Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2018/1973 E. 2021/147 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, …. Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. ….

DAVALILAR : 1-… – …
2-… – …
3-…
4-…
5-… – …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 1 -… -…
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 2 -… -…
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 10/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/04/2021

… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/04/2018 tarih, …. Esas, …. Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde;
TALEP: Davacı vekili dilekçesinde özetle: Davalılar ile davacı müvekkili arasında kurulan iş sözleşmeleri uyarınca; davalı …’un mali işler yöneticisi ve icra kurulu başkanı olarak, davalı …’in mali işler yöneticisi ve icra kurulu üyesi olarak, davalı …’in pazarlama yöneticisi ve icra kurulu üyesi olarak, davalı …’nün ise üretim sorumlusu olarak, davalı …’in ise santral görevlisi olarak müvekkili şirket bünyesinde çalıştıklarını, davalıların davacı müvekkilinin tüm üretim, finans, pazar, pazarlama ve müşteri bilgilerine de ticari sırlarına sahip olduğunu, ayrıca davacı müvekkili ile davalılar arasındaki iş sözleşmelerinin rekabet yasağı başlıklı maddesinin “işçinin emekli olması, iş akdini feshi veya işbu sözleşme sona erdikten sonra iki yıl süreyle işverenin faaliyet alanı içinde ve iş konusunda kendi namına veya işverenle rakip bir teşebbüste ortak veya diğer bir sıfatla ilgili olarak çalışması yasaktır” koşulunu içerdiğini, gerçek kişi davalıların davacı şirketten ayrıldıktan sonra çok kısa bir süre sonra üçüncü kişiler üzerinden davalı …’yi, daha sonra davalılar …’un eşi üzerinden eşi üzerinden davalı …ni kurarak faaliyete geçirdiklerini, bu firmalardan ….’nun yönetim kurulu başkanlığına davalı …’in, ….’nin yönetim kurulu başkanlığına ise davalı …’un atandığını, bir süre sonra ….’nun tüm hisselerinin …’un eşine devredilerek yönetim kurulu başkanlığını da … üstlendiğini, davalıların her biri bu şirketlerde sigortalı olarak çalışan olarak göründüğünü, davalı şirketler ile davacı müvekkilinin faaliyet konularının aynı olduğunu, bu hususun ticaret sicil kayıtları ve esas sözleşmeleri ve davalı şirketlere ait tanıtım dökümanları ile sabit olduğunu, davalıların, davacının faaliyet konusu olan hava süspansiyon körüklerinin satış ve pazarlamasını yaptığını, davalı gerçek kişilerin rekabet yasağı hükmünü ve sözleşmeyi ihlal ederek dürüstlük kuralına aykırı hareketle TTK md. 55 hükmünü ihlal ettiklerini ileri sürerek, fiilin haksız rekabek olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin önlenmesi ve durdurulmasını, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000 Tl maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: Dava dilekçesi içeriğinin HMK gereklerine aykırı olarak düzenlendiğini, bu nedenle davanın usulden reddinin gerektiğini, dava konusu taleplere ilişkin zaman aşımı itirazında bulunduklarını, ….açısından müvekkili …Şirketinin …….Ticaret Sicil Memurluğu nezdinde tescil olunarak ticari faaliyetlerine başladığını, müvekkili şirket kurucusu ….’ın diğer kişi davalılar ile herhangi bir bağı söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin diğer davalı gerçek kişilerce üçüncü kişiler üzerinden kurucular…. ve …’ın diğer gerçek kişi davalılarla herhangi bir bağlarının bulunmadığını, davacı firmanın hava süspansiyon körüğü üretim ve pazarlaması yaptığı piyasada bilindiğni, müvekkili şirketin hiçbir şekilde hava süspansiyon körüğü üretmediğini, davacı şirketin üretmiş olduğu ürüne ilişkin herhangi bir hak sahipliğini sağlayan belge veya tescilinin söz konusu olmadığı kendi beyanları ile de sabit olduğunu, dolayısıyla davacı tarafın piyasa koşullarında oluşması doğal olan rekabetin haksız rekabet olarak adlandırılması istendiğini, davalı …’nin 01/11/2013 tarihinde tescil olunarak ticari faaliyetlerine başladığını, müvekkili şirket kurucusunun …. olduğunu, davacı firmanın hava süspansiyon körüğü üretim ve pazarlaması yaptığının piyasada bilindiğini, müvekkili şirketin hiçbir şekilde hava süspansiyon körüğü üretmesinin söz konusu olmadığını, davalı müvekkili şirket anayasa ile koruma altına alınan teşebbüs özgürlüğü kapsamında ticari faaliyetine başladığını ve devam ettiğini, hiçbir şekilde davacı firmanın müşterisi olanherhangi bir firma ile de ticari ilişki bulunmasının söz konusu olmadığını,
Davalı … açısından verilen cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili …’un 16/12/2009 tarihinde davacı …’da mali işler grup yöneticisi, icra kurulu üyesi ve dönemsel icra kurulu başkanı (….’nin politikaları gereği her 4 ayda bir teknik grup yöneticisi, satış pazarlama grup yöneticisi ve mali işler grup yöneticileri tarafından dönemsel olarak icra kurulu başkanlığı görevini yerine getirildiğini, müvekkilinin çalıştığı dönem boyunca şirketin kurumsal ve profesyonel platforma taşınması adına pek çok projenin hayata geçirilmesinin sağlandığını, müvekkili … ve işyerinde çalıştığı ekibine davacı işyerinde çalışmaya devam ettiği 2012-2013 yılları içerisinde yönetim kurulunca müvekkilinin ekibine direkt talimatlar verildiğini, ekibi önünde küçük düşürücü sözler söylenerek sözlü ve yazılı olarak düzenli ve sistematik olarak mobbing uygulandığını ve müvekkili kendisinden alınan 05/06/2013 tarihli dilekçe ile işyerinden ayrılmaya zorlandığını, sözleşmenin haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse rekabet yasağı sona erdiğini, müvekkilinin anayasa ile teminat altına alınan çalışma ve sözleşme özgürlüğü kapsamında farkıl bir işe başladığını, davacı tarafın müvekkilinin anayasa ile teminat altına alınan özgürlükleri dahi haksız rekabet olarak nitelendirmeye çalışan haksız ve mesnetsiz iddialarının içeriğini kabul etmediklerini ,
Davalı … yönünden verilen cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili … tarihinde … şirketi bünyesinde sigortalı olarak çalışmaya başladığını, müvekkili … firmasının taşeron firma olarak hizmet verdiği ….. lokasyonunda …. tarihine kadar santral görevlisi olarak görev yaptığını, müvekkilinin iş akdinin davacı firma tarafından feshedildikten sonra iş arayışında bulunmasına rağmen 2 ay boyunca iş bulamadığını, maddi sıkıntılar yaşadığını, akabinde ise yeni kurulmakta olan ve kurucuları ile olan tanışıklığı vesilesi ile ….’de … tarihinde çalışmaya başladığını, öncelikle davacı tarafça dosyaya ibraz edilen müvekkiline ait olduğu belirtilen iş sözleşmesinde sözleşmenin hiçbir sayfasının müvekkilinin imzasını içermediğini, müvekkilinin iş akdi davacı firma tarafından haklı nedenlere dayandırılarak feshedilmediğini, mmüvekkilinin davacı işyerinden ayrılması sonrasında geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesi olsaydı dahi bu sözleşme müvekkilinin işten ayrılma tarihi itibari ile sona erdiğini, davacının müvekkili aleyhine rekabet yasağına aykırılık sebebiyle dava açabilmesi için işçinin kusuru ile haklı nedenle iş sözleşmesini feshetmiş olması gerekeceğini, davanın her halükarda reddi gerektiğini,
Davalı … yönünden verilen cevap dilekçesinde: Müvekkilinin 17 Ekim 2011 tarihinde davacı…’de pazarlama yöneticisi olarak göreve başladığını, 01/07/2012 tarihine kadar davacı şirkette görevini sürdürdüğünü, 01/07/2012 tarihinde şirket yönetim kurulunca alınan karar gereği …. şirketlerinden olan ……. sistemleri …..’ne geçirilmiş olduğunu, 28 Şubat 2013 tarihine kadar da çalışmasını bu şirket nezdinde sürdürdüğünü, çalıştığı süreç içerisinde müvekkiline uygulanan mobbing sonrasında işyerinden ayrılmaya zorlandığını, tazminat ve çalıştığı süre içinde kesinti yapılan ücret alacaklarının ödenmeksizin son çalıştığı işyeri …’den ayrıldığını, davalı müvekkili şirket anayasa ile koruma altına alınan teşebbüs özgürlüğü kapsamında ticari faaliyetine başladığını ve devam ettiğini,
Davalı … yönünden verilen cevap dilekçesinde: Müvekkili …’nün hiçbir dönem davacı firmada çalışmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin 15/09/1997 tarihinde …’de meslek lisesi üretim stajyeri olarak metal üretim bölümünde işe başladığını, 1998 yılında stajının bitmesinin akabinde de aynı firmada metal üretim iş göreni olarak 2001-2002 yıllarında askerlik dönemi hariç iş akdinin feshedildiği …… yılına kadar çalışmasını sürdürdüğünü, müvekkili çalışmasının devamı sırasında üretim sorumluluğu pozisyonunun kalktığı belirtilerek iş akdinin …tarihi itibariyle iş akdinin feshedildiğini ve tazminatına ilişkin ödemelerin … firması tarafından yapıldığını, müvekkilinin işten çıkarılması sonrasında da Eylül 2013 tarihi itibariyle … Firmasında depo ve sevkiyat bölümünde çalıştığını, her ne kadar dava dilekçesi içeriğinde çalışanların iş sözleşmeleri içeriğindeki rekabet yasağı hükmünden söz edilmekte ise de yukarıda ifade edilen davalı müvekilli hiçbir dönem davacı firma çalışanı olmadığını, dolayısıyla davacı firma ile müvekkilinin hiçbir dönem davacı firma çalışanı olmadığını, dolayısıyla davacı firma ile müvekkili arasında bir iş sözleşmesinin dahi imzalanmasının hiçbir şekilde söz konusu olmadığını, müvekkilinin davacı şirket aleyhine haksız rekabete sebebiyet verdiği iddiasının tamamen haksız olduğunu ,
Davalı … yönünden verilen cevap dilekçesinde: Müvekkilinin 12/07/2010 tarihinde davacı …’de Bütçe planlama takım lideri olarak göreve başladığını, 10/05/2012 tarihinde yönetimce alınan karar gereği davacı şirket ile olan ilişkisini sonlandırdığını ve … şirketlerinden olan ……….’ne geçirildiğini ve bu şirkette çalışmasına devam ettiğini, müvekkili çalışması esnasında mobbinge maruz kaldığını, bağlı bulunduğu yöneticisi dışındaki kişilere raporlama yapmaya zorlanmış ve organizasyon değişiklikleri yaşandığını, 03/06/2013 tarihinde 1475 sayılı yasa 14. Maddesi gereği emeklilik için prim günlerinin dolmuş olması nedeni ile işten ayrılma isteğini belirtir dilekçesini insan kaynakları müdürlüğüne sunduğunu ve 16/06/2013 tarihi itibariyle kıdem tazminatı ödenerek çıkışı verildiğini, müvekkilinin işten ayrılması sonrasında uzun bir süre çalışmadığını, müvekkilinin dava dilekçesi içeriğinde iddia edildiği üzere davacı firma aleyhine haksız rekabete sebebiyet verir faaliyetinin hiçbir şekilde söz konusu olmadığını, müvekkili en son davacı firmanın çalışanı olmadığını, her ne kadar dava dilekçesi içeriğinde çalışanların iş sözleşmeleri içeriğindeki rekabet yasağı hükmünden söz edilmekte ise de söz konusu iddianın tamamen haksız ve mesnetsiz olduğu yapılacak araştırma ile ortaya çıkabileceğini, rekabet yasağı sözleşmesinin sona ermesi hallerinin düzenlendiği BK 447 maddesince sözleşmenin haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından rekabet yasağı sona erer hükmü içeriğinde ifade edildiği üzere iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın işverence veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilmesi halinde rekabet yasağı sözleşmesinin sona ereceğini,savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; Yerel mahkemece davalıların haksız rekabet hükümlerinin ihlal edildiğinin ispat edilemediğinden bahisle haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesine yönelik talepler yönünden davanın reddi ile davacı vekilinin rekabet yasağına aykırı eylemleri sebebiyle cezai şart talebi ile davalılar …, …, … yönünden bu davalılar ile hizmet sözleşme düzenlenmediğinden rekabet yasağına dair hükmün bu davalıları bağlamayacağından ve sorumlu olmadığından bu davalılar yönünden davanın reddine, davalı … …. yönünden taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davacı tarafından haklı sebep bildirilmeden fesih edildiği, davacınında bu şekilde SGK ya bildirimde bulunduğu, davacı işverenin iş aktinin feshinde haklı olduğunun yazılı ve kesin deliller ile ispat edilemediğinden rekabet yasağına dair hükmün uygulanamayacağı gerekçesi ile bu davalı yönünden davanın reddine davalılar …, … ve … davacı şirketten ayrıldıktan sonra davacı şirkette …’ un mali idari işler grup yöneticisi, …’in bütçe maliyet takım lideri,….’ ün pazarlama yöneticisi olduğundan müşteri bilgilerine ulaşabilecekleri gibi bu davalıların aynı tarihte 11/11/2013 tarihinde …….işe başladığı, aynı zamanda davalı …’ un davalı ….’ nin yönetim kurulu başkanı olduğu, davalı şirketler ile davacı şirketin aynı iş kolunda faaliyet göstermesi, bilirkişi tarafından davalı ….’ de bulunan hava süspansiyonların benzer olduğu gerekçesi ile bilirkişi raporuna itibar edilerek düzenlenen rekabet yasağına dair hükmün geçerli olup davalıların sosyal ve ekonomik durumları değerlendirilerek davalılar yönünden açılan 30.000 TL cezai şarta dair maddi tazminat talebinin, davalı … için fahiş olduğundan bir miktar tenkis edilerek 25.000 TL maddi tazminata, diğer davalılar …, … yönünden tam kabulune dair karar verilmiştir
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf sebebi ile; yerel mahkemenin tanık beyanlarını göz ardı ederek haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve maddi tazminata yönelik taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, ayrıca 05/11/2015 tarihli bilirkişi raporunda her bir davalı gerçek kişinin 10.000,00 EURO cezai şart ödemekle yükümlü oldukları şeklindeki tespit ve kanaate rağmen fazlaya ilişkin taleplerinin reddedilmesinin de doğru olmadığını belirterek yerel mahkeme kararını istinaf etmiştir.
Davalı … ve … vekili istinaf talebinde; taraflar arasındaki iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde yer ve işin niteliği konusunda bir sınırlama yapılmadığı için BK’445. Maddesi gereği rekabet yasağı düzenlemesinin geçerli olmadığını, yer veya bölge olarak sınırların belirlenmemesinin Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyetinin ihlali niteliğinde olduğunu, rekabet yasağına dair sözleşmenin 10. Maddesinin geçersiz olduğunu, aksi düşünülse bile bu sözleşmenin kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup, davalıların ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir hüküm olduğunu, dolayasıyla buna dayalı cezai şart koşulunun da geçersiz olduğunu, ayrıca davalı şirketlerin davacı şirket ile aynı alanda faaliyet göstermediğini, davacının Hava Süspansiyon Körüğü üretim ve pazarlamasını yaptığını, davalı şirketlerin ise çeşitli ağır vasıta yedek parça satış ve pazarlamasını yaptıklarını, üretim yapmadıklarını, müvekkillerin rekabet yasağı kapsamına giren eylemlerinin bulunmadığını, ayrıca müvekkillerin mobbing uygulanarak iş akdinin fesh edildiğini, haklı fesih olmadığını, müvekkilleri bakımından rekabet yasağının sona erdiğini, ayrıca hükmolunan bedelin davalılarca müşterek ve müteselsilen ödenmesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararını istinaf etmiştir.
Davalı … vekili istinaf talebinde; Müvekkiline ait iş sözleşmesinin sadece son sayfasında imzasının bulunduğunu, diğer sayfaların imzalanmamış olmasının rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesinin şekil bakımından müvekkili yönünden geçersiz kıldığını, davacı tarafından herhangi bir zararın usulüne uygun olarak ispatlanamamasına rağmen müşterek ve müteselsilen hükmolunan cezai şartı ödemelerine dair hüküm kurulmasının doğru olmadığını, mahkemenin davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluğuna hükmetmiş olmasının davacı şirketin maddi zararının kabulü anlamına geldiğini, cezai şart alacağına hükmedilmesi halinde müşterek ve müteselsilen sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığını, yerel mahkemece davacı zararının ne olduğunu ve bu zararın nasıl ispatlamış olduğunun gerekçeli kararda açıklanmadığını, müvekkili bakımından söz konusu rekabet yasağı hükmünün var olduğu düşünülse bile genel işlem şartı olduğundan bağlayıcı olmadığını, ayrıca müvekkili bakımından zaman itibariyle 6098 sayılı TBK’nun 445/2 maddesine değil 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğini, buna göre coğrafi sınırlama olmayan rekabet yasağı düzenlemesinin geçerli olmadığını, ayrıca rekabet yasağı düzenlemesinde yer alan konu sınırlamasının işveren faaliyet alanı olarak belirtilmesinin hukuka aykırı olduğunu, zira davacı tarafın ticari faaliyet konularının geniş olduğunu, müvekkilinin çalışması nedeniyle davacı şirketin hiçbir menfaatinin ihlal edilmediğini, zararının bulunmadığını, müvekkilinin ticari sır niteliğindeki bilgileri ne şekilde kullanarak davacı şirkete zarar vermiş olduğunun ortaya konulamadığını, ayrıca müvekkilinin SGK kayıtlarında işten çıkış kodunun “22-diğer nedenler” olarak belirtildiğini, işverence sebep “diğer nedenler” olarak işten çıkartılmasının iş akdinin haklı olarak fesh edilmediğini gösterdiğini, 6098 sayılı TBK’nun 447/2 maddesi uyarınca sözleşmenin haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından fesh edilmesi nedeniyle rekabet yasağının sona erdiğini, yine müvekkilini iş akdi davacı şirket ile sonlanmasından sonra, dava dış…. firmasında çalıştığını, fakat herhangi bir rekabet etmeme sözleşmesi imzalamadığını, ayrıca sözleşmede yer alan cezai şartın fahiş nitelikte olduğunu belirterek yerel mahkeme kararını istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
1-Davacı vekilinin haksız rekabetin tespiti, men’i, isteminin reddine dair istinaf istemleri bakımından dosyanın incelenmesinde;
Haksız rekabete ilişkin hallerin başlıcalarını sayan TTK’55. Madde aşağıdaki gibidir:
“MADDE 55– (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;
1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,
2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek,
3. Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak,
4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,
6. Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur,
7. Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak,
8. Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak,
9. Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak,
10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek,

11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak,
12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;
1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,
3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
4. Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle;
1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,
2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak,
3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak.
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
e) İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;
1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya
2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.”
Davacı vekilince dava dilekçesinde davalı gerçek kişiler ile davacı şirket arasında imzalanan iş sözleşmesindeki rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesine dayanılmış, davalıların iş sözleşmesindeki bu maddedeki düzenlemeye rağmen sözleşmedeki iki yıllık süre sona ermeden davacı şirket ile aynı iş kolunda faaliyet yürüten davalı şirketlerde çalışmaya başladıkları belirtilerek haksız rekabet olduğu ileri sürülerek haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talep edilmiştir.
Yalnızca rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesinin ihlali ve davalı şirketlerin davacı şirketle aynı iş kolunda ticari faaliyet yürütmeleri tek başına haksız rekabet oluşturmaz.
Dolayısıyla davacı vekilince anılan rekabet yasağı sözleşme maddesi dışında yukarıda değinilen TTK’55. Maddede belirtilen haksız rekabet oluşturan herhangi bir somut husus iddia ve ispat olunmaması, davacı şirketin üretimini yaptığı malların bir kısmının benzerinin davalı şirketlerce satış ve pazarlamasının da yasada haksız rekabet oluşturan eylemler arasında sayılmaması karşısında Yerel mahkemenin haksız rekabetin ispatlanamadığı gerekçesiyle haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine ilişkin davacı tarafın taleplerinin reddi doğru olup, buna yönelik davacı vekilinin istinaf istemi yerinde bulunmamıştır.
2-Davalı … ve Güleren vekilinin istinaf isteminin incelenmesinde;
Davalı …’un davacı şirket bünyesinde CEO pozisyonunda çalışırken 16/06/2013 tarihinde emekli olarak davacı şirket üzerindeki iş akdinin sonlanması taraflar arasındaki iş sözleşmesi rekabet yasağına ilişkin 18. Maddesine aykırı olarak iş akdinin sonlanmasından itibaren 2 yıl dolmadan davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren davalı şirketlerde hissedar, yönetim kurul başkanı olarak çalıştığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin yükümlülüğün işçi bakımından sona ermesi için iş akdinin işçi tarafından haklı sebeple sona ermesi yada işverence haklı olmayan nedenle fesh edilmesi gerekir.
Yukarıda belirtildiği gibi emekli olan davalı … için rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesi davalı şirketler nezdinde çalışmaya başladığı dönem itibariyle ayaktadır. Her nekadar davalı vekilince müvekkilinin davacı şirket tarafından uygulanan mobing nedeniyle isteği dışında işten ayrılmak zorunda kaldığı belirtilmişse de, bu hususa ilişkin savunmayı ispata yarar bir delil sunulmadığından bu hususa yönelik ispat külfeti üzerine düşen davalının davacı tarafça iş akdinin haksız olarak fesh edildiğini ispat edemediğini kabul edilmiştir.
Davalı …’in ise davacı şirket bünyesinde Mali işler yönetici ve İcra kurulu üyesi pozisyonunda çalışırken 09/05/2012 tarihinde , yine davacının bağlı olduğu grup şirketlerinden dava dışı …… A.Ş’de çalışmaya başladığı, bu çalışmasının 03/03/2013 tarihinde ( SGK kayıtlarına göre) emekli olarak sonlandığı ve davacı şirket üzerindeki iş akdinin sonlanması taraflar arasındaki iş sözleşmesi rekabet yasağına ilişkin 18. Maddesine aykırı olarak iş akdinin sonlanmasından itibaren 2 yıl dolmadan davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren davalı şirketlerde hissedar, yönetim kurul başkanı olarak çalıştığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Yukarıda davalı … için belirtildiği gibi emekli olarak iş akdi sona eren davalı … için de rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesi davalı şirketler nezdinde çalışmaya başladığı dönem itibariyle ayaktadır. Her ne kadar davalı vekilince müvekkilinin davacı şirket tarafından uygulanan mobing nedeniyle isteği dışında işten ayrılmak zorunda kaldığı belirtilmişse de, bu hususa ilişkin savunmayı ispata yarar bir delil sunulmadığından bu hususa yönelik ispat külfeti üzerine düşen davalının davacı tarafça iş akdinin haksız olarak fesh edildiğini ispat edemediğini kabul etmiştir.
Ayrıca davalılar vekilince rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesinde yer bakımından sınırı olmamasının iş sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu 349. Maddesinin gereği olarak tümüyle geçersiz sayılmasının gerektiğini ileri sürülmüşse de; rekabete ilişkin sözleşmenin ihlali 6098 sayılı TBK’nun yürürlükte olduğu dönemde ihlal edildiğini, 6098 sayılı TBK’nun 445/1 maddesi uygulanacak olup, buna göre de, yer bakımından sınırlama olmayan dava konusu sözleşmede hakimin müdahalesi mümkün olduğundan tümüyle rekabet yasağına ilişkin iş sözleşmesi hükmü tamamen geçersiz sayılmayacaktır. Buna göre her nekadar taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesinde davacının ticari faaliyette bulunduğu bölge dendiği ve açıkça bir yer belirtilmeyerek sözleşmenin yer bakımından sınırlı olmadığı anlaşılmakta ise de; davacı şirket ile davalı şirketlerin Bursa ilinde faaliyet gösterdiği anlaşılmakla, davalı işçi bakımından sözleşmenin yer bakımından sınırlı olmadığından bahisle geçersiz olduğundan söz edilemeyecektir.
Bunun yanında rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesinin davalı … Kurtun davacı şirketteki CEO pozisyonunda olması, diğer davalı … Keçimenin ise İcra Kurulu üysi olarak yönetici pozisyonda çalışmaları nedeniyle davacının ticari sırlarına, müşteri portföyüne ilişkin bilgilere vakıf olması nedeniyle davacının bu hususta zarar görme ihtimalinin var olması başlı başına sözleşmeden kaynaklanan cezai şart istemini kabul edilir hale getirecektir, aksi yöndeki davalı savunması doğru değildir. Öte yandan taraflar arasındaki sözleşmenin Yargıtayın yerleşik uygulaması da nazara alındığında kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir sözleşme olmadığı anlaşılmakta olup, buna yönelik davalı savunması da yerinde değildir.
Yine davalı vekilince sözleşmede belirlenen 10.000,00 EURO cezai şartın ve mahkemece hüküm altına alınan miktarın fahiş olduğu belirtilmiştir.
Dosyaya yansıyan davalının ekonomik sosyal durum araştırmasına göre, 10.000,00 EURO cezai şart fahiş bulunmuş, bu miktarın dava tarihi itibariyle 30.000,00 TL ile sınırlı tutulması, davalının ekonomik sosyal durumu ve paranın alım gücü gözetildiğinde makul bulunmuştur.
Buna göre, 30.000,00 TL cezai şarttan davalının sorumlu tutulmasına yönelik mahkeme kararı yerindedir. Ancak cezai şart talebi her bir işçi için müstakilen istenebilecek bir alacak hakkı doğurup, bundan ötürü borç altına giren tarafların bir birinin borcundan ötürü müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulması doğru değildir; bu yönüyle davalı … ve … vekilinin istinaf istemi yerinde görülmüş bu bakımdan kararın kaldırılması gerekmiştir.
3-Davalı …’in istinaf isteminin incelenmesinde;
Davalı …’in davacı yanındaki iş akdinin 30/06/2012 tarihinde SGK kayıtlarına göre 22 nolu koduyla “diğer nedenler” ile sonlandırıldığı anlaşılmaktadır. TBK’nun 447/2 maddesi uyarınca sözleşmenin haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından sonlandırılması halinde işçi bakımından rekabet yasağı sona erer. Belirtilen SGK kayıtlarına göre davalı işçinin iş akdi “diğer nedenler” denilerek davacı tarafça fesh edilmekle bu davalı bakımından rekabet yasağına uyma yükümlülüğü sona ermiş olup, davanın bu davalı bakımından reddi gerekirken kabulü doğru olmamış, davalı … vekilinin istinaf istemi yerinde görülerek bu bakımından Yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
4-Davacı vekilinin, davalılar …., … bakımından istinaf isteminin değerlendirilmesinde;
Davalı …’e ilişkin davacı tarafça sunulan iş akdinde bu davalının imzasının bulunmadığı görülmekle davacının dayanağı rekabet yasağına ilişkin davalının herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığı, bu bakımdan Yerel mahkemenin red kararının doğru olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf istemi yerinde bulunmamıştır.
Davalı …’nün ise SGK kayıtlarına göre davacı işçisi olmadığının anlaşılmasına ve herhangi bir şekilde rekabet yasağı içeren davacıya imzaladığı bir sözleşme de bulunduğunun iddia ve ispat edilmemesine göre, bu davalı bakımından da Yerel mahkemenin red kararı doğru olup, davacı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
5-Davalılar …. ve …. bakımından davacı vekilinin istinaf isteminin incelenmesinde;
Yukarıda davacı vekilinin haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine ilişkin taleplerine dair istinaf incelemesinin yapıldığı bölümde belirtildiği üzere dosya kapsamında haksız rekabet oluşturacak bir husus iddia ve ispat edilemediğinden davacı ile bir kısım davalı gerçek kişiler arasında yapılan rekabet yasağı içerir iş sözleşmesinin davalı şirketler bakımından da haksız rekabete vücut vermeyecek olması karşısında davacı vekilinin davalı şirketler bakımından da istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Dosyaya yansıyan davalının ekonomik sosyal durum araştırmasına göre, 10.000,00 EURO cezai şart fahiş bulunmuş, bu miktarın dava tarihi itibariyle 30.000,00 TL ile sınırlı tutulması, davalının ekonomik sosyal durumu ve paranın alım gücü gözetildiğinde makul bulunmuştur.
Buna göre, 30.000,00 TL cezai şarttan davalının sorumlu tutulmasına yönelik mahkeme kararı yerindedir. Ancak cezai şart talebi her bir işçi için müstakilen istenebilecek bir alacak hakkı doğurup, bundan ötürü borç altına giren tarafların bir birinin borcundan ötürü müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulması doğru değildir; bu yönüyle davalı … ve … vekilinin istinaf istemi yerinde görülmüş, bu bakımdan kararın kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
A-Davalılar …, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
B-… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. tarih, … Esas, …. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
1 -Davacının haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesine yönelik talepler yönünden açılan davanın subut bulmadığından reddine,
2-Davacının davalılar( … ve …,) …., … ve …. yönünden açılan maddi tazminat davasının subut bulmadığından reddine,
3-Davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile, 30.000 TL maddi tazminatın (davalı …’in 25.000 TL kısmından sorumlu olmak üzere) davalılar … ve …den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Davalılar … Ve … lehine lehine 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … Ve ………’ye verilmesine,
5-Kabul olunan maddi tazminat bakımından AAÜT uyarınca belirlenen 4.500,00 TL vekalet ücretinin …’tan alınarak davacıya verilmesine,
6-Kabul olunan maddi tazminat bakımından AAÜT uyarınca belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin …….’den alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddolunan maddi tazminat bakımından … lehine 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak …’e verilmesine,
8-Reddolunan maddi tazminat bakımından …’ lehine 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak …’ye verilmesine,
9-Reddolunan maddi tazminat bakımından … lehine 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ….’a verilmesine,
10-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.049,30 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 512,35 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.536,95 TL nispi karar ve ilam harcının davalılar … ve …’ den müşterek ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,

11-Davacı tarafından yapılan bilirkişi gideri 1200 TL, posta, talimat ve tebligat gideri 375 olmak üzere toplam 1575TL yargılama gideri ve 512,35 TL peşin harç olmak üzere toplam 2087,35 TL yargılama giderinin davan kabul ve reddedilen durum ve miktarına göre 1043,67 TL yargılama giderinin davalılar … ve …’ den müşterek ve müteselsilen
alınarak davacıya verilmesine,
12-HMK’ nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,

İstinaf Yargılaması ve Harç Yönünden;
1-Davalılar …, … ve … tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davalılara iadesine,
2-Davalılar …, … ve … tarafından istinaf yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliği ile kesin olarak karar verildi.


Başkan

(e-imza)

Üye

(e-imza)

Üye

(e-imza)

Katip

(e-imza)