Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2019/1985 E. 2022/552 K. 18.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/1985 – 2022/552
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1985
KARAR NO : 2022/552

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

B
DAVANIN KONUSU : MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 18/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/04/2022
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/05/2019 tarih, 2016/82 esas, 2019/885 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, Ahmet Şimşek’in borçlu Murat Çınar ile T.Vakıflar Bankası T.A.O. Bilecik Şubesi arasında akdolunan kredi genel sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığını ve müvekkilinin maliki bulunduğu Bilecik İli, Osmaneli İlçesi, Haceloğlu Mah. 371 ada, 11 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki mesken niteliğinde 1 ve 4 nolu bağımsız bölümler üzerine borçlu Murat Çınar’ın borçlarına teminat olarak T.Vakıflar Bankası T.A.O. lehine ipotek tesis edildiğini ve alacaklı banka tarafından müvekkili davacı hakkında Bursa 6. İcra Müd.’nün 2015/3565 esas sayııl dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçildiğini, müvekkilinin ipotek ve kefalet sözleşmelerinin düzenlenmesi sırasında asıl borçlunun kendisini çok aceleye getirmesi nedeniyle yapılan işlemlerin tam olarak ne olduğunu anlayamadığını, daha sonra yapmış olduğu araştırmalar sonucunda yasal şartları taşımayan kefalet sözleşmesinin ve ipotek sözleşmesinin geçerli olmadığını tespit ettiğini, öte yandan eşin rızası alınmış olsaydı dahi takibe konu edilen alacağın müvekkilinin kefil olduğu tarihten önceye mi sonraya mı ait olduğu belli olmadığından, müvekkili davacının takip konusu alacaktan dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespitini talep ettiklerini, çünkü kefalet tarihi olan 05/09/2013 tarihinden önceki borçların miktarının sözleşmede açık ve net olarak yazılmadığından ve hangi sözleşmeye atıfta bulunulduğu belirgin olmadığından müvekkili …’in sözleşme tarihi olan 05/09/2013 tarihi öncesindeki borçlardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, bu itibarla hesap kat ihtarında gösterilen önceki borçlara istinaden başlatılan icra takibinde kefalet akdine dayanılamayacağını ve kefalet akdinden dayanağını alan ipotek sözleşmesi uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesinin istenemeyeceğini, geçerli bir kefalet akdi olmaması sebebiyle borçlu bulunmayan müvekkili hakkındaki takibin iptalinin gerektiğini, ipotek sözleşmesinin ise müvekkili davacının eşi Gülümser Şimşek’in ipotek işlemin konu 371 ada, 11 parsel, zemin kat 1 nolu ve bodrum kat 4 nolu bağımsız bölüm olan mesken niteliğindeki taşınmazların banka lehine ipotek edilmesine muvafakat ettiğine dair belgedeki imzanın eşe ait olmaması sebebiyle ayrıca rızanın hangi tarihte verildiği de belli olmadığından, yani en geç sözleşme tarihinde verilmiş olup olmadığı tespit edilemediğinden geçerli olmadığını, işbu belgeyşe dayalı olarak kefalet akdinin batıl olduğundan ipotek tesisinin de hukuka aykırı olduğunu, bu itibarla müvekkili davacının davalı bankaya borcu bulunmadığını beyanla, davacının imzalamış olduğu kefalet sözleşmesi ve ipotek akdi geçerli bulunmadığından, bu ipoteğe istinaden yürütülen Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2015/3565 esas sayılı ipotek takibinden dolayı müvekkili davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafından Bursa 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/982 esas sayılı dosyasıyla açılan ve halen görülmekte olan dava olduğunu, işbu davanın derdest olup öncelikle dava şarlarının bulunmaması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacının kredi sözleşmesindeki yazı ve imzaları eli ürünü olduğu gibi eşinin muvafakat belgesindeki yazı ve imzalarının da kendi eli ürünü olduğunu, davacının iddialarının haksızlığı, icra dosyasına da sunulan belgelerdeki yazı ve imzalardan da açıkça görüleceğini, yine icra dosyasında mevcut olup davacıya gönderilen Bursa 2.Noterliğinin 15/12/2014 tarih ve 09786 nolu ihtarnamesi, tebellüğ şerhinde de görüleceği üzere davacı …’e 16/12/2014 tarihine bizzat kendisine tebliğ edilmiş olup, davacının ihtarnameye e ihtarnamede yer alan hesap özetine itirazda bulunduğunu, borcu kabul etmiş bulunduğunu beyanla, davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; TBK’nun 603. maddesinde kefalet benzeri kişisel güvence verilmesine ilişkin başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere kefalet hükümleri uygulanacağı belirtilmiş olduğu, dava konusu ipotek tesisi ise ayni bir güvence olduğundan TBK’nun 603. maddesinin mevcut uyuşmazlıkta uygulanma imkanı bulunmadığı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/312 E., 2018/6077 Karar sayılı ilamı, 2019/158 Esas ve 2019/1451 Karar sayılı ilamı, İstanbul BAM 19. Hukuk Dairesinin 2017/2324 Esas ve 2018/1905 Karar sayılı ilamı ve yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğu, bu durumda ipotek sözleşmelerinde kefalet sözleşmelerine uygulanan eş rızasının kıyasen uygulanmayacağı gibi ancak 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 194. maddesindeki düzenleme uyarınca ipotek edilen taşınmazın aile konutu olması halinde eşin rızasının alınması öngörüldüğü dosya kapsamında davacının taşınmazların aile konutu olduğuna yönelik bir iddiası bulunmadığı gibi davacı asil …’in 05/02/2019 tarihli duruşmadaki beyanında ifade edildiği üzere ipoteğe konu dairelerin bulunduğu apartmanda üç adet dairenin olduğunu daha önce ipoteğe konu dairelerde oturduğunu ancak sonra 3. katta eşi ile birlikte yaşadığını beyan ettiğinden dairelerin aile konutu olmadığından eş rızasının aranması ve muvafakat belgesinin de geçerli olup olmasının etkisi olmadığından davacının ipoteğin geçersizliğine yönelik iddiasına itibar edilmediği, davacı tarafından ipoteğe konu alacak miktarlarına itiraz ettiğinden davalı bankanın alacak miktarının tespiti yönünden bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen 22/04/2019 tarihli raporun gerekçeli denetime açık ve olaya uygun olduğundan itibar edilerek, davacı bankanın 30.012,27 TL asıl alacak, 21.593,06 TL faiz, 1.083,46 TL %5 BSMV, 348,42 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 53.037,72 TL’nın alacağının olduğundan takipte talep edilen 33.570 TL asıl alacak, 31.035,03 TL işlemiş faiz, 535,62 TL ihtar masrafı, 1551,75 TL alacaklardan mahsup edilerek; davanın kısmen kabul-kısmen reddi ile, Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2015/3565 esas sayılı icra takip dosyasında davacı hakkında davalı tarafça yapılan icra takibinin icra emrinde belirtilen alacakların, 3.558,62 TL asıl alacak, 8.524,21 TL işlemiş faiz, 422,04 TL BSMV alacakları kısımları yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin ihtiyati tedbir kararı uygulanarak davalı alacaklının alacağına kavuşmasının engellenmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf talebinde; ipoteğin, müvekkili davacının davalı banka ile imzaladığı kefalet sözleşmesine istinaden verilmiş olduğunu, gerek kefalet sözleşmesi için, gerekse de ipotek sözleşmesi için davacının eşinin rızası bulunmadığından, davanın kabulü ile takibin iptali gerektiğini, geçersiz belge ile kurulan ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Dairesi Başkanlığı tarafından belirtilen talimattaki şartlara da uygun olmayan ipotek sözleşmesi geçerli olmadığından, davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti gerekirken, aksi yöndeki karar usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasını talep ettiklerini, yine, Borçlar Kanunu m.582 uyarınca davacının kefalet sözleşmesini imzalamasından önce doğmuş borçlardan sorumlu olmayacağına dair iddia ve itirazlarının bankacı bilirkişi hesaplamasında dikkate alınmadığını, davacının borç miktarı fazla hesaplandığını, davalı banka tarafından asıl borçluya kredi sözleşmesi nedeniyle yaptırılan hayat sigortası limitlerinin eksik belirlendiğini, bu hususta davalı bankanın kusurlu olduğunu, davalı bankanın, kredi sözleşmesinin kurulması sırasında asıl borçluya yapılmasını şart koştuğu hayat sigortasının limitlerini, artan borç durumuna göre güncellemiş olsaydı müvekkilinin borçlu duruma düşmeyeceğini, bu durumda, dava konusu borcun, davalı bankanın kusuru ile meydana geldiğini, dürüstlük ve iyi niyet kuralları gereği hiç kimse kendi kusurlu davranışından, hukuken kendi lehine bir sonuç elde edemeyeceğini belirterek, yerel mahkemenin davanın kısmen kabulüne dair kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacının ihtarnameye ve ihtarnamede yer alan hesap özetine itirazda bulunmadığını, gerek ipotek ve gerekse de kefalet ilişkisi açisindan davacının eşinin bilgi ve muvafakati olduğunu, davacının ipotek akit sözleşmesiyle müvekkil Bankaya ipotek etmiş bulunduğu birden fazla konut bulunduğunu, icra takibine konu her konutun aile konutu olmadığını, imza bilirkişi incelemesinde de, imzanin, Gülümser Şimşek’in eli ürünü olmadiğinin kesin olarak tesbit edilemediğini, “kuvvetle muhtemel” ifadesinin kullanıldığını yine, dava konusu alacağın kredi borcuna ilişkin olduğu ve müvekkili bankadan harç alınmasının yasaya aykırı olduğunu, belirterek yerel mahkemenin kararının müvekkili banka aleyhine olan kısımlarının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte borçlu olmadığının tespiti ve ipoteğin geçersiz olduğunun tespiti talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı banka tarafından davacı aleyhine Bursa 6. İcra Müdürlüğünün 2015/3565 sayılı icra takip dosyasında borçlu Murat Çınar mirasçıları ve Ahmet Çınar hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığı, davacı tarafından takibe konu Bilecik İli, Osmaneli İlçesi, Haceloğlu Mah. 371 ada, 11 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki mesken niteliğinde 1 ve 4 nolu bağımsız bölümler nedeniyle borçlu Murat Çınar’ın borçlarına teminat olarak T.Vakıflar Bankası T.A.O. lehine ipotek tesis edildiğini, ancak eşi tarafından rıza verilmediğini, belgedeki imzanın eşin ait olup olmadığını ayrıca kefalet sözleşmesinde eşinin muvafakatine dair imzasının bulunmadığını belirterek gerek kefalet sözleşmesinin gerekse İpotek akdinin geçersiz olduğunu iddia etmiş, borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
TMK’nun 194. maddesinde ancak ipotek edilen taşınmazın aile konutu olması halinde eşin rızasının alınması gerektiği düzenlemesi bulunmaktadır. TBK’nun 603. maddesinde ise kefalet benzeri kişisel güvence verilmesine ilişkin başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere kefalet hükümleri uygulanacağı belirtilmiş olup, ipotek tesisi aynî bir güvence olduğundan TBK’nun 603. maddesinin ipotek tesisinde uygulanma imkânı olmadığı gibi, bu madde aile konutunun korunmasına ilişkin TMK’nun 194. maddesini aile konutu olmayan taşınmazlara yönelik genişletmesine de imkân vermemektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4534 esas, 2021/4649 karar sayılı ilamı).
Mahkemece ipotek tesis edilen taşınmazın aile konutu olup olmadığının araştırıldığı, yerel mahkemenin gerekçesinde de belirtildiği üzere; davacının taşınmazların aile konutu olduğuna yönelik bir iddiası bulunmadığı gibi davacı asil …’ in 05/02/2019 tarihli duruşmadaki beyanları ile ipoteğe konu dairelerin bulunduğu binada 3. katta eşi ile birlikte yaşadığını beyan ettiğinden dairelerin aile konutu olmadığından eş rızasının aranması ve muvafakat belgesinin de geçerli olup olmasının etkisi olmadığı yönündeki kabul kararı yerindedir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, bilirkişi raporunun, denetime elverişli, kapsam ve niteliği itibariyle hüküm vermeye yeterli bulunmasına, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmamasına, davacının talebinin ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte borçlu olmadığının tespiti ve ipotek akdi ve kefalet sözleşmesinin geçersizliği talebine ilişkin olmasına ve bilirkişi raporuna göre hesaplanan miktar üzerinden ipotek veren olarak sorumluluğunun bulunmasına, icra takibinde fazla istenen kısım yönünden yerel mahkemece borçlu olmadığının tespit edilmesine göre istinaf sebepleri incelenmek suretiyle yapılan değerlendirme sonucunda davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf talebini ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 854,20 TL istinaf karar harcından peşin alınan 213,55 TL’nin mahsubu ile bakiye 640,65 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, artan gider avansının talepleri halinde iadesine,
Kararın tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.