Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/10 E. 2022/1239 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/10
KARAR NO : 2022/1239

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2019
NUMARASI : 2016/1278 Esas 2019/445 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – -…

VEKİLİ : Av. …
ONUSU : Cezai Şart Alacağı /Tazminat
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ :06/10/2022
Taraflar arasındaki alacak ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, davalının 15/12/2014 tarihli iş sözleşmesi ile müvekkili işveren bünyesinde pazarlama sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, davalının görevi dikkate alındığında müvekkili şirketin tüm müşterilerini ve fiyat politikalarını en iyi bilen bir kişi olduğunun açık olduğunu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davalının 08/02/2016 tarihinde iş yerinden istifa ederek ayrılması nedeniyle son bulduğunu, davalının işten ayrıldıktan sonra aynı iştigal konusunda faaliyet gösteren dava dışı Aldemir Ortak Sağlık Güvenlik Birimi Tıbbi Malzeme Eğitim Ve Danışmanlık Hizmetleri San.AŞ’de İdari İşler ve Satış Müdürü olarak çalışmaya başladığını, davalının söz konusu işyerinde yürütmüş olduğu faaliyetleri ile eylemlerinin taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesi ile düzenlenen rekabet yasağı düzenlemesine açıkça aykırı olduğunu, buna göre davalının iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 2 yıl boyunca Bursa ilinde müvekkili şirketin faaliyet konularında rekabet etmemeyi taahhüt ettiğini, şirketin pazarlama ve ticari sırlarına ilişkin olan bilgileri ile müvekkili şirket müşterilerini de daha düşük fiyat vererek ya da farklı avantajlar sağlayarak yeni işyerine bağladığını, bununla birlikte müvekkil şirket personeline de işten ayrılmaları ve kendisinin çalıştığı işyerinde çalışmaları için tekliflerde bulunduğunu, iş sözleşmesi ile kararlaştırılan cezai şart düzenlemesinin yanı sıra davalı tarafından müvekkil şirketin uğramış olduğu diğer tüm zararları da ödemeyi kabul ettiğini, davalının eylemleri nedeniyle dava dilekçesinde belirttiği müşterilerinin davalının çalıştığı Aldemir Ortak Sağlık Güvenlik Birimi…. AŞ ile çalışmaya başladıklarını, söz konusu iş kayıplarının toplam cirosunun geçen yıla göre yıllık 89.660,00 TL olduğunu, yeni yılda ücret artışı yapıldığı dikkate alındığında zararın 100.000 TL’yi bulduğunu, dolayısıyla davalının rekabet yasağı hükmünü ihlali nedeniyle doğan cezai şart ile birlikte müvekkili şirketin uğradığı zararlardan sorumlu olduğunu ileri sürerek rekabet yasağına aykırı davranan davalıdan şimdilik 75.000,00.-TL cezai şarta dayalı maddi tazminat ile müvekkili şirketin uğramış olduğu zararlara ilişkin şimdilik 1.000,00.-TL maddi tazminat olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 76.000,00.-TL maddi tazminatın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin davacıya ait şirkette asgari ücret ile 1 yıla yakın süre satış temsilcisi olarak çalıştığını, yoğun ve hedef odaklı çalışma temposuna karşın asgari ücrete bağlanan ve iyileştirilmeyen çalışma koşulları sebebiyle istifa ederek ayrıldığını, davacının belirttiği firmada çalışmadığını, işten ayrılmasını müteakip ailesine ait tarım arazilerinin işletmesiyle ilgilendiğini ve zeytin ticareti yaptığını, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğunu, sözleşmede yer alan rekabet yasağı düzenlemesinin yasanın aradığı koşulları taşımadığını, ayrıca cezai şart miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, rekabet etme yasağını düzenleyen sözleşme hükmünde öngörülen kısıtlamalar işçi açısından kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğu, TBK 420.maddesi hükmüne göre hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, öte yandan rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmü getirdiği sınırlama ile konusu bakımından da net ve belirli olmadığından bu hükme dayalı olarak cezai şart ve tazminat talep edilemeyeceği, sözleşmedeki hüküm işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmeye müsait ve anayasal çalışma hakkını kısıtlayıcı nitelikte olduğu, davalının rakip firma Aldemir Ortak Sağlık Güvenlik Birimi..San.A.Ş’de çalışmasına ilişkin kayda rastlanmadığı, davacı tarafça davalının rekabet yasağına aykırı davranışta bulunduğu ispatlanamadığı gibi, bu rekabet yasağına ilişkin hükmün de geçersiz olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; tüm deliller toplanmadan ve müvekkilin uğramış olduğu zarar tam olarak ortaya konulmadan hüküm kurulduğunu, davalının rekabet yasağını ihlali nedeni ile müvekkil şirketin anlaşmalı olduğu birçok şirket ile olan anlaşması bozulmuş olup bu şirketler davalının aktif olarak çalışmakta olduğu dava dışı Aldemir..AŞ ile çalışmaya başladığını, uğranılan maddi zarar tespit edilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, davalının rakip firmada çalıştığını dosyaya sunulan delillerle sabit olduğunu, sözleşmede kararlaştırılan rekabet etme yasağı hükmündeki cezai şart koşulunun geçerli olduğunu, davalının TTK m. 55’de yer alan dürüstlük kurallarına aykırı davranışları da haksız rekabet niteliğinde kaldığından zararların tespitinin yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve devamı maddeleri uyarınca işçinin rekabet yasağına dayalı olarak açılan cezai şart alacağının tahsili ile TTK.nun 55 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet kapsamında cezai şartı aşan maddi zararın tahsili istemlerine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı, davalının davacı şirkette pazarlama sorumlusu olarak çalışmakta iken, kendi isteğiyle istifa ederek işten ayrıldığını, akabinde davacı şirketin rakibi olan ve aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı Aldemir Ortak Sağlık..AŞ’de çalışmaya başladığını, davalı işçinin davacı şirket ile aralarında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davrandığından, rekabet yasağına dayalı olarak cezai şart alacağının tahsilinin yanısıra aynı zamanda davalının davacı şirketteki çalışması ile elde etmiş olduğu ticari sır niteliğindeki bilgileri kullanarak davacı şirketin birçok müşterisini daha düşük fiyatlar ile ayartarak çalışmakta olduğu firma ile sözleşme imzalanmasını sağlayarak davacıyı zarara uğrattığından cezai şartı aşan zarara da hükmedilmesini istemiş, davalı ise cezai şart hükmünün geçersiz olduğunu, rekabet yasağını ihlal etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasında imzalanan 15.12.2014 tarihli sözleşmenin Sır Saklama ve Rekabet Yasağı Başlıklı 16.2 maddesinde; “İşçi sözleşme ilişkisinin sonermesinden sonraki 2 yıl boyunca Bursa ilinde işverenin faaliyet konularında işverenin iş akdinin sona erme tarihindeki müşterileri bünyesinde işbu hizmet akdinin konusu dahilinde olsun olmasın çalışması her ne sebeple olursa olsun ücretli veya ücretsiz görev alması, işe girmesi, ortak iş yapması, sözleşmeler imzalaması, danışmanlık yapması veya herhangi bir sıfatla çalışması yasaktır. Bu madde hükmünün ihlali halinde işçi, işverenin her türlü maddi ve manevi zararını işbu sözleşmeden belirlenen cezai şart bedelinden bağımsız olarak ödemek zorunda olduğunu kabul beyan ve taahhüt eder. Bu madde hükmünün ihlal edilmesi halinde işçi, işverene 25.000 USD cezai şart ödemeyi kabul beyan ve taahhüt eder. İşçi, işverenin cezai şart miktarını aşan zararlarının bulunması halinde cezai şartı aşan zararlarını da ödemeyi kabul beyan ve taahhüt eder..”
Dava konusu sözleşmenin 6098 sayılı TBK döneminde akdedilmiş olmasına göre somut olaya uygulanması gereken TBK.’nın 445/1.maddesi uyarınca, “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”.
Aynı maddenin 2.fıkrasına göre ise “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve iş verenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir”. TBK.’nın 445.maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı).
Yargıtay Dairesi istikrarlı içtihatları, taraflar arasındaki sözleşmenin hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerektiği, bu durumda hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerinin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420. maddesinin, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yer alan rekabet etmeme sözleşmesine de uygulanması söz konusu olmayacağı şeklindedir ( Bkz.Yargıtay 11. HD 2017/3977 E., 2019/990 K., 11.02.2019 T’li ve yine aynı Dairenin 2018/3000 E., 2019/4468 K., 17.06.2019 T.’ li emsal kararları).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı işçinin davacıya ait işyerinde pazarlama sorumlusu olarak çalışmakta iken istifa etmek suretiyle işten ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı yerde ve ‘iş sağlığı ve güvenliği’ konusunda faaliyet gösteren dava dışı Aldemir Ortak Sağlık Güvenlik..AŞ’de aynı (satış ve pazarlama) pozisyonunda çalışmaya başladığı, dosyaya sunulan davalıya ait sosyal medya görüntüleri, çıktıları ve dinlenen tanık beyanları ile sabit olup, davalının sigortalı çalışan olarak rakip firmada kaydının bulunmaması işçi işveren arasındaki ilişkiyi iş sözleşmesi olarak nitelendirmeye engel olmadığı düşünülmeden dosya kapsamına uygun düşmeyen aksi yöndeki ilk derece mahkemesinin değerlendirmesi yerinde değildir.
Rekabet sözleşmesinin geçerli olabilmesi yer, zaman ve konu bakımından sınırlama yapılmış olması gerekir. Sözleşmede yer (Bursa) ve zaman (2 yıl) bakımından sınırlama söz konusu iken, konu bakımından bir sınırlama öngörülmemişse de, davacı ile dava dışı şirketin ana faaliyet konularının ‘iş sağlığı ve güvenliği’ hizmeti sunmak olduğundan bu faaliyet alanının esas alınması hakkaniyete uygun görülmüştür.
Diğer taraftan rekabet yasağı sözleşmesinin sona ermesi hali TTK m. 447’de düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca, rekabet yasağı, işverenin bu yasağı sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
Davacı tarafça dosyaya sunulan ve davalı tarafça inkar edilmeyen 09.03.2016 tarihli “İbraname” başlıklı belgede, davalı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle iş sözleşmesinden doğan bütün hak ve alacaklarını davacı işverenden aldığını, davacı işvereni ibra ettiğini beyan ettiği görülmüştür.
Dosya kapsamından, iş sözleşmesi davalının istifasıyla sona ermiş olmakla birlikte, davalı savunmasında, asgari ücrete bağlanan ve iyileştirilmeyen çalışma koşulları sebebiyle istifa ettiğini beyan ettiği ve iş sözleşmesinden kaynaklı bütün hak ve alacakların davacı tarafından ödenerek iş sözleşmesinin sona erdirildiği analşılmaktadır. Davacı tarafça, davalının bu savunma, iddia ve delillerine karşı, davalının kusuru nedeniyle iş sözleşmesinin haklı nedenle davacı tarafça fesh edildiği yönünde kanıt sunulmadığı gibi, davalının bu yöndeki savunmalarına da açıkça karşı çıkılmamıştır.
Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2007/913 E 2007/9258 K 3.4.2007 Tarihli emsal karar içeriği de gözetildiğinde ; eski Borçlar Kanununun 352. maddesinin 2. Fıkrasında ( yeni TBK 447/2 madesi), “iş sahibi işçinin feshi muhik gösterecek bir kusuru yok iken akdi feshetmiş yahut iş sahibinin feshi haklı gösteren bir kusuru dolayısiyle akit işçi tarafından feshedilmiş ise, işçi aleyhine memnuiyete muhalefetinden dolayı dava ikame edilemez” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, davacı işverenin rekabet yasağına aykırılık sebebiyle dava açabilmesi için işçinin kusuru ile haklı nedenle iş sözleşmesini feshetmiş olması gerekir. Somut olayda davacı işveren, davalı işçinin iş sözleşmesinin sona erdirilmesinde davalının kusuruna dayanmamıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere davalının iş sözleşmesinin davalının yasal hakları ödenmek suretiyle sona erdiği anlaşılmaktadır. Böyle olunca, Borçlar Kanunun 352.( TBK 447/2 ) maddesi hükmü uyarınca davacı işverenin rekabet yasağı sözleşmesi sebebiyle cezai şart alacağı talebi yerinde olmadığı gibi, anılan sözleşme hükmünde rekabet yasağının iş akdinin sona erme tarihindeki davacının müşterilerini kapsadığı, oysa ki, dava dışı Aldemir Ortak Sağlık Güvenliği..AŞ’nin davacı firma ile aynı yerde ve alanda faaliyet gösteren rakip firma olduğu ileri sürülmüş olmasına göre davacının rekabet yasağına dayalı cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan bu gerekçeler doğrultusunda ilk derece mahkemesince, davacının rekabet yasağına dayalı cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kararının gerekçe kısmında, davalı işçinin rekabet yasağına aykırı davranışta bulunduğu ispat edilemediği kabul edildikten sonra, bu gerekçeyle çelişki oluşturacak şekilde, bu defa, sözleşmedeki rekabet yasağı kaydının geçersiz olduğu kabul edilmesi kendi içinde çelişki oluşturduğundan usul ve yasaya olmuştur.
