Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1148 E. 2021/1764 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : ……….
KARAR NO :……..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/06/2020
NUMARASI : ……..Esas, ………….Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 15/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/12/2021

Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/06/2020 tarih, …… Esas, …………… sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP:Davacı vekili dava dilekçesi ile: davacı …’ın ,………… firmasından 2019 yılı Mayıs ayında 50 günlük süre için ………… plakalı özel aparatlı engelli aracı kiraladığını, bu kiralama işlemi için H sınıfı ehliyetini ibraz ettiğini ve sözleşme imzaladığını, bu kiralama işleminin Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Kiralık Araç Bildirim Sistemi kayıtlarında da mevcut olduğunu, araç kiralama bedelinin 3.750 Türk Lirasını elden ödediğini, geri kalan bedeli ise Türkiye İş Bankası Karacabey ilçesinde bulunan ATM den kimlik numarası ile kartsız işlem yaparak ……… isimli şahsa gönderdiğini, davacı müvekkilin kesinlikle boş teminat senedi imzalama iradesi olmayıp söz konusu araç kiralama firma sahiplerinden olan……….. tarafından sözleşmeyi imzala denilmek suretiyle sözleşmenin alt tarafında bulunan teminat senedini davacının iradesini fesada uğratarak hile ile imzalattığını, sözleşmenin eki niteliğindeki açık teminat senedi davalı tarafından kötü niyetle doldurulduğunu, davaya konu senet üzerindeki yazıların davacının eli ürünü olmayıp, davacı …’ın %70 oranında engelli olup, baş parmağının ve işaret parmağının olmadığını, diğer parmaklarında da engel mevcut olduğunu, yazı yazma kabiliyeti mevcut olmadığını, davacının firmadan kiralamış olduğu araç ile 23.07.2019 tarihinde maddi hasarlı bir trafik kazasına karıştığını, fakat davacının kullanmış olduğu araçta da rent a car kaskosu mevcut olduğunu, kazadan sonra………… firma sahiplerinden olan ……..’ın davacıdan 36.000 TL. talep ettiğini, davacının bu tutarı kabul etmediğini, araç kiralama sözleşmesinin eki niteliğindeki davacının iradesi dışında imzalatılan boş teminat senedinin davalı tarafından kötü niyetle doldurularak, Bursa 3. İcra Müdürlüğünün …… Esas sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibe konulduğunu ve davacıya ödeme emri gönderildiğini, davacı icra takibinin dayanağı olan teminat senedinde de gösterildiği gibi davacının davalıya 45.000 TL nakden borçlandıracak bir hukuki ilişki mevcut olmadığını, zaten davalı …’ı hiçbir şekilde tanımadığını, aralarında herhangi bir borç ilişkisini doğuracak hiçbir hukuki ilişkileri bulunmadığını, davacının, davalıya borcu olmamasına rağmen hile ile imzalatılan teminat senedi iradesine ve aradaki hukuki ilişkiye aykırı biçimde doldurulmuş, davacı hakkında icra takibi başlatılarak borcun tahsiline çalışılmış olmasından dolayı, ihtiyati tedbir kararı talepli menfi tespit davası açılması zorunluluğu doğduğunu, davalının, davacı aleyhinde başlattığı icra takibinin öncelikle ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına, akabinde iptaline, davacının borçlu olmadığının tespitine, davalının alacağının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının eldeki davayla davalının elindeki senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesi hükmü uyarınca uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olduğunu, bu sebeple dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, takibe konu olan senet kesinlikle teminat amacı taşımadığını, bu durumun senet üzerindeki nakden ibaresinden de anlaşıldığını, davacının itirazları tamamen haksız, mesnetsiz , kötü niyetli ve alacağı sürüncemede bırakma amacı taşıdığını, zira davacının kiralamadan kaynaklı borcu, huzurdaki davaya konu senetten ayrı olduğunu, davacı borçlunun müvekkilin babasının arkadaşı olup, davacı ile müvekkil arasında tanışıklık seviyesinin ilerlediğini, davacı maddi olarak çok sıkışık olduğunu, bu nedenle nakit paraya ihtiyacı olduğunu davalıya beyan ettiğini, davalı müvekkilin de kendisine değişik tarih ve miktarlarda borç para verdiğini ve bakiye alacak miktarı artınca en son kendisi için bir güvence olarak karşılığında davacıdan senet aldığını, zira bu hususun takibe konu senette de bedeli kısmında yazılı olan “nakden” kelimesinden de açıkça anlaşıldığını, davacı tarafın davalıya hiçbir şekilde ödeme yapmadığını, davacı borçlunun, borcunun bulunmadığını resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatlayamadığından işbu iddialarının da yasal dayanağı bulunmadığını, Y.12.H.D 29.09.2015T. 2015/10883E., 2015/22374 K. sayılı kararının da aynı doğrultuda olduğunu, iddiasını ispatla yükümlü olan borçlunun kötüniyetli olarak ve alacağı sürüncemede bırakmak maksadıyla menfi tespit davası açtığını, davacının ödeme emrine zamanında itiraz dahi etmediğini, borç ikrarını içeren bir bononun bedelsiz olduğunu ispatlama yükümlülüğünün borçluya ait olduğunu, aksine sözleşme veya âdet bulunmadıkça edimlerin aynı anda ve karşılıklı olarak ifa edilmesine ilişkin genel ilkenin (TBK m.96) bir istisnası olarak, alt hukuki ilişkinin karşı edimini alan borçlu, para borcunu derhal ödemek yerine bir bono düzenleyerek karşı âkide verebileceği, hattabu ödemeleri taksitler hâlinde ve ardışık vadelerde düzenlediği bonolara bağlayabileceği, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerdiğini, dava, bono nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin olduğunu, bonodaki keşideci imzası inkâr edilmediğini, bonoya karşı ileri sürülen iddiaların yazılı delili kanıtlanması gerektiğini, ispat külfetinin davacı tarafta olduğunu, davacı tarafından ileri sürülen iddialar gerçek dışı olduğunu, takibin sürüncemede bırakılmak istendiğini, takibe konu senet davacıdan zorla alınmadığı gibi, davacının iddia ettiği üzere araç kiralama sözleşmesinin teminatı olmadığını, takibe konu senedin araç kiralama sözleşmesiyle herhangi bir bağlantısı olmadığını, haksız yere menfi tespit davası açan davacı borçlunun davasının reddine, davalı lehine, davacı borçlu aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Yerel mahkemece, 6102 Sayılı TTK’nun 5.maddesine eklenen madde (3) Dava Şartı Arabuluculuk başlıklı, madde 5/A- (1) gereğince; bu kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, davacı tarafça arabuluculuk yoluna başvurulmaksızın iş bu davanın açılmış olduğu gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; huzurdaki işbu davanın araç kiralama sözleşmesinden kaynaklanmakta olup görevli mahkemenin ise Sulh Hukuk Mahkemesi oluduğu, davanın özünün araç kiralama sözleşmesinden kaynaklandığı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 4. Maddesi gereğince;”Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,” hükmü nedeni ile öncelikle huzurdaki davada görevli mahkeme Bursa Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu, bu sebeple görevsiz Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılması gerektiği, yine Yargıtay kararları ile menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı gerekçeleri ile istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; icra takibine konu senetten kaynaklı davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
7155 sayılı Yasanın 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür. Anılan maddeye göre; “Bu Kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2020/85 Esas ve 2020/454 Karar sayılı ve 13.02.2020 tarihli kararı ile 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince, ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabuluya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına, uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir. Yine 6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davasının, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemeyeği ve menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi tutulmadığı yerleşik yargı içtihatları ile kabul edilmiştir.
Somut olayda, davacı ile davalı arasında takibe konu kambiyo senedi nedeniyle her hangi bir borcunun bulunmadığı iddiası ile takibe esas senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitinin istendiği, menfi tespit davasının “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmadığı, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi bulunmadığından, mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın esası yönünden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK. 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/06/2020 tarih,……. Esas, ………….. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-6100 sayılı HMK. 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde yatırana iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.15/12/2021


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır