Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2019/1969 E. 2022/1256 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1969
KARAR NO : 2022/1256
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2019
NUMARASI 10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/10/2022
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/04/2019 tarih, 2009/743 Esas, 2019/646 sayılı Kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinden … ile davalılardan … arasında Borusan Bandırma Rüzgar Santralı Yol İnşaatı işinin yapılmasına ilişkin sözleşme imzalandığını, …’ın davalılardan Aydınlar Madencilik Taş. San. Ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu başkan vekili ve münferit imza yetkisine haiz temsilcisi olduğunu, sözleşme uyarınca giderler karşılandıktan sonra kalan karın %60’ı davalı …’a, %40’ı müvekkili …’a ait olduğunu, sözleşmeye göre hakedişlerden öncelikle borçlar ve giderler kaşılanacağını, kalan bedelin %40’ı Borusan’dan alındığı tarihi takip eden iki iş günü içinde davalı … tarafından müvekkili …’a tediye olunacağını, işbu sözleşme hükümleri çerçevesinde iş için gerekli makine parkı müvekkili tarafından temin edildiğini, şantiyenin kurulduğunu, personel ve ekipman sağlandığını, işe 25 Ağustos 2008 tarihinde başlanıldığını, işin tamamen müvekkilinin insan kaynağı, makine ve ekipmanı ile ifa ve intaç eylenerek, başarı ile tekemmül ettirilip 10 Ekim 2008 tarihinde muhatap iş sahiplerine teslim edildiğini, davalıların iş bitmesine ve bedeli iş sahibinden alınmasına karşın müvekkilin hakkını kendisine vermediklerini ve taleplerini karşılamadıklarını, müvekkilinin ortaklıktan doğan alacağının tahsili zımnında işbu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, bu nedenlerle bakiye hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin 30/10/2008 tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, akabinde ıslah ile dava değerini 198.535,20-TL’ye artırmıştır.

Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: Bandırma Res kapsamında inşa edilecek olan yol inşaatının yapımı için müvekkili Aydınlar Madencilik Şirketi ile Borasco Enerji Kimya San. Tic. A.Ş arasında sözleşme imzalandığını, müvekkilleri ile davalılar arasında iddia edildiği gibi bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, ibraz edilen sözleşmedeki imza ve içeriği inkar ettiklerini, davacı şirketten yol yapım işine yönelik bir eskavatör, bir loder ve iki adet damperli kamyon kiralandığını, bu araçların 25/08/2008-10/10/2008 tarihleri arasındaki çalışmaları için 30.000,00-TL ödeme yaptıklarını ileri sürerek haksız ve yersiz davanın ıslah ile artırılan miktara yönelik zamanaşımı itirazını ileri sürerek reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davaya konu sözleşme üzerindeki imza ve yazılar ön sorun kabul edilerek imza incelemesi yaptırılmış, bu yönde alınan iki rapor arasındaki mübayenet sonrası nihai olarak düzenlenen 19/11/2013 tarihli rapor uyarınca; adi ortaklık ilişkisine yönelik sözleşmenin varlığı kabul edilerek, davada taraf olan gerçek kişilerin şirket temsilcisi olmaları, sözleşmede imza kısmında yer alan davacı … üzerinde Aydın Mad ve davalı … üzerinde Sancak Müt ünvanlarının yer alması sebebiyle şirket tüzel kişiliklerinde sözleşmede taraf oldukları, dolayısıyla sözleşmenin bu şirketleri de bağlayacağından davalı tarafın husumet itirazına itibar edilemeyerek, sözleşme kapsamında düzenlenen 07/10/2015 tarihli bilirkişi raporu ile davacı tarafın hak edişte ödenen müteahhit kar payı alacağının 50.450,53 TL ilave KDV olduğu sabit olup dava dilekçesi ile talep edilen 10.000 TL yönünden davanın sübut bulduğundan bu miktar yönünden talebin kabulüne, ıslah ile artırılan miktar (188.535,20-TL) yönünden ise adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacağın 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince 10 yıllık zamanaşımı hükmüne tabi olması ve alacağın muaccel olduğu 30/10/2008 tarihinden davacının davayı ıslah ettiği tarih olan 02/04/2019 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi sebebiyle bu miktar yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı, davacılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; mahkemece 07/10/2015 