olarak yapılan 1.320,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, bu hususta 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca gerekli işlemlerin ilk derece mahkemesince icrasına,
4-) Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 2.050,37 TL harçtan, peşin olarak alınan 512,60 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.537,77 TL harcın davalıdan tahsiline,
5-) Davacı tarafından yapılan 563,40 TL harç, 35,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 598,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-) Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesine göre belirlenen 2.401,24 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-) Taraflarca yatırılan gider/delil avansından arta kısmın 6100 sayılı HMK’nın m. 333, HMK Yönetmeliğinin m. 207/1 ve HMK Gider Avansı Tarifesinin m. 5 hükümleri uyarınca ilgilisine ,
II-) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca peşin alınan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
III-) Davacı tarafından istinaf başvuru aşamasında yapılan 165.10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
IV-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
V-) 6100 sayılı HMK. 359/4. maddesine göre karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 362/1-a hükmü gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/05/2023


Başkan