Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1041 E. 2023/1152 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1041 – 2023/1152
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1041
KARAR NO : 2023/1152

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/07/2023
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31/01/2023 tarih, 2017/339 Esas, 2020/58 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında 20/11/2013 tarihli hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 14/12/2016 tarihinde sona erdiğini, ihale konusu iş kapsamında davalı tarafından 34.430,92 TL son hak edişin 8.348,22 TL’sinin müvekkiline sözleşmenin 36.4.4 maddesi (kıdem tazminatlarının ödenmediği ve ibraname alınmadığı gerekçesi ile) gereği ödenmediğini ve 250.000,00 TL bedelli teminat mektubunun iade edilmediğini, ancak kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünün davalının sorumluluğunda bulunduğunu, iş ilişkisinin yeni ihale sözleşmesi kapsamında devam ediyor olması sebebiyle işçilerin feshe bağlı alacaklara ilişkin hakkın doğmadığını ileri sürerek 8.348,22 TL bakiye hak ediş bedelinin tahsili ile müvekkile ödenmesine, tedbir kararı verilmemesi ve teminat mektubunun nakde çevrilmesi halinde bedelinin ödeme veya nakde çevirme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkil firmaya ödenmesine, teminat mektubunun nakde çevrilmemesi halinde müvekkiline iade edilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini asıl dava ile talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; asıl davaya konu hizmet alım sözleşmesi kapsamında müvekkili tarafından işçilere 136.248,00 TL kıdem tazminatı ödemesi gerçekleştirildiğini, ileri sürdükleri maddi ve hukuki nedenlerle kıdem tazminatı sorumluluğunun davalı kurumda olması sebebiyle ihtirazi kayıt ile ödenen miktardan HMK 109 maddesi uyarınca 5.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili asıl ve birleşen davaya yönelik cevap dilekçesi ile; davacı işçilerinin kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünün kuruluşlarında değil yüklenici davacıya ait olduğunu belirterek hak ediş alacağı, kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler ile teminat mektubunun iadesi yönündeki taleplerin haksız olduğunu ileri sürerek asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, dosya kapsamı deliller alınan bilirkişi raporları uyarınca; taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gereğince tazminat ödeme yükümlülüğü davacıya ait olduğundan bu sözleşme kapsamında davacının davalıdan rücuen talep edebileceği bir alacak bulunmadığından asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir
Karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; asıl davada bakiye hak ediş bedelinin tahsili ile davalıya verilen teminat mektubunun iadesini, birleşen davada teminat mektubuna yönelik tedbir talebinin reddi sebebiyle ödenmek zorunda kalınan kıdem tazminatı bedellerinin tahsilini talep ettiklerini, 6552 sayılı yasa ile 4734 (62/1-e bendinde) ve 4857 sayılı (112 nci maddesinde) yasada yapılan değişiklikler ve işyeri devri hükümleri uyarınca müvekkili firmanın işçilerin kıdem tazminatlarından sorumlu olmadığını, varsa sorumluluğun tek başına davalıya ait olduğunu, kıdem tazminatlarının da dahil edildiği ibraname getirilmesi gerektiğine dair ilgili sözleşme hükümlerinin uygulanamaz olduğunu, sırf kıdem tazminatları ödenmedi diye sözleşme hükümlerinden hareketle bakiye hak edişlerin ve teminat mektuplarının bloke edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihalesinin 4734 sayılı Kanunun 62/1-e bendine tabi olduğu ve 6652 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile değişik 4857 sayılı Kanunun 112 inci maddesi uyarınca 4734 sayılı Kanunun 62/1-e bendi kapsamında alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları, ister aynı kamu kurum ve kuruluşunda geçsin, ister farklı kamu kurum ve kuruluşunda geçsin, neticede kamuda geçirdiği sürelerin toplamı esas alınarak ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından işçinin banka hesabına direkt olarak ödeneceğinin öngörüldüğünü ve idarenin işçilerim kıdem tazminatlarından tek başına sorumlu olduğunu, dava konusu olayda devreden işveren pozisyonundaki müvekkili firmanın, iş akitlerini sona erdirme veya feshetme yönünde kanunda tanımlandığı şekli ile bir fesih bildirimi bulunmadığı gibi bu yönde bir irade beyanında da bulunmadığını, müvekkili firmanın sadece işçilerin, mevzuat gereği SGK nezdinde ve sistem üzerinden işten çıkış bildirimini verdiğini ve yeni firmanın da hemen ertesi gün tekrar işe girişlerini yaptığını, SGK nezdinde yapılan işlemlerin ise işyeri devri hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmediğini, işyeri devri halinde ise işçinin kıdem tazminatına hak kazanamayacağını, kıdem tazminatının feshe bağlı alacak olduğunu, devir sonrası çalışmaya devam eden personelin alacağı doğmadığından, yükleniciden tüm işçiler için ibraname getirmesinin beklenemeyeceğini, neticede dava konusu ihale sözleşmesinin (36.4.4.) maddesi açıkça hukuka aykırı olduğunu, yine müvekkili firmanın yüklendiği iş nedeniyle idareye herhangi bir borcu olmadığını bu nedenle teminat mektuplarının iade edilmemesinin sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, kıdem tazminatına ilişkin sözleşme hükmünün genel işlem koşulları kapsamında kesin hükümsüz olduğunu, birleşen davanın ihtiyati tedbir kararı alınamaması sebebiyle ihtiraz-i kayıtla ödenen kıdem tazminatı bedellerinin tahsiline yönelik olduğunu, davalının teminat mektubunu iade etmemesine gerekçe yapılan kıdem tazminatının ödenmesi karşısında teminat mektubunu elde tutmasını haklı kılacak nedenin kalmadığını, bu sebeple mahkemece teminat mektubunun iadesi yerine asıl davanın tümden reddinin de doğru olmadığı belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa karşı cevap dilekçesi ile; 20/11/2013 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince davacının sunduğu 18/11/2013 tarihli 472923 nolu 250.000,00 TL bedelli teminat mektubunun kıdem tazminatlarının ödenmesi, ibranamelerin sunulması ve ilişiksiz belgesi sonrası iade edildiğini, dava konusu sözleşmenin 4734 sayılı Kanunun 3/g maddesi kapsamında yapılan ihale neticesinde akdedildiği için 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 62. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında değerlendirilemeyeceğini, bu sebeple son hak ediş alacağının ödenmesi, teminat mektuplarının iadesi ve kıdem tazminatlarının ödeme yükümlüğünün kuruluşuna ait olduğu yönlü taleplerin yerinde olmadığını belirterek yerel mahkeme kararına yönelik istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Asıl dava; taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca verilen teminat mektubunun iadesi ile ihale konusu işte çalışan personelin kıdem tazminatını ödeme yükümlülüğün davalı kuruma ait olduğunun tespiti davalı elinde haksız tutulan 8.348,22 TL’nin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Birleşen dava; taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca ihale konusu işte çalışan personelin kıdem tazminatını ödeme yükümlülüğün davalı kuruma ait olduğunun tespiti ile ihtiraz-i kayıtla ödenen kıdem tazminatı miktarından şimdilik 5.000,00 TL’nin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; davalı mülkiyetinde bulunan trafo merkezlerinin işletilmesine yönelik 2013/132084 numaralı ihale konusuna yönelik taraflar arasında 20/11/2013 tarihli hizmet alım sözleşmesinin imzalandığı ve sözleşmenin 14/12/2016 tarihinde süre bitimi sebebiyle sona erdiği, sözleşmenin 11.1.1 maddesi uyarınca davacı yüklenici tarafından davalı işverene 250,000,00 TL tutarlı dava konusu teminat mektubunun verildiği, sözleşmenin sona ermesine rağmen davacının son hak ediş miktarı olan 34.430,92 TL’nin sözleşmenin 36.4.4 maddesindeki belirtilen şekilde bir ibranamenin ibraz edilmemiş olması nedeniyle ödenmediği, akabinde söz konusu bu miktarın 17.343,40 TL’sinin yüklenici personel maaşları, 8.739,20 TL’sinin ise sigorta primi olarak ödendiği, eldeki asıl davanın, bakiye hak ediş miktarı olan 8.348,22 TL’nin tahsili ile teminat mektubunun iadesi istemine yönelik açıldığı, birleşen davanın ise, teminat mektubunun paraya çevrilmesi tehdidi altında ihtiraz-i kayıt ile ödenen 136.248,00 TL kıdem tazminatı miktarından şimdilik 5.000,00 TL’sinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı taraf, ihale konusu işte çalışan personelin kıdem tazminatına hak kazanmadığını, ayrıca 6552 sayılı Kanunun 8. maddesinde personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihalelerinde çalışan işçilerin kıdem tazminatı ödemelerinin asıl işveren olan kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılacağının hüküm altına alındığını, sözleşmenin 36.4.4 hükmüne dayanılarak davalı tarafça hak edişinin ödenmemesinin, teminat mektubunun iade edilmemesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre, alt ve üst işverenin, işçiye karşı dış ilişkide birlikte sorumlu olup, hatta İş Kanunu’nun 6552 sayılı Yasa ile değişik 112. maddesi uyarınca işçinin kıdem tazminatını üst işveren kamu kurumunun ödemesi gerekmesine rağmen; iç ilişkide tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacaktır. Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi, tarafların birbirlerine karşı hak, borç ve yükümlülüklerini düzenlemekte olup, işçiye karşı yükümlülüklerin düzenlendiği İş Kanunu hükümlerine aykırılığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Bu nedenle taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerinin nazara alınması gerekmektedir.
Taraflar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesinin 36.2.7 maddesinde “Yüklenici çalıştırdığı işçilerle 4857 sayılı İş Kanunu, sözleşme ve özel teknik şartnamede yer alan hükümlere aykırı olmamak üzere yazılı bir hizmet sözleşmesi yapacak ve işe başlamadan önce bu sözleşmenin bir suretini teşekküle verecektir.” hükmüne 36.2.9. Maddesinde ise, “Yüklenicinin çalıştırdığı personel ve kendi firmasıyla ilgili, İş Kanunu, İş Kanunu mevzuatı, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Hıfzısıhha Kanunu ile bu konudaki diğer yasa, tüzük ve yönetmeliklerde emredilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası primleri, işsizlik sigortası, kıdem ve ihbar tazminatları ile ikramiye ve fazla mesai ödemeleri, vergi vb. Diğer bütün yasal yükümlülükler yükleniciye aittir.” hükmüne yer verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin belirtilen hükümleri uyarınca kıdem tazminatı da dahil olmak üzere, işçilerin iş kanunu ve diğer mevzuattan doğan sorumluluklarının yükleniciye ait olduğu açıktır. Bu itibarla, mahkemece, davacı tarafın, kıdem tazminatından sorumlu olduğunun tespitine ve bu doğrultuda birleşen davanın reddine dair kararda isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan asıl dava, davalı tarafından bakiye hak ediş ödemesi ve teminat mektubunun iadesi davacı tarafından sözleşmenin 36.4.4 maddesindeki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sebebiyle gerçekleştirilmemiş olup söz konusu sözleşmenin 36.4.4. maddesinde, yüklenicinin, işin bitiminde, davalı tarafa tüm işçilerden alınmış ibraname ibraz edeceği, alınacak bu ibranamede kıdem tazminatı da dahil tüm işçilik alacaklarının ödendiğinin gösterileceği, aksi takdirde son istihkakın ödenmeyeyeceği ve sözleşme ilişkisinin tasfiye edileceği, 11.4.2. ve 16.3. maddelerinde ise bu durumda teminat mektuplarının gelir kaydedileceği düzenlenmiştir.
Yerel mahkeme karar tarihinde önce davadan sonra davacının sözleşmenin bu maddesindeki koşulları sağladığı için teminat mektubunun iadesinin gerçekleştirildiği davalı tarafından istinafa karşı sunulan cevap dilekçesi ekindeki 06/11/2019 tarihli yazıdan anlaşılmaktadır. Bu halde teminat mektubuna yönelik istem yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak bakiye hak ediş ödemesi davadan sonra talep edilebilir hale gelmiş ise de; her dava açıldığı tarihteki durum ve koşullara tabi bulunduğundan ve davadan önce davacı tarafından taraflar arasındaki sözleşme hükmünde (36.4.4) yer alan koşulların sağlanmaması sebebiyle bu talebin reddinin doğru olduğu değerlendirilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 331/1 maddesi uyarınca konusuz kalan teminat mektubu yönünden yapılan değerlendirme de ise; dava açıldığı tarih itibariyle davacının haksız olduğu dolayısıyla yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olması gerekmekte ise de; yerel mahkeme kararına karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmadığından teminat mektubuna konu dava değeri üzerinden ayrıca vekalet ücreti takdir edilmeksizin sadece dava konusu edilen son hak ediş miktarı üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu nedenlerle; davacının birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun asıl dava yönünden yukarıda açıklanan nedenlerle kısmen kabulüne, sair istinaf sebeplerinin reddine, yerel mahkemenin asıl davaya yönelik kararının kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından; dairemizce asıl davanın esası hakkında HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacının birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun açıklanan nedenle KABULÜNE,
3-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31/01/2023 tarih, 2017/339 Esas, 2020/58 sayılı dosyası üzerinden asıl davaya ilişkin kararın KALDIRILMASINA, HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre asıl dava hakkında yeniden hüküm kurulmasına;
Asıl dava yönünden;
a- Davacının bakiye hak ediş alacağının tahsiline yönelik davasının reddine,
b-Davacının teminat mektubunun iadesine yönelik davası konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
b-Alınması gerekli 269,85 TL harçtan peşin alınan 142,57-TL’nin mahsubu ile bakiye 127,31-TL’nin davacıdan alınarak hazine irat kaydına,
c-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d-Davalı vekil ile temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 8.348,22-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e-Kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştikten sonra re’sen yatıranlara iadesine,
3-İstinaf yargılaması yönünden:
a-Asıl dava yönünden; davacı tarafından yatırılan istinaf yoluna başvurma harcının hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
b-Birleşen dava yönünden; Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 108,80-TL’nin mahsubu ile bakiye 161,05-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
c-Davacı tarafından asıl davaya yönelik yapılan 148,60-TL başvurma harcı masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-HMK’nın 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmının, yatıran tarafa iadesine,
e-6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca temyizi kabil kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, karar tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.