Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1153 E. 2022/1156 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1153 – 2022/1156
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2022/1153
KARAR NO : 2022/1156

naklanan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 29/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/07/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karara süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 23/10/2021 tarihinde saat 22.00 sıralarında seyir halinde olan davalı sürücü Celalettin Uyar’ın idaresindeki 10 AGD 046 çekici ve çekiciye bağlı 10 AFP150 plakalı yarı römorkun arka kapağının açılması sonucu 850 metre boyunca oldukça kaygan ıslak domates küspesi dökerek gitmesi nedeniyle zincirleme trafik kazası meydana geldiğini, trafik kazası neticesinde 45 YA 8473 plakalı araç sürücüsü davacı müvekkili Fatma Kurtbey’in eşi ve diğer davacılar Serkan ve Gökhan Kurtbey’in ise babası olan müteveffa Receğ Kurtbey’in vefat ettiğini, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/943 esas sayılı dosyası ile davalı Celalettin Uyar’ın mahkumiyetine karar verildiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00-TL koltuk ferdi kaza teminat bedelinin davalı Unico Sigorta şirketinden, davalının tam ve ağır kusurlu olması nedeniyle ve olay nedeniyle yaşanılan üzüntü ve elem nedeniyle davacı Fatma Kurtbey için 175.000,00-TL, davacı
için 115.000,00-TL, davacı Serkan Kurtbey için 115.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 23/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı sigorta şirketi hariç diğer davalılardan tahsilini, 10 AGD 046 plakalı çekici ve çekiciye bağlı 10AFP 150 plakalı yarı römork ile davalıların adlarına kayıtlı tespit edilecek diğer araç, gayrimenkul ve diğer hak ve alacaklarına ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, 04/04/2022 tarihli ara karar ile dava konusu mallar üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, dosyaya sunulan delillerden alacağın varlığının yaklaşık ispat vasıtaları ile ispatlanamadığından ve şartları oluşmadığından, ayrıca ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir diye bir tabirin mevcut hukuk düzeninde karşılığının olmadığından, ihtiyati tedbir isteminin, açıklanan nedenlerle yerinde görülmediğinden bu aşamada reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde, trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davalarında, davalıların mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabilmesi kanunun amacıyla örtüşecek ve geri dönüşü mümkün olmayan zararların doğmasına engel olacağını, iddiaya konu olduğu üzere davalıların alacakların tahsilini imkansız hale getirmek için taşınmaz ve araçlarını elden çıkarmadığı hakkında birden fazla dava olup olmadığı yönündeki sebepler ortaya çıkarılmalı ve mevcut bilgi ve belgeler ışığında müvekkilleri lehine İhtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini savunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Talep, ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına itiraza ilişkindir.
HMK’ nun 389. maddesinde, meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı yada tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır. İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği düzenlemiştir. İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, a.g.e., s.877)
İİK 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır.
İhtiyati haciz, HMK 406/2 maddesinde geçici hukuki koruma olarak kabul edilmiş, bu hükmün gerekçesinde ise, diğer geçici hukuki korumaların bu kısımda düzenlenen geçici hukuki korumalar karşısındaki durumu açıklanarak, bu fıkra ile özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta “ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesi” gibi aslında Kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, bu bölümde düzenlenen ihtiyati tedbir ve delil tespiti dışında, diğer geçici hukuki korumaların kendi özel hükümlerine tabi olduğu, dolayısıyla bu bölüm hükümlerinin doğrudan diğer geçici hukuki korumalara uygulanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
İhtiyati haczin şartları ve etkileri ise İİK 257. ve devamı maddelerde düzenlemiş olup, 257. maddenin birinci fıkrasında vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz talep etme koşulları; ikinci fıkrada ise vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilecek haller düzenlenmiştir. Gerek birinci, gerekse ikinci fıkra hükümleri dikkate alındığında, ihtiyati haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, bir diğer deyişle ihtiyati haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir. Maddenin birinci fıkrasına göre ihtiyati haciz isteyebilmek için, alacağın kural olarak vadesinin gelmiş olması gerekir. Vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilmesinin diğer bir şartı ise alacak rehin ile temin edilmemiş olmalıdır. Rehin ile temin edilmiş olan bir alacak teminata haiz olduğu için ihtiyati hacze gerek yoktur. Vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı ihtiyati haciz talep edilebilmesi ise; İİK.’nun 257 maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Söz konusu fıkraya göre, borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa, borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa, bu hallerde ihtiyati haciz talep edilebilecektir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için ihtiyati haczin, ihtiyati tedbirden farkına da kısaca değinilmesi gereklidir; ihtiyati haciz yalnız para (ve teminat) alacakları hakkındaki davalarda (veya icra takiplerinde) söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak paradan başka şeyler (haklar, taşınır ve taşınmaz mallar) hakkındaki davalarda alınır. İhtiyati tedbirde çekişmeli ve bu nedenle dava konusu olan şey (mesela, taşınır veya taşınmaz bir mal) hakkında önleyici nitelikte tedbir alınır; buna karşılık ihtiyati hacizde; alacaklıya henüz kesin haciz isteme yetkisinin (m.78;37) gelmediği bir dönemde, alacaklının para alacağının zamanında ödenmesi güvence altına alınır.
İhtiyati hacizde (ihtiyaten) haczedilen mallar üzerinde (bu malların borçluya ait olduğu hakkında) bir çekişme yoktur ve bu nedenle bu mallar alacaklının açtığı veya yaptığı (veya açmayı veya yapmayı düşündüğü) bir dava veya icra takibinin konusu değildir. Oysa, ihtiyati tedbirde, üzerine ihtiyati tedbir konulan mallar, çekişmeli olup, davacının açmış olduğu veya ilerde açmayı düşündüğü bir davanın konusudur. Taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulması halinde, genellikle taşınmazın başkasına devrinin yasaklanmasına (ferağdan men’ine) karar verilmekte, üzerine ihtiyati tedbir konulan taşınmaz başkasına satılamamak ve devredilememektedir.
İhtiyati hacizde alacaklı borçlunun malların önceden geçici olarak el konulduğundan ihtiyati haciz kesin (icrai) hacze çevrilip, takip kesinleşmeden, alacaklı ihtiyaten haczedilen malların satılmasını ve bedelinin kendisine ödenmesini isteyemez. Borçlu, üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan taşınmazını başkasına satabilir/devredebilir (İİK m.26l, m.91). İhtiyati hacizde alacaklı, ihtiyati haciz kesin hacze dönüşürse üzerine ihtiyati haciz konulmuş olan mal icra dairesi tarafından satılır ve bedeli ile alacaklının alacağı ödenir. Oysa ihtiyati tedbirde, davacı davayı kazanırsa, üzerine ihtiyati tedbir konulmuş olan mal aynen davacıya verilir (teslim edilir). Alacaklının ihtiyati haciz koydurduğu mallar üzerinde bir öncelik (rüçhan) hakkı yoktur.
İhtiyati haciz kararından sonra alacaklı, borçlu hakkında mutlaka dava açmaya mecbur olmayıp icra takibinde de bulunabildiği halde (İİK mad. 264) ihtiyati tedbir kararı alan kimse mutlaka süresi içinde dava açmak zorundadır.
Diğer yandan HMK’nun 392. maddesine göre durum ve koşullar gerektiriyorsa mahkeme gerekçesini açıklayarak teminat alınmaksızın ihtiyati tedbire karar verebilir. Ancak İİK.’nun 259. maddesine göre mahkeme takdiren teminat alınmamasına karar veremez. Teminat alınmayacak haller hakimin takdirine bağlı olmayıp, sınırlı olarak Yasa da açıkça sayılan hallerde teminat alınmaksızın ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkündür.
Yukarıda açıklandığı üzere ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz birbirine yakın olmakla birlikte, amaç, sonuç, konu ve koruduğu hukuki yarar bakımından birbirinden tamamen farklıdır.
İhtiyati haciz ile ihtiyati tedbir arasındaki bu açık farka rağmen, uygulamada hatalı olarak tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz, ihtiyati haciz mahiyetinde tedbir kararı verildiği görülmektedir. İhtiyati haciz ancak para alacakları için ve uyuşmazlık konusu olmayan borçlu/davalıya ait mal, hak ve alacaklar hakkında uygulanabilecekken, ihtiyati tedbir konusu para olsun veya olmasın çekişmeli bulunan uyuşmazlık konusu her şey hakkında uygulanabilir.
İhtiyati tedbir talebinin resen ihtiyati haciz, ihtiyati haciz talebinin resen ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmesi de 6100 sayılı HMK’da düzenlenen yargılamaya hakim olan ve usul hükümlerinin temel kurallarını belirleyen düzenlemelere aykırıdır.
HMK’nun 24.maddesinde “(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2)Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.”
HMK’nun 25.maddesinde; “(1)Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
(2)Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”
HMK’nun 25.maddesinde; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. ” hükümleri düzenlenmiştir.
Bu yasal hükümler değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir talebinin ihtiyati haciz ya da ihtiyati haciz talebinin ihtiyati tedbir olarak değerlendirilmesi, hem tarafların talebi olmayan bir konuda karar verilmesine ilişkin ”tasarruf ilkesine” hem tarafların talep etmediği veya söylemediği bir vakıanın kendiliğinden dikkate alınamayacağına ilişkin ”taraflarca getirilme ilkesine” hemde hakimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğuna, talepten başka bir şeye karar veremeyeceğine ilişkin yine ”taleple bağlılık ilkesine” aykırıdır.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava dilekçesinde ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir talep etmiştir. Yukarıda da detaylı olarak bahsedildiği üzere hukukumuzda “ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir” müessesesi bulunmamaktadır. İhtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir kavramından ihtiyati haciz müessesesinin anlaşılması gerektiği yönündeki kabul ise 6100 sayılı HMK’da yargılamaya hakim olan ilkelere aykırılık teşkil etmektedir. Mahkeme tarafından taraflardan birinin talebinin incelenerek yorum yoluyla farklı bir hususta talepte bulunulduğu kanaatine varılmasının kabulü mümkün değildir. Bu durum HMK 24 ve 25 maddelerine aykırılık teşkil edecektir.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, istinafa konu kararda dosya kapsamına, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılar vekilinin geçici hukuki korunmaya yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2022 tarih ve 2022/368 esas sayılı dosyasında verilmiş olan ara kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşıldığından HMK 353/1-b-1 hükmü gereğince davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf karar harcının davacı taraftan peşin olarak alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılmış olması nedeniyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,
Duruşma açılmadan dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 29/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

M