Davacının TTK.nun 55 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet kapsamında maddi zararın tahsili istemi yönünden ise;
Davacı tarafça, davalı işçinin işten ayrıldıktan sonra dava dışı rakip şirkette çalışmaya başladığı, davacı şirkette edindiği ticari sır niteliğinde bulunan müşteri portföyünü bu şirket lehine kullanmak, davacı şirket müşteri ve tedarikçilerini davacı ile olan sözleşmelerinin feshine yönlendirmek suretiyle haksız rekabet oluşturduğu iddia edilmektedir. Bu bağlamda, davacının bir dönem hizmet verdiği bir kısım şirketlerin (NBS Yedek Parça..AŞ., ETA Yedek Parça..Ltd Şti., Ö.F.R Tekstil Ltd Şti) davacı ile olan sözleşmelerini feshettiklerine dair müzekkere cevapları dosyaya sunulmuş ise de, davalının davacı şirket müşterilerini ayartarak ve yönlendirerek akitlerinin feshini ve dava dışı rakip şirket ile çalışmaya başlamalarını sağladığı yönünde hiçbir somut delil ileri sürülmemiştir. İşçinin bir şirketteki işinden ayrılarak aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlamasının haksız rekabet olarak kabulü mümkün değildir. Aksinin kabulü, Anayasa’da güvence altına alınan çalışma özgürlüğünün ihlali anlamına gelmektedir. Ayrıca, rekabet serbest olup, hizmet alan müşterilerin daha uygun koşullarla iş yapan firmayla çalışmaları, sunulan hizmetin kalitesi, fiyat politikası gibi sair ekonomik nedenlerin de tercihte etkili olduğu gerçeği karşısında ticari hayatın gereklerine ve doğasına da uygundur.
Hal böyle olunca, davalı işçinin işten ayrılması sonrasında davacının bir kısım müşterilerinin davalının çalıştığı firmayla çalışmaya başlaması olgularından yola çıkılarak, davalının haksız rekabet teşkil eden davranışlar içine girdiği ve böylelikle davacı şirket müşterilerini ayarttığı- yönlendirdiği, böylelikle davacının zarara uğradığı şeklinde varılan sonuçların hukuken geçerli ispat vasıtalarıyla kanıtlandığını kabul etmek dosya kapsamı itibariyle mümkün görülmemiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçeler doğrultusunda, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisi doğru değil ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi yukarıda gösterilen gerekçe doğrultusunda düzeltilerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldılarak davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/04/2019 tarih 2016/1278 Esas 2019/445 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, hükmün yerine geçmek üzere yeniden hüküm tesisi ile;
3-Davanın REDDİNE,
4-Alınması gereken 44,40.-TL harçtan peşin yatırılan 1.297,89-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.253,49.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı vekili lehine takdir edilen 8.710,00.-TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan muhakeme masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
İstinaf Yargılaması ve Harç Yönünden;
1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı, tebligat ve posta giderleri (ayrıntısı Uyap’ta kayıtlı) 29,90 TL olmak üzere toplam 151,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Kararın Dairemiz yazı işleri müdürünce taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, karar tebliğinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/10/2022


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye*
… ¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır