Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/120 E. 2023/463 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 14. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/120 – 2023/463
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/120
KARAR NO : 2023/463

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 09/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/02/2023
Mahkemece verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine dosya incelendi.
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalı şirketlerden elektrik satın aldığını, davacı tarafından her ay düzenli olarak ödenen faturalarda tüketim bedeli karşılığı olmayan kayıp kaçak bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli ve dağıtım bedeli alındığını, bu bedellerin alınmasının hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay HGK’nun 21/5/2014 tarihli kararı ile de abonelerden kayıp kaçak bedelinin tahsil edilemeyeceğine karar verildiğini, kayıp kaçak bedeli adı altında bir ücretin tahsil edilemeyeceğine sözleşme hükümlerinin TBK’nun 20.maddesi anlamında genel işlem koşulu olup davacı yönünden geçersiz olduğunu, dava konusu bedellerin geçmişe yönelik olarak ödenmesi gerektiğini, bu bedeller üzerinden alınan TRT payının da hesaplanması gerektiğini, dava tarihinden itibaren de dava konusu bedellerin davacıdan tahsil edilmemesinin gerektiğini, davalının son 10 yıldır davacıdan tahsil ettiği bedellerin davacı tarafından tespitinin mümkün olmadığından her bir davalıdan ayrı ayrı 3.500,00.-TL olmak üzere toplam 7.000,00.-TL’nın davalılardan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş vekili cevap dilekçesinde, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğunu, husumetin EPDK’na yöneltilmesinin gerektiğini, dava konusu bedellerin mevzuat gereğince tahsil edilip kamu hesaplarına aktarılan bedeller olduğunu, davanın EPDK, Özelleştirme Dairesi Başkanlığı’na ve TEDAŞ’a ihbarını istediklerini, davalılar arasında müşterek ve müteselsil sorumluluk gerektirecek yasal dayanak bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı CLK Uludağ Elektrik Perakende Satış A.Ş vekili cevap dilekçesinde, idari yargının görevli olduğunu, davalı şirketin 2013 yılı itibariyle faaliyete başlaması nedeniyle davalıdan bu tarihten öncesi için talepte bulunulamayacağını, serbest tüketici olan davacının davalı nezdinde ticarethane tarifesinde aboneliklerinin olduğunu, uyuşmazlık konusu bedellerin EPDK tarafından belirlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davalı dağıtım şirketinin davacıya satışını yaptığı elektrik enerjisi bedeli üzerinden dava konusu döneme ait kayıp kaçak bedeli tahsil etmiş olmasına rağmen 6719 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17. maddesinde yapılan değişiklik ile getirilen hüküm gereğince bilirkişi raporuna göre davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedelleri ile diğer kalemlere ilişkin tutarların 6446 sayılı kanun ve EPDK’nın bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygun olarak tahsil edildiği, bu bedellerin meri mevzuat hükümleri uyarınca iadesinin talep edilemeyeceği, 2007/02-2010/12 okuma dönemleri itibariyle serbest tüketici belgesi alınmasına yönelik uygulama yürürlükte olduğundan davacı aboneden fazladan tahsil olunan nispi sayaç okuma fark bedelleri hususunda davacının dava konusu yaptığı tarihler itibariyle davalı ile akdedilmiş bir serbest tüketici belgesinin mevcut olmaması ve Yargıtay kararlarında işaret olunan serbest tüketici belgesi alınmasına yönelik uygulama kapsamında düzenlenmesi gereken serbest tüketici belgelerinin sunulmamış olması karşısında davanın reddine karar vermenin gerektiği, verilen red kararının yalnızca 6719 Sayılı Kanun Hükümleri ile 6446 Sayılı Kanunda yapılan değişiklik nedeniyle verilmiş olan bir karar olmayıp davanın açıldığı tarih itibariyle de davacı ile ilgili elektrik faturası tahakkuklarının yapıldığı dönemlere ilişkin fatura kalemlerinin EPDK Kurul kararlarına uygun olduğu, tacir olan davacı yanın da kendisi hakkında tahakkuk ve tahsil ettirilen faturalara yasal süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunmayarak fatura içeriklerini kabul ettiği ve faturaları rızaen ödediği, kurul kararlarına uygun bulunan ve rızaen ödenen fatura içeriklerinden dolayı davalı tarafa yapılan istirdat başvurusunun dava tarihi itibariyle dahi yerinde olmadığından davalı şirket lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine de hükmetmek gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, torba yasa ile değiştirilen 6446 sayılı kanunun 17. maddesi ve geçici 20. maddesinin yürürlüğe girmesinden önce açılan davada hukuk sisteminin evrensel ilkelerinden olan “kanunların geriye yürümezliği” ilkesinin hiçe sayılarak hüküm tesis edilmesinin kabul edilemez olduğunu, tekel konumunda bulunan elektrik şirketlerinin göndermiş olduğu faturaların ödenmesinin bu faturaların içeriklerinin ve tahsil edilen alacak kalemlerinin hukuka uygun olduğunu göstermediğini, mahkeme tarafından oluşturulan gerekçe içeriğinin mesnetsiz ve gerekçeden uzak olduğunu, bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlar dikkate alınmaksızın, taraflara HMK’nun 184.maddesi uyarınca sözlü yargılama için ihtaratta bulunulmadan usule aykırı şekilde yargılamanın tamamlandığını, 2006 yılına ilişkin faturalarla ilgili hesap yapılmadan karar verildiğini, dosyada bulunmayan faturalar celp edilmeden hesap yapıldığını, davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmemesinin, davanın açılmasına sebebiyet veren davalı lehine yargılama gideri yüklenmemesinin hukuka aykırı olduğunu, dava açıldığı anda haklı bulunan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.

Dava, elektrik enerjisi bedeli ile birlikte kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli ve TRT payının istirdatı istemine ilişkindir.
Davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutayargının görevli olduğunu, husumetin EPDK’na yöneltilmesinin gerektiğini, dava konusu bedellerin mevzuat gereğince tahsil edilip kamu hesaplarına aktarılan bedeller olduğunu, davanın EPDK, Özelleştirme Dairesi Başkanlığı’na ve TEDAŞ’a ihbarını istediklerini, davalılar arasında müşterek ve müteselsil sorumluluk gerektirecek yasal dayanak bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Limak Uludağ Elektrik Perakende Satış A.Ş vekili cevap dilekçesinde, idari yargının görevli olduğunu, davalı şirketin 2013 yılı itibariyle faaliyete başlaması nedeniyle davalıdan bu tarihten öncesi için talepte bulunulamayacağını, serbest tüketici olan davacının davalı nezdinde ticarethane tarifesinde aboneliklerinin olduğunu, uyuşmazlık konusu bedellerin EPDK tarafından belirlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, davalı dağıtım şirketinin davacıya satışını yaptığı elektrik enerjisi bedeli üzerinden dava konusu döneme ait kayıp kaçak bedeli tahsil etmiş olmasına rağmen 6719 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17. maddesinde yapılan değişiklik ile getirilen hüküm gereğince bilirkişi raporuna göre davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedelleri ile diğer kalemlere ilişkin tutarların 6446 sayılı kanun ve EPDK’nın bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygun olarak tahsil edildiği, bu bedellerin meri mevzuat hükümleri uyarınca iadesinin talep edilemeyeceği, 2007/02-2010/12 okuma dönemleri itibariyle serbest tüketici belgesi alınmasına yönelik uygulama yürürlükte olduğundan davacı aboneden fazladan tahsil olunan nispi sayaç okuma fark bedelleri hususunda davacının dava konusu yaptığı tarihler itibariyle davalı ile akdedilmiş bir serbest tüketici belgesinin mevcut olmaması ve Yargıtay kararlarında işaret olunan serbest tüketici belgesi alınmasına yönelik uygulama kapsamında düzenlenmesi gereken serbest tüketici belgelerinin sunulmamış olması karşısında davanın reddine karar vermenin gerektiği, verilen red kararının yalnızca 6719 Sayılı Kanun Hükümleri ile 6446 Sayılı Kanunda yapılan değişiklik nedeniyle verilmiş olan bir karar olmayıp davanın açıldığı tarih itibariyle de davacı ile ilgili elektrik faturası tahakkuklarının yapıldığı dönemlere ilişkin fatura kalemlerinin EPDK Kurul kararlarına uygun olduğu, tacir olan davacı yanın da kendisi hakkında tahakkuk ve tahsil ettirilen faturalara yasal süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunmayarak fatura içeriklerini kabul ettiği ve faturaları rızaen ödediği, kurul kararlarına uygun bulunan ve rızaen ödenen fatura içeriklerinden dolayı davalı tarafa yapılan istirdat başvurusunun dava tarihi itibariyle dahi yerinde olmadığından davalı şirket lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine de hükmetmek gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, torba yasa ile değiştirilen 6446 sayılı kanunun 17. maddesi ve geçici 20. maddesinin yürürlüğe girmesinden önce açılan davada hukuk sisteminin evrensel ilkelerinden olan “kanunların geriye yürümezliği” ilkesinin hiçe sayılarak hüküm tesis edilmesinin kabul edilemez olduğunu, tekel konumunda bulunan elektrik şirketlerinin göndermiş olduğu faturaların ödenmesinin bu faturaların içeriklerinin ve tahsil edilen alacak kalemlerinin hukuka uygun olduğunu göstermediğini, mahkeme tarafından oluşturulan gerekçe içeriğinin mesnetsiz ve gerekçeden uzak olduğunu, bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlar dikkate alınmaksızın, taraflara HMK’nun 184.maddesi uyarınca sözlü yargılama için ihtaratta bulunulmadan usule aykırı şekilde yargılamanın tamamlandığını, 2006 yılına ilişkin faturalarla ilgili hesap yapılmadan karar verildiğini, dosyada bulunmayan faturalar celp edilmeden hesap yapıldığını, davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmemesinin, davanın açılmasına sebebiyet veren davalı lehine yargılama gideri yüklenmemesinin hukuka aykırı olduğunu, dava açıldığı anda haklı bulunan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.

Dava, elektrik enerjisi bedeli ile birlikte kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli ve TRT payının istirdatı istemine ilişkindir.
Davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 7.000,00.-TL kayıp kaçak bedeli ile diğer bedellerin tahsili için dava açmış, mahkemece davacıdan tahsil edilen bedellerin 6446 sayılı kanun ve EPDK’nun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygun olduğu, faturaların davacı tarafından rızaen ödendiği, davacının serbest tüketici belgesi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının kullandığı elektrik nedeniyle davacıdan kayıp kaçak bedeli ve diğer bedellerin alınıp alınamayacağı, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun değişikliğinin uyuşmazlığa etkisinin nasıl olacağı hususundadır.
Dava tarihinden sonra 17/6/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Kanunun 3, 5, 6, 7, 9, 14, 17, 18, 19, 27. maddeleri değiştirilip bazı maddelere yeni fıkralar eklenmiş, ayrıca geçici 19. ve 20. maddeler düzenlenmiştir. Geçici 20.maddede, Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümlerinin uygulanacağı, geçici 19. maddede ise, bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükmünü içermekte olup, 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanunun 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu kayıp kaçak bedelleri ve diğer kalemlerle ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktır.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl talep) hakkında “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir. 6719 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi ile EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan davalar konusuz kalmış olup bu nedenle uyuşmazlığın esası hakkında davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir (Y. 3. HD.14.11.2017 T, 2017/16327- 2017/15872).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyecektir (YHGK’nun 18.11.2009 T, 2009/18-421 E.-2009/526 s.k, YHGK’nun 21.05.2014 T, 2013/7-2454- 2014/679 s.k., Y.3.HD. ‘nin 28.03.2017 T, 2017/2534 – 2017/3956 s. k; Y.3. HD.’ nin 16.11.2017 T, 2017/14865–2017/16038 sy.k; Y. 3.HD’nin. 2017/14955 -2017/14433, 2017/14806 – 2017/14435 s. k.)

Dava konusu uyuşmazlığın yasa değişikliği sonucu konusuz kalması nedeniyle usul ilkeleri de nazara alınarak yargılama giderlerinin tespiti yönünden dava tarihinde hangi tarafın haklı olduğunun tespiti gerekmektedir.
YHGK’nun 21.05.2014 T, 2013/7-2454 – 2014/679 sayılı kararı ile Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle
oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’ya sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Elektrik ve su dağıtım hizmetlerinin, “tekel” niteliğinde yürütülen bir hizmet olduğu yargı kararları ile de kabul görmüştür. (YHGK’nun 15/03/2006 T, 2006/4-60/ 2006- 74 ;Y. 19. HD’nin 27/l0/2010 T, 2010/3757-2010/12071; Y.13. HD’nin 16/06/2010 T, 2010/1500-8698 sk. k. )Bu durumda davacının, kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedelinin fatura edilmemesi yönünde alternatif bir elektrik abonelik sözleşmesi yapma imkân ve olanağı yoktur.
Kayıp/kaçak bedeli alınacağı hususunda 6719 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik öncesi Kuruma verilmiş bir yetki bulunmamaktadır. Kayıp/kaçak miktarı elektrik dağıtım sistemine giren enerji ile elektrik dağıtım sisteminde nihai tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı gösterir. Teknik kayıpları yani enerji miktarındaki azalmayı ifade eden kayıp ile teknik olmayan kayıpları yani hırsızlanan elektriği ifade eden kaçakları önlemek dağıtım şirketinin sorumluluğunda olduğundan bu bedel sistem kullanım bedeli sayılamaz. Özelleştirme faaliyetleri öncesinde kamu otoritesi tarafından enerji maliyetinin unsuru olarak enerji fiyatları içinde alınan kayıp kaçak maliyetleri, 4628 sayılı Kanun ile kurulan EPDK tarafından düzenlenen tarifelerde enerji bedeli hesaplamalarında dikkate alınmaya başlamıştır. 2011 yılı öncesinde tüm abonelere yansıtılarak faturalar üzerinden tahsil edilen kayıp/kaçak bedeli 2011 yılından itibaren elektrik faturalarında ayrı bir maliyet kalemi olarak gösterilmeye başlanmıştır. Kanuna dayanmayan ve ikincil mevzuat ile sözleşme ilişkisi gereği dağıtım ve görevli tedarik şirketleri tarafından tüketicilerden tahsil edilen kayıp/kaçak bedelinin iltihaki sözleşme nedeniyle alınması, tüketicinin müzakere edemeden sözleşmeyi imzalamak durumunda kalması nedeniyle genel işlem şartı niteliğindeki kayıp/kaçak bedeli alınmasına ilişkin hükümleri hükümsüz sayılacağı ve ikincil mevzuata dayanarak tüketiciden bu bedelin alınamayacağı açıktır (Y. 3. HD. 18/12/2014 T, 2014/13539-2014/16751 s.k) .
Somut olay yukarıda açıklanan ilke ve kavramlara göre değerlendirildiğinde davanın konusuz kalması nedeniyle mahkemece esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve davacı lehine vekalet ücreti ile yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken davanın esastan reddine karar verilmesi hatalı olduğundan (Yargıtay 3. HD’nin 2022/4666- 2022/7037 s.k.) davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/02/2018 tarih ve 2016/638-2018/203 sayılı kararının HMK’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,

a)Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
b)Alınması gereken 179,90.-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 119,55 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 60,35.-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
c)Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’nin 13/2 maddesi gereğince 7.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
d)Davacı tarafından yatırılan 29,20.-TL başvurma harcı ile 119,55.-TL peşin harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
e)Davacı tarafından yapılan toplam 600,00.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, artan gider avansının davacıya iadesine,
f)Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan toplam 41,00.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, artan gider avansının davacıya iadesine,
5-Karar tebliği, harç tahsil ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak 09/02/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.