Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2019/1331 E. 2022/1224 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1331
KARAR NO : 2022/1224

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/995 Esas, 2019/200 Karar
TARİHİ : 28/02/2019

DAVACI : ….
VEKİLLERİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/09/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmış olmakla dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkili şirketin 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuatına göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan üretim lisansı alındığını ve bu lisans kapsamında müşterilerine elektrik enerjisi tedarik ettiğini, müşterilerine elektrik enerjisi nakletmek üzere bağlantı ve sistem kullanım hakkında tebliğ gereği müşterileri adına davalı UEDAŞ ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşması yaptığını bu nedenle davalı ile aralarında sözleşme ilişkisi bulunduğunu, davalının 01/04/2003 ile 01/09/2006 tarihleri arasında perakende satış faaliyeti kapsamında tek terimli diğer iller puant sanayi tarifesine göre yapılan elektrik satışlarında onaylanmış sabit dağıtım sistem kullanım bedellerini davacı şirketten her saat diliminde sabit bir şekilde beher kwh başına alırken kendi elektrik satışlarından belirli saat dilimlerinde söz konusu bedeli ya tamamen almayarak veya kısmi alarak davacı şirket açısından piyasa faaliyetlerini zorlaştırdığını, ayrımcılık yaparak zarar doğmasına sebep olduğunu, davalının hakim durumunu kötüye kullanarak hem haksız rekabete neden olduğunu hem de Kanunun 13. maddesindeki eşit taraflar arasında ayrım gözetmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, müvekkili tarafından EPDK’ya ve Rekabet Kurumuna müracaat edildiğini, davalının şikayete konu davranışı hakkında süresinde işlem tesis edilmemesi üzerine Danışay’da dava açıldığını, Danıştay 13. Dairesince davalının davranışının hukuka aykırı olduğu ve dolayısıyla davranışının haksız rekabet teşkil ettiğine karar verildiğini, davalının Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un m.6, Elektrik Piyasası Kanunu’nun m. 13 ve Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği’nin m.15 ve 18 hükümleri ile EPDK’nın 272 sayılı Kurul Kararına aykırı davranarak haksız avantaj elde ettiğini, elektrik enerjisi tüketimin fazla olduğu saat diliminde kendi tüketicilerinden fazla sistem kullanım bedeli tahsil ettiğini, bu karşın gece tarifesinde ucuza elektrik enerjisi satarak rekabet halinde olduğu müvekkili şirketin bu saat diliminde elektrik enerjisi satışını yok ettiğini, müvekkili şirkete karşı haksız rekabet ederek haksız şekilde kazanç sağladığını, Danıştay 13. Dairesinin 2006/1118 Esas, 2008/7071 Karar sayılı kararı ile davalının haksız rekabet yaptığının sübuta erdiğini ileri sürerek davalının haksız rekabet teşkil eden davranışı nedeniyle TTK m.58/2 hükmüne göre davalının kendi dağıtım bölgesinde elde ettiği haksız kazancın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin haksız rekabet tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, talep edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, 01/04/2003 ile 01/09/2006 tarihleri arasında enerjisini müvekkilinden ve bağlı ortaklıklarından tedarik eden tüketicilere nihai elektrik enerjisi satış tarifelerinin abone grupları itibariyle 01/04/2003 tarihi öncesinde ve 01/09/2006 tarihi sonrasında olduğu gibi ulusal bazda uygulanması gerektiğinden her lisans bölgesinin tek zamanlı perakende satış tarifesi, dağıtım sistem kullanım tarifesi ve iletim bedeli toplamı ile mevcut 8 lisans bölgesi için nihai tüketici tek zamanlı tarifelerine ulaşılmış olup nihai tek zamanlı tüketici tarifelerinin lisans bölgelerinde farklılık göstermediğini, aynı şekilde her bölgenin çok zamanlı perakende satış tarifeleri üzerine bölgeye ait dağıtım sistem kullanım ve iletim bedellerinin eklenmesi durumunda çok zamanlı fiyatların bölgelerde farklılık göstereceğinden abone grupları itibariyle tek zamanlı ulusal nihai tüketici fiyatlarında olduğu gibi, çok zamanlı nihai tüketici fiyatlarının da ulusal bazda uygulanmasını teminen sadece gece fiyatlarının diğer tarife bileşenlerinden bağımsız olarak sabit alındığını ve tüm tarife bileşenlerinden oluşan tek zamanlı fiyatlar çerçevesinde 01/04/2003 tarihinden öncesindeki mevcut tarife metedolojisi uygulanarak gündüz ve puant tarifelerinin oluşturulduğunu, bu uygulamanın enerjisini Tedaş ve bağlı ortaklıklardan alan tüketicilere ülke genelinde ulusal tarife uygulamasının bir gereği olup 4267 sayılı Kanun kapsamında eşit taraflar arasında farklılık yaratılmamasının amaçladığını, ayrıca dağıtım sistem kullanım tarifelerinde çok zamanlı tarife uygulaması bulunmadığından serbest tüketicilere nakledilen enerji için ilgili Kurul Kararında belirtilen fiyatların zaman dilimindeki tüketimlerine bakılmaksızın uygulandığını, ayrıca haksız rekabet nedeniyle uğranılan zararın talep edilebilmesi için karşı tarafın kusurunun bulunması gerektiğini, oysaki müvekkilinin 4628 sayılı Kanun’un 13.maddesinde belirtildiği gibi eşit taraflar arasında farklılık yaratılmamak üzere ulusal bazda uygulamayı sağlamak amacıyla tesis ettiği işlemin mevzuat gereği olup davacı tarafın bu işlem nedeniyle zarara uğramış ise de burada müvekkili kurumun bir kusurunun bulunmadığı savunarak davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davanın haksız rekabet dolayısıyla haksız rekabetin tespiti ile haksız rekabet nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu, davacının iddiasının tek terimli diğer iller puant sanayi tarifesine göre yapılan elektrik satışlarında sabit dağıtım sistem kullanım bedellerinin davacıdan her saat diliminde sabit olarak alındığı halde davalının kendi müşterilerinden belirli saat dilimlerinde söz konusu bedeli tamamen veya kısmen almama şeklindeki davalı eyleminin haksız rekabet fiili oluşturduğu olup tarife değişikliğine neden olanın EPDK’nın 31/12/2003 tarihli 276 sayılı kararı olduğu, bu kararın da 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere alındığı, bir geçiş döneminin öngörüldüğü, davacı tarafından daha önce davalı ile yapılan bağlantı ve sistem kullanım anlaşması çerçevesinde belirlenen sözleşme hükümlerinin ve tarife türünün EPDK kararı sonrasında sözleşme hükümlerinin EPDK kararına uygun bir şekilde uyarlanması yahut yenilenmesine yönelik davalıya bir başvurusu yahut ihtarının bulunmadığı, bu konuda davalıya 31/05/2018 tarihli celsede süre verilmesine rağmen buna yönelik bir kayıt sunulmadığı, haksız rekabetin zorunlu diğer unsuru olan zarar konusunda ise haksız rekabet eylemi nedeniyle davacının hangi tür zararının ortaya çıktığı ve zararın ne olduğunun belirlenmesi gerektiği, davacının zarara uğradığını, ne miktarda olduğunu ve kaynağını ispatlamak zorunda olduğu, davalının iddia edilen eylemi dolasıyla davacının ortaya çıkabilecek zararının bilirkişi raporlarıyla da belirlenen tarife değişikliği dolayısıyla davalının müşterilerinden elde ettiği kar olmayıp, davacının haksız rekabet nedeniyle uğrayabileceği zararın, davalının kendi müşterilerine tarife değişikliğini uygulayıp belli saat dilimlerinde kullanım bedelini tamamen almayıp ya da kısmen alırken davacının sabit bedel almasından dolayı uğrayabileceği müşteri kaybı şeklinde ortaya çıkabileceği, yani belirlenmesi gerekenin davacının iddia ettiği davalı eylemi nedeniyle müşteri portföyünde olumsuz değişiklik olup olmadığı, müşteri kaybına uğrayıp uğramadığı, müşteri portföyünün ve dolasıyla elde edeceği gelirin davalıya geçip geçmediği bu sebeple davalının davacı zararına ne tutarda kar elde ettiği ve davacının zararının ne miktarda olduğu hususu olup davacının bu uygulama nedeniyle müşteri portföyünde olumsuz yönde değişiklik olduğu ve zarara uğradığı gerek davacı tarafça sunulan kayıt ve belgelere ve gerekse mahkemece yapılan araştırmalara göre ispatlanamamış olduğu gerekçesiyle, davacının haksız rekabet bulunduğuna ilişkin tespit davası ile haksız rekabet dolasıyla tazminat istemine yönelik davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili, davalının elektrik piyasasında elektrik dağıtım faaliyeti bakımından dağıtım bölgesinde tekel ve hakim konumda olduğunu, aynı şekilde davalı şirketin perakende satış pazarında da hakim konumda olup müvekkili şirketin davalı ile serbest tüketicilere elektrik enerjisi satışı bakımından rekabet halinde bulunduğunu, davalının kendi 3 zamanlı satışlarından gece için EPDK tarafından onaylanmış olan DSK ve İSK almadığı halde özel sektör tedarikçilerinin 3 zamanlı satışlarındaki gece satış miktarlarından DSK ve İSK tahsilatı yaparak haksız kazanç sağladığını, haksız rekabet ortamı yarattığını, serbest elektrik piyasası içindeki diğer tedarikçilerin 3 zamanlı tarifeden elektrik tüketen müşteriye elektrik satışı için pazar payına engel olduğunu, mevzuata aykırı hareket ettiğini, davalının çıplak gece tarifesine eklediği hizmet bedelleri ile müşterisine elektrik satması gerekirken hizmet bedelleri eklenmeden satış yapmasının hukuka aykırı olduğu ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil ettiğine Danıştay 13. Dairesinin 2006/1118 E., 2008/7071 K. sayılı kararı ile de karar verildiğini, tazminat miktarının hesaplanması için gerekli olan bilgi ve belgelerin davalı tarafça dosyaya sunulmadığını, müvekkili şirket tarafından elinde bulunan tüm belge ve bilgilerin dosyaya sunulmuş olup karşı tarafın suiniyetli tutumundan dolayı müvekkilinin dosyada yer alan üç zamanlı tarifeden enerji satışları değerlendirilerek tazminat hesaplamasının yapılması gerektiğini, dosyada mevcut bilirkişi raporlarında da davalının perakende satış fiyatı kapsamında tek terimli diğer iller puant sanayi tarifesine göre yapılan elektrik satışlarında onaylanmış sabit dağıtım sistem kullanım bedellerini müvekkili şirketten her saat diliminde sabit bir şekilde her kwh başına almakta iken kendi elektrik satışlarından belirli saat dilimlerinde söz konusu bedeli ya tamamen almayarak veya kısmi olarak almak suretiyle haksız rekabet ettiğinin belirtildiğini, davalının bu uygulaması nedeniyle müvekkilinin zarar gördüğünün sabit olduğunu ancak dava açıldığından beri davalı tarafça hesaplama için gerekli bilgi ve belgelerin dosyaya ibraz edilmediğini, davalını bu tutumu ile mahkemenin tazminat konusunda karar vermesini engellediğini, mahkemece BK m.41 hükmü çerçevesinde hüküm kurulması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, haksız rekabet fiilinin varlığını ispat yükünün davacı yana ait olduğunu, haksız rekabetin varlığı için ticarî bir davranış veya uygulamanın varlığı, bu davranış veya uygulamanın aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı olması ve bu davranış veya uygulamanın rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkilemesi gerekmekte olup müvekkili şirketin haksız rekabet teşkil eden ve davacı … zarara uğratan herhangi bir haksız ve hukuka aykırı eyleminin söz konusu olmadığını, davacı taraf ve bir kısım bilirkişi heyet raporlarında Danıştay 13. Dairesi 2006/1116 E., 2008/7071 K. sayılı ilamı gerekçe gösterilerek müvekkilinin haksız rekabete neden olduğu iddia edilmiş ise de Danıştay’da görülen davanın taraflarının, davacı şirket ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu olduğunu, kararın davada taraf olmadığı için müvekkili şirket bakımından bağlayıcı olmadığı gibi kararda hüküm altına alınan hususun da bu davanın konusu olan haksız rekabet olmadığını, Danıştay’ın ilgili dosyasında dava konusu olan hususun Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun idari işlem ve eylemleri olduğunu, üstelik davacı şirket tarafından Kurul aleyhine açılan ve Danıştay’da görülen bu davanın ret ile sonuçlandığını, ayrıca müvekkilinin taraf olmadığı ve kendini savunma imkanı bulamadığı idari bir davanın müvekkili açısından bağlayıcı olmasının da düşünülemeyeceğini, bu nedenle tarafları farklı olan, idare hukuku kurulları çerçevesinde Kurulun idari işlemlerini değerlendiren ve davacı şirket iddiasını haksız bulan kararın eldeki davada müvekkili bakımından bağlayıcı olması ve aleyhe delil olarak kullanılmasının söz konusu olamayacağını, Danıştay’daki idari davadan bağımsız olarak davacı şirketin iddiaları doğrultusunda, haksız rekabet sayılabilecek bir durum bulunup bulunmadığı ve haksız rekabetin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, taraf delilleri ve adli mevzuat çerçevesinde incelenmesi gerektiğini, yine dava konusu döneme ilişkin EPDK uygulamalarının yasal dayanağı olan ve önceki kararları adeta mülga eden 413 sayılı EPDK kararı ve bu karara dayalı olarak yapılanların hukuka uygun olduğunu, Kurul kararında mevcut uygulamaya devam edilmesine ve Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği’nin ‘Gelir Düzenlemesi’ başlıklı bölümünde yer alan düzenlemelerin lisans sahibi kişiler için uygulanmayacağına karar verildiğini, 413 sayılı Kurul kararı uyarınca müvekkili şirketin eylemlerinin hukuka uygun olduğunu, kusurunun bulunmadığını ve dolayısıyla davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu, yine davacı tarafın eldeki bu davada maddi tazminat isteyebilmesi için müvekkili şirketin kusurunun bulunması gerekmekte olup kusurunun varlığı ve davacı tarafın uğradığı zararın ispatlanamadığını belirterek istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, haksız rekabetten kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği, teşkil ediyorsa tazminata hükmedilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davacı taraf, davalının 01/04/2003-01/09/2006 tarihleri arasındaki dönemde perakende satış faaliyeti kapsamında tek terimli üç zamanlı sanayi sınıfı diğer iller statüsündeki müşterilerine yapılan elektrik satışlarında kanuna ve EPDK kararlarına aykırı olarak EPDK tarafından onaylanmış sabit dağıtım sistem kullanım bedellerini davacı şirketten her saat diliminde sabit bir şekilde beher kwh başına alırken davalı şirketin kendi yaptığı elektik satışlarında söz konusu bedeli tamamen veya kısmen almadığı ve bu şekilde piyasada haksız rekabet ortamı yarattığını ileri sürmekte ve davalının kendi dağıtım bölgesinde elde ettiği haksız kazancın şimdilik 10.000,00 TL’sini maddi tazminat olarak talep etmektedir.
Dosya kapsamı uyarınca davalı tarafça yapılan elektrik satışlarından sabit dağıtım sistem kullanım bedeli tahsil etmediği uyuşmazlık dışı olup tespiti gereken husus bu durumun haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasıdır. Zira davacı bu durumun EPDK kararlarına aykırı olduğunu, Danıştay kararı ile haksız rekabetin tespit edildiğini ileri sürmekte iken davalı uygulamanın 413 sayılı Kurul Kararına uygun olduğunu savunmaktadır.
Danıştay 13. Dairesi’nin 2006/1118 Esas, 2008/7071 Karar sayılı ilamında davacı …, davalı ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu olup dava, davacı şirketin Tedaş tarafından mevzuata aykırı uygulamalarda bulunulduğuna dair davalı kuruma yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptaline ilişkindir. Söz konusu kararda, davacı şirketin davalı kuruma yaptığı başvuru neticesinde öngörülen prosedürün işletilerek mevzuata aykırı uygulamalar saptanarak bunların düzeltilmesi konusunda hukuka uygun karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Söz konusu Danıştay kararında, davacının Tedaş’ın şikayete konu uygulamasıyla ilgili olarak Enerji Piyasasu Düzenleme Kurumu Başkanlık Makamının 22/07/2005 tarihli oluru ile “Elektrik Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümleri uyarınca konunun Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Denetim Dairesi Başkanlığına iletildiği, denetim sonucunda da Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 18/01/2007 tarih ve 1067/9 sayılı kararında: 22/06 saatleri arasında uygulanan tarifeye iletim ve dağıtım sistem kullanım ve/veya işletim bedelleri ile diğer fon ve payların eklenmemesinin 4628 sayılı Kanunun 13.maddesi ve Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği 15.maddesi hükümlerine…aykırı olduğu, Tedaş ve bağlı ortaklıklarının yazılı savunmalarında belirtilen hususların ise mevzuata aykırı işlem yapılmasına haklı gerekçe olamayacağının belirtilerek mevzuata aykırı uygulamaların otuz gün içinde giderilmesinin bu şirketlere ihtar edildiği belirtilmektedir.
İşbu dava dosyasının davalısı Danıştay tarafından yapılan yargılamada taraf olmamakla birlikte söz konusu kararda, dava dosyamıza konu olan, 22/06 saatleri arasında uygulanan tarifeye iletim ve dağıtım sistem kullanım ve/veya işletim bedelleri ile diğer fon ve payların eklenmemesinin kanun hükümlerine aykırı olduğu açık bir şekilde belirtilmiş bulunmaktadır.
Yargılama aşamasında alınan10/06/2013 tarihli bilirkişi raporunda; davalı tarafından tek terimli, üç zamanlı sanayi sınıfı diğer iller statüsündeki müşterilere 01/04/2003 -01/09/2006 tarihleri arasındaki dönemde mevzuata ve 272 ve 276 sayılı Kurul Kararlarına aykırı olarak kendi lehine hatalı tarife uyguladığı ve bu şekilde rekabet ihlali fiilinin işlendiği, davalı tarafın söz konusu haksız fiili ve rekabet ihlali nedeniyle davacı tarafın ticari iş hacminin düşmesine bağlı olarak zarar ve ziyana uğradığının kabul edilmesi gerektiği ancak haksız kazancın tespiti için dosya kapsamında bilgi ve belgelerin eksik olduğu belirtilmiştir.
Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 56. maddesinde haksız rekabete ilişkin genel ilke “Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir.” şeklinde belirtilmiştir. Düzenleme uyarınca, iktisadi rekabetin objektif iyi niyet kurallarına aykırı her türlü suistimali haksız rekabettir. Bu madde ile hakime, çevreye, zamana ve günün ekonomik koşullarına intibak edebilen geniş ve değişik bir kıstas verilmiş bulunmaktadır. Kanunun gayesi, iktisadi sahada doğruluk ve dürüstlük esaslarının ihlalini önlemek olup, bu husustaki genel kaide 6762 sayılı TTK’nın 56. maddesinde düzenlenmiştir.
6762 sayılı TTK’nin 56. maddesinde haksız rekabetin genel ilkesi belirtildikten sonra, aynı Kanun’un 57. (6102 sayılı TTK’nin 55.) maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350.). Bu çerçevede bir davranış veya uygulamanın haksız rekabet teşkil edip etmediği belirlenirken öncelikle özel hüküm niteliğindeki 6762 sayılı TTK’nin 57. maddesinde sayılan hâllerden birinin var olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bu maddede sayılan hâllerden birisi söz konusu ise haksız rekabetin varlığı kabul edilecek, somut davranış veya uygulama bu maddede sayılan haksız rekabet hâllerine tam olarak uymuyorsa veya bu hâllerin kapsamına örnekseme yoluyla dolaylı olarak da dahil edilemiyorsa, ancak bu takdirde genel hüküm niteliğindeki 6762 sayılı TTK’nin 56. maddesinin uygulanması mümkün olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davalı tarafın, tek terimli üç zamanlı sanayi sınıfı diğer iller statüsündeki müşterilerinden EPDK’nın 272 ve 276 sayılı kararlarına aykırı olarak dağıtım sistem kullanım bedellerini tahsil etmediği ancak davacı taraftan söz konusu kullanım bedelinin tahsil edildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 18/01/2007 tarih ve 1067/9 sayılı kararında da belirtildiği üzere 22/06 saatleri arasında uygulanan tarifeye iletim ve dağıtım sistem kullanım ve/veya işletim bedelleri ile diğer fon ve payların eklenmemesinin 4628 sayılı Kanunun 13.maddesi ve Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği 15.maddesi hükümlerine aykırı olduğu, 01/04/2003 -01/09/2006 tarihleri arasındaki dönemde mevzuata ve 272 ve 276 sayılı Kurul Kararlarına aykırı olarak kendi lehine tarife uygulayan davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
6762 sayılı TTK’nın 58’inci maddesinde haksız rekabete maruz kalan bir kimsenin isteyebileceği şeylerden biri de kusur varsa maddi tazminattır. Bu isteğin kabul edilebilmesi için öncelikle davacının istediği zararı kanıtlaması gerekir. Asıl olan, davalının haksız rekabeti ile davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir. Ancak, böyle bir zararın, özellikle de miktarının kanıtlanmasındaki zorluğu dikkate alan kanun koyucu, haksız rekabetin varlığı halinde eylemin yaptırımsız kalmaması için, 6762 sayılı TTK’nın 58-e maddesinde yargıca, maddi tazminat olarak davalının elde etmesi mümkün bulunan menfaatin karşılığına hükmetmek yetkisi vermiştir. Haksız rekabette davacının maddi tazminat istemine konu ettiği zararı, davalının elde ettiği kar miktarı olmayıp, davalının haksız rekabeti nedeniyle davacının elde etmekten mahrum kaldığı kar miktarıdır. Bu zarar, kural olarak tarafların ticari defterleri ve diğer kanıtlarıyla beraber bilirkişi incelemesiyle tespit edilir. Bu şekilde bir tespit yapılamaz veya davacının kazanç kaybına uğramadığı anlaşılsa bile haksız rekabetin varlığında yargıç, TTK’nın 58-e maddesine göre tazminatı belirler, yine 818 Sayılı Borçlar Kanunun 43. maddesi gereğince de hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretinin ve şümulünün derecesini tayin eyler (Yargıtay 11. HD.nin 2020/8130 Esas, 2022/4956 Karar sayılı, 2015/7006 Esas, 2016/3330 Karar sayılı ilamları).
Bu nedenle, mahkemece davacı tarafça zararın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece davalının haksız rekabet teşkil eden eylemi nedeniyle dosya kapsamındaki verilerle, davacının zararının tam olarak tespitinin mümkün olmaması halinde 818 sayılı BK 42 ve 43. maddeleri gereğince bir değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm tesis edildiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-) Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, ilk derece mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK’nın m. 353/1-a-6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-) Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

3-) 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf karar ve ilâm harcının istinaf eden davacı tarafa iadesine,
4-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince hükümle birlikte değerlendirilmesine,
5-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-) 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a hükmü gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/09/2022


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır