Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1707 E. 2022/1672 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1707 – 2022/1672
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2022/1707
KARAR NO : 2022/1672

B

B.A.M. KARAR TARİHİ : 13/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/10/2022

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sırasında mahalli mahkemesince ihtiyati haciz kararının teminat karşılığı kaldırılmasına itirazın reddine dair verilen ara karara süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 20.09/2019 tarihinde mülkiyeti müvekkiline ait; 16 ABU 194 plakalı çekici – 16 AFB 493 plakalı yarı römorkun çalışan Koray AYAS sevk ve idaresinde iken, davalılardan Hasan Hüseyin ÜNAL mülkiyetinde ancak Ramazan ÜNAL sevk ve idaresindeki 27 P 7623 plakalı çekici- 43 FY 785 plakalı yarı römorkun arıza sebebi ile barket ve kısmen sağ şeritte bulunan aracın sol arka köşe kısmına, kendi aracının sağ ön kısmı ile çarpmış ve müvekkilie ait aracın 21,60 metre fırlayarak sağ tarafta bulunan tarlada yan yatması neticesinde çift taraflı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkile ait araçta meydana gelen hasarı karşılayabilmek için 27 P 7623 plakalı çekici- 43 FY 785 plakalı yarı römorkun üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi açısından trafik kayıtları üzerine tedbir şerhi konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı Hasan Hüseyin Ünal cevap dilekçesinde, karşı araç sürücüsünün emniyet şeridini ihlal etmesi nedeniyle kazanın meydana geldiğini, kusur oranının tespiti için bilirkişiden rapor alınması gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 21/02/2020 tarihli ara karar ile talep edilen 27 P 7623 plakalı araca dava miktarı olan 5.000 TL tutarından ihtiyati haciz şerhi konulmasına karar verilmiştir.
Davalı Hasan Hüseyin Ünal’ın 10/05/2022 duruşmada, ihtiyati hacze konu alacağın depo edilmesi kaydıyla araç üzerindeki ihtiyati haciz şerhinin kaldırılması talebi üzerine , ara karar ile, davalının ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine ancak dava konusu aracın ticari araç oluşu davalılar aleyhine konulan ihtiyati haczin davalının hak kaybına uğramasına sebep olabileceği değerlendirilmekle 5.000 TL bedelin mahkememiz veznesine depo edilmesi halinde davalıya ait 27 P 7623 plaka araç üzerinde bulunan tedbir şerhinin kaldırılmasına karar vermiştir.
Davalı Hasan Hüseyin ÜNAL tarafından mahkeme veznesine 10/05/2022 tarihinde 5.000 TL teminat yatırılmış ve ihtiyati tedbir kaldırılmıştır.
Davacı vekilinin 20/05/2022 tarihinde 10/05/2022 tarihli karardan sarfınazar edilmesini, belirsiz alacak davası olarak açılan davada ıslah haklarını daha kullanmadıklarını böyle bir karar neticesinde alacaklarını elde edemeyeceklerini beyan etmiştir.
Mahkemece 27/05/2022 tarihindeki ara karar ile davacı vekilinin talebi reddedilmiştir. Teminat yatırılarak ihtiyati haczin amacına ulaştığı daha fazla devam etmesinin menfaat dengesini zedeleyeceği gerekçesi ile tedbir talebi reddedilmiştir.
Davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, mahkemece verilen teminat karşılığı, kaldırılmasına karar verilen haciz kararı ıslah hakklarının kullanılması beklenilmeden yapıldığını, belirsiz alacak davası açıldığından dolayı ıslah hakları kullanmadan teminat bedeli belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, ilgili kararın kaldırılarak ihtiyati haciz kararının devamına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Talep, ihtiyati tedbir talebinin devamının reddi kararına itiraza ilişkindir.
Davacı vekili tarafından, dava açılırken kazaya karışan davalı tara fa ait araçlar kaydına tedbir şerhi işlenmesi talep edilmesine rağmen mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmiştir.
HMK’ nun 389. maddesinde, meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı yada tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır. İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği düzenlemiştir. İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, a.g.e., s.877)
İİK 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır.
İhtiyati haciz, HMK 406/2 maddesinde geçici hukuki koruma olarak kabul edilmiş, bu hükmün gerekçesinde ise, diğer geçici hukuki korumaların bu kısımda düzenlenen geçici hukuki korumalar karşısındaki durumu açıklanarak, bu fıkra ile özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta “ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesi” gibi aslında Kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, bu bölümde düzenlenen ihtiyati tedbir ve delil tespiti dışında, diğer geçici hukuki korumaların kendi özel hükümlerine tabi olduğu, dolayısıyla bu bölüm hükümlerinin doğrudan diğer geçici hukuki korumalara uygulanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
İhtiyati haczin şartları ve etkileri ise İİK 257. ve devamı maddelerde düzenlemiş olup, 257. maddenin birinci fıkrasında vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz talep etme koşulları; ikinci fıkrada ise vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilecek haller düzenlenmiştir. Gerek birinci, gerekse ikinci fıkra hükümleri dikkate alındığında, ihtiyati haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, bir diğer deyişle ihtiyati haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir. Maddenin birinci fıkrasına göre ihtiyati haciz isteyebilmek için, alacağın kural olarak vadesinin gelmiş olması gerekir. Vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilmesinin diğer bir şartı ise alacak rehin ile temin edilmemiş olmalıdır. Rehin ile temin edilmiş olan bir alacak teminata haiz olduğu için ihtiyati hacze gerek yoktur. Vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı ihtiyati haciz talep edilebilmesi ise; İİK.’nun 257 maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Söz konusu fıkraya göre, borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa, borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa, bu hallerde ihtiyati haciz talep edilebilecektir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ihtiyati haczin, ihtiyati tedbirden farkına da kısaca değinilmesi gereklidir; ihtiyati haciz yalnız para (ve teminat) alacakları hakkındaki davalarda (veya icra takiplerinde) söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak paradan başka şeyler (haklar, taşınır ve taşınmaz mallar) hakkındaki davalarda alınır. İhtiyati tedbirde çekişmeli ve bu nedenle dava konusu olan şey (mesela, taşınır veya taşınmaz bir mal) hakkında önleyici nitelikte tedbir alınır; buna karşılık ihtiyati hacizde; alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin (m.78;37) gelmediği bir dönemde, alacaklının para alacağının zamanında ödenmesi güvence altına alınır.
İhtiyati hacizde (ihtiyaten) haczedilen mallar üzerinde (bu malların borçluya ait olduğu hakkında) bir çekişme yoktur ve bu nedenle bu mallar alacaklının açtığı veya yaptığı (veya açmayı veya yapmayı düşündüğü) bir dava veya icra takibinin konusu değildir. Oysa, ihtiyati tedbirde, üzerine ihtiyati tedbir konulan mallar, çekişmeli olup, davacının açmış olduğu veya ilerde açmayı düşündüğü bir davanın konusudur. Taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulması halinde, genellikle taşınmazın başkasına devrinin yasaklanmasına (ferağdan men’ine) karar verilmekte, üzerine ihtiyati tedbir konulan taşınmaz başkasına satılamamak ve devredilememektedir.
İhtiyati hacizde alacaklı borçlunun malların önceden geçici olarak el konulduğundan ihtiyati haciz kesin (icrai) hacze çevrilip, takip kesinleşmeden, alacaklı ihtiyaten haczedilen malların satılmasını ve bedelinin kendisine ödenmesini isteyemez. Borçlu, üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan taşınmazını başkasına satabilir/devredebilir (İİK m.26l, m.91). İhtiyati hacizde alacaklı, ihtiyati haciz kesin hacze dönüşürse üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan mal icra dairesi tarafından satılır ve bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. Oysa ihtiyati tedbirde, davacı davayı kazanırsa, üzerine ihtiyati tedbir konulmuş olan mal aynen davacıya verilir (teslim edilir). Alacaklının ihtiyati haciz koydurduğu mallar üzerinde bir öncelik (rüçhan) hakkı yoktur.
İhtiyati haciz kararından sonra alacaklı, borçlu hakkında mutlaka dava açmaya mecbur olmayıp icra takibinde de bulunabildiği halde (İİK mad. 264) ihtiyati tedbir kararı alan kimse mutlaka süresi içinde dava açmak zorundadır.
Diğer yandan HMK’nun 392. maddesine göre durum ve koşullar gerektiriyorsa mahkeme gerekçesini açıklayarak teminat alınmaksızın ihtiyati tedbire karar verebilir. Ancak İİK.’nun 259. maddesine göre mahkeme takdiren teminat alınmamasına karar veremez. Teminat alınmayacak haller hakimin takdirine bağlı olmayıp, sınırlı olarak Yasa da açıkça sayılan hallerde teminat alınmaksızın ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkündür.
Yukarıda açıklandığı üzere ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz birbirine yakın olmakla birlikte, amaç, sonuç, konu ve koruduğu hukuki yarar bakımından birbirinden tamamen farklıdır.
İhtiyati haciz ile ihtiyati tedbir arasındaki bu açık farka rağmen, uygulamada hatalı olarak tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz, ihtiyati haciz mahiyetinde tedbir kararı verildiği görülmektedir. İhtiyati haciz ancak para alacakları için ve uyuşmazlık konusu olmayan borçlu/davalıya ait mal, hak ve alacaklar hakkında uygulanabilecekken, ihtiyati tedbir konusu para olsun veya olmasın çekişmeli bulunan uyuşmazlık konusu her şey hakkında uygulanabilir.
İhtiyati tedbir talebinin resen ihtiyati haciz, ihtiyati haciz talebinin resen ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmesi de 6100 sayılı HMK’da düzenlenen yargılamaya hakim olan ve usul hükümlerinin temel kurallarını belirleyen düzenlemelere aykırıdır.
HMK’nun 24.maddesinde “(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2)Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.”
HMK’nun 25.maddesinde; “(1)Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
(2)Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”
HMK’nun 25.maddesinde; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. ” hükümleri düzenlenmiştir.
Bu yasal hükümler değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir talebinin ihtiyati haciz ya da ihtiyati haciz talebinin ihtiyati tedbir olarak değerlendirilmesi, hem tarafların talebi olmayan bir konuda karar verilmesine ilişkin ”tasarruf ilkesine” hem tarafların talep etmediği veya söylemediği bir vakıanın kendiliğinden dikkate alınamayacağına ilişkin ”taraflarca getirilme ilkesine” hemde hakimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğuna, talepten başka bir şeye karar veremeyeceğine ilişkin yine ”taleple bağlılık ilkesine” aykırıdır.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava dilekçesinde ihtiyati tedbir talep etmiştir. Yukarıda da detaylı olarak bahsedildiği üzere hukukumuzda her iki müessese farklı geçici hukuki korumalardır. İhtiyati tedbir kavramından ihtiyati haciz müessesesinin anlaşılması gerektiği yönündeki kabul ise 6100 sayılı HMK’da yargılamaya hakim olan ilkelere aykırılık teşkil etmektedir. Mahkeme tarafından taraflardan birinin talebinin incelenerek yorum yoluyla farklı bir hususta talepte bulunulduğu kanaatine varılmasının kabulü mümkün değildir. Bu durum HMK 24 ve 25 maddelerine aykırılık teşkil edecektir.
Ancak mahkemece verilen ihtiyati haczin icrasına dair dosya ve eklerinde delil ve kayıt bulunmamaktadır. ihtiyacı haciz kararının infazı kararın alındığı tarihten itibaren 10 gün içinde ilgili icra dairesinden istenmediği için İİK madde 261/1’de belirtildiği gibi ihtiyati haciz kararının kendiliğinden kalktığının kabul edilmesi gerekmekte ise de, haciz ara kararı mahkemece, trafik kaydına tedbir şerhi olarak işlenmiştir.
Mahal mahkemece ilk olarak davacı vekilinin ihtiyati tedbir kararı kanuna aykırı olarak yorumlanmış ve ihtiyati haciz kararı verilmiş olup, İİK 259. Madde gereğince ilama müstenit olmayan ihtiyati haciz kararlarının teminatsız belirlenmesi mümkün değildir. İhtiyati haciz kararının yerine getirilmesi 10 gün içerisinde ilgili icra dairesi tarafından yerine getirilmesi gerekirken mahkemece tedbir mahiyetinde haciz şerhi konulmuştur. Daha sonra davalı tarafın ihtiyati haczin kaldırması talebi üzerine ara karar ile teminat tedbiri uygulanarak ihtiyati haciz konsu araç üzerindeki şerhin kaldırılmasına karar verilmiştir. Söz konusu karar taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Yargılama sürecindeki açıklanan yasal düzenlemelere aykırılıklar mevcut ise de, 6100 sayılı HMK.nın m. 341/1. hükmünde ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Söz konusu istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin hiçbiri istinaf kanun yoluna tabi değildir.
HMK 395. maddesinde, aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen veya bu tedbir kararı uygulanan kişi, mahkemece kabul edilen teminatı gösterirse mahkemenin duruma göre tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verileceği ve bu karara karşı itiraza ilişkin 394. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrasının kıyas yolu ile uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Anılan hükümde atıf yapılan HMK 394. maddesinin 3 ve 4 fıkralarında ihtiyati tedbire itiraz usulü, 5 fıkrasında ise itiraz sonucu verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Ancak 395. madde de, 394. maddenin 5. fıkrasına atıf yapılmamıştır. HMK’nun 395/3 hükmünün TBMM gerekçesinde de,”Teminat üzerine verilen kararlar ihtiyatî tedbirin özüyle ilgili olmadığından, bu konudaki kararlara karşı kanun yoluna başvurulması kabul edilmemiş, bu sebeple de itirazda kanun yoluna başvuruya ilişkin fıkraya atıf yapılmamıştır.” şeklinde açıklanmıştır. Başka bir ifadeyle, durum ve koşulların değişmesi sebebiyle ihtiyati tedbirin kaldırılması veya değiştirilmesi kararına karşı öğrenme tarihinden itibaren bir hafta içinde taraflar aynı mahkemeye itiraz edebilirler. Ancak mahkemenin itiraz üzerine verdiği karara karşı istinaf yoluna başvurulamaz. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf istemi usul bakımından yerinde bulunmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, istinaf yolu açık olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 352 maddesi gereğince Usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/05/2022 tarih ve 2020/223 Esas Sayılı ara kararına yönelik istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinin HMK 352. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-İstinaf talebinde bulunan tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan kısmın talep halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine,
4-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1 -f maddesi gereğince kesin olmak üzere 13/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi