Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2019/1150 E. 2022/551 K. 18.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1150
KARAR NO : 2022/551

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2019
NUMARASI : 2017/1503 E. 2019/297 K.
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 18/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/04/2022
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/02/2019 tarih, 2017/1503 esas, 2019/297 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili bankanın Gönen Şubesi ile davadışı Yeşiltuna Tarım Ürünleri Ltd. Şti arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesini, davalının da müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borçlular hakkında Bursa 14. İcra Müdürlüğünün 2017/9439 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun takibe itiraz etmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; açılan davayı kabul etmediklerini, icra takip talebine alacağın dayanağı belgelerin eklenmediğini, takibe konulan belgelerde müvekkilinin kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığını, taşınmazının asıl borçlunun borcuna teminat olarak ipotek veren müvekkilinin taşınmazını asıl borçluya devrettiğini, bu nedenle sorumluluğunun sınırlı olduğunu, bu taşınmaz üzerinden alacağın tahsilinin gerektiğini belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ;
Mahkemece, alınan 09/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı banka ile dava dışı Yeşiltuna Tarım Ürn.Ltd.Şti. arasında imzalan genel kredi sözleşmesine davalı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imza atıldığı, kredi sözleşmesi gereğince dava dışı şirkete kredi kullandırıldığı, kredi borçlarının ödenmediği, davacı banka ile dava dışı arasında imzalanan kredi sözleşmesine davalının kefalet limitinin 225.000,00 TL olduğu, takibe konu 6009481447 nolu (55500101 yeniden yapılandırma) taksitli kredi sözleşmesi gereğince davacının davalıdan olan alacağının, 225.000,00 TL asıl alacak, 8.043,75 Tl işlemiş temerrüt faizi, 402,19 TL %5 BSMV, 663,52 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 234.109,46 TL olduğu, toplam borç tutarının, icra harç ve masrafları, vekalet ücreti, asıl alacak tutarına takip tarihinden ödeninceye kadar işletilecek %39 temerrüt faizi, faizin %5 BSMV ile birlikte tahsilde tekerrür etmekmek ve kısmi geri ödemelerin TBK 100. maddesi gereğince öncelikle faiz ve masraflara mahsup edebileceği, tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla tahsili talepli olarak hesaplandığı, alınan bilirkişi raporunun kapsam ve nitelik itibarıyla hüküm vermeye yeterli görüldüğü, Davalının kredi sözleşmesinde imzasının bulunduğu sayfada kefil olduğu miktarın açıkça yazılı olmadığı, bu durumda sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu ve Yargıtay içtihatları uyarınca davalının sorumluluğunun kefil olarak imzaladığı limit attırım sözleşmesindeki limit arttırım miktarı olan 225.000,00 TL ile sınırlı olduğu, bilirkişinin bu yöndeki tespitinin yasaya uygun bulunduğu, dosyadaki kanıt ve belgelere, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı bankanın dava dışı Yeşiltuna Tarım Ürn. Ltd. Şti. arasında imzalanan kredi sözleşmesini, davalının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, dava dışı şirkete kullandırılan krediler borçlarının ödenmediği,davalının kefil olduğu miktar açıkça yazılı olmadığından sözleşmedeki 225.000,00 TL kefalet limitinin davalı için geçerli olacağı, davacı bankanın davalıdan olan alacağının 225.000,00 TL asıl alacak, 8.043,75 Tl işlemiş temerrüt faizi, 402,19 Tl %5 BSMV, 663,52 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 234.109,46 TL tutarında borçlu bulunduğu ve itirazında haksız olduğu, ayrıca davacı bankaca uygulanan faiz oranlarının sözleşme ve mevzuata uygun olduğu gerekçesi ile; davanın kısmen kabulü ile, davalının Bursa 14. İcra Müdürlüğünün 2017/9439 esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazının kısmen iptaline, takibin 225.000,00 TL asıl alacak, 8.043,75 TL temerrüt faiz, 402,15-TL %5 BSMV, 663,52 TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 234.109,46 TL alacak üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletecek %39 temerrüt faizi, bu fazin BSMV’si, icra takip ve masrafları ile birlikte takibin devamına, fazlaya ait istemin reddine, takip tarihi itibarıyla alacak likit olduğundan, hüküm altına alınan alacak miktarının %20’si üzerinden hesaplanan 45.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalı vekili tarafından haksız takip tazminatı isteminde bulunmuş ise de; davacı bankanın icra takibinde kötü niyetli olduğu ispatlanmadığı ve yasal koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile Kredi Genel Sözleşmelerinde tarafı olduğunu, Kredi Genel Sözleşmesi’nin Limitinin Artırılması başlıklı sayfalarında da açıkça görüleceği üzere davalıların “..sözleşmenin diğer hükümleri ve sözleşmeden doğan tüm yükümlülükler, artırılan miktar için de aynen geçerli olmaya devam edecektir.” şeklinde düzenlemeye imza koymak suretiyle kullandırılan tüm kredilerden sorumlu olduklarını, taraflar ile müvekkil banka arasında imzalanan Kredi Genel Sözleşmesi’nin Temerrüt Faizi ve Oranı başlıklı 19. maddesinde “Bankaca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranına bu oranın %50’sinin ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden temerrüt faizinin uygulanacağı ve bu şekilde hesaplanan faizi, bu faizin vergisini ve diğer eklentilerini ve bankanın yapacağı her türlü masraflar ile ödemeyi kabul ve taahhüt edildiği “kararlaştırıldığını, takibe geçildiği dönemde müvekkil bankaca kredilere uygulanan faiz oranının %26, temerrüt faiz oranının da %39,00 olduğunun ekte sunulan faiz genelgesinden görüleceğini, Ticaret Kanununun 8. madde hükümleri gereği yasanın tayin ettiği miktardan fazlaya ilişkin faiz ödenmesine dair sözleşmelerin geçerli olduğunu, kredi sözleşmeleri hükümleri, Bakanlar Kurulu kararı yasal düzenlemeler ve yerleşik Yargıtay İçtihatları gereği borçluların faiz oranına yönelik itirazlarının iptali gerektiğini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine, sözleşmenin bankaya verdiği yetkiye istinaden kredi hesabının kat edildiğini, borçlulara Bursa 2. Noterliği’nin 19.07.2017 tarih, 5619 yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini, hesap kat ihtarnamesinin davalıya tebliğ edildiğini, davalıya hesap kat ihtarnamesinin tebliğ edilmiş olması sebebiyle, hesap katında belirtilen kalemler yönünden alacak kesinleşmiş olduğundan davalının itirazının iptali ile davanın kabulünün gerektiğini, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla akdi imzalayan davalıların BSMV bedelini ödeme yükümlülüğü altında olduğunu, kefalet sözleşmesi geçerli olmakla davalı yanın itirazlarının yersiz ve haksız olduğunu, kredi genel sözleşmesinin akdedilme tarihinin 26.03.2010 olup o tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu ‘nda kefaletin geçerliliği, “Kefaletin sıhhati, tahriri sekle riayet etmeğe ve kefilin mesul olacağı muayyen bir miktar iradesine mütevakkıftır.” maddesi nazara alınarak değerlendirilmesi gerektiğini, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. maddesine göre kefalet belgesinin tamamen veya kısmen kefilin el yazısı ile oluşturulması gerekli olmayıp, bu belgede kefilin imzasının bulunmasının yeterli görüldüğünü, kredi genel sözleşmesinin ilgili sayfasında davalının adı, adresi ve imzasının yer aldığını, limitin arttırıldığı bedel olan 350.000,00 TL üzerinden kefaleten sorumluluğuna muvafakat ettiğinin açık olduğunu, davalının, 18.06.2010 tarihli Sözleşme Eki olan ”İşbu sözleşme kapsamında kullandığım/kullanacağım, yeni Türk Lirası ve yabancı para her türlü taksitli ticari, borçlu cari, nakdi ve gayrinakdi krediyi, ticari işletmemin sarf, gider ve faaliyetleri ile ilgili olarak kullanacağımı, bu konuda hiçbir itirazda bulunmayacağımı gayrikabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.” beyanının altında da imzasının yer aldığını, davalı tarafça imzaya ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığını, sözkonusu 65. sayfada ”İşbu limitin artırılmasına ilişkin ek 26.03.2010 tarih ve 67654 sayılı Kredi Genel Sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olup toplam limiti, bu defa aşağıda belirtilen tutar kadar arttırılmıştır. Sözleşmenin diğer hükümleri ve sözleşmeden doğan tüm yükümlülükler, arttırılan miktar için de aynen geçerli olmaya devam edecektir.” ibaresi yer almakla arttırılan miktar neticesinde sorumluluk tutarının 350.000,00 TL olduğunun açıkça yazıldığını, dolayısıyla, …’ın 350.000,00 TL’den sorumlu tutulması gerekmekte iken, sorumluluğunun 225.000,00 TL ile sınırlandırılarak borç tutarının hesaplanmasının isabetli olmadığını, belirterek, davacının kefalet sorumluluğunun 350.000,00 TL üzerinden hesapanması yönünden istinaf başvurusunun kabulü ve kararın bu doğrultuda düzeltilerek onanmasını, talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan bir konuda bilirkişiye başvurulması ve hukuki görüş ve değerlendirmeler içerdiği halde bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun bulunarak hükme dayanak tutulmasının hatalı olduğunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor” başlıklı 279/4 fıkrası “(4) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.” hükmünü içermektedir. Aynı yasanın 266. maddesi “Mahkeme çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne haiz olduğunu, kefalet ilişkisinin kurulup kurulmadığı, şekil şatlarına uyulup uyulmadığı, kefaletin hukuken geçerli olup olmadığı ya da bir irade fesadının olup olmadığı noktasında takdir hakkı tamamen mahkemeye ait olduğu halde kefaletin geçerliliği gibi hukuki bir konuda bilirkişinin kendisini karar mercii yerine koyduğunu ve görüş belirttiğini, dolayısıyla Yerel mahkemenin en başta dosyayı bilirkişiye göndermekle akabinde ise kendi takdir hakkına tecavüz eden bilirkişi raporunu hüküm vermeye yeterli bulmakla hata ettiğini, Mahkemenin delillerin takdirinde hataya düştüğünü, davacı banka tarafından sunulan belgelerin kefalet sözleşmesinin varlığına delil olamayacağı gibi kanunun aradığı şekil şartlarına uymadığı için geçersiz olacağını, şekil yönünden geçersiz kefalet sözleşmesinin hukuki sorumluluk doğurmayacağı açık olduğu halde aksi yönde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, somut uyuşmazlıkta hukuken geçerli bir kefaletten bahsedebilmek için kredi genel sözleşmesinde müvekkilin kefil sıfatıyla atılmış imzasının bulunmasının şart olduğunu, bunun yanında açıkça kefil olduğunun ve ne miktar için kefil olduğunun da belirtilmesinin gerektiğini, bu şartların hiçbirini sağlayamayan davacı bankanın, Limit Arttırılması başlıklı sayfadaki hangi saikle atıldığı belli olmayan imzayı kefaleten sorumluluğa dayanak kabul ettiğini, oysa ki, bu belgede imzası bulunan 3. şahısların isim ve imzalarının üzerinde bilgisayar yazısı ile dahi olsa müşterek borçlu ve müteselsil kefil ibaresi ve el yazısı ile de kefalet limitleri yazılı iken bahse konu belgede müvekkilin ne kefil olduğuna ne de ne miktar için kefil olduğuna işaret eden hiçbir yazılı ibare bulunmadığını, Belgenin Muammer Yeşiltuna ve Fevziye Yeşiltuna adına düzenlendiğinin ,Belgenin kenarında bulunan bu yalın imzanın kefalet sonucunu doğurmayacağının çok açık olduğunu,Ayrıca 18.06.2010 tarihli “Kredi Genel Sözleşmesi Limitinin Arttırılması” başlıklı belgede atıf yapılan 26.03.2010 tarihli Kredi Genel Sözleşmesi kredi borçlusu ve müteselsil borçlular olarak Muammer Yeşiltuna ve Fevziye Yeşiltuna tarafından imzalanmış iken ne Kredi Genel Sözleşmelerinde ne de dosyaya sunulan diğer evraklarda müvekkilinin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığını, müvekkil aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını, borçlu, alacaklının icra takibinde talep ettiği alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmekte veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda ise ve alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç yoksa, alacağın likide olduğunu, somut uyuşmazlıkta böyle olmadığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, haksız ve kötü niyetli olarak girişilen takip nedeniyle davacı banka aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkemece kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilen davada kararın tümden kaldırılmasına ve davanın tümden reddine, kötü niyetli olduğu açıkça görülen davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava; kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptaline ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı banka tarafından davalı asıl borçlu Yeşiltuna Tarım şirketi ve kefiller yönüyle Genel kredi Sözleşmesi, hesap kat ihtarı, hesap ekstresi banka kayıtlarına istinaden şirkete açılan kredi nedeniyle kullanılan kredilerin çekilen hesap kat ihtarına rağmen ödenmediğinden bahisle asıl borçlu ve müteselsil kefiller yönünden icra takibi başlatıldığı, borçlu … ‘ın itirazı üzerine takibin durduğu davacı tarafça itirazın iptali için eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı taraf, icra dosyasında talep edilen kredi sözleşmesindeki kefaletin geçerli olmadığını, ne kredi sözleşmesinde ne de geçerli bir kefalet sözleşmesinde davalının imzasının bulunmadığını, limitin belli olmadığını, davalının kefil olma iradesinin bulunmadığını, limit arttırma belgesindeki imzanın davalı yönünden kefalet sonucunu doğurmayacağını, ayrıca kredi borçlusunun bankaya olan tüm borçlarından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesin savunmuştur
Mahkemece bilirkişi raporu hükme asas alınarak davacı bankanın dava dışı Yeşiltuna Tarım Ürn. Ltd. Şti. arasında imzalanan kredi sözleşmesini, davalının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, dava dışı şirkete kullandırılan krediler borçlarının ödenmediği,davalının kefil olduğu miktar açıkça yazılı olmadığından sözleşmedeki 225.000,00 TL kefalet limitinin davalı için geçerli olacağı, davacı bankanın davalıdan olan alacağının 225.000,00 TL asıl alacak, 8.043,75 Tl işlemiş temerrüt faizi, 402,19 TL %5 BSMV, 663,52 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 234.109,46 TL tutarında borçlu bulunduğu ve itirazında haksız olduğu, ayrıca davacı bankaca uygulanan faiz oranlarının sözleşme ve mevzuata uygun olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davalının Bursa 14 İcra Müdürlüğünün 2017/9439 esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazının kısmen iptaline, takibin 225.000,00 TL asıl alacak, 8.043,75 TL temerrüt faiz, 402,15 TL %5 BSMV, 663,52 TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 234.109,46 TL alacak üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletecek %39 temerrüt faizi, bu fazin BSMV’si, icra takip ve masrafları ile birlikte takibin devamına, fazlaya ait istemin reddine, takip tarihi itibarıyla alacak likit olduğundan, hüküm altına alınan alacak miktarının % 20’si üzerinden hesaplanan 45.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı banka ile dava dışı şirket arasında düzenelenen kredi sözleşmesi 26/03/2010 tarihli olup, Muammer Yeşiltuna ve Fevziye Yeşiltuna ‘nın bu sözleşmede 125.000 TL limit ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imza attıkları sabittir.sözleşme ekinde sunulan 65. Sayfada Kredi genel sözleşmesi Limitinin arttırılmasına ilişkin belgede Limitin 225.000 TL arttırılarak toplam 350.000 TL olarak belirlendiği, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak Muammer Yeşiltuna ve Fevziye Yeşiltuna ‘nın ve Davalı /borçlu … ‘ın imzasının bulunduğu görülmüştür. Kredi genel sözleşmesi Limitinin arttırılması sözleşmesinde ”İşbu limitin artırılmasına ilişkin ek 26.03.2010 tarih ve 67654 sayılı Kredi Genel sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olup toplam limiti, bu defa aşağıda belirtilen tutar kadar arttırılmıştır. Sözleşmenin diğer hükümleri ve sözleşmeden doğan tüm yükümlülükler, arttırılan miktar için de aynen geçerli olmaya devam edecektir.” ibaresinin yer aldığı ve arttırılan miktar neticesinde sorumluluk tutarının 350.000,00 TL olduğunun da açıkça yazıldığı anlaşılmıştır. Yine sözleşme ekinde sunulan 18/06/2020 tarihli kredi Genel Sözleşmesi ekidir başlıklı belge de ”İşbu sözleşme kapsamında kullandığım/kullanacağım, yeni Türk Lirası ve yabancı para her türlü taksitli ticari, borçlu cari, nakdi ve gayrinakdi krediyi, ticari işletmemin sarf, gider ve faaliyetleri ile ilgili olarak kullanacağımı, bu konuda hiçbir itirazda bulunmayacağımı gayrikabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.” beyanının altında davalının imzasının bulunduğu, davalı tarafça imzaya ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Kredi Genel Sözleşmesi akdedilme tarihi 26.03.2010 olup o tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu ‘nda kefaletin geçerliliği, “Kefaletin sıhhati, tahriri sekle riayet etmeğe ve kefilin mesul olacağı muayyen bir miktar iradesine mütevakkıftır.” maddesi nazara alınarak değerlendirilmesi gerekmekte olup, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. Maddesine göre kefalet belgesinin tamamen veya kısmen kefilin el yazısı ile oluşturulması gerekli olmayıp, bu belgede kefilin imzasının bulunması yeterli görülmüştür. Kredi Genel Sözleşmesinin ilgili sayfasında davalının adı, adresi ve imzası yer almakta olup; genel kredi sözleşmesi limitinin artırılması sözleşmesinde önceki limitin 125.000 TL, artırılan limitin 225.000 TL, toplam limitin 350.000 TL olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda davacının limitin arttırıldığı bedel olan 350.000,00 TL üzerinden kefaleten sorumluluğuna muvafakat ettiği kabul edilmelidir. Buna göre bilirkişi tarafından düzenlenen rapor hüküm kurmaya elverişli olmayıp, Eksik bilirkişi raporuna dayanarak verilen karar yerinde değildir.
Mahkemece davalı borçlunun sorumlu olduğu kefalet miktarı da gözetilerek bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir
Açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemenin kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davalının sair istinaf taleplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/02/2019 tarih, 2017/1503 esas, 2019/297 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
Davalının sair istinaf taleplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına,
Davacı harçtan muaf olduğundan, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istek halinde davalıya iadesine,
Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek olan esas kararda dikkate alınmasına,
Karar tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza