Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/497 E. 2021/612 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …….
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : …..
KARAR NO :…..

BAŞKAN : …….
ÜYE : ………..
ÜYE : …..
KATİP : ……..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : ………
KARAR NO : …………..
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 24/06/2020
DAVACI :……….
VEKİLİ : Av. …….
DAVALI : ………….
VEKİLİ : Av. ………….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 08/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/12/2021

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 26/06/2016 tarihinde davalı sigorta şirketince ………. numaralı poliçe ile sigortalı …….. plaka sayılı aracın dava dışı sürücü…’nın sevk ve idaresinde iken, davacının yolcu olduğu … plaka numaralı motosiklete çarpması neticesinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası olduğunu, bu kazada müvekkilinin yaralandığını, uzunca bir süre tedavisinin devam ettiğini, kazanın müvekkilinin kalıcı hasara sebebiyet verdiğini, davalı şirketin 30/08/2016 tarihinde başvuruda bulunması sonucunda davalı şirketin 75.369,00 TL.ödeme yaptığını, ancak davacının zararının daha fazla olduğunu, eksik ödeme sebebiyle temerrüde düştüğünü, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL sürekli sakatlık tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde,… plakalı aracın müvekkili şirket tarafından tanzim edilen 28/05/2016-2017 tarihli 311490516 numaralı poliçe ile ZMMS olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket tarafından davacıya 03/07/2017 tarihinde 75.369,00 TL ödeme yapıldığını, ödeme yapıldığı tarih itibari ile ve bu tarihteki asgari ücret ve şartları üzerinden hesaplama yapılması gerektiği sorumluluğunu yerine getirdiğini, davacının müvekkili şirketi ibra ettiğini, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu ve dava dışı …’ ın sevk ve idaresindeki… plakalı araç ile davacının yolcu olduğu … plakalı motosiklet arasında 26/06/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, düzenlenen kaza tespit tutanağında davacının … plakalı araçta yolcu olup trafik kazasının meydana gelmesinde kusuru olmadığının açık olduğu ve kusur incelemesinin maddi tazminata etkisinin olmadığı, zarara sebebiyet verenlerin “TBK 61 maddesine göre birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır .”müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğundan kusura yönelik itirazların yerinde olmadığı, davacının kusursuz olduğu ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalından alınan maluliyet raporu ile bu raporlara göre düzenlenen gerekçeli denetime açık aktüer bilirkişinin 02/12/2019 havale tarihli raporuna itibar edilerek, kaza tarihi ve düzenlenen sigorta poliçe tarihi itibariyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası genel şartlarının uygulanması gerektiğinden TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz oranına göre 56.370,30 TL davacının maluliyet sebebiyle zararının olduğu ve davalı sigorta şirketinin düzenlenen zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında ve poliçe limitiyle sorumlu olduğundan davanın kabulüne, davacı tarafından bakiye alacak için 04/07/2017 tarihinde davalı tarafa başvurduğu ve 8 iş günü sonrasında 13/07/2017 tarihi itibariyle davalı yönünden temerrüdün gerçekleştiğinden bu tarihten itibaren ve kazaya neden olan aracın ticari araç olmadığından yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde, kaza tarihinde geçerli bulunan genel şartlara göre müvekkilinin geçici iş görmezlik tazminatından sorumlu olmadığını, SGK tarafından yapılan ödemelerin mahsup edilmesi gerektiğini, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru bulunmadığını ve kusur raporu aldırılması gerektiğini, davacının koruyucu tertibat kullanmaması nedeniyle kusuru bulunduğunu, hükme esas alınan raporda davacının gelirinin hatalı hesaplandığını, davacının gelirinin SGK ya da çalıştığı iş yerinden sorularak tespit edilmesi gerektiğini, SGK ödemelerinin peşin sermaye değerinin düşürülmesi gerektiğini ve müvekkili hakkında rapor yada ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedeniyle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklı maddi tazminat istemidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kusur raporu alınması gerekip gerekmediği ile davacının zararın artmasında müterafik kusuru bulunup bulunmadığı ve maddi tazminat miktarıdır.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde müvekkilinin sürekli sakatlığı için tazminat talep ettiği ve maluliyet oranının tespiti için alınan raporda davacının geçici maluliyet süresinin de tespit edildiği bunun üzerine mahkemece hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda davacı için sürekli iş göremezlik tazminatı ile ayrıca geçici iş göremezlik tazminatı hesaplandığı ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin mahsubu davacı vekilince de rapor doğrultusunda maddi tazminat talebi, geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı toplamı 56.370,30 TL üzerinden ıslah edildiği görülmüştür.
Yargılamaya hakim olan ilkelerden olan “taleple bağlılık ilkesi” 6100 sayılı HMK m. 26 ile düzenlenmiş olup, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik zararları ayrı tazminat kalemlerini içermekte olup, dava dilekçesinin içeriğine göre; davacının talebi maluliyet nedeniyle sürekli iş göremezlik zararının tahsili isteminden ibaret olup, davacının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin bir talebi ve harcı yatırılmış bir davası yoktur. Buna göre davacı vekilince geçici iş göremezlik tazminatı talep edilmediği halde yazılı şekilde talepten fazlasına hükmedilmesi doğru görülmemiş olup davalı vekilinin geçici iş görmezlik tazminatına ilişkin istinaf istemlerinin yerinde olduğu anlaşılmıştır. (Yargıtay 4 HD 06/10/2021 tarih 2021/5321 E 2021/6229 K)
Davacının talebinin sadece sürekli maluliyete ilişkin olması nedeniyle taleple bağlılık kuralı gereği geçici maluliyete karar verilemeyeceğinden davalı vekilinin SGK tarafından yapılan ödemeler ve geçici iş görmezlik tazminatından sorumlu olmayacağına ilişkin istinaf istemleri değerlendirilmemiştir.
Davalı vekili sigortalısı bulunan araç sürücüsünün kazada kusuru bulunmadığını beyanla kusura ilişkin rapor aldırılması gerektiğinden bahisle istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı taraf, dava konusu kazada yolcu olup kendisinin kazada herhangi bir kusuru söz konusu değildir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır (818 sayılı BK’nun 51. maddesinde de paralel düzenleme mevcuttur). Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da herhangi bir tazminat yükümlülüğü şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Haksız fiilden ötürü müteselsil sorumlu bulunanların yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluktur.
Dolayısıyla müteselsil borçlu bulunan davalı sigorta şirketinin 3. kişinin kusur iddiası davacıya karşı ileri sürülemeyecek bir iddia olmakla birlikte davalı sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunması halinde söz konusu olacağından şayet sigortalı araç sürücüsünün hiç kusurlu değilse, davalı sigorta şirketinin müteselsil sorumluluğundan bahsedilemeyecektir.
Somut olayda kusura ilişkin rapor aldırılmamış ise de, davalı sigorta şirketinin dava tarihinden evvel davacıya ödeme yapması, cevap dilekçesinde ödeme ile birlikte sorumluluklarının yerine getirilmiş olması iddiası ile kaza tespit tutanağında davalı sigorta şirketinin sigortası bulunan araç sürücüsünün kazada, tam kusurlu olduğunun tespit edilmesi nedeniyle alınacak kusur raporunda davalı sigortalı araç sürücüsünün kusursuz çıkma ihtimalinin bulunmadığı gözetildiğinde ödeme yapmakla sigortalısının az da olsa kusurunu kabul ettiği, davacının kusursuz yolcu olması nedeniyle alınacak kusur raporunun sonuca etkili olmayacak olması, mahkemenin kusur raporu aldırılması hususundaki takdirinde isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu husustaki istinaf istemi reddedilmiştir.
Bilirkişi tarafından öncelikle davalı sigorta şirketi tarafından dava tarihinden önce davacıya bir miktar ödeme yapıldığının belirlenmiş olmasına göre; ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin davacının zararının karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması yani ödemenin yapıldığı tarih itibarı ile geçerli verilere göre hesaplanan tazminatı yapılan ödeme tamamen karşılıyorsa zarar görenin zararının kalmadığı, ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak, hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. (Yargıtay 17.HD. 19/12/2013 tarih 2012/12123 esas 2013/18083 karar sayılı kararı )
Somut olayda alınan bilirkişi raporu ile davalı sigorta şirketinin ödeme yaptığı tarihteki verilere göre değil rapor tarihindeki verilere göre hesaplama yapılarak yapılan ödemenin güncelleştirilmiş değerinin geçici ve sürekli maluliyet için hesaplanan miktardan mahsubu ile bakiye miktarının belirlenmiş olması nedeniyle, davacının talebinin sürekli sakatlık tazminatı olması, ödeme tarihi itibariyle davacının ödemenin mahsubundan sonra sürekli sakatlık maluliyet oranına göre bakiye alacağının bulunup bulunmadığının hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak (arada fahiş fark bulunup bulunmadığı değerlendirilerek), ödemenin yeterli bulunması halinde davacının bakiye zararı kalmadığından davanın reddine karar verilmesi; şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplaması yapılarak, tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken hatalı hesaplama sonucuna göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davalı vekilinin bu husustaki istinaf istemi yerindedir.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. maddesinde “belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları zorunludur… kullanma ve yolların özelliği gözetilerek hangi tip araçlarda sürücülerinin ve yolcularının şehiriçi ve şehirlerarası yollarda hangi şartlarda hangi koruyucu tertibatı kullanacakları ve koruyucuların nitelikleri ve nicelikleri ile emniyet kemerlerinin hangi araçlarda hangi tarihten itibaren kullanılacağı yönetmelikte belirtilir” düzenlemesi yapılmıştır.
Somut olayda; davacının, motosiklette arka koltukta yolcu olduğu ve yaralanmasının baş bölgesi ile ilgili olduğu ve kaza tespit tutanağından kaza anında kask takmadığının tespit edildiği görülmüştür.
Motosiklette yolculuk yaparken kask takılması zorunlu olup KTK’nun 78. maddesi ve Karayollari Trafik Yönetmeliği’nin anılan hükümleri gereği, yaralanmasının kafa bölgesi ile ilgili olması nedeniyle kask kullanmaması ile oluşan maluliyet arasında illiyet bağı bulunduğu anlaşılmakla BK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi nedeniyle davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin yerinde olduğu görülmüştür (Yargıtay 4.HD 27/10/2021 tarih 2021/6005 E 2021/7784 K)
Davalı vekili davacının kazanca esas gelirinin SGK yada çalıştığı yerden sorularak tespit edilmediğini ve bu yönüyle yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu savunmuş ise de mahkeme tarafından SGK’ya müzekkere yazılarak davacının kaza tarihi itibariyle aylık kazancının dikkate alınarak hesaplama yapıldığı görülmekle davalının bu husustaki istinaf isteminin yerinde değildir.
Davalı sigorta şirketi, davacının yaralanmasına sebep olan aracın trafik sigortacısı olup, 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Sigorta şirketine yapılmış bir başvurunun bulunmadığı durumda ise, davanın açılmasıyla temerrüde düşen sigortacının dava tarihinden itibaren faizden sorumlu tutulması gerekir.
Somut olayda; davacıların dava tarihinden evvel davalı sigorta şirketine müracaat edildiği ve elde ki davanın açıldığı görülmektedir. Bu durumda davalı sigorta şirketinin müracaat tarihinden itibaren 8 iş günü sonrasında temerrüde düştüğü anlaşılmakta olup mahkeme tarafından davalı sigorta şirketi aleyhine hükmedilen maddi tazminat için müracaat tarihinden 8 iş günü sonrası için faiz işletilmesinde isabetsizlik bulunmayıp davalının bu yöndeki istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Maddi tazminat hesabı yönünden Yargıtay en son içtihatları kapsamda tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak 1,8 teknik faiz uygulanmaksızın hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekmektedir.(Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24/02/2021 tarih 2019/3292 esas 2021/1848 karar sayılı ilamı)
Somut olayda poliçenin tanzim tarihinin 01/06/2015 tarihli genel şartların yürürlük tarihinden sonra olması nedeniyle TRH 2010 yaşam tablosuna göre ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı uyarınca 1,8 teknik faiz olmadan hesaplama yapılması gerekmekte ise de, ilk derece mahkemesi kararının sadece davalı tarafça istinaf edilmesi dikkate alındığında davalının sıfatına göre lehine olduğu gözetildiğinde bu husus kaldırma sebebi olarak değerlendirilmemiştir.
Bu durumda mahkeme tarafından davacının sadece sürekli maluliyet tazminatı talebi bulunduğu dikkate alınarak davalı sigorta şirketinin dava tarihinden evvel yaptığı ödeme kapsamında ödeme tarihindeki veriler ve davacının müterafik kusuru dikkate alınarak tazminat miktarının belirlenmesi ve ödemenin zararı karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi ile karşılamadığının tespiti halinde rapor tarihindeki veriler ile ödemenin güncelleştirilmiş değerinin mahsubu ile bakiye zararın belirlenmesi için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK 355 maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalı sigorta şirketinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. fıkrası (a-6) bendi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/02/2020 tarih ve …….. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı tarafından yatırılan 963,00 TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
3-Karar tebliğ ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
4-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yargılama sonunda verilecek gerekçeli kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a hükmü uyarınca kesin olmak üzere 08/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..
Başkan
………
e-imzalıdır
…..
Üye
…..
e-imzalıdır
…….
Üye
…….
e-imzalıdır
……
Katip
………..
e-imzalıdır