Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1146 E. 2023/1756 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1146 – 2023/1756
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2022/1146
KARAR NO : 2023/1756

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 28/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/09/2023

Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahal mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı Şükrü Averi vekili ve davalı Türkiye Sigorta A.Ş vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı …’un, Mehmet Hakkı Ertuğrul’un 16 K 3290 plakalı aracı ile yan koltukta seyir halindeyken Şükrü Averi adlı kişinin adına kayıtlı … adlı kişinin sevk ve idaresinde bulunan 20 VB 50 plakalı aracın asli kusurlu hareketi ile müvekkilinin de bulunduğu aracın kaza yaptığını, kazada 20 VB 50 plakalı aracın asli kusurlu bulunduğunu, kaza sonucunda müvekkilinin ağır olarak yaralandığını, müvekkilinin engelli sağlık kurulu raporu neticesinde %20 malul olduğunu, tazminat taleplerini davalı sigorta şirketlerine ihtarname ile iletildiğini, ancak sigorta şirketlerinin süresinde gerekli ödemeyi yapmadığını, bu nedenle davalıların kusurları oranında, daha sonra arttırılmak üzere şimdilik 100 TL maluliyet tazminatının, 100 TL geçici iş göremezlik tazminatının, 100 TL bakıcı giderinin (tedavi giderinin), tedavi gideri olarak 100 TL’nin haksız fiilin gerçekleştiği 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan, 10.000 TL manevi tazminat talebinin ise haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans (artan oranlı olarak) faizi ile birlikte davalı … ve Şükrü Averi’den müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile; Sürekli ve Geçici Maluliyet Tazminatı olan 90.774,33 TL’nin sorumlu oldukları bedel oranında (88.038,92 (TRH-2010), tüm davalılardan 2.735,41 TL (PMF) davalı Şükrü Averi ve …’ten), Bakıcı Gideri olan 11.449,21 TL nin davalı Şükrü Averi ve …’ten, 324 TL masrafın sorumlu oldukları bedel oranında tüm davalılardan 10.000,00 TL Manevi Tazminat alacağının tamamının davalı Şükrü Averi ve …’ten sigorta şirketleri açısından ihtarname, diğer davalılar açısından TBK 117 gereğince haksız fiilin vuku bulduğu tarih olan 11.10.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte talep etmiştir.

Davalı Halk Sigorta AŞ. vekili cevap dilekçesinde, davanın usul ve esas açısından zamanaşımına uğradığını, ceza davasında alınan bilirkişi raporları ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının kusurlu olup olmadığı hususunda çelişki bulunduğunu, alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli bir rapor olmadığını, Tahkim sonucu davacıya ödeme yapıldığını, bu hali ile davacının Bursa 13 İcra Müdürlüğü 2019/4290 esas sayılı dosyadan alacağını tahsil ettiğini ve itiraz etmediğini, bu nedenle yeniden dava açma hakkının bulunmadığını, kaza tutanağındaki kusur tayinlerini kabul etmediğini, olayın oluşumunun davacının beyan ettiği gibi olmadığını, ayrıca davacı tarafın icra dosyası ile hakem heyetinin raporuna uygun ödemesinin tamamını tahsil ettiğini, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Mapfre Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde; KTK 97 Uyarınca sigorta şirketine usulüne uygun olarak müracaat edilmediğini, HMK 114 md uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddedi gerektiğini, davacının yaptığı başvuruya yönelik sigorta şirketi tarafından verilen yanıtta eksik evraklar olduğunun belirtildiğini, bu nedenle başvurunun usule uygun olarak yapılmadığını, kazazedenin gerekli güvenlik tedbirlerini almamış olması nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 90.574,33.-TL geçici ve kalıcı işgücü kaybı, 1.836,75.-TL bakıcı gideri, 324,00.-TL masraf olmak üzere toplamda 92.735,08.-TL’nin davalı Mapfree Sigorta yönünden 31/10/2018, davalı Halk Sigorta yönünden 30/10/2018 tarihinden ve diğer davalılar Şükrü AVERİ ve … yönünden 11/10/2017 tarihinden işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 10.000,00.-TL manevi tazminatın davalılar … ve Şükrü AVERİ’den 11/10/2017 tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsil edilerek müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı Türkiye Sigorta A.Ş. (Eski unvanı Halk Sigorta) vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde; Tahkim sonucu davacıya ödeme yapılmış olup, bu hali ile davacının Bursa 13 İcra Müdürlüğü 2019/4290 esas sayılı dosyadan alacağını aldığı ve itiraz etmediği dikkate alınarak yeniden dava açma hakkı bulunmadığını, Yerel Mahkemece ıslah talebine karşı zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını, tedavi süresince davacıya lazım her türlü giderden SGK sorumlu olduğunu, bilirkişi davacının tedavisinin 18 ay süreceği ve tedaviye yardımcı olacak bakıcının giderininde tedavi gideri içinde olduğu kabulü ile, kusur miktarına göre; HALK SİGORTA A.Ş ye bakıcı gideri yüklenmesinin mümkün olmadığını, KTK 98 ve Genel Şartlar A.5.b) maddesi gereği tedavi süresince tedaviye yardımcı mahiyette bakıcı giderinin sigorta şirketinden talep edilmesi yasaya ve mevzuata aykırı olduğunu, kusur raporunun hatalı olduğunu, dava dışı sürücü Mehmet Hakkı Ertuğrul’un aracında arka koltukta yolcu olarak bulunan davacı …’un kemer takıp takmadığının kaza tutanağında belirlenemediğini, kaza tutanağındaki kusur tayinlerini kabul etmediklerini, davalı aracın kusurunun bulunmadığını, açıklanan nedenlerle öncelikle inceleme sonuna kadar müvekkilin haklarına halel gelmemesi için icranın geri bırakılmasına, Yerel Mahkemenin kararının istinaf neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Şükrü Averi vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, söz konusu kararın hukuka aykırılık taşıdığını, kusur oranı hesaplamasında hesap hatası yapıldığını, Yerel mahkeme dosyadaki bilirkişinin asıl ve ek raporlarını hükme esas almasına rağmen 90.574,33-TL geçici ve kalıcı iş gücü kaybının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verdiğini, davalılar arasında kusur oranları nispetinde sorumluluklarına hükmetmediğini, eğer mahkemece ek rapor hükme esas alınıyorsa bu rapordaki bedeller üzerinden karar verilmesi gerektiğini, rapor kapsamının dışında hareket ediliyorsa bu durumun hukuki sebeplerle gerekçeli kararda belirtilmesi gerektiğini, ancak gerekçeli kararda neden kusur oranları esas alınmadan, davacının ıslah talebi doğrultusunda karar verildiği yer almadığını, arz edilen sebeplerle tehiri icra istemli istinaf başvurusunun kabulü ile Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/247 Esas, 2022/201 Karar sayılı 21/02/2022 tarihli ilamının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava , haksız fiil sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine yöneliktir.
11/10/2017 tarihinde davacının, dava dışı Mehmet Hakkı Ertuğrul sevk ve idaresinde olan davalılardan Mapfre Sigorta AŞ tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalanan 16 K 3290 plakalı araçta yolcu olarak seyahat ederken, davalı Musa’nın sevk ve idaresinde olan, davalı Şükrü adına kayıtlı ve davalı Halk Sigorta AŞ tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalanan 20 VB 50 plakalı aracın karıştığı kaza neticesinde yaralandığı uyuşmazlık konusu değildir.
6098 sayılı TBK 72 maddesi gereği, haksız fiilden kaynaklı tazminat davalarında zamanaşımı süresi tazminat yükümlüsünü öğrenme tarihinden itibaren 2 yıl ve eylem tarihinden itibaren 10 yıldır. Ancak tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zaman aşımını öngördüğü bir fiilden kaynaklanıyorsa, ceza zaman aşımı uygulanacaktır. 2918 sayılı KTK 109 maddesi gereği, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü, öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zaman aşımına uğrayacaktır. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerli olacaktır.
Somut olayda, davacının yaralandığı trafik kazasının 11/10/2017 tarihinde meydana geldiği, kazaya sebep olan davalı Musa ile dava dışı Mehmet Hakkı’nın eyleminin, 5237 sayılı TCK 89/4 maddesinde düzenlenen taksirle yaralama suçuna vücut verdiği, 5237 sayılı TCK 66/1-e maddesi gereği söz konusu suçun 8 yıllık zaman aşımına tabi olduğu, gerek dava, gerek ıslah tarihi itibarıyla zaman aşımı süresinin korunduğu anlaşılmakla davalı Halk Sigorta AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerinde değildir.
2918 sayılı KTK 85 maddesinde, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı, yine KTK 88 maddesinde, bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulup, birden fazla kişinin sorumlu olduğu durumlarda, bunlar arasındaki ilişki bakımından zarar, olayın bütün şartları değerlendirilerek paylaştırılacağı, özel durumlar ve özellikle araçların işletme tehlikeleri, zararın iç ilişkide başka türlü paylaştırılmasını haklı göstermedikçe, işletenler ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahipleri kusurları oranında zarara katlanacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda, ceza yargılamasına konu Salihli 5 Asliye Ceza Mahkemesi 2018/473 E sayılı dosyasında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi 19/06/2019 tarihli kusur raporunda kazanın meydana gelmesinde dava dışı sürücü Mehmet Hakkı Ertuğrul’un asli, davalı sürücü …’in tali kusurlu olduğu, mahkemece alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi 18/03/2020 tarihli kusur raporunda kazanın meydana gelmesinde dava dışı sürücü Mehmet Hakkı Ertuğrul’un %70 oranında, davalı sürücü …’in %30 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş olup, kusur raporunun 11/10/2017 tarihli kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu, kazanın meydana gelmesinde kusur durumunu ortaya koyduğu, davacının yolcu olarak seyahat ettiği 16 K 3290 plakalı araçla, 20 VB 50 plakalı aracın çarpışması neticesinde kazanın meydana geldiği, kazanın oluşumunda davacının kusurunun bulunmadığı, 2918 sayılı KTK 85 ve 88 maddeleri gereği davalıların müteselsilen sorumlu olduğu ancak dava dilekçesinin incelenmesinde talep edilen maddi tazminat kalemlerinin davalılardan kusur oranlarına göre müştereken ve müteselsilen talep edildiği anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK 26 maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına aykırı olacak şekilde hükmedilen maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Davalı Şükrü vekili ve davalı Halk Sigorta AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerinde olup, istinafa gelenlerin sıfatına göre hükmedilen maddi tazminattan, davalı sürücü Musa’nın kusuruna isabet eden %30 luk kısmından davalı Halk Sigorta AŞ ve davalı Şükrü’nün sorumlu tutulması gerekmiştir.
6098 sayılı TBK 52 maddesi gereği, zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmışsa hakim, tazminatı indirebilecek veya tamamen kaldırabilecektir. Zarar görenin kendi menfaatlerini korumak için makul bir insanda beklenen davranışta bulunmayarak, zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olması müterafik (bölüşük) kusur olarak adlandırılır. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, öğreti ve Yargıtay uygulamalarıyla da benimsenmiştir. Müterafik kusura ilişkin savunma, bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir (Yargıtay 4 HD 2021/6032 E- 2021/8065 K sayılı ilam).
11/10/2017 tarihli kaza tespit tutanağının incelenmesinde davacının kaza esnasında emniyet kemeri takıp takmadığının belirlenemediği, ancak davacının sağ pubik kanat deplase kırığı, sol frontal bölgede kesi, sağ zigomatik bölgede sıyrık, burun kökünde sıyrık, sağ ulna ve radius kırığı, sağ elde sıyrık olduğu yolunda Salihli Devlet Hastanesi’nce yaralandığı 11/10/2017 tarihli genel adli muayene formu düzenlendiği, davacının yaralandığı bölgeler göz önüne alındığında kaza esnasında emniyet kemeri takmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Kaza esnasında emniyet kemeri takmayan davacının, zararlı sonucun ortaya çıkmasında veya artmasında müterafik kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği, müterafik kusur indirimi oranı %20 olup, maddi tazminattan bu oranda müterafık kusur indirimi yapılması gerekir. Davalı Şükrü vekili ve davalı Halk Sigorta AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerindedir.
Bununla birlikte, 6098 sayılı TBK 51 ve 52 maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için diğer taraf yararına vekalet ücreti takdir edilemeyecektir(Yargıtay 4 HD 2021/6857 E-2021/10530 K sayılı ilam).
Tazminatın kapsamını belirleme biçimi ve tazminattan yapılacak indirimler ve sıralaması 6098 sayılı TBK 51 ve 52 maddelerinde düzenlenmiş olup, hakim, tarafların kusur durumunu dikkate alarak tazminatın kapsamını belirledikten sonra bir menfaat karşılığı olmayan hatır için taşıma varsa hatır indirimi yapılacak, ayrıca zarar gören zararın artmasına sebep olmuş yada zarar doğuran fiile rıza göstermiş ise, Yargıtay kararlarında yerleşmiş olduğu üzere tazminattan müterafik kusur indirimi yapılarak nihai zarar ve ödenmesi gereken tazminat belirlenecektir. Yapılan ödemeler, kanunda, indirim nedeni olarak gösterilmemiştir. Kaldı ki ödemeler, tazminatı belirlemede bir indirim sebebi olmayıp Yargıtay uygulamaları ile yerleşik hale geldiği üzere borcu söndüren bir nitelik taşımaktadır (Yargıtay 4 HD 2021/3154 E- 2022/10841 K sayılı ilam) .
Somut olayda, yukarıda değinildiği üzere, hükmedilecek maddi tazminattan istinaf gelenin sıfatına göre, %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılıp, davadan önceki tarihte yapılan ödemenin günceleme yapılarak, davadan sonra yapılan ödemenin ise güncelleme yapılmaksızın tazminattan mahsubu ile davalı Şükrü ve davalı Halk Sigorta AŞ’nin sorumluluk miktarı belirlenmelidir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir (Yargıtay 4 HD 2021/6772 E- 2021/9565 K sayılı ilam).
Davacının iyileşme süresi boyunca bakım ihtiyacı bulunup bulunmadığı, bu ihtiyacı varsa hangi sebeple ve hangi yaşamsal faaliyetleri için bakım ihtiyacının olduğu, bu ihtiyacın günlük kaç saatlik süre için söz konusu olduğu ve süresi hususlarında rapor alınmalıdır(Yargıtay 17 HD 2021/1932 E- 2021/3168 K sayılı ilam).
Somut olayda, davacının yaralanmasına neden olan kazanın 11/10/2017 tarihinde meydana geldiği, bu durumda Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınmasının gerekeceği, Uludağ Üniversite Tıp Fakültesi Anabilim Dalı tarafından davacının maluliyet oranı, iyileşme süresi ve bakım ihtiyacı bulunup bulunmadığı hususunda yöntemince rapor düzenlendiği anlaşılmakla, davalı Şükrü vekili ve davalı Halk Sigorta AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerinde değildir.
Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın hesaplanması gerekecektir. (Yargıtay 17 HD 2019/3292 E- 2021/1848 K sayılı ilam).
Hükme esas alınan 11/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda yöntemince hesaplama yapıldığı ancak, mahkemece 6100 sayılı HMK 26 maddesinde ifadesinin bulan taleple bağlıklık kuralına aykırı olacak şekilde hüküm kurulduğu göz önüne alındığında davalı Şükrü vekili ve davalı Halk Sigorta AŞ vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi ayrı ayrı yerindedir.
6111 sayılı Kanun’la değişik 2918 sayılı KTK 98 maddesine göre; “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.” hükmü getirilmiştir. 6111 sayılı Kanun gereği Kanun’un yayımlandığı tarihten önce ve sonra meydana gelen tüm trafik kazaları nedeniyle sunulan belgeli sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanacaktır. Bu nedenle davacının dava konusu tedavi giderlerinden belgeli/faturalı sağlık giderlerinin tümünden SGK (belgesiz/paramedikal giderlerden ise aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı) sorumludur.
Öte yandan, Danıştay 15. Dairesi’nin 14/11/2013 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı ve 16/03/2016 tarih, 2013/7713 E- 2016/1779 K sayılı kararı ile trafik kazaları nedeniyle ilgililere sunulan sağlık hizmet bedellerinin tahsiline ilişkin usul ve esaslara ilişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. bendinde yer alan “…Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan hükümler doğrultusunda” ibaresinin iptaline karar verilmiş, iptal edilen ibare yerine 31/12/2016 tarih ve 3. Mükerrer 29935 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle “…genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde…” ibaresine yer verilmiştir (Yargıtay 4 HD 21/12/2020 tarih ve 2020/3382 E – 2020/4482 K sayılı ilam).
6098 Sayılı TBK 54 maddesinde tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar, bedensel zararlar kapsamında sayılmış, ZMSS Genel Şartlarında da sakatlık nedeniyle ayrı, tedavi giderleri nedeniyle ayrı teminatlar verilmiştir.
Sakatlık tazminatı hesaplanırken mağdurun meslekte kazanma gücü kaybı oranına göre elde edeceği gelirdeki azalma hesaplanırken, bakıcı giderleri; mağdurun bakımı, hastaneye gidip gelmesi, ilaçları, gerektiğinde sürekli yanı başında bulunması gereken hasta bakıcı-yardımcı maaş ve ücretleridir.
Daimi iş gücü kaybı tazminatı ile yaşam boyu bakım giderleri farklı tazminat kalemleri olup, yaşam boyu bakıcı giderlerinin sakatlık teminatı kapsamında değerlendirilemeyecek olup, yaşam boyu bakıcı giderlerinin tedavi giderleri teminatındandır (Yargıtay 4 HD 2021/4539 E- 2021/3190 K sayılı ilam).
ZMSS Genel Şartları A.5-c maddesiyle, zarar görenin tedavisinin tamamlanmasından sonra tespit edilen sürekli maluliyetine bağlı sürekli (ömür boyu) bakıcı giderlerinden, sürekli sakatlık teminatı ve bu teminata ilişkin limit dahilinde sigortacının sorumlu olacağı düzenlemesi yapılmıştır. Ancak; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları hakkında, Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; 2918 sayılı KTK 90. maddesindeki “bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu iptal kararı gereği; sigorta teminatına giren ve girmeyen zararların belirlenmesi; zarar sigorta teminatına girmekle birlikte, poliçedeki hangi teminata girdiği belirlemesinin, ZMSS Genel Şartları’na göre yapılması mümkün değildir. Anılan belirlemelerin, KTK ve bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde de Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılması gerektiği açıktır. Bu itibarla; Anayasa’ya aykırı olduğu için bir kısım hükümleri iptal edilen ZMSS Genel Şartları’na ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin kararı, KTK, BK ve yerleşik Yargıtay uygulamaları dahilinde belirleme yapılması gerekmektedir (Yargıtay 4 HD 2021/9818 E- 2022/14367 K sayılı ilam).
Somut olayda, Uludağ Üniversite Tıp Fakültesi Anabilim Dalı tarafından düzenlenen raporda davacının bakım ihtiyacı bulunup bulunmadığı ve hangi süreyle bakım ihtiyacı duyacağı hususunda rapor düzenlendiği, bakıma ihtiyaç duyacağı süre ve iyileşme süreci boyunca yapılacak masrafları bakımından aktüerya bilirkişi tarafından düzenlenen rapor hukuka uygun olup hükme esas alınmasında ve tedavi gideri gideri kapsamındaki bu kalemlerden davalıların sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
6098 sayılı TBK 56/1 maddesi gereği, haksız fiil sebebiyle bedensel zarar halinde, zarar gören manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesini isteyebilir. Manevi tazminat, kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın manevi dengesindeki bozulmanın giderilmesi için yasanın öngördüğü telafi şekli olup, kazanın meydana geliş şekli, davacının yaralanmasının derecesi, müterafik kusuru ve 4721 sayılı MK 4 maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, davacı lehine hükmedilen manevi tazminatta isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı Şükrü vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerinde değildir.
Mahkemece yapılacak iş, 11/10/2017 tarihinde meydana gelen kazada, dava dışı sürücü Mehmet Hakkı Ertuğrul’un %70 oranında, davalı sürücü …’in %30 oranında kusurlu olduğu, davacının talebinin de davalılardan kusur oranlarına göre müştereken ve müteselsilen tahsile yönelik olduğu, istinaf yoluna yalnızca davalı Şükrü ve davalı Türkiye Sigorta A.Ş. (Halk Sigorta AŞ)’nin başvurduğu gözetilip, davalı Şükrü ve davalı Halk Sigorta AŞ’nin %30 oranında kusura isabet eden sorumluluk miktarını belirleyip bu miktardan davalı Şükrü ve davalı Türkiye Sigorta A.Ş. lehine %20 oranında müterafik kusur indirimi yapıldıktan sonra ödeme mahsup edilerek davalı Şükrü ve davalı Türkiye Sigorta A.Ş. aleyhine hükmedilecek maddi tazminatı belirlemek, istinafa gelenin sıfatına göre kazanılmış haklar gözetilerek karar vermekten ibarettir.
HMK 355 maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranların sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, hükmün esasını etkileyecek tüm deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davalılar vekillerinin istinaf başvurularının bu sebeplerle ayrı ayrı kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı Türkiye Sigorta A.Ş. vekili ile davalı Şükrü Averi vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı KABULÜ ile Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2022 tarih, 2019/247-2022/201 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talepleri halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine,
3-Karar tebliğ, harç tahsil/iade, gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 28/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.