Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1815 E. 2023/245 K. 06.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 14. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/415 – 2023/218
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/415
KARAR NO : 2023/218

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 05/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/01/2023
Mahkemece verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine dosya incelendi.
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının mermer işletme tesisinde kullanılmak üzere 2016 yılında davalı şirkete “Epoksi- Reçine Plaka Güçlendirme – Fırın Hattı “ ünitesi sipariş ettiğini, davalının 17/1/2017 tarihli faturaya konu olacak şekilde satım konusu makineyi teslim ettiğini, imalat ve satım bedeli olarak 279.711,54 Euro ödendiğini, üretim hattına konulan mermer plakların kasıldığını, kırıldığını, ve mermer emtiasına zarar verdiğini, davalının müteaddit kereler ücretsiz tamir servisi vermesine rağmen epoksi hattındaki üretimden kaynaklanan sorunun giderilemediğini, ayıp nedeniyle mermerlerin de zarar görmesi nedeniyle ilave maddi zarara uğranıldığını, davalı tarafından arıza ve ayıpların giderilememesi üzerine makinede gizli ayıp bulunduğuna ilişkin makine mühendisleri odasından alınana rapordan sonra sözleşmeden dönülerek bedelin iadesinin istenildiğinin ihtarname ile davalıya bildirildiğini, yazılı yetki sözleşmesi bulunmadığını, para borcu nedeniyle icra dairesinin yetkili olduğunu, arabulucu önünde uzlaşamadıklarını, makinenin ayıplı olduğunu, ücretsiz tamir hakkının kullanılmasına rağmen tüm çabalara rağmen gizli ayıbın giderilemediğini, davalının gizli ayıbı öğrendiği tarihten itibaren maldan elde edilmesi gereken faydanın gerçekleşmeyeceğini anlaması üzerine sözleşmeden dönme hakkını kullandığını davalıya bildirdiğini, sözleşmeden dönülmesine rağmen davalının üretim hattını iade almadığını, semeni de iade etmediğini belirterek Bursa 11.İcra Müdürlüğü’nün 2018/12780 Esas sayılı dosyasındaki takibe yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, icra dairesi ile mahkemenin yetkili olmadığını, Denizli icra daireleri ile mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının sözleşmeden dönmesi ile ortada

akti bir ilişki kalmadığını, yetkili mahkemenin genel yetki kurallarına göre belirlenmesinin gerektiğini, davacıya satılan makinelerde ayıp olmadığını, davacının dayandığı kırılma işleminin makine hatasından kaynaklanmayıp davacının kullandığı mermerlerin daha önceki üretim istasyonlarındaki yanlış üretiminden kaynaklandığını, bu mermerlere ilişkin plakaların numunesinin davalının adresinde bulunduğunu, taşların doğru ebatlarda kesilmediği için kırılmaların meydana geldiğini, davacının iddiasının işlemiş olduğu taşlardan 2 cm kalınlığındaki mermer levhaların makinede düzgün biçimde işlenmesine rağmen, 3 cm kalınlığındaki taşların kırılması olayı olduğunu, bunun mantık olarak zaten mümkün olmadığını, 3 cm kalınlığındaki taşların kırılıp, 2 cm kalınlığındaki taşların kırılmamasının teknik tecrübelere ve işleyişe uygun olmadığını, davalının aldırdığı raporlarda makinede ayıp olmadığının belirlendiğini, makinenin düzgün ve çalışır halde teslim edildiğini, davacının Ocak 2017 tarihinden itibaren makineyi kullandığını, makineden çıkan mermer levhaların tavan vinci ile taşınması sırasında kırılmasının davalının makinesinden kaynaklanan bir durum olmadığını, davacının talepleri için zamanaşımının dolduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin makine satım ilişkisi olduğunu, ayıp ihbarının süresinde olmadığını, teslimden 20 ay sonra ayıp ihbarında bulunulduğunu, davacının TTK’nun 23.maddesine göre 8 gün içinde yaptırması gereken incelemeyi 19 ay sonra yaptırdığını, icra takibine itirazı haklı olduğunu, protesto masrafının davalıya yüklenmesinin hatalı olduğunu, davacının satılandan elde ettiği yararı ile birlikte satılanı iade ile yükümlü olduğunu, davacının makinenin kullanımından doğan karlardan hiç bahsetmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, taraflar arasında alım satıma ilişkin yazılı bir akit bulunmadığı, teslim tesellüm sürelerinin net bir şekilde belirlenmediği, montaj işlemi sonucunda makinenin çalıştırıldığı, davacı şirket tarafından ürünün beklenilen işlemi yapmadığından bahisle sorunun davalıya bildirildiği, akabinde davalı şirketin uzun süre tamir ve tadilat işlemlerine başladığı, dava konusu makinenin iyileştirilmesi ve ayıbın giderilmesi için çaba ve zaman sarfettiği, tüm işlemlere rağmen ayıbın giderilemediği, eser sözleşmelerinde ayıbın sözlü olarak yapılabileceği, şekle tabi olmadığı, mail çıktılarına göre davacının dava konusu makinenin ayıplı olduğunu en erken 24 Mayıs 2018 tarihinde ve devam eden süreçte davalıya ihbar ettiği, ihbarın süresinde olduğu, bilirkişi raporlarına göre makinenin beklenen faydayı sağlamasının mümkün olmadığı, temerrüt tarihinin 14/10/2018 tarihi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin 279.711,54 Euro asıl alacak, 169,36 Euro işlemiş faiz, 3.848,21.-TL protesto masrafı olmak üzere toplam 279.880,90 Euro ve 3.848,21.-TL üzerinden, asıl alacağa takip tarihinden itibaren kamu bankalarının Euro cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uyguladığı, en yüksek faiz ile birlikte aynen veya fiili ödeme tarihindeki Euro efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığı ile birlikte devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacının davalı şirketten bir adet makine satın aldığını, davalının ayıbı kabul etmemesi üzerine davacının sözleşmeden dönerek bedelin iadesini istediğini, makinenin davacıya 17/1/2017 tarihinde teslim edildiğini, teslimde makineni ayıpsız olduğunu, davacının da dava dilekçesinde bu tarihi ikrar etmesine rağmen mahkemece teslim süresinin belirlenemediğine ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığını, teslimin 17/1/2017 tarihi olarak kabulü durumunda davanın tüm seyrinin ve sonucun değişeceğini, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesi olmayıp satım akti olduğunu, satım aktine ilişkin olarak ayıp ihbar sürelerinin geçirildiğini, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, makinede ayıp bulunmadığını, davacı çalışanına ait whatsapp durum video kaydının dosyaya gönderildiğini, bu video kaydında makinenin sorunsuz çalıştığının ve davacının makineyi çalıştırdığına dair tespitin mevcut olduğunu, davacı şirket çalışanı Fatih İlhan’ın el yazısı ve imzası ile belirttiği raporun olduğunu, bunların makinenin ayıpsız olduğunu ortaya koyduğunu, mahkemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi yanlış nitelendirdiğini, davalının makineyi davacı için özel olarak üretmediğini, üretilen bir makineden davacının da talepte bulunduğunu, makinenin görülerek satın alındığını, davacının da ihtarnamelerinde ve dava dosyasına sunduğu dilekçelerde özel olarak üretimden bahsetmediğini, aradaki sözleşmeyi satım olarak nitelendirdiğinin ihtilaf dışı olduğunu, davacının hukukçu eliyle keşide edilen ihtarname ve dilekçeleri dikkate alındığında tarafların iradesinin satım akdi olduğunun, eser sözleşmesine yönelik hükümlerin

uygulanmasının mümkün olmadığının ortada olduğunu, Prof. Dr. Vural Seven tarafından verilen hukuki mütalaada da taraflar arasındaki ilişkinin satım sözleşmesi olduğunun açıkça vurgulandığını, davacının sözleşmenin satım sözleşmesi olduğunu kabul ettiğini, eser sözleşmesi hükümlerine göre karar verilmiş olmasının hatalı ve tarafların iradelerine aykırı olduğunu, davacının satın aldığı makine üzerinde süresinde muayene ve inceleme külfetini yerine getirmediğini, hasar ve yararın teslim ile davacıya geçtiğini, hasarın alıcıya geçmesinden sonra ortaya çıkan ayıpların kural olarak ayıptan doğan sorumluluk kapsamında değerlendirilemeyeceğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hasarın alıcıya geçmeden önce bir ayıp olup olmadığının tespit edilmediğini, davacının TTK’nun 23.maddesindeki inceleme görevini yerine getirmediğini, bu nedenle ayıp ihbarında bulunmasının mümkün olmadığını, davacının bu maddede belirtilen yükümlülüğünü 17/8/2018 tarihinde TMMOB Bursa Şubesi tarafından düzenlenen raporla yerine getirdiğini, davacının 25/6/2019 tarihli cevap dilekçesinde ayıp ihbarının 29/8/2019 tarihli ihtarname ile yapıldığını ikrar ettiğini, usulüne uygun ayıp ihbarında bulunulmadığını, bu beyan görmezden gelinerek ayıbın 24/5/2018 tarihinde yapıldığının tespitinin hatalı olduğunu, öğrenme tarihin bu tarih olarak kabul edilmesi halinde dahi 3 ay sonra bildirim yapılmasının süresinde bildirim olarak kabul edilemeyeceğini, ticari satımlar için ayıp ihbar süresinin 8 gün olduğunu, davacının satıma konu makineyi kabul etmeme iradesini ortaya koyduğu ilk beyanın 3/10/2018 tarihli ihtarname olduğunu, ayıbın varlığından söz edebilmek için makinenin tesliminden önce bir ayıbın varlığının olmasının gerektiğini, alıcının satılanın ayıplı olduğunu bilerek kullanması veya tüketmesi halinde ayıptan feragat etmiş sayılacağını, böyle bir halde sözleşmeden dönemeyeceğini, keşif sırasında makinenin çalıştırılmadığını, bunun uçun bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verildiğini, keşfe katılan bilirkişi Alp Güller’in daha önce makinede muayene yaptığı gerekçesi ile bilirkişilikten istifa ettiğini, yerine makine mühendisi Adnan Arslan isminde bir bilirkişi tayin edildiğini, tayin edilen bilirkişilerin raporda 06/01/2020 tarihinde makinede inceleme yaptıklarını iddia ettiklerini, davalının yokluğunda yapılan incelemenin davacının şikayetlerini ve taleplerini bilirkişiye doğrudan iletmesine, davalının ise bilirkişi değiştiği için savunmalarını ya da uygulamayı göstermesine engel olduğunu, bilirkişi raporunun tek taraflı olarak tanzim edildiğini, keşifteki bilirkişi ile raporu tanzim eden bilirkişinin farklı olması ve davalının bundan haberdar edilmemesinin adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının da ihlalini oluşturduğunu, bilirkişinin ve hakimin ayıbın niteliğinde hataya düştüğünü, makinede gizli ayıp olmadığını, davacı tarafından sonradan ortaya çıkan arızalardan bahsedildiğini, 27/11/2020 tarihli raporda açık ve gizli ayıplı olan arızaların izah edilmediğini, raporların ayıbın niteliği konusunda hüküm kurmaya elverişli olmadığını, baştan savma rapor hazırlandığını, mahkemece itirazlarının karşılanmadığını, makinenin hiçbir ihtirazı kayıt konulmadan teslim alınıp kullanıldığını, dava sürecinde de kullanmaya devam ettiğini, sözleşmeden dönme ve semen iadesi talebinin hatalı olup menfaatler dengesine aykırı olduğunu, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanması için makineden elde ettiği faydayı da iade etmesinin gerektiğini, bu hususta mahkemece bir karar verilmediği gibi makineden yarar elde edilip edilmediği ve/veya makinenin kullanılıp kullanılmadığı hususlarında inceleme dahi yapılmadığını, bu süreç zarfında davacının işlediği 3 cm ve 2 cm’lik levhaların işlenme maliyetinin elde edilen yarar olarak tespitinin ve davalıya ödenmesinin gerektiğini, 27/11/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda elde edilen faydanın hesaplanması hususunda dosyanın mali müşavir bilirkişiye verilmesi gerektiği ifade edilmesine rağmen mahkemece bu hususta bir karar verilmediğini, bu hususta ödemezlik definde bulunduklarını daha önce bildirdiklerini, davacının ticari defter ve kayıtları ile özellikle işletmesinin bulunduğu yerde sevk edilen mermerlerin miktarı ile davacının ticari defter ve faturaları incelenerek ne kadar ürün sevk edildiğinin tespit edilmesinin gerektiğini, makinenin bedeline ilişkin 86.500 Euro’luk itirazın hiç değerlendirilmediğini, silim hattına konu makinelerin bedelinin de haksız olarak talep edildiğini, fatura ile satılan makinelerin içinde davacının gövdesini ve mekaniğini İtalya’dan aldığı silim hattının plaka yükleme robotu, tahrikli taraklı konveyör, damperli plaka konveyör ve silim hattının sonundaki boşaltma robotunu da sattığını, bu makinelerin dava konusu plaka fırın epoksi hattı ile ilgisinin olmadığını, bu makinelerin aynı fabrika içerisindeki silim hattı için satılan makineler olduğunu, bu hususta inceleme yapılmadığını, davacının ayıp iddiasına konu etmediği 86.500 Euro’luk makinelerin bedelini de haksız olarak icra dosyası içerisinde istediğini, bu hususun hatalı olduğunu, buna ilişkin itirazlarının karşılanmadığını, davacı defter ve kayıtlarına delil olarak başvurmalarının rağmen bu kayıtların

ibrazının istenilmediğini, defterlerin neden incelenmediğinin gerekçeli kararda da yazılmadığını, kayıtların incelenmesi halinde davacının makineden faydalanmaya devam ettiğinin anlaşılacağını, tanıklarının dinlenilmeden verilen kararın yasaya ve usule aykırı olduğunu, çalışanı Fatih İlhan’ın el yazısı ve imzası ile yazılmış taşların düzgün çıktığına dair belgeyi incelemeden rapor tanzim edildiğini, kararda delillerin neden toplanmadığının incelenmediğini,dosyadaki hukuki mütalaalara neden itibar edilmediğinin kararda açıklanmadığını, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere mahkemenin uzman görüşüne ilişkin gerekçeli kararında değerlendirme yapmamasının, hukukçu bilirkişinin uzman raporlarını değerlendirmemesinin hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili davalının istinaf başvurusuna karşı verdiği cevap dilekçesinde, kararın usul, yasa ve emsal içtihatlar ile taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğine ve uygulama biçimine bütünüyle uygun olarak tesis edildiğini, davalı tarafça öne sürülen istinaf sebeplerinin, yargılama aşamasında da defalarca aynı kapsamda dile getirilip mahkemece kabul görmeyen, haksız ve mesnetsiz iddialardan ibaret olduğunu, teslim alınan makineden beklenen ekonomik faydanın neredeyse hiç temin edilemediğini, her üretim ve mermer cilalama prosesinde, türlü aksaklıklar ve eksiklikler çıktığını, mermer plakların yüzeyinde, ticari satımı etkileyecek pürüzler ve çatlaklar oluştuğunu, davalının her defasında bildirilen aksaklık ve ayıpları geçici çözümler ile gidermeye çalıştığını, ancak birden fazla üniteden mamul haline getirilen mermer plakların, yurt içi ve yurt dışı satışında reklamasyon faturaları mukabilinde satışa konu edilen emtianın her defasında iade alınmak zorunda kalınıp ticari itibar kaybı yanından ticari gelir kaybı da yaşandığını, kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığını belirterek davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesine konu ürünün ayıplı olduğu iddidasıyla bedelinin iadesi amacıyla başlatılan icra takibine itirazın 2004 sayılı İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalı aleyhine Bursa 11.İcra Müdürlüğü’nün 2018/12780 Esas sayılı dosyasında 31/10/2018 tarihinde 279.711,54 Euro asıl alacak, 169,36 Euro işlemiş faiz, 3.848,21.-TL protesto masrafı olmak üzere toplam 279.880,90 Euro ve 3.848,21.-TL’nın tahsili için ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının icra dairesinin yetkisi ile boca ve ferilerine itiraz etmesi üzerine süresinde itirazın iptali davası açılmıştır.
Davacı, davalı tarafından üretildiğini ileri sürdüğü makinenin ayıplı olduğu iddiasıyla sözleşmeyi feshedip ürünün bedelinin iadesi için ilamsız icra takibi başlatmış, davalı ise bedel iade istenilen makinenin satım sözleşmesinin konusu olduğunu, taraflar arasında eser sözleşmesi bulunmadığını, satış sözleşmesine konu ürün ile ilgili ayıp ihbar sürelerinin geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasında bedel iadesi istenilen “Epoksi- Reçine Plaka Güçlendirme – Fırın Hattı “ ünitesinin davalı tarafından temin edildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin eser sözleşmesinden veya satış sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, sözleşme konusu üründe ayıp olup olmadığı, ayıbın oluşmasında kusurun hangi tarafta olduğu, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, ürünün bedelinin ne kadar olduğu, sözkonusu ürün ile ilgili olarak sözleşmenin feshi ve bedelin iadesi seçimlik hak koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarındadır.
Ayıplı olduğu ileri sürülen plaka fırın epoksi hattına ilişkin olarak dosyaya sunulmuş bir sözleşme bulunmamaktadır. Sözkonusu ürün ile ilgili tek yazılı belge davalı tarafından düzenlenen 17.01.2017 tarihli 295.550,00 Euro bedelli e-faturadır. Dava konusu ürüne ilişkin yazılı bir sözleşme, proje veya başka bir belge sunulmaması nedeniyle öncelikle sözkonusu ürün nedeniyle taraflar arasında kurulan sözleşme ilişkisinin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Davacı icra dosyasındaki takip talebinde borcun sebebini “ satım konusu ayıplı malın iadesi” olarak göstermiş ise de yargılama sırasında sözleşmenin eser sözleşmesi ilişkisi oluğunu ileri sürmüş, davalı ise davacı ile satış

sözleşmesi yapıldığını savunmuştur. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu her iki tarafın da kabulünde olmakla birlikte bu akti ilişkinin niteliği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Yargıtay HGK’nun 2019/(15)6-6, 2022/775 sayılı kararında da açıklandığı üzere eser sözleşmeleri iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesi olup bu sözleşmelerin “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsuru bulunmaktadır. Bu tür sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemekle yükümlüdür. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakta ise de Yargıtay 15. HD’nin 2019/761- 2019/4527 sayılı kararı da gözetildiğinde yüklenicinin imalât, montaj, deneme üretimi ve kullanma eğitimini de vermekten sorumlu tutulmuş olması halinde dahi akdi ilişki eser sözleşmesi olarak kabul edilmelidir.
İcra takip konusu yapılan plaka fırın epoksi hattının dosyadaki bilirkişi raporlarında yer alan resimlerine göre sözkonusu makinenin büyüklüğü, davacı tarafından dosyaya sunulan e-posta yazışmaları içinde yer alan ve davacı şirket adına Harun Kütük tarafından karşı tarafa gönderilen 7/6/2018 tarihli e-postada makinelerin Haziran 2016’da kurup teslim edileceği söylenmesine rağmen Nisan 2017’de davalının ancak deneme üretimine geçebildiğine ilişkin açıklama dikkate alındığında davacının siparişi üzerine üretilen makinenin davalı tarafından montajının yapılarak deneme üretimi de yaptığının anlaşılmasına göre montaj da içeren sözleşmenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesinin gerektiği, davalının savunmalarının aksine 6102 sayılı TTK’nun satışa ilişkin hükümlerinin dava konusu somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı açıktır. Mahkemece taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi olduğu kabul edilmiş ise de gerekçeli kararda satış sözleşmesinden de bahsedilerek sözleşmenin niteliği hususunda çelişki oluşturulması ise doğru olmamıştır.
Davacı eser sözleşmesine konu olan makinenin ayıplı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise satış sözleşmesi hükümlerine dayanarak ayıp ihbar süresinin geçtiğini, davacının Ocak 2017 tarihinden itibaren makineyi kullandığını dava dilekçesinde ikrar ettiğini, davacının 6102 sayılı TTK’nun 23.maddesine göre 8 gün içinde yaptırması gereken incelemeyi 19 ay sonra yaptırdığını savunmuştur.
Dosyaya sunulan yazılı sözleşme olmadığı gibi sözleşme konusu plaka fırın epoksi hattının davacıya ne zaman teslim edildiğine ilişkin bir belge de bulunmamaktadır. Davalı, davacının Ocak 2017 tarihinden itibaren makineyi kullandığını ikrar ettiğini belirtmiş ise de dava dilekçesinde teslim tarihine ilişkin bir açıklama olmayıp sadece fatura tarihi yazılmak suretiyle makinenin tesliminden bahsedilmiş olması makinenin Ocak 2017 tarihinde teslim edildiğini ispatlamak için yeterli değildir. Kaldı ki yukarıda da belirtilen 7/6/2018 tarihli e-postada davalının makineyi Haziran 2016’da kurup teslim edeceği söylenmesine rağmen Nisan 2017 tarihinde deneme üretimine geçilebildiği açıklanmış, ayrıca teslim tarihine ilişkin bir bilgi verilmemiştir. Eser sözleşmelerinin niteliği gereği yüklenici sözleşme konusu eseri teslim ettiğini ispatla yükümlüdür. Eserin iş sahibi davacıya teslim edildiği sabit ise de davalı sözkonusu plaka fırın epoksi hattını davacının e-postasında belirtilen tarihten önce davacıya teslim ettiğini dayandığı deliller ise ispatlayamamıştır.
Plaka fırın epoksi hattının ayıplı olduğu, fırın hattına konulan mermerlerin kırıldığını iddia eden davacı, tamir işlemine rağmen sorunun giderilmediği iddiası ile sözleşme bedelinin iadesini istemektedir. Davalı mahkemece uzatılan sürede verdiği cevap dilekçesinde ayıp ihbarının zamanında yapılmadığını belirterek süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. (Yargıtay 3. HD’nin 2020/2418 -2020/5831 s.k.)
Yukarıda gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre mümkün olduğunca en kısa sürede eseri gözden geçirip muayene ederek varsa açık ayıpları tespit etmesi ve bu ayıpların neler olduğunu tek tek açıklamak suretiyle gecikmeksizin sözlü veya yazılı olarak yükleniciye bildirmesi gerekir. Açık ayıpta iş sahibi muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmezse, 6098 sayılı TBK’nun 477/2. maddesine göre eseri kabul etmiş sayılır ve yüklenici açık ayıplarla ilgili sorumluluktan kurtulur. Gizli ayıplarla ilgili 6098 sayılı TBK’nın 477/3. maddesinde, eserdeki ayıbın sonradan ortaya çıkması hâlinde, iş sahibinin gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunda

olduğu, aksi takdirde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı belirtilerek gizli ayıplar yönünden de iş sahibine ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin yükleniciye ayıbı ihbar etmek yükümlülüğü getirilmiştir.
Davalı yüklenicinin makinenin teslim tarihini net olarak ispatlayamaması, 22/5/2018, 4/6/2018, 7/6/2018, 6/6/2018 tarihli e-posta yazışmalarının içeriğine göre davalı yüklenicinin makinedeki arızanın giderilmesi için tamir işlemleri yapıp dava dışı şirketlerden makinenin çalışmasına ilişkin rapor alması birlikte değerlendirildiğinde davacının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Ayrıca davacının ayıp ihbarı üzerine davalının bir kısım faaliyetlerde bulunarak makinedeki sorunu gidermeye çalışması da davalının ayıbın süresinde yapıldığını kabul ettiğini göstermektedir.
Davacıya ait mermer plakaların bazılarında epoksi uygulaması işlemi için dava konusu makinede işlem görmesi nedeniyle çatlaklar/kırıklar oluştuğu her iki tarafın da kabulündedir. Davacı bu kırılmaların makineden kaynaklandığını, davalı ise mermerlerin kalite düzeyi nedeniyle kırılmalar olduğunu, makinede bir sorun olmadığını ileri sürmektedir. Uyuşmazlığın çözülmesi için makinede imalattan kaynaklı ayıp olup olmadığının, imalat hatası veya mermerlerin kalitesi nedeniyle mermerlerde kırılmalar olup olmadığının, ayrıca epoksi uygulamasında kullanılan malzemeler nedeniyle mermerlerin zarar görüp görmediğinin uzman bilirkişiler aracılığı ile belirlenmesi gerekmektedir.
Mahkemece 6/12/2019 tarihinde keşif yapılmış, bu keşfe katılan makine mühendisi Alp Güller keşiften sonra verdiği dilekçe ile dava konusu makine ile ilgili davacının talebi üzerine dava tarihinden önce rapor düzenlediğini bildirerek bilirkişilikten ayrılmış, bu bilirkişinin yerine celse arasında atanan makine mühendisi Adnan Arslan, keşfe katılarak her iki taraf huzurunda makineyi incelememiş, bu şekilde oluşturulan bilirkişi heyeti tarafından davalı vekilinin bulunmadığı ortamda yerinde inceleme yetkisi ile makine üzerinde inceleme yapılması suretiyle bilirkişi raporu düzenlenmiş olup 6100 sayılı HMK’nun 278/3-4.maddesine aykırı olarak düzenlenen bu rapora itibar itibar edilmesi mümkün değildir. Bu şekilde düzenlenen rapora karşı itiraz edilmesi üzerine yeniden makine mühendisi ve hukukçu bilirkişi ile birlikte keşif yapılarak ikinci bilirkişi raporu alınmıştır. Mahkemece dosyada yer alan her iki rapora da itibar edildiği açıklanarak davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk raporu düzenleyen heyette yer alan bilirkişi Alp Güller’in davalının yokluğunda tek taraflı inceleme yaparak düzenlenen rapora katılması, ikinci raporda da uyuşmazlık konularını inceleme konusunda uzman teknik bilirkişiler olmadan sadece makine mühendisi ve hukukçu bilirkişiden alınan yetersiz incelemeye dayalı raporun hükme esas alınması doğru olmamıştır.
Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan ve teknik inceleme içeren kimya mühendisliği bölümü ile metalürji ve malzeme mühendisliği bölümü öğretim üyeleri tarafından düzenlenen 4/2/2020 tarihli uzman görüşünde makinenin kullanımı ve mermerlere uygulanan işlemler ile ilgili ayrıntılı açıklama yapılmasına rağmen mahkeme olaya ilişkin uzman görüşü ile ilgili bir değerlendirme yapılıp dosyadaki mevcut bilirkişi raporları arasındaki farklılık dikkate alınmaksızın sadece uzman görüşünün dosyaya sunulduğunun belirtilmesi ile yetinilmesi de hatalıdır. Zira davalının ürettiği plaka fırın epoksi hattı davacıya ait mermerlere davacı işçileri tarafından epoksi uygulaması işlemi yapılması için kullanılmakta olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın bu makinenin epoksi uygulaması yapılan mermerlere zarar verdiği iddiasından kaynaklanması, davalının da makinede kusur olmayıp mermerlerin kalitesiz olması nedeniyle bazı mermer plakalarında kırılmalar olduğunu savunması dikkate alındığında makinede imalat hatası bulunup bulunmadığının sadece makine mühendisi bilirkişi tarafından yapılacak inceleme ile belirlenmesi mümkün değildir. Uyuşmazlığın tam olarak çözülebilmesi için mermer konusunda uzman bilirkişi ile kimya mühendisi bilirkişinin de makine mühendisi ile birlikte inceleme yapıp iddia ve savunmaların bu şekilde oluşturulmuş heyet tarafından değerlendirilmesi gerekirken dava konusu olayda yeterli uzmanlığı olmayan bilirkişi heyetinden alınan rapora itibar edilerek yetersiz inceleme sonucunda karar verilmiştir.
Davacı icra takibinde, ayıplı olduğunu ileri sürdüğü ”Epoksi- Reçine Plaka Güçlendirme – Fırın Hattı” ünitesinin iadesi ile 279.711,54 Euro bedelinin tahsilini istemiştir. Sözkonusu makine ile ilgili olarak dosyaya sunulan 17/1/2017 tarihli e-faturada “”plaka fırın epoksi hattı (tüm aks.ile beraber)” açıklaması ile yer alan ürünün bedelinin 295.550,00 Euro olduğu gösterilmiştir. Davalı fatura bedeli içinde ayıplı olduğu ileri sürülen makine dışında silim hattının plaka yükleme robotu, tahrikli taraklı konveyör, damperli plaka konveyör ve silim hattının sonundaki

boşaltma robotu da olduğunu, bu makinelerin dava konusu plaka fırın epoksi hattı ile ilgisinin olmadığını, bu makinelerin aynı fabrika içerisindeki silim hattı için satılan makineler olduğunu savunmuştur. Fatura içeriğinden de plaka fırın epoksi hattı olarak faturalandırılan ürünlerin neler olduğu ”(tüm aks.ile beraber)” ibareleri nedeniyle anlaşılır değildir. Davalının yargılama sırasında 27/11/2019 tarihli dilekçesi ekinde adet ve birim fiyatları gösterilen fırın sistem parçaları başlıklı belge sunmasına rağmen fatura kapsamında hangi ürünlerin yer aldığı, bu ürünlerin tamamının ayıplı ürün ile ilgili olup olmadığı ve ayıp iddiasında bulunulan ürünün bütünleyici parçalarından olup olmadığı değerlendirilip iadesi istenilen makinenin fiyatı belirlenmeden karar verilmesi, ayrıca davalının 27/11/2019 tarihli delil listesinde bildirdiği tanığının dinlenilmesi ile ilgili olumlu veya veya olumsuz bir karar verilmeden tanığın dinlenmesi için gerekli işlemler yapılmadan karar verilmemesi de hatalıdır.
Mahkemece yapılacak iş davalı tanığının dinlenilmesi için gerekli işlemler yapılıp dava konusu makineye ait faturada davacı tarafından davalıdan tedarik edilen başka ürün olup olmadığı incelenerek dava konusu makinenin fiyatının belirlenmesi, 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince akademik ünvana sahip kimya mühendisi, makine mühendisi, mermerle ilgili metalürji/ metal mühendisi ile hukukçudan oluşan yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak keşif yapılmak suretiyle iddia edildiği şekilde makinede imalattan kaynaklı ayıp olup olmadığı, makinenin teslim tarihi de gözetildiğinde aradan geçen zaman içinde kullanımdan kaynaklanan ayıp olup olmadığı, var ise gizli ve açık ayıpların neler olduğu, makinenin kullanımından kaynaklanan davacı kusuru olup olmadığı, makinede kullanılacak mermerlerin özelliğine ve epoksi işleminde kullanılan kimyasal maddelerin cinsi, niteliği, miktarı ve markasına göre mermerlerde ileri sürülen kırılmaların oluşup oluşmayacağı, mermer işiyle uğraşan davacının ayıpların niteliğini bilebilecek durumda olup olmadığı, dava konusu makinenin bedelinin fatura miktarı kadar olup olmadığı, davalının fatura kapsamındaki makine aksamının fırın hattı ile bir bütünlük oluşturup oluşturmadığı, fırın hattının iadesinin gerekmesi halinde bu aksamın da iadesinin gerekip gerekmediği hususlarında davacının iddiaları, davalının savunmaları, taraflar arasındaki e-posta yazışmaları ile davalının dayandığı 4/2/2020 tarihli uzman görüşünde yer alan açıklamalar da dikkate alınarak ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi için davalının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/02/2021 tarih, 2019/367 – 2021/131 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında dikkate alınmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinafa başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 05/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.