Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1328 E. 2022/526 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 14. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1328
KARAR NO : 2022/526

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2021
NUMARASI : 2021/127 Esas, 2021/921Karar

DAVACI : … …
VEKİLİ : Av. …- [16627-26566-15856] UETS
DAVALI : …- …
VEKİLİ : Av. …- [16948-49478-68664] UETS
DAVANIN KONUSU :İtirazın İptali (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ :24/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/11/2022
Mahkemece verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine dosya incelendi.
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davacı vekili asliye hukuk mahkemesine verdiği dava dilekçesinde, davalıya toplam 23.404,10.- TL’nın ödünç olarak verilmesine rağmen ödenmemesi üzerine icra takibi yapıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini belirterek Bursa 3. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5035 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın % 20’nden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının ödünç para vermediğini, davalının babası ve babasının şirketi ile davacı arasında ticari alışverişler olduğunu, davacı şirketin ortağı ile davalı arasında husumet bulunduğunu, şirket ortağı Ümit Aydemir aleyhine davalının alacağı ile ilgili takipler bulunduğunu belirterek davanın reddine,% 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davacının davalıya ödünç olarak havale gönderdiğini bildirerek borcun ödenmesini istemesine rağmen davacının dayandığı dekontlardaki açıklamanın paranın borç olarak gönderildiğini kesin olarak ispata yeterli olmadığı, davacının verilen kesin süre içinde kesin ve yazılı bir delil sunmadığı gibi açıkça yemin deliline dayanacağını da belirtmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davalının “ödünç para” açıklamasıyla gönderilen paraların kendisine geldiğini ikrar ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin her türlü delille ispatlanabileceğini, tanıklar dinlenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, bono, sözleşme ve alacağın temliki sözleşmesinin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmasına rağmen tanık dinlenilmediğini, davalının gönderilen paranın borç ödemesi olduğu savunmaları ile ödünç sözleşmesi arasında bağlantı olmadığını, davacının davalıdan alacaklı olduğuna dair senet, sözleşme ve temlik sözleşmesi gibi bir çok yazılı ve kesin delil mevcut olmasına rağmen davanın reddinin hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın 2004 sayılı İİK’nun 67.maddesine göre iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen 20/12/2017 tarih ve 2017/747-1473 sayılı karar Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 17/12/2020 tarih ve 2019/1266 -2020/1472 sayılı kararı ile davalının vasıflı ikrarda bulunması nedeniyle havalenin ödünç olarak gönderildiği hususundaki ispat yükünün davacıda olduğu, davacının alacağının varlığını kesin deliller ile ispatlamasının gerektiği vurgulanarak davalının istinaf başvurusu kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış, kaldırma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı davalı aleyhine başlattığı icra takibinde borcun dayanağı olarak gösterdiği banka dekontlarındaki havaleler ”ödünç para” açıklaması ile yapılmış, davalı ise davacının ödünç para vermediğini, borç ödemesi yaptığını savunmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 555 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe bir ödeme vasıtası olup havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini ileri süren havaleci, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür
Davacının havale dekontlarında açıklama olarak “ödünç para” ibaresi bulunmakta olup, bu haliyle davacı iddiasını ispatlamış durumda olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi nedeniyle davacının istinaf başvurusunun esas bakımından kabulü ile bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2021 tarih, 2021/127 -2021/921 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,
a)Davanın kabulü ile davalının Bursa 3.İcra Müdürlüğü’nün 2015/5035 Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin kaldığı yerden devamına,
Dava konusu yapılan 23.899,00 TL’nin % 20’si oranında hesap edilen 4.779,80.- TL icra inkar tazminatına davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
b)Alınması gereken 1.632,54.-TL bakiye karar harcından peşin alınan 408,14.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.224,40.-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, (daha önce vergi dairesine harç tahsil müzekkeresi yazıldığı anlaşıldığından yeniden yazılacak müzekkere bu hususun gözetilmesine,)
c)Davacı tarafından dava açılırken yapılan toplam 787,40 TL yargılama gideri ile dava tarafından yatırılan 435,84.-TL başvuru harcı ile peşin harcın davalıdan tahsiline, artan gider avansının iadesine,
Davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının iadesine,
d)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 9.200,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,

4-İstinaf başvuru aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Karar tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nın 362/(1),a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 24/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

(MUHALEFET ŞERHİ)

Davacı ödünç para açıklaması içeren havale dekontlarına dayanmış, davalı vekili ise davacının ödünç para vermediğini, davalının babası ve babasının şirketi ile davacı arasında ticari alışverişler olduğunu, davacı şirketin ortağı ile davalı arasında husumet bulunduğunu savunarak bir kısım icra ve mahkeme dosyalarına dayanmıştır.
Davacı havale sebebini dekontta “ödünç para” olarak göstermiş ise de, söz konusu açıklamayı havaleyi kabul eden davalının öğrenip öğrenmediği, dekonttaki açıklamanın sadece havaleyi gönderen tarafın elindeki dekont örneğinde yer alıp almadığı hususunda bir tespit bulunmamaktadır.
Davacı vekili 19/1/2016 tarihli beyan dilekçesinde davalının tacir olup işlerinin kötü gitmesi nedeniyle bankadan kredi çekemediğini, bunun üzerine davacı şirket adına TEB’den kredi çekilerek paranın bir kısmının elden bir kısmının ise dava dilekçesinde belirtilen banka makbuzları ile davalının hesabına yatırılarak ödünç olarak verildiğini, davacının hak kaybına uğramaması için 7/11/2014 tarihli sözleşmenin yapıldığını açıklamış, davalı vekili de 8/12/2016 tarihli duruşmada davacının sunduğu sözleşmenin taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu gösterdiğini, takip konusu borcun ödendiğinin bu sözleşmeden de anlaşıldığını, sözleşmenin takip konusu dekonta ilişkin olduğunu söyleme imkanını olmadığını beyan etmiştir. Dosyaya bildirilen icra ve savcılık dosyalarından da davacı şirket ile davalı ve davalının babasına ait şirket arasında geçmişe dayalı ticari ilişki olduğu sabittir.
Davacının dayandığı 7/11/2014 tarihli sözleşme ile aynı tarihli temlik sözleşmesinden davalı tarafın 2011 ve 2014 yılları arasında satılan araç bedelleri, TEB’den kullanılan kredinin 21/1/2014 -21/1/2015 tarihleri arasındaki taksitlerinden doğan alacaklar, ödenmeyen müşteri çekleri ve senetlerden kalan bakiye ile ilgili borçlarını ödemek için bir kısım alacaklarını davacı tarafa temlik ettiği anlaşılmaktadır. Bu husus tarafların da kabulündedir.
Davacı dava konusu ödünç paranın davalı için çekilen kredinin davalıya ödenmesine ilişkin olduğunu ileri sürmüş, bu kredinin bir kısmının elden ödendiğini, kalan kısmının ise dava konusu olan 10/02/2015 ve 12/01/2015 tarihli dekontlarla davalıya gönderildiğini açıklamıştır. 7/11/2014 tarihli temlik sözleşmesinin davalının ve babasının davacı tarafa olan borçlarının ödenmesine ilişkin olması, davalı lehine çekildiği bildirilen kredi borcunun da bu temlik sözleşmesi kapsamında yer alması, dava konusu havalelerin temlik sözleşmesinden çok sonraki bir tarihe ilişkin olması birlikte değerlendirildiğinde davalının davacıya olan borçlarının tahsiline yönelik olarak yapılan temlik sözleşmesinden sonra bu sözleşmeden önceki bir tarihte kullanıldığı sabit olan kredinin

davalıya ödünç olarak gönderildiği iddiası dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davalı temlik sözleşmesinden sonraki tarihler için ödünç ilişkisini inkar ettiğine göre, ödünç ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerekir. Havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcut ise de temlik sözleşmesi ile davalının savunduğu şekilde taraflar arasında başka borç ilişkilerinin bulunduğunun açıkça ortaya konulması nedeniyle tek taraflı olarak dekontlara yazılan açıklama taraflar arasındaki ödünç ilişkisini ispatlamak için yeterli olmayıp davacı bu iddiasını kesin deliller ile ispatlamakla yükümlüdür.
Davacının dayandığı “ödünç para” açıklaması içeren dekontlar, içeriği ve taraflar arasındaki geçmişe dayalı borç ilişkileri nedeniyle gönderilen paranın davalıya borç olarak verildiğinin ispatı için yeterli olmayıp, paranın borç olarak verildiğini ispat yükü üzerinde bulunan davacının ödünç verdiği iddiasını kesin deliller ile kanıtlayamaması nedeniyle mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun kararına katılmıyorum.

Muhalif Üye


Üye

¸e-imzalıdır