Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/39 E. 2021/153 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/39 – 2021/153
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/39
KARAR NO : 2021/153

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1450
KARAR NO : 2019/661
KARAR TARİHİ : 27/05/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 01/11/2019
BUL
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 06/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2021

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 12/08/2007 tarihinde gerçekleşen kazada müvekkilinin yolcu olarak bulunduğunu ve kaza nedeniyle yaralandığını, kazada Recai Yüksel sürücü olmasına rağmen, kaza tespit tutanağında müvekkilinin sürücü olarak yazıldığını, bu hususta Gemlik Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu, trafik kazasında aracın sağ tarafından vurduğunu, bu nedenle yolcu konumunda bulunan müvekkilinin yaralandığını ve sürücü olan Recai’nin yaralanmadığını ayrıca, aracı Recainin kullandığına yönelik tanık beyanları bulunduğu kaza tarihi itibariyle aracın trafik sigortası bulunmaması nedeniyle Güvence hesabına müracaat ettiklerini, ancak Güvence Hesabına yaptıkları başvurunun reddedildiği bildirerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile müvekkilinde kaza nedeniyle meydana gelen iş gücü kaybı nedeni ile 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan temerrüt tarihinden itibaren faizi ile alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde, kaza tespit tutanağında davacının sürücü olarak göründüğünü, Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 16.maddesi uyarınca müvekkili kurum tarafından yapılan ödemelerin zarara neden olanlara rücu edileceğinin düzenlendiğini, olayda araç sürücüsünün % 100 kusurlu olması nedeniyle davacıya rücunun gündeme gelecek olması nedeniyle alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi söz konusu olduğunu ayrıca taleplerinin zaman aşımına uğradığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, olay yerinde yapılan keşif, alınan bilirkişi raporu ve dinlenen davacı tanık beyanları kapsamında olay günü gerçekleşen tek taraflı trafik kazasında davacının sürücü değil yolcu konumunda bulunduğuna kanaat getirildiği, alınan maluliyet raporu ve tazminata ilişkin rapor ile davacının ıslah ettiği tutar dikkat alınarak davacının araçta yolcu olarak bulunduğu sırada kaza sonucu bedensel kazanma gücünü kaybettiği ve kazaya karışan aracın sigortasının bulunmadığı ve istenen tazminatın gerçek zararın altında olması nedeniyle hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği kabul edilerek davanın kabulü ile 80.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf kanun yolu başvurusunda, tek taraflı kazanın gerçekleştiği aracın hurdaya ayrılmış, tescilsiz olduğundan sigortasının yapılmamış olmasının işletenin iradesinden kaynaklı bir durum olmadığını, aracın hurdaya ayrılmış olması nedeniyle sigortasının yaptırılmasının mümkün olmadığını, tescilsiz aracın trafik sigortasının bulunmasının hukuken ve fiilen mümkün olmadığını, bu nedenle oluşan zararın güvence hesabı teminat kapsamı dışında olduğunu, davacının olay günü kaza tespit tutanağında sürücünün kim olduğunun tespit edilmediği ve kazanan oluş şekline dair tanık bulunmadığının belirtildiğini, bunun aksini davacının ispat etmesi gerektiğini, davacının ise bunu usulüne uygun delillerle ispat edemediğini ayrıca aksi kabul edilse dahi ehliyetsiz ve alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracına binen davacının kusurlu olması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, müvekkilinin oluşan zarardan sorumlu olmadığını bildirerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, tek taraflı trafik kazasında, yolcu olduğunu savunan davacının, Güvence Hesabından maddi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtiler sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Kazaya karışan 16 RV 120 plakalı aracın trafik kaydında aracın 26/12/2001 tarihinde Aysel Kızıl adına kayda alındıktan sonra 2011 yılında 5838 sayılı yasanın geçici 2.maddesine istinaden hurdaya ayrıldığı anlaşılmıştır.
Türkiye Sigortalar Birliğinden alınan cevaba göre de, kazaya karışan 16 RV 120 plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir trafik sigortasının bulunmamaktadır.
Sigortacılık Kanunun 14/2-b Maddesi uyarınca”… rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar…” Güvence Hesabının sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Kaza tarihi itibarı ile aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi yaptırılmamış olması nedeniyle Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu Güvence Hesabı karşılayacaktır.
Somut olayda kaza yapan üçüncü kişi adına kayıtlı aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi yaptırılmamış olduğu anlaşılmakla kaza tarihindeki limitleri dahilinde üçüncü kişilerin uğradığı bedensel zararları Güvence Hesabı karşılayacaktır.
Olayla ilgili tutulan Trafik kaza Tespit Tutanağında sürücü Süleyman Yavuz tarafında plakalı aracın Mudanya İlçesinden Gemlik İlçesi istikametine giderken direksiyon hakimiyetini kaybederek kazanın meydana geldiği tespit edilmiş davacı ise bu tepsitin aksine olay günü aracın sürücüsü olmadığını iddia etmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık davacının gerçekleşen kazada sürücü mü yoksa yolcu konumunda bulunan üçüncü kişi mi olduğu hususundadır. Zira davacının aracın sürücüsü olması halinde hem zarar gören hem de zarara sebebiyet veren olarak TBK 135 maddesi uyarınca alacaklı ve borçlu sıfatı birleşeceğinden davalının oluşan zarardan sorumlu olmaması aksi durumda davacının yolcu olması halinde zarar gören üçüncü kişi konumunda olduğundan zarardan davalı Güvence hesabının sorumlu olması söz konusu olacaktır.

Yargıtay’ın istikrar bulan kararlarında işaret edildiği üzere, trafik kazası tespit tutanakları, trafik kazasının oluşumunu gösteren ve aksi ispat edilene kadar geçerli sayılan belgelerdendir. (Y.17.H.D. 25/05/2021 tarih 2021/9680 – 2021/1722- sayılı ilamı)
Türk Medeni Kanunun 6. maddesi uyarınca davacı iddiasını ispat ile yükümlü olup, Sigortacılık Yasası hükümleri ve TTK’nın 1409.maddesine kıyasen uygulanması ile bunun aksinin davacı tarafından ispatlanması gerekmektedir.
Somut olayda, davacı 12/08/2007 tarihinde geçekleşen kazada yolcu konumunda olmasına rağmen kaza tespit tutanağına sürücü olarak yazıldığını ileri sürmüştür. Mahkemece, mahallinde keşif icra edilerek olay tarihinde orada bulunduğu bildirilen ve dinlenen tanıklar beyanlarında, davacı Süleyman ile Recai’nin ekmek almak üzere araca bindiklerini ve araçta sürücü olarak Recai’nin bulunduğunu gördüklerini belirtmişlerdir. Kaza tarihi ile dava tarihi arasında 7 yıldan fazla zaman geçtiği , tanıkların kazadan çok sonra beyanlarının alındığı ve tanıkların hiçbirisinin kaza anına ilişkin görgü ve bilgisi bulunmadığı ve ayrıca davacı ile de akrabalık ilişkileri mevcut olduğu, trafik kazasının oluşumunu gösteren ve aksi ispat edilene kadar geçerli olan kaza tespit tutanağının aksi ispat yükü kendisine düşen davacı tarafından usulüne uygun delillerle ispat edilememiştir. Aksi ispat edilemeyen kaza tespit tutanağına göre aracın sürücüsü konumunda bulunan davacının uğradığı bedensel zararların tazmini Sigorta Kanunu kapsamında Güvence Hesabının sorumluluğu altında bulunmadığından ve davacının hem zarara sebebiyet veren kişi hem de zarar uğrayan kişi olarak Güvence Hesabından zararın tazminini talep edemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK 355. Madde gereğince, istinaf sebep ve gerekçeleri ile kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda, açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-2) bendi gereğince kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/05/2019 tarih ve 2015/1450 – 2019/661 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,
a)Davacının davasının REDDİNE,
b)Alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin halınan 281,37 TL (25,20 TL peşin harç ve 256,17 TL ıslah harcı olmak üzere ) TL’den mahsubu ile kalan 222,07 TL’nin talep halinde davacıya İADESİNE,
c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı kendisinin vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereği takdir ve tayin olunan 11.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan 1.321,80 TL istinaf peşin harcının istek halinde davalıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Harç tahsil, harç iade ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Karar tebliğ işlemlerinin Dairemizce yapılmasına,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı HMK’nın 361-1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Yargıtay’da Temyiz yolu açık olmak üzere 06/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.