Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1092 E. 2023/838 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1092
KARAR NO : 2023/838
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2020
NUMARASI : 2019/460 E. 2020/185 K.
KİLİ : Av. … – [16305-03183-69289]
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 25/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/05/2023
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/02/2020 tarih, 201/460 Esas, 2020/185 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında sözlü bayilik sözleşmesi bulunduğunu, bayilik ilişkisi içerisinde satışların teşhir ürünleri üzerinden yapılan satışlar üzerine verilen siparişlerle gerçekleştirildiğini, davalı tarafından 2016 yılı sonunda bayilik ilişkisinin sonlandırılacak olması sebebiyle cari hesabın kapatılmasını talep ettiği ve müvekkilinin teşhir ürünlerinin iade alınması yönlü talebinin öncelikle cari hesabın kapatılması, teşhir ürünlerinin iadesinin sonrasında alınacağının belirtildiğini, davalı tarafından teşhir ürünlerine ait bedelde dahil edilerek 328.000,00 TL bakiye alacak talebinde bulunduğunu ve bu miktara yönelik bayilik ilişkisi içerisinde daha önce verilen ipotek ve teminat mektubunun paraya çevrilmesi baskısı altında davaya konu nakden kaydı içeren senetlerin cari hesabın kapatılması sonrası iade edilmek kaydı ile teminat amaçlı verildiğini, senetlerdeki nakden kaydına göre davalının müvekkiline nakit ödeme yaptığını ispatlaması gerektiğini ileri sürerek davaya konu 328.872,00 TL toplam bedelli dört adet senet sebebiyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, teşhir ürünlerinin davalıya iadesi ile bakiye borcun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının müvekkilinin bayisi olduğunu, bayilik ilişkisi içerisinde satış ve teşhir amaçlı siparişler üzerine davacıya mal tesliminin yapıldığını ve faturaların düzenlendiğini, faturalara herhangi bir itirazın bulunmadığını, teşhir ürünlerinin iskontolu satıldığını, davaya konu senetlerin ticari ilişkiden kaynaklı bakiye borca karşılık alındığını, teşhir ürünlerinin iade alınacağının ve senetlerin tehdit ve baskı ile alındığı yönlü beyanların gerçeği yansıtmadığını, bonolara yönelik bedelsizlik iddiasının ispatının davacı üzerinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ;
Mahkemece yapılan yargılama toplanan deliller uyarınca; somut olayda teşhir ürünlerinin davacıya geri alım taahhüdü ile teslim edildiğine dair bir delil sunulamadığı, dosyadaki verilerin davacı iddiasını destekler mahiyette olmadığı, aksine davalı tarafın sunduğu faturalara göre teşhir ürünlerinin geri alım taahhüdü ile verilmeyip %50-60 bandını geçen bir iskonto ile verildiği, gönderilen ürün ve faturaların taraf defterlerine işlenerek cari hesaba alacak kaydedildiği, bu nedenle bayilik sözleşmesinin feshinde haklılık yahut haksızlık üzerinde durmayı gerektirici bir yön olmadığı, dava konusu bonoların ise davacı tarafından ipotek ve teminat mektubu baskısı altında verildiği bonoların teminat bonosu olduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiği, davacı tarafça bu yönde yazılı bir delil sunulmadığı, hayatın olağan akışına göre cari hesaptan borçlu olan taraf senet verdiğinde bunu ödeme için verdiğinin kabulü gerektiği, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasında bir kısım bonolar yönünden takipten önce dava açıldığı ve bunların tamamı yönünden ihtiyati tedbir uygulanmadığı, sadece Ankara 4. İcra Dairesinin 2017/9932 Esas sayılı dosyası ile yapılan toplam 128.872,00 TL’lik takibe yönelik tedbir uygulandığı, bu sebeple yalnızca bu miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmetmek için gerekli şartların oluştuğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 29/04/2019 tarih, 2018/851 esas, 2019/267 sayılı kararı ile; davacı, senetlerdeki bayilik ilişkisinden alınan teminat ipoteğine karşılık verdiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla senetlerinde teminat amacıyla verildiği iddia edilmektedir. Senetler nakden düzenlenmiştir. Davalı ise iddianın davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Senedin teminat senedi olarak verildiği iddiasını ispat yükü davacı üzerindedir. Davacı delil olarak tarafların defterlerine de dayanmıştır. Bu nedenle tarafların defterlerinin de incelenmesi gerekir. Ancak mahkeme tarafından defterler incelenmemiştir. Ticari defterler davada esaslı delil niteliğinde olup hüküm eksik inceleme sonucu kurulduğu gerekçesi ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, kaldırma kararı sonrası davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen rapor ve dosya kapsamı deliller uyarınca; önceki gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı bu kez davacı istinaf yoluna başvurmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel mahkemenin önceki kararının yerinde ve hukuka uygun görüş ve düşüncesi ile şekilsel inceleme yaptığını, aniden haksız fesih nedeniyle teşhir ürünlerinin iadesine ait konuda inceleme ve değerlendirme yapmadan delilin tümünde değerlendirme yapmadan karar oluşturduğunu, senetlerin nakden kaydı ile düzenlendiğini davalının nakit ödemesinin bulunmadığını bu nedenle senetlerin bedelsiz kaldığı halde mahkemece taleple bağlılık kuralına aykırı olarak iddianın teminat senedi olarak kabulünün hatalı olduğunu, bayilik ilişkisinin gerekçesiz ve aniden sonlandırılması hususunun mahkemece dikkate almamasının hakkaniyete aykırı olduğunu, davaya konu bonoların icra yolu ile tahsil edildiğini, bu nedenle tazminat koşullarının oluşmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması ve talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 72. maddesine dayalı borçlu olunmadığının tespiti üzerinedir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; taraflar arasında şifahi sözleşme ile kurulan bayilik ilişkisinin bulunduğu, bu ilişki kapsamında davalı tarafından teşhir ürünleri ve bu ürünler üzerinden bayinin aldığı siparişlere konu ürün satımlarının gerçekleştirildiği, davacının, bayilik ilişkisinin sonlandırılmasına yönelik süreçte davaya konu edilen her biri 100.000,00 TL bedelli üç adet ve 28.872,00 TL bedelli senedin vadelerinden önce cari hesabın kapatılması sonrasında iade edilmek kaydı ile davalıya verildiğini, ihdas nedeni olarak nakden kaydı içeren senetler sebebiyle nakit borç alma hali bulunmadığından ve de teşhir ürünlerinin iade alınarak fatura bedellerinin açık hesaptan mahsup edilmesi gerektiğinden bahisle eldeki davayı açtığı, davalının davaya konu senetlerin ticari ilişkiden kaynaklı bakiye borca karşılık alındığını, teşhir ürünlerinin iade alınacağına dair anlaşmanın bulunmadığını beyanla davanın reddini istediği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki açık hesap ilişkisine konu fatura bedelleri ve mal teslimi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, teşhir ürünü satımı nedeniyle düzenlenen fatura bedellerinin bu ürünlerin iadesi ile açık hesaptan mahsup edilip edilmeyeceği ve senetlere yönelik ileri sürülen iddia ve savunma karşısında davacının senetler sebebiyle borçlu olup olmadığı üzerine olduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde, öncelikle bayilik ilişkisinin kurulmasından sonra satışı gerçekleştirilen teşhir ürünlerinin bayilik ilişkisi sona erdirdikten sonra bedelleri açık hesap ilişkisinden mahsup edilerek davalı tarafından iade alınmasının gerekip gerekmediğinin tespiti gerekmektedir. Bu kapsamda, davacı tarafından bayilik ilişkisinin sona ermesi sonrası teşhir ürünlerinin iade alınması gerektiğine yönelik bir örf ve adetin veya anlaşmanın varlığının ispat edilmesinin gerekmesine, davacı tarafından ispat şartının sağlayan delilinin sunulamamasın karşısında mahkemece teşhir ürünlerine yönelik değerlendirmenin hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan, davaya konu edilen senetlerin ihdas nedeni nakden kaydını içermektedir. Davacı, dava konusu bonoların davalı ile kurulan bayilik ilişkisi içerisindeki açık hesap bakiyesinin kapatılması sonrası iade almak kaydı ile verildiğini iddia etmiş, davalı ise senedin davacıya satılan ürünler sebebiyle oluşan bakiye borca karşılık alındığını savunmuştur. Bu durumda, somut olayda çift taraflı talil söz konusudur. Başka bir anlatımla, her iki taraf da ihdas nedenini talil etmiştir. Çift taraflı talil de ispat yükü yer değiştirmez. O halde ispat külfeti davacıda olup, davacının iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerektiği halde bu nitelikte delil sunulamaması, bonoların davacı ticari kayıtlarında açık hesap bakiyesini azaltacak şekilde kaydedilmesi ve mal teslimi konusunda da ihtilafın bulunmaması karşısında davanın reddine yönelik kararın usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmiştir.
Mahkemece gerekçede icra inkar tazminatına yer verilmesine rağmen hükümde bu yönde karar verilmemesi doğru değil ise de; bu husus istinaf edenin sıfatına göre kaldırma nedeni yapılmamış eleştirilmekle yetinilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının talebi halinde davacıya iadesine,
4-6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca temyizi kabil kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, karar tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza