Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2636 E. 2023/274 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 14. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/2577 – 2023/186
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2577
KARAR NO : 2023/186

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 04/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/01/2023
Mahkemece verilen karara karşı yapılan istinaf başvurunun incelenmesi neticesinde;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili, davacının davalıya muhtelif tarihlerde “fason kumaş reaktif baskı” yaptığını ve davalıya fatura ettiğini, davacı fabrikasında yapılan baskı/boyalı kumaşların davalıya teslim edildiğini, davalının davacı tarafından boya/baskısı yapılan kumaşlara ilişkin, FYS2015000001324 nolu 08/12/2015 tarihli 8.278,61 Euro +KDV tutarlı, FYS2015000001337 nolu 09/12/2015 tarihli 4.073,05 Euro +KDV tutarlı, FYS2016000000368 nolu 08/02/2016 tarihli 2.755,00 Euro +KDV tutarlı, FYS2016000000392 nolu 09/02/2016 tarihli 5.602,50 Euro +KDV tutarlı, FYS2016000000438 nolu 12/02/2016 tarihli 1.317,50 Euro +KDV tutarlı, FYS20160000504 nolu 17/02/2016 tarihli 920,00 Euro +KDV tutarlı, FYS2016000000536 nolu 22/02/2016 tarihli 555,00 Euro +KDV tutarlı 7 adet elektronik fatura bedellerini, usulüne uygun kendilerine tebliğ edildiği halde ödemediğini, ödenmeyen faturalar KDV tutarlarının davalıdan tahsili amacı ile Bursa 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/15336 E. Sayılı ilamsız icra takibi başlatıldığını, dosyadan düzenlenen 7 örnek ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafın süresi içerisinde takibe itiraz ettiği, davalının itirazında haksız olduğu ve borcunu ödemediğini iddia ederek davalının anaparaya, faiz oranına, faize faiz işletilmesine, takibin Euro üzerinden yapılmasına, faturalara, alacak nevine yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, davalının asıl alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin bir kısım kumaşlarının davacı şirket tarafından digital baskısının yapılması işleminde ayıbın söz konusu olduğunu, davacının bu durumu müvekkilinden gizlediğini, ayıbın ancak binlerce metre kumaşın detaylı incelenmesi sırasında ortaya çıktığını, davacının boyahane müdürünün dilekçesindeki beyandan iki farklı proses hazırlandığını ve birinde diğerinden farklı olarak soda ilavesinin bulunduğunun öğrenildiğini, müvekkilinin ayıp sebebinin ortaya çıkması için gerek davacı ile birlikte gerekse tek başına testler yaptırmış olduğunu, aynı ham kumaşın bir kısmının davacıya gönderildiğini, bir kısmının confettiye gönderildiğini, bir kısmı da kendi boyahanelerinde boyandığını, aynı ham kumaşın sadece davanın boyahanesinde ve sadece 2. parti, 5. parti ve 6. parti baskılarda zarar gördüğünü, sabit olmayan davada Bursa 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/15336 E. Sayılı dosyasındaki 29.116,16 Euro (104.133,95 TL) lik talebi itirazlarının kabulü ile davacının haksız davasının ve %40 icra inkar tazminatı talebinin reddine, dava masrafları ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili karşı dava dilekçesinde, müvekkilinin dünyada bilinen hazır giyim firması H&M den aldığı siparişleri karşılayabilmek için uzun yıllardır çalıştığı karşı davalı SYK Tekstil San. ve Tic. A.Ş’ne ham kumaş gönderdiğini, çiçekli reaktif digital baskı yapılacak kumaşın test aşaması olumlu geçince 1. parti siparişinin verildiğini, ardından da 2. parti olarak aynı ham kumaş karşı davalının boyahanesine gönderildiğini, ancak 2. partinin baskısından sonra müvekkili firmada yapılan kontrolde, kumaşta delik tabir edilen yer yer çizgi görünümlü iplik kopuklukları oluştuğunu ve kumaşın gerek basımı sırasında, gerekse teslimi sırasında bu durumun kendilerinden gizlendiğinin anlaşıldığını, karşı davalının fabrikasına gidilerek ayıp ihbarında bulunulduğunu ve durumun tartışıldığını, ayıbın sebebi bilinemediğinden konuşmalardan netice alınamadığını, H&M siparişinin zamanında yetiştirilebilmesi için taraflarından acilen aynı ham kumaştan aynı miktarda gönderilerek telafi üretimi yaptırıldığını, 3. ve 4. partilerde sorun yaşanmadığını ve baskıdan gelen topların olduğu gibi Akbaşlar Konfeksiyona gönderildiğini, fakat 5. parti baskıda kumaşların yine delikle geldiği konfeksiyon için gönderdikleri Akbaşlar’ın kumaş toplarını iade etmesiyle anlaşıldığını, telafi için gönderilen 6. partinin de delikli olarak geldiğini, maddi zararlarının 32.200 Euroya ulaştığını, fazlaya ilişkin hakları ve manevi tazminat talep hakları saklı kalmak üzere hatalı üretimler sebebiyle karşı davalıya 58.035 TL ( 15.272,47 Euro) borçlu olmadıklarının tespiti ile 22.937,71 TL (6.036,23 Euro) karşı alacaklarının dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile karşı davalıdan tahsiline, dava masrafları ile vekalet ücretinin karşı davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı – karşı davalı vekili karşı davaya karşı cevap dilekçesinde, davaya cevap süresi geçirildikten sonra karşı davanın açıldığını, kumaşların durumunun davalı karşı davacıdan gizlenmediğini, kumaş kalitesini kontrol etme işinin, ham kumaşı müvekkil fabrikasına sevk etmeden davalı karşı davacının sorumluluğunda olduğunu, davalı karşı davacının tacir olduğunu, ham kumaşın kalite kontrolünü yapmadan boyattığını, ayıplı malı boyatarak kendi kendini zarar uğrattığını, asıl dava dilekçelerinde yazılı tüm hususların karşı davaya cevap olarak ayrıca ileri sürdüklerini, tekrardan kaçınmak için asıl dava dilekçelerini yinelediklerini, davalı savunmalarının reddi ile davanın kabulüne karar verilmesini, cevap süresinde açılmayan karşı davanın ayrılmasını, mahkeme aksi kanaatte ise karşı davanın zamanaşımı yönünden reddine, haksız ve yasal dayanaktan yoksun olması nedeni ile esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı karşı davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, SMMM bilirkişi raporuna göre taraf ticari defterlerinin birbiri ile uyumlu olduğu, faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalının 27.231,96 Euro borçlu olduğu, asıl alacağın %20 si üzerinden de icra inkar tazminatı verilmesi gerektiği, davalı taraf icra takibinden önce temerrüde düşürülmediği için faiz talebinin yerinde görülmediğini, karşı davada da dava konusu kumaşların ayıplı olduğu, ayıbın iplik ya da dokumadan değil kumaşın gördüğü işlemler sırasında maruz kaldığı fiziksel ve mekanik etki sonucu oluştuğu, reklamasyon faturasının hatalı mallardan kaynaklı kesildiğine dair evrak sunulmaması gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kısmen kabulü ile davalının Bursa 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/15336 esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 27.731,96-Euro asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek devlet bankalarının EURO cinsinden 1 yıl vadeye uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte aynen veya fiili ödeme günündeki TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığı olarak devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, Alacak likit olduğundan asıl alacağın %20’si oranında hesaplanan 19.856,08-TL (takip tarihindeki kur üzerinden hesaplanan) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karşı davanın kısmen kabulü ile; 22.937,71 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reaskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının menfi tespit talebinin reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı- karşı davalı vekili, asıl dava yönünden faturalarda vade şartı mevcut olduğunu, TTK. M. 1530 gereğince fatura tarihinden itibaren 30 gün (faturalarla belirlenmiş olduğundan 60 gün) sonunda temerrüt gerçekleştiğini, davalı ticari defterine işlediği ,içeriğine itiraz etmediği fatura nedeni ile temerrüde düştüğünü, işlemiş faize yönelik taleplerinin de kabulü gerekirken, reddi usul ve yasalara aykırı olduğunu, asgari ücret tarifesini aşan tutarda davalı lehine 5.100.TL. red vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, talep ettikleri halde %40 inkar tazminatına hükmedilmemesi haksız olduğunu; karşı dava yönünden: karşı davanın kabulüne ilişkin karar gerekçe içermediğini, ilk derece mahkemesince verilen karşı davanın kısmen kabulüne dair karar neye göre ve hangi delillerle ulaşılan hangi kanaate göre verildiğinin belli olmadığını, anlaşılabilir olmadığını, kumaşların ayıplı olduğu sabit iken, ayıbın boyama ile görünür hale gelmesi ile hatalı kumaşı boyamaya gönderen davalı/karşı davacı zararı, boyamayı yapan müvekkilimize ödetilmek istendiğini, davacının reklamasyon faturalarının hangi ürününe ait olduğuna, müvekkilimiz ile ticari ilişkisinin kaynağı olan kumaşlar ile üretilen ürünlere ilişkin olup olmadığı belirli değilken kumaşların ayıplı boyandığına ilişkin dava öncesi davalı/karşı davacı tarafından yaptırılmış bir tespit bulunmadığını, beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
Davalı- karşı davacı vekili, davacının icra takibine eklediği faturaların TL cinsinden faturalar olduğunu, TL olarak takip yapılması gerektiğini, bu hususta icra takip dosyasında da itirazda bulunduklarını, mahkeme kararında “takibin 27.731,96-Euro asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek devlet bankalarının Euro cinsinden 1 yıl vadeye uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte aynen veya fiili ödeme günündeki TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığı olarak devamına “denilmişse de davacının icra takibinde böyle tanımlı bir faiz talebi olmadığını, dava dilekçesinde ise hiç faiz talebi olmadığını, nitekim 06.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda, fabrikamızdaki bilgisayar kayıtlarında yapılan inceleme sonucu taraflar arasındaki faturaların Türk Lirası olarak düzenlendiği ve ödemelerin de Türk Lirası olarak yapıldığının belirtildiği, mahkeme karşı dava dilekçemizdeki alacağımız 22.937,71 TL nin davacı/karşı davalıdan tahsiline karar verdiğine göre; kumaşların davacı/karşı davalının hatalı üretimi sebebiyle bozulduğunu kabul ettiğini, fazladan gönderilen ham kumaşların bedelinin ve Akbaşlar şirketince kesilen reklamasyon faturasının davacı/karşı davalı alacağından düşülmesini kabul ettiğini, zira 22.937,71 TL taraflar arasındaki cari hesapta davacı/karşı davalının alacaklı göründüğü 99.422,29 TL nın mukabil alacağımız 122.360,00 TL den mahsup edilmesi ile ulaşıldığını, öte yandan taraflar arasındaki cari hesapta davacı/karşı davalının alacaklı göründüğü 99.422,29 TL içinde icra takibine konu olan toplam 87.347,91 TL lık faturalar da dahil olduğunu, 122.360,00 TL mukabil alacağımızdan cari hesap bakiyesi 99.422,29 TL yı düştüğümüz zaman davacının alacak iddia ettiği faturaları da hesaplarından ödemiş olduklarını, mahkemenin bu durumda hem davalı- karşı davacının 58.035 TL borçlu olmadığına karar vermesi, hem de 22.937,71 TL alacaklı olduklarına karar vermesi gerekeceğini, bu durumda icra takibine itirazımız haklı olduğu için davacının davasını da reddetmesi gerekeceğini, ayrıca takas talebinde bulunduklarını ancak mahkeme bu hususu da hiç değerlendirmediğini, mahkeme ayıp iddialarını kabul ettiklerini açıkça karar gerekçesinde belirtmediğini, bilirkişi raporunda da hesap hataları olduğunu, dosyada birçok kez bilirkişi raporu alınması nedeniyle icra-inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, mahkemeye sundukları delillerin 7.sırasında Akbaşlar firmasının bilgisayar kayıtlarında da inceleme yapılması talepleri olduğunu, ancak mahkemece gerek görülmediği için bu inceleme yapılmadığını, mahkemece gerekli inceleme yapılmadığı halde gerekçede reklamasyon faturasının hatalı mallardan dolayı kesildiğine dair evrak sunulmamasından dolayı karşı davanın reddine karar verildiğini, öte yandan mahkeme 58.035 TL (15.272, 47 Euro ) borçlu olmadıklarını tespitine dair talebin tümünü reddettiğini, oysa – kabul anlamına gelmemek üzere – davaya konu miktar 29.116,16 Euro olup mahkeme takibin 27.731,96 Euro üzerinden devamına karar verdiğine göre en azından 1.384,20 E borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi gerekeceğini, davacı tarafa hükmedilen vekalet ücretlerinin de hem asıl davada hem de karşı davada fazla hesaplandığını, dava harcının tümünün taraflarına yükletildiğini, oysa kabul ve red oranına göre taraflar arasında paylaştırılması gerekeceğini beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Asıl dava taraflar arasındaki eser sözleşmesi nedeniyle ödenmeyen fatura bedelleri için başlatılan icra takibine itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemine; karşı dava ise eser sözleşmesi nedeniyle ayıplı üretilen mallar nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti ile uğranılan zararın tazmini talebine ilişkindir.
Mahkeme kararında yazılacak hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Öte yandan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararın hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olması gerekmekle birlikte, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 298/2. maddesinde de “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” şeklinde özellikle düzenlenmiştir.
Somut olayda; mahkeme karşı davanın kısmen kabulü ile 22.937,71 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reaskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının menfi tespit talebinin reddine, karar verilmiş ancak kararın gerekçesinde davaya konu kumaşların ayıplı olduğu, ayıbın iplik ya da dokumadan değil kumaşın gördüğü işlemler sırasında maruz kaldığı fiziksel ve mekanik etki sonucu oluştuğu kabul edilmiş, reklamasyon faturasının hatalı mallardan kaynaklı kesildiğine dair evrak sunulmamasından dolayı reklamasyon fatura bedeli talebini reddederek davalı- karşı davacının talep edebileceği miktarı belirlemiş ancak davalı-karşı davacının karşı dava dilekçesinde belirttiği alacak miktarını kabul etmiştir. Karşı dava dilekçesinde belirtilen ve mahkemece kabul edilen 22.937,71 TL’nın içerisinde reklamasyon faturasının da olduğu anlaşılmaktadır. Böylece gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulmuştur. Ayrıca mahkemece dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında çelişki bulunmasına rağmen hangi rapora neden itibar ettiğini de gerekçeli kararına yazmadığı anlaşılmıştır.( Yargıay3 HD 2022/4845 E 2022/6373 K)
Asıl davada eser sözleşmesinden kaynaklanan alacaktan ayıp bedelinin düşülmesi gerekeceğinden, ayıp bedelinin mahsubu için de davacı-karşı davalının yaptığı fason kumaş reaktif baskı işleminde mi yoksa davalı- karşı davacı tarafından üretilen kumaş ve/veya iplikte mi ayıp olduğunun tespiti ile ayıbın hangi taraftan kaynaklandığının belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının ayıbı tespit etme noktasında çelişkili oldukları ve yetersiz kaldıkları anlaşılmıştır.
Karşı davada davalı-karşı davacı vekilinin zarar olarak reklamasyon faturası bedeline dayanmasına rağmen reklamasyon faturası için bildirilen delillerin toplanmadığı ve alınan bilirkişi raporlarında ve mahkemece bu delillerin yeterince değerlendirilmediği anlaşılmıştır.
Asıl davada davacı- karşı davalı takip talebinde işlemiş faiz talep etmiş ise de TTK 1530. maddesinin konuluş amacının, mal tedarik sözleşmeleri kapsamında küçük ve orta ölçekli tedarikçiyi, büyük şirketlere karşı korumak amacıyla getirilmiş bir hüküm olduğu, tacirler arası satım veya eser sözleşmelerinde uygulanmasının söz konusu olmadığı anlaşıldığından mahkemece asıl davada işlemiş faize karar verilmemesinin, davacının işlemiş faiz talebinin reddedilmesinin isabetli olduğu, anlaşılmıştır.( Yargıtay 11. HD 2020/6719 E 2022/3585 K)
İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için; diğer yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın çözümü kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda eser sözleşmesi ilişkisi sözleşme ile kurulmuş ve fatura düzenlenmiş olsa da alacak ayıp hususunun değerlendirilerek mahsubu ile yargılama sonucu bilirkişi raporu ile belirlenebilir olduğundan, alacak likit olmadığından davacının şartları oluşmayan icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır. (Bkz. Yargıtay 15. HD’nin 2016/3933-2017/3138 E.K. Sayılı ilamı)
Tüm bu açıklamalar ışığında, mahkemece davalı- karşı davacının reklamasyon faturasına ilişkin karşı dava dilekçesinde bildirdiği deliller toplandıktan sonra söz konusu reaktif baskı işleminde ayıp olup olmadığı ve ayıbın hangi taraftan kaynaklandığının tespiti için 1 Tekstil Mühendisi, 1 Kimya Mühendisi, 1 Eser Mevzuatı konusunda uzman ve 1 SMM bilirkişisi heyetine dosya tevdii edilerek tüm dosya kapsamındaki çelişkileri giderecek şekilde ve davalı tarafın zarar olarak dosyaya sunduğu reklamasyon faturası talebi de değerlendirilecek şekilde rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre, asıl dava itirazın iptali davası olduğu için asıl alacağın takip tarihindeki kur üzerinden çevrilerek alacağın belirlenmesi gerektiği göz önünde tutularak karar verilmesi için kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a/6 uyarınca kaldırılmasına,
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/04/2022 tarih ve 2017/131 esas 2022/449 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Taraf vekillerince yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine,
3-İstinaf başvurusu için taraflarca yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
4-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a hükmü uyarınca KESİN olmak üzere 01/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

E