Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2019/1705 E. 2021/1623 K. 26.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : ….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …
TARİHİ : …
NUMARASI : …. E. – … K.
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 26/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/11/2021

… Asliye Ticaret Mahkemesinin …. tarih, …. esas, … sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının müvekkili şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden …. tarih … nolu … TL bedelli fatura bakiyesi … TL. asıl alacak ve işlemiş ve işleyecek faizleri üzerinden icra takibine giriştiğini, faturanın diğer kısmı olan … TL nin müvekkili tarafından ödendiğini, davalının müvekkiline iki yıl garantili olarak …. tarihli sözleşmeye dayalı olarak ….tarihinde montajı yapılan bir adet CNC palet çakma makinasının kurulumundan hemen sonra arızlar meydana geldiğini, davalının arızaları gidermediğini, davalıya bu konuda noterden ihtarname dahi gönderdiklerini, davalının makinadaki ayıpları gidermediği gibi sözü geçen icra takibine giriştiğinden bahisle ayıplı makina nedeniyle icra takibine konu 21.293,40 TL den müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve ödenen 69.706,60 TL. nin fatura tarihinden itibaren en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin yerleşim yerinin …. İli olması nedeniyle mahkemenin yetkisiz olduğunu, …. Mahkemelerinin yetkili olması nedeniyle öncelikle davanın yetki yönünden reddine ve yargılama sonunda da davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, ayıp ihtarının süresinde olmadığı, davacı tarafın sunduğu bilirkişi raporunda makinenin defalarca açıp kapatma işleminden sonra çalıştırılabildiği izah edildiğine göre gizli bir ayıptan bahsedilemeyeceği, makine de sorun olduğu açık ve net belli olduğu bu nedenle davacının TTK 23/1-c fıkrası gereği 2 ve 8 günlük muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek malı ayıplı hali ile kabul etmiş sayıldığı, davacı ayıp iddiasını usulüne uygun delillerle ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel mahkemenin hüküm kısmında her ne kadar davacı müvekkili tarafından ayıp ihtarı olarak 03.07.2013 tarihinde noter ihtarnamesi ile arızanın davalıya bildirildiğini dile getirmiş ise de; bu hususun bir doğruluğu bulunmamaktadır. Zira; davanın daha önceki aşamalarında defaatle dile getirmiş olduğumuz üzere davaya konu makine montajının yapıldığı 08.01.2013 tarihinden kısa bir süre sonra arıza yaptığı, montajdan kısa bir süre sonra arızanın meydana gelmiş olduğu noktasında davalı tarafından cevap dilekçesinde ikrar edildiği, hal böyle olunca montajın yapıldığı tarihten çok kısa bir süre sonra davalı tarafın teknik elemanlarının müvekkil firmaya arıza için geldiği de dosyaya sunmuş olduğumuz konaklama faturalarında da sabit olduğu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ihbarın şekle bağlı olmadığı bu nedenle sözlü de yapılabileceği tanık dahil her türlü delille ispatı mümkün olduğu, dosya kapsamında dinlenen Tanık …’in ve diğer tanık …’in beyanını ile ispatlandığı , ancak yerel mahkemece tanık beyanlarının yok sayılarak davamızın reddine karar vermesi adalete ve hakkaniyete aykırı olduğu yine taraflarınca Tmmob Makine Mühendisleri odasına başvurmak suretiyle aldırmış olduğu 02.07.2013 tarihli bilirkişi raporu yeterince irdelenip dikkate alınmamış olmasına rağmen hüküm kısmında rapora itibar edilerek hükme gerekçe gösterilmesi, ayıbın olduğunu ortaya koyan raporun aslında itibar edilecek nitelikte olduğunun mahkemece kabul edildiği anlamını taşıdığı, davaya konu makinenin ayıbına ilişkin yapmış olduğu tespit doğru iken ve ayıba ilişkin iddialarımızın ispatı da yerel mahkemenin göstermiş olduğu gerekçenin aksine gerek tanık beyanları gerekse destekler nitelikte başkaca delillerle süresi içerisinde yapılmış olduğu dikkate alındığında, Yerel Mahkeme tarafından davanın reddi şeklinde isabetsiz olarak tesis edilen hükmün kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekçeleri ile istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ticari satımdan kaynaklanan malın ayıplı olması nedeni ile bedelin istirdadı ve ile bakiye miktar yönünden borçlu olunmadığının tespiti davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Satım sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 207. maddesinde “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.Satıcının malın teslimi ve mülkiyetinin alıcıya geçirilmesi yükümlülüğü yanında satılanın ayıplardan ari olmasını sağlama yükümlülüğü de bulunmaktadır.
6102 sayılı TTK. 23. maddesinde ise ; “Ticari satış ve mal değişimi” düzenlenmiş, tacirler arasında yapılan ticari satışlarda esas itibariyle Türk Borçlar Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra bu tür satışlar hakkında özel bazı hükümlere yer verilmiştir. Bu hükümlerin uygulanabilmesi için somut olayda ticari satışın mevcut olması gerekir. Ticari satış, sözleşmenin her iki tarafının da tacir olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olan satıştır. Tacirler arası ticari satımlarda satıcının ayıplı ifadan sorumluluğu esas itibariyle Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı madde hükümlerine tâbi olup, ancak tacirler arasındaki ticari satımlardan kaynaklanan ayıplı ifa hallerinde alıcının muayene ve ihbar külfetlerinin süresi hakkında 6102 sayılı TTK. 23/1-c madde hükmünde düzenlenmiştir .
6098 sayılı TBK. ayıba karşı tekeffül hukuki kurumunu düzenleyen 219 ve devamı maddelerine bakmak gerekir. Buna göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” düzenlemesi mevcuttur.
6098 sayılı TBK. 222. maddesinde ise; Satıcının, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu olmayacağı, satıcının, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olacağı düzenlenmiştir.

Ticari satış ve mal değişimi başlıklı 6102 sayılı TTK. 23/1 maddesinde; Maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı buna göre malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde inceleyip veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olacağı, diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı düzenlenmiştir.
6098 sayılı TBK. 223/2 madde hükmüne göre; alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı. ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağı, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Ayıp durumunda alıcının seçimlik haklarını düzenleyen 227. maddesi incelendiğinde; Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme, alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme seçimlik haklarına sahiptir.
Yine madde hükmüne göre; satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir. ” hükümleri mevcuttur.
Yine 6098 Sayılı TBK. 231. maddesinde “satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.”
Satıcının alıcıya garanti vermiş olması hali hiçbir surette 6098 sayılı TBK. 223. maddesinde yer alan ayıp ihbar sürelerini asla ortadan kaldırmaz. TBK. 223. maddede belirtilen ihbar süreleri hak düşürücü süre niteliğindedir. İğfal (ağır kusur) halinde ise zamanaşımından söz edilemeyeceği 6098 sayılı TBK.231/son maddesinde hükme bağlanmıştır. TBK 231/son madde hükmüne dayanılabilmesi için alıcının, satıcının hilesi veya kandırması sebebiyle zamanında dava açmasının önlenmesi gerekir. Başka bir anlatımla malın sonradan ayıplı olduğunun saptanması ve bunun gizli ayıp niteliğinde olduğunun belirlenmesi tek başına iğfal olarak değerlendirilemez.
Genel yasa hükümleri ve açıklamalar karşısında somut olay bakımından; tüm dosya kapsamına göre; davacı taraf davalıdan satın aldığı 1 adet CNC Palet çakma makinesinin ayıplı olduğunu iddia ederek 29.12.2012 tarihli sözleşmenin feshi davalı tarafa ödenen 69.706 TL. satış bedelinin iadesi ile 21.293,40 TL. bakiye fatura borcundan sorumlu olmadığının tespitini talep etmekte, davalı taraf makinenin sağlam ve çalışır vaziyette teslim edildiği, kullanıcı kusurlarının garanti kapsamında olmayacağından ayıp ihbarının usulüe uygun yapılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında alım satıma dayalı ticari ilişki bulunmakta olup, davada çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacı tarafından davalıya satılan ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıbın gizli ayıp niteliğinde bulunup bulunmadığı, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, üretim hatası ya da kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, arızanın makinadan beklenen faydaları azaltan/ortadan kaldıran nitelikte olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.

Dosya içeriğinde hükme esas alınan bilirkişi raporları taraf iddia ve itirazlarını karşılar mahiyette olmadığı gibi denetime elverişli ve davayı sonuçlandırmaya yeterli de değildir. Bu durumda 6100 sayılı HMK. 266. madde ve devamında düzenlenen hükümler gözetilerek, tercihen üniversitelerin makina bölümünde görevli öğretim üyesi ve hesap bilirkişisinden oluşan üç kişilik uzman bilirkişi heyeti tarafından inceleme yapılarak; davacının makinanın halen arızasının devam ettiğini iddiası da gözetilerek, arızanın sebebi, devam edip etmediği ile gizli ya da açık ayıp niteliğinde olup olmadığı, ayıp var ise üretim hatası ya da kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, arızanın makinadan beklenen faydaları azaltan yada ortadan kaldıran nitelikte olup olmadığı ile tamir ile giderilmesinin mümkün olup olmadığı hususlarında ayrıntılı, bilimsel, tarafların, mahkemenin ve kanun yollarının denetime elverişli rapor aldırılması ile hazırlanacak rapor sonucuna göre açık ayıp, gizli ayıp, eksik ifa belirlenip, ihbar ve zamanşımı yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmek üzere davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.

Açıklanan gerekçelerle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK.353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-… Asliye Ticaret Mahkemesinin …. tarih, …. esas,…. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-6100 sayılı HMK, 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde yatırana iadesine,
4-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
5-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.26/11/2021


Başkan

¸e-imzalıdır


Üye

¸e-imzalıdır


Üye

¸e-imzalıdır


Katip

¸e-imzalıdır