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve ıslah ile artırılan miktarın zamanaşımına tabi tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, adi ortaklık ilişkisi fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresinin işlemeyeceğini, mahkemece adi ortaklığın tasfiye prosedürünün işletilmediğini, hükme esas alınan rapora yönelik itirazlarının ve bu rapora üstünlük tanınma sebebinin değerlendirilmediğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan ortaklık gideri (masraf) ve kar payı alacağının tahsili istemine yöneliktir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı deliller uyarınca; taraflar arasında imzalanan tarihsiz sözleşme ile Borusan Bandırma Rüzgar Santralı Yol İnşaatı işinin yapılmasına yönelik adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, eldeki dava ile; 25/08/2008-10/10/2008 tarihleri arasında var olan ortaklık ilişkisinin sona ermesi sebebiyle ortaklık nedeniyle oluşan kar payı ve yapılan masrafların (giderlerin) talep edildiği, ortaklığın tasfiyesinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin varlığı mahkemenin de kabulündedir. Bu halde, ortaklardan birisinin ortaklığa yönelik yapılan masraf ve kar payı talebi aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar.
Ortaklık, taraflar arasında yapılan bir anlaşma veya mahkeme kararı olmadıkça tasfiye edilmiş sayılamaz. Bir başka deyişle, tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeyle karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta da zamanaşımı süresi başlamaz. Dava konusu olayda, taraflar arasındaki adi ortaklık fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamamıştır ve bu nedenle olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan da söz edilemez. Bu nedenle, mahkemenin ıslah edilen miktara yönelik zamanaşımı değerlendirmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir (BK md. 520, TBK. 620 md.).
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1 inci maddesi; “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü içermektedir.
Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen BK’nın 535 inci (TBK’nın 639 uncu) maddesinin birinci fıkrasında; ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesiyle ortaklığın sona ereceği düzenlenmiştir.
Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.
Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece TBK’nın 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.
Ortaklar, ortaklık için avans verdiklerini ve masraf yaptıklarını iddia ediyorlarsa, bunların da TBK’nın 643 üncü maddesi uyarınca ortaklığın tasfiye hesabında dikkate alınması gerekir. Kuşkusuz, bu gider ve masrafların talep edilebilmesi için ispat edilmesi zorunludur. Ortaklık faaliyeti kapsamında yapılan giderlerin kural olarak yazılı delille ispatı gerekir. Ancak duruma göre, masraf yapılıp yapılmadığı veya yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişiye de başvurulabilir. Özellikle masraf yapıldığının kesin olduğu, yapılan masrafların bilirkişi incelemesiyle kolaylıkla tespit edilebileceği ve ortaya çıkarılabileceği durumlarda, yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişi incelemesi yapılması olanaklıdır (Şener, Oruç Hami, Adi Ortaklık, Ankara : Yetkin Yayıncılık, 2008, s. 336).
Bu durumda, mahkemece adi ortaklığın tasfiye usulüne ilişkin 6098 sayılı TBK’nın 642 vd. maddeleri gözetilerek tasfiye memuru aracılığı ile yerleşik yargı kararlarında belirtilen usule göre tasfiye işleminin gerçekleştirilmesi sonuç bilançosuna göre tasfiye işlemini sonlandırılarak karar verilmesi gerekirken yanılgılı ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın kaldırılması gerekmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24/01/2022 T, E: 2021/6741 K: 2022/352 sayılı ilamı).
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/04/2019 tarih, 2009/743 Esas, 2019/646 sayılı Kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-Davacılar tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacılara iadesine,

5-Yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek esas karar ile birlikte dikkate alınmasına,
6-Karar ve tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza