Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/125 E. 2023/636 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 14. HUKUK DAİRESİ
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/125
KARAR NO : 2023/636

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2019
NUMARASI : 2011/148- 2019/1609
TARİHİ :02/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ :03/03/2023
Mahkemece verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine dosya incelendi.
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkinin uzun zamandır devam ettiğini, davacı tarafından üretilip davalıya gönderilen bir kısım malda üretim hatası, ayıklama ve rütuş işçiliğinin 3.kişilere yaptırıldığı iddiasıyla iade faturaları düzenlenmeye başladığını, davacının uzun yıllardır çok çeşitli firmalara üretim yapması, davalı ile devam eden uzun süreli üretim döneminde de üretilen malların çeşidine göre son iki aylık dönemle kıyaslanamayacak kadar az kalite sorunu yaşanmasına rağmen üretim kalitesi sebep gösterilerek kesilen iade faturalarının davacının cari hesap alacağının azaltılması yönünde girişimler olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine davalıya gönderilen ihtarname ile iade faturalarının hangi koşullarda kabul edileceği açıklanıp davalının ücret karşılığı başka şirkete yaptırdığı ayıklama ve rötuş işçiliklerinin kabul edilmeyeceğinin bildirilerek ticari ilişkinin sona erdirileceğinin ihtar edildiğini, bu ihtarname ile ticari ilişkinin sona erdirilmesi ve davalının hatalı olduğunu ileri sürdüğü ürünlere ilişkin yeni kalıp yaptırması nedeniyle yeni kalıp bedeli faturalarını icra takibine konu yaptığını, bu icra takibine yapılan itiraz üzerine 2010/117 Esas sayılı dosya ile itirazın iptali davası açıldığını, cari hesap alacağının ödenmemesi nedeni ile yapılan icra takibine davalının itirazı üzerinde de 2010/373 Esas sayılı dosya ile itirazın iptali davası açıldığını, her iki davanın birleştirildiğini, davalı şirket tarafından aradaki ticari ilişkinin/kalıp imalatı nedeni ile verilen peşinatın teminatı olarak verilen 33.380 EURO bedelli senet ile ilgili olarak 2011/377 d.iş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alınarak icra takibine

başlanıldığını, takibe dayanak yapılan senedin taraflar arasındaki ticari ilişkinin teminatı olarak verilmiş bedelsiz bir senet olduğunu, davalının intikam alma amacıyla hareket edip senedi icra işlemine konu yaptığını, sözkonusu bonoda vade olmadığını, keşide tarihinden itibaren bir yıllık süre içinde davacıya ibraz edilmediğinden davalının müracaat hakkını kaybettiğini, icra dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarını belirterek Bursa 12.İcra Müdürlüğü’nün 2011/3367 Esas sayılı dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, davalının % 40’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının senet bedelinin çok üzerinde bir tutarda davalıya borçlu olduğunu, senedin teminat senedi olduğu iddiasının yersiz olduğunu, senedin vasfına ilişkin itirazların dava ile ilgisinin bulunmadığını, davalı ile az sorun yaşandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının iddiasının aksine hatalı parçalar gönderilmesi nedeniyle önce davalının ihtarname gönderdiğini, davacının kusurlu olarak ürettiği parçalar nedeniyle davalının işin aksamaması için tolere etmek ve her bir parça için ayrıca mesai harcamak zorunda kalarak zarara uğradığını, davacının hatalı sevkiyatı gidermemesi nedeniyle 28/12/2019 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 5. maddesine göre kalıpların tesliminin talep edildiğini, davacının ise 5/1/2020 tarihli ihtarname cevabı ile cari hesap bakiyesinin tamamının ödenmesi halinde ve sözleşmenin feshiyle kalıpları teslim edeceğini bildirdiğini, davacının hapis hakkı bulunmamasına rağmen davalıya ait kalıpları alıkoyması nedeniyle kalıpların tespitinin mahkemeden istenildiğini ancak davacının tespit için gelen mahkeme heyetine engel olarak incelemeye müsaade etmediğini, davacının cari alacağı azaltmaya yönelik girişimde bulunulduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının kasten yaptığına kanaat getirdikleri hatalı sevkiyat sebebiyle davalının ana sanayiye karşı zor durumda kaldığını, davalının kalıpları ile davacı tarafından üretilen parçaların davalı tarafından dünya devi otomobil firmalarına sevk edildiğini, davacının hatalı, eksik ya da geç sevkiyatı nedeniyle davalının ana sanayi firmaları ile itibarının ve süre gelen ticaretinin zarar gördüğü gibi ana sanayide nihai ürün olan otomotiv üretiminin de aksamasına , hat durmasına neden olduğunu, sevke konu ürünlerde ve kalıplarda bir hata-sorun olmasa tespite müsaade etmemek için hiçbir sebep olmayacağını, sözleşmede ayıplı mallar ile ilgili iade raporuna itiraz edilmediği takdirde uygunsuz parçalarla ilgili hangi işlemin yapılacağına davalının karar vereceğinin ve bununla ilgili faturayı göndereceğinin hüküm altına alındığını, davacının fiili durum ve sözleşme hükümlerine rağmen mallar üzerindeki ayıbı kabul etmediğini, sözleşmenin 3. maddesinde iade raporlarının düzenlendiğini, 4. maddeye göre de bu raporların taraflar arasında kesin delil niteliğinde olduğunu, davacının vadesi gelmeyen ödemelerin tamamını talep etmesi nedeniyle niza yaşandığını, davacının davalıya ait kalıpları iade etmeyip elinde koz olarak tuttuğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, uyuşmazlığın dava konusu bononun teminat amacıyla düzenlenip düzenlenmediği, davalı tarafından ileri sürülen davacının ürettiği ve teslim ettiği ürünlerin ayıplı, eksik olup olmadığı bu kapsamda davalının alacaklı olup olmadığı noktalarında toplandığı, mevcut borç için teminatın verilmeyip taraflarca ilerideki alacak için bononun teminat olarak düzenlendiğinin kabul edildiği, bu durumda davalının davacının ürettiği ürünlerin ayıplı, eksik ve geç sevkiyatta bulunduğundan zarara uğradığını ispat etmesinin zorunlu olup ispat yükünün davalı tarafta olduğu, tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda da dava konusu bononun düzenlendiği tarihte de davalının davacıya borçlu olması, davacının alacaklı olması nedeniyle bononun teminat amacıyla verildiği kanaatine varıldığı, davalının davacının ürettiği ürünlerin hatalı, eksik ve geç sevkiyatta bulunduğuna yönelik savunmasının Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/41-2016/173 sayılı davada ileri sürdüğü, bu dosyada ancak 2016/41-2016/173 sayılı dosyasındaki alacağı aşan eksik ve ayıp iddiasına dayalı alacağı isteyebileceği, bu miktar yönünden ise iddiasının somutlaştırılmadığı ve ispat edemediği, bononun teminat bonosu olduğu, davalının kötüniyetli olduğunun sabit olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının icra dosyasında 33.280 EURO bedelli bono sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, takibe dayanak yapılan senedin taraflar arasındaki ticari ilişki neticesinde doğacak alacakların teminatı olarak verilmiş olup bedelsiz olduğunu, davalı şirketin kötüniyetli olarak hareket edip teminat bedelini icraya koyduğunu, bonoda vade olmadığından keşide tarihinden itibaren 1 yıl içinde ibraz edilmeyen bononun kambiyo senedinden dolayı müracaat hakkının düştüğünü, aradan 1 yılı aşkın süre geçtikten sonra icraya konulan bononun davalı tarafın kötüniyetini ortaya koyduğunu, senedin bedelsiz olması nedeniyle davalı tarafın senedi icraya koymakta kötü niyetli davrandığını, davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, eksik ve hatalı inceleme sonucunda hatalı bir hüküm verildiğini, yalnızca ticari defter incelemesinden yola çıkılıp davalının iddialarının kapsamlı olarak değerlendirilmediğini, bononun teminat bonosu olmadığını, davalının zarara uğradığının ispat edildiğini, bononun da bu amaçla alındığını, bir senedin teminat senedi olduğunun ancak yazılı delil ile ispatlanması gerektiği şartının mahkemece dikkate alınmadığını, taraflar arasında yapılan genel satın alma sözleşmesi davacının davalı için imal ettiği mülkiyeti davalıya ait olan kalıp makineleri ve kalıplardan çıkan parçaları davalının talebi halinde derhal iade etmesi gerektiğinin düzenlendiğini, davacının ihtarlara rağmen kalıp ve parçaların teslim etmeyip hakkı olmamasına rağmen alıkoyduğunu, hatalı, eksik ve ayıplı ürünler üreterek davalıyı müşterilerine karşı zor durumda bıraktığını ve zarara uğrattığını, davalının müşterilerinden geri gelen ürünler sebebi ile uğradığı zararı davacıya yansıttığını, oluşan zarar ziyan ve davacının kalıp ve parçalara el koyması sonucu ileride doğabilecek zararların teminatı açısından verilen bononun haklı sebep ile takibe konulduğunu, bononun verildiği tarihte davacının ticari defter kayıtlarına göre alacaklı gibi görünmesinin tek başına bononun teminat bonosu olduğu anlamına gelmediğini, davanın görüldüğü ticaret mahkemesinin dar yetkili olmayıp genel mahkeme olması nedeniyle her türlü araştırmayı yapma, iddiayı değerlendirme yükümlülüğü altında olduğunu, ayıp, eksik ve hataya dayalı somut delillerinin dosya içerisine sunulduğunu, bunları inceleyip irdelemenin mahkemenin görevinde olduğunu, davaya dayanak yapılan tespit raporunda açıkça ölçüm yapılan tüm numunelerde hata tespit edildiği ve hataların gizli hata niteliğinde olduğu kanaatine varıldığını, daha önce de davacının mahkeme kanalıyla yapılacak olan tespite engel olduğunu, sevke konu ürünlerde ve kalıplarda bir hata olmasa davacının tespite müsaade etmemek için hiçbir sebebi olmayacağından davacının mahkeme tespitine engel de olmayacağı kanısında olduklarını, davacının hatalı – eksik – geç sevkiyatı durumunda davalının ana sanayi firmaları (Faurecia – Renault – Ford – Citroen) ile hem itibarının hem de süre gelen ticaretinin zarar gördüğünü, ana sanayide nihai ürün olan otomotiv üretiminin aksamasına ve hatta nihai müşteride de hat durmalarına sebep olduğunu, sözleşmenin 3. ve 4. maddelerinde ayıplı mallar ile ilgili iade raporuna itiraz edilmediği takdirde uygunsuz parçalarla ilgili hangi işlemin yapılacağına davalı şirketin karar vereceğinin ve bununla ilgili faturayı göndereceğinin hüküm altına alındığını, davacının mevcut fiil durumu ve sözleşme hükümlerine rağmen malların üzerindeki ayıbı kabul etmeyip davalı şirkete karşı vaki haksız tutumunu meşrulaştırmaya çalıştığını, senedin teminat senedi olmadığını, teminat senedi ile ilgili Yargıtay kararları da dikkate alındığında senet teminat senedi olarak dahi varsayılsa ayıp, tenzili gereken bedel ve onarım bedeli konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak hesaplanacak miktarın davalının takip dayanağı teminat bonosu ile ilgili icra takibinde haklı alacağı kabul edilmesi gerektiğini, mahkemece olayın somut olarak irdelenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalının kusurlu parçalarla ilgili olarak zararının söz konusu olduğunu, vadesi gelmeyen ödemelerin tamamı talep edildiği için taraflar arasında niza yaşandığını, davacının yargılamadan önce elinde bulundurduğu ve davalı şirket için hayati öneme haiz olan mülkiyeti davalıya ait kalıpları koz olarak elinde tutup kötüniyetli bir tutum sergileyerek kalıpları teslim etmediğini, kalıpların hâlâ davacı nezdinde olduğunu, davalıya tesliminin yapılmadığını, bononun teminat bonosu olduğunu kanıtlayan yazılı bir delil olmadığını, bononun teminat bonosu olarak kabul edilmesi halinde dahi tenzil hususunun değerlendirilmesi için ek rapor alınıp sonuca gidilmesi gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili davalının istinaf başvurusuna karşı verdiği cevap dilekçesinde, davalının istinaf başvurusunun haksız ve mesnetsiz olduğunu, bilirkişi raporu ile davacının alacaklı, davalının borçlu olduğunun ve senedin iki taraf defterlerinde kayıtlı olmadığının belirlendiğini, raporda da tespit edildiği üzere dava konusu senedin teminat senedi olup bir borç karşılığı verilmediğini, kararın usul ve yasaya uygun olduğundan davalının istinaf başvurusunun reddinin gerektiğini, kötüniyet tazminatı yönünden verilen kararın hatalı olduğunu belirterek davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde
belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, eser sözleşmesi nedeniyle düzenlenen senede dayalı takipten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı borçlu vekili takibe dayanak yapılan senedin taraflar arasındaki ticari ilişkinin teminatı olarak verilmiş bedelsiz bir senet olduğunu, davalının intikam alma amacıyla hareket edip senedi icra işlemine konu yaptığını ileri sürerek takip konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı alacaklı vekili davacının senet bedelinin çok üzerinde bir tutarda davalıya borçlu olduğunu, senedin teminat senedi olduğu iddiasının yersiz olduğunu, davacının hapis hakkı bulunmamasına rağmen davalıya ait kalıpları alıkoyduğunu savunmuştur. Mahkemece bononu mevcut borç için teminat olarak verilmeyip taraflarca ilerideki alacak için teminat olarak düzenlendiği, davalının davacının ürettiği ürünlerin ayıplı, eksik ve geç sevkiyatta bulunduğundan zarara uğradığını ispat etmesinin zorunlu olduğu, dava konusu bononun düzenlendiği tarihte de davalının davacıya borçlu olduğu, bononun teminat amacıyla verildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu, davalı iş sahibinin ana sanayi şirketleri için ticari ve binek araç için kayar kapı imalatı yaptığı, davalı yüklenicinin de iş sahibine kalıp ve parça imalatı yaptığı, sözleşmede veya tarafların ticari defter ve kayıtlarında senet ile ilgili bir açıklama bulunmadığı ancak senedin sözkonusu sözleşme kapsamında davalıya verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık icra takibine konu yapılan senedin teminat amacı ile verilip verilmediği hususundadır.
Taraflar arasında aynı sözleşme nedeniyle açılan davaların Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/41-2016/173 sayılı dosyasında birleştirilerek hükme bağlandığı dosya kapsamından anlaşıldığından dosya ekinde bulunmayan sözkonusu dava dosyaları Dairemizce ilgili mahkemeden müzekkere ile fiziki olarak istenilerek incelenmiştir.
25/1/2015 tarihli genel satın alma sözleşmesinin 2.maddesi ile davacı yüklenici, davalı iş sahibi tarafından sözleşme süresince ihtiyaç duyulduğunda bir örneği sözleşme ek-A olarak eklenen sipariş formunda belirtilerek tedarikçiden sipariş edilecek ürünlerin iş sahibi tarafından ödenecek bedeli karşılığında sözleşme hükümlerine tabi olarak temin ve tedarik edilmesi işini üstlenmiştir. Bu sözleşme kapsamında davacı yüklenici, davalı iş sahibinin ölçülerini verdiği kalıpları üretip davalının sipariş formları ile bildireceği ürünleri de bu kalıplara göre üretip davalıya teslim edecek, davalı da karşılığında hem kalıp bedellerini, hem de ürün bedellerini sözleşmenin 10. ve 11. maddesindeki düzenlemeye göre ödeyecektir. Sözleşmenin 5. maddesinde de alıcı/işsahibi tarafından tedarikçiye emaneten verilecek tüm sabit kıymetlerin (kalıp, aparat, fikstür, mastar, askı vb) bakım sorumluluğunun tedarikçiye/ yükleniciye ait olduğu, alıcı tarafından talep edildiği takdirde tüm sabit kıymetlerin hasarsız ve eksiksiz olarak alıcıya iade edileceği, aksi takdirde alıcının uğrayacağı tüm zararların tedarikçi tarafından nakten tazmin edileceği hüküm altına alınmıştır.
Taraflar arasında 25/1/2015 tarihinde kurulan sözleşme kapsamında karşılıklı edimler ifa edilirken davalı 28/12/2009 tarihli noter ihtarnamesi ile davalının bedeli ödenen kalıpların teslimini istemesi üzerine davacının bir kısım kalıpları teslim etmesine rağmen bir kısmını neden göstermeksizin elinde tuttuğu, faturası kesilen ve bedeli iş sahibi tarafından ödenen kalıpları teslim almak için yüklenici firmaya gidilmesine rağmen kalıpların teslim edilmediği, yüklenicinin teslim etmediği kalıpların listesinin gösterildiği, yüklenicinin kendisine ait olduğunu iddia ettiği bir kısım kalıpların amortismanının iş sahibi tarafından ödendiği

açıklanarak davacının elindeki kalıplar iade etmesi istenilmiştir. Bu ihtarnameye cevaben davacı
tarafından düzenlenen 5/1/2010 tarihli noter ihtarnamesinde davacı sözleşmenin 17. maddesine göre 3 ay önceden bildirmek üzere fesih haklarının olduğunu, taraflar arasında üretimin kademeli olarak azaltılıp sonlandırılması hususunda mutabakata varıldığını, buna göre yüklenicinin iş sahibi için olan üretimlerde kullanılan kalıp ve makinelerin büyük bölümünü iş
sahibine iade ettiğini, 28/10/2009 -28/12/2009 tarihleri arasındaki dönemde sevk irsaliyeleri düzenlendiğini, sözleşmenin 3 ay sonra feshedilmiş sayılacağın ihtar ettiklerini, son iki aylık dönemde iade faturalarının arttığını, 31/12/2009 tarihi itibariyle 243.495,55 TL tutarındaki bedelin en geç sözleşmenin feshinde ödenmesini istediklerini, iş sahibine ait kalıpların sözleşmenin feshi ve cari hesap bakiyesinin ödenmesi ile birlikte iş sahibine iade edileceğini ihtar etmiştir. Sözkonusu ihtarname içeriklerine göre davacının parça üretiminde kullandığı, davalının bedelini ödediği ve sözleşmeye göre mülkiyetinin davalıya ait olduğu anlaşılan bir kısım kalıbın davacının elinde bulunduğu, davacının da cari hesap ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacağının olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı dava dilekçesinde davalı şirket tarafından kalıp imalatı nedeni ile verilen peşinatın teminatı olarak davalıya 33.380 EURO bedelli senedin verildiğini ileri sürmüş, dava dilekçesi ekinde de senedin verilmesinin nedeni olarak gösterdiği kalıplara ilişkin sipariş formlarını dosyaya sunmuştur. Davacı cevaba cevap dilekçesinde ise taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde 20/11/2008 tarihli toplam 83.200 EURO bedelli 7 ayrı kalıp siparişinin peşinatının teminatı olmak üzere toplam bedelin % 40’ı oranında senet düzenlenerek icra takibine konu senedin verildiğini, senedin teminat senedi olması nedeniyle tarafların ticari defterlerine kayıtlı olmadığını açıklamıştır. Davalı vekili ise yargılama sırasında senedin teminat senedi olmadığını, davacının davalıya senet miktarından fazla miktarda borçlu olduğunu savunmuş, istinaf başvuru dilekçesinde ise senedin teminat senedi olmadığını tekrarlamakla birlikte davacının ihtarlara rağmen kalıp ve parçaları teslim etmeyip hakkı olmamasına rağmen kalıpları alıkoyduğunu, hatalı, eksik ve ayıplı ürünler üreterek davalıyı müşterilerine karşı zor durumda bıraktığını ve zarara uğrattığını, davalının müşterilerinden geri gelen ürünler sebebi ile uğradığı zararı davacıya yansıttığını, oluşan zarar ziyan ve davacının kalıp ve parçalara el koyması sonucu ileride doğabilecek zararların teminatı açısından verilen bononun haklı sebep ile takibe konulduğunu, bononun verildiği tarihte davacının ticari defter kayıtlarına göre alacaklı gibi görünmesinin tek başına bononun teminat bonosu olduğu anlamına gelmediğini açıklayarak senedin mülkiyeti davalıya ait olup davacının kullanımında olan kalıplara karşılık teminat olarak alındığını zımnen de olsa kabul etmiştir. Kaldı ki davalıya ait kalıpların davacının elinde bulunması ve davalı tarafındandan bu kalıplarla ilgili üretim sonucu zarara uğranıldığının savunulması da senedin teminat senedi olduğunu göstermektedir. Mahkemenin bu yöndeki kabulü yerinde ise de dava konusu senedin davacının elinde bulunan kalıpların teminatı olarak verildiğinin belirlenmesi karşısında senedin verilmesine neden olan kalıpların davalıya iade edilip edilmediğinin, teminat senedinin bedelsiz kalıp kalmadığının belirlenmesi gerekmekte olup mahkemece bu yönde araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.
Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü karşı tarafta ise de senedin bedelsizliğine dayalı menfi tespit davalarında ispat yükü yer değiştirmektedir. Zira davacı senedin varlığını inkar etmeyip senedin hüküm ve kuvvetini azaltan vakıalar ileri sürdüğünden ispat yükü davacıya geçmektedir. Somut olayda ispat yükünün davacıda olmasına rağmen mahkemece ispat yükünün ters çevrilerek karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Davacı açıkça takip konusu senedin davacının elinde bulunan kalıpların teminatı olarak davalıya verildiğini kabul etmektedir. Aynı sözleşmeden kaynaklanan Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/41-2016/173 sayılı dosyası kapsamındaki ihtarnameler ile tüm dosya kapsamındaki beyanlar ile sözleşme içeriği dikkate alındığında davacının davalıya parça üretmek için kullandığı ve bedeli davalı tarafından ödenen kalıpların bir kısmının davacının elinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak davalının keşide ettiği 28/12/2019 ve 10/2/2010

tarihli ihtarnameler ile davacının cevaben düzenlediği 6/1/2010 ve 29/1/2020 tarihli noter ihtarnamelerinin içeriğinden hangi kalıpların davacı elinde olduğunu belirlemek mümkün değildir.
Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/41-2016/173 sayılı dosyasında ilk olarak davalı iş sahibi davacı yüklenici aleyhine açtığı davada yüklenicinin ürettiği hatalı ürünlerin bedelinin tahsili ile ilgili icra takiplerine yapılan itirazın iptalini istemiş, bu dosya ile birleşen 2010/373 ve 2011/491 Esas sayılı dosyalarda davacı yüklenici, iş sahibi aleyhine cari alacağın tahsili için başlattığı icra takiplerine itirazın iptalini istemiştir. Davalı iş sahibinin açtığı ve aynı dava ile birleşen 2010/245 Esas sayılı dosyada iş sahibi, yüklenicinin elindeki kalıpları iade etmemesi nedeniyle X95 plastik gövde kalıplarının zorunlu olarak yeniden imal edildiğini, bedelinin iş sahibi tarafından ödendiğini, yüklenicide bulunup iş sahibine iade edilmeyen kalıpların yükleniciye fatura edildiğini, halen davalıda bulunan kalıpların tesliminin de kabul edilmeyeceğinin yükleniciye bildirildiğini, mülkiyeti iş sahibine ait olmasına rağmen yüklenecinin elinde bulunan kalıpların bedeline ilişkin olarak düzenlenen 19/3/2010 tarihli ve 174600 seri numaralı ve 122.855,70.-TL bedelli faturanın tahsili için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek yüklenicinin itirazının iptalini, birleşen 2010/648 Esas sayılı dosyada da yüklenicinin kalıpları iade etmemesi nedeniyle yeniden zorunlu olarak üretilen X95 plastik gövde kalıplarının yeniden imal edilmesi nedeniyle ana sanayi tarafından teste tabi tutulup bu bedelinin iş sahibine yüklendiğini, taraflar arasındaki sözleşme gereğince tüm sorumluluğun yükleniciye ait olduğunu, test bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptalini istemiştir.
Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/41-2016/173 sayılı dosyasındaki diğer davalar uyuşmazlık konusu ile doğrudan ilgili değil ise de davalı iş sahibi tarafından davacı yüklenici aleyhine açılan ve asıl dosya ile birleştirilen 2010/245 ve 2010/648 Esas sayılı dosyalardaki uyuşmazlığın temelinin davacının elinde bulundurduğu kalıpları davalıya iade etmemesinden kaynaklanan zarara ilişkin olması nedeniyle her iki davada verilen karar teminat senedi olduğu kabul edilen takip konusu senedin davacıya iadesinin gerekip gerekmediği hususunda önem arz etmektedir. Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen 2016/41-2016/173 sayılı dosyada verilen kararda birleşen 2010/245 Esas sayılı dosya için, yüklenicinin elinde bulunan kalıpların mülkiyetinin davacıya ait olduğunun yüklenici tarafından da kabul edilmesi ve yüklenicinin alacağına karşılık hapis hakkını kullanması, bu hakkını kullanmasının hukuken geçerli olması karşısında iş sahibinin yüklenicinin elinde bulunan kalıp bedellerine ilişkin yaptığı icra takibinin yerinde olmadığı, birleşen 2010/648 Esas sayılı dosya için de iş sahibinin yüklenicinin elinde bulunan kalıplar nedeniyle yeni kalıp yaptırması veya yeni kalıp test ücreti ödemesi nedeniyle yükleniciden, yüklenicinin kullandığı hapis hakkından dolayı alacak talebinde bulunamayacağı açıklanarak iş sahibinin kalıplarla ilgili talepleri reddedilmiştir. Birleşen sözkonusu dosyalarda verilen karar ile mülkiyeti davalı iş sahibine ait bir kısım kalıpların davacının elinde bulunduğu kesinleşmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde kalıpların hâlâ davacı nezdinde olduğunu, davalıya tesliminin yapılmadığını ileri sürmüş, bu yöndeki beyana davacının bir itirazı olmamıştır.
Davacı, senedin kalıpların teminatı olarak verilmiş bedelsiz bir senet olduğunu ileri sürdüğüne ve Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/41-2016/173 sayılı dosyasındaki birleşen davalarda kalıpların davacının elinde olduğunun, davacının bu kalıplar üzerinde hapis hakkının kullanıldığı kabul edilerek iş sahibinin kalıp bedellerine ilişkin yaptığı icra takibi ile ilgili itirazın iptali davası reddedildiğine göre davalı tarafından bedeli ödenen kalıplar karşılığında verildiği kabul edilen senedin teminat nitelinin devam etmediği yönündeki ispat yükü davacı taraftadır. Zira senedin eser sözleşmesi kapsamında davacının elinde bulunan kalıpların teminatı olarak verildiği kabul edildiğine göre teminat konusu riskin gerçekleşmediğinin veya teminat alınan alınan kalıpların bedelinin davalıya iade edildiğinin davacı tarafından ispatlaması gerekmektedir.
Mahkemece takip konusu teminat senedinin iadesi koşullarının bulunup bulunmadığı hususunda davacıya ispat hakkı tanınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve ispat yükü ters çevrilerek karar verilmesi nedeniyle davalı vekilinin istinaf

başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir
İlk derece mahkemesi kararının kaldırılma gerekçesi ile davacının istinaf sebebine göre davacı vekilinin itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2019 tarih, 2011/148- 2019/1609 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kaldırma sebeplerine göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının talep halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında dikkate alınmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinafa başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a. hükmü uyarınca kesin olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır