Emsal Mahkeme Kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/3 E. 2022/225 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA BAM 13. HUKUK DAİRESİ
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
13. HUKUK DAİRESİ K A R A R

DOSYA NO : 2021/385
KARAR NO : 2022/23

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …

KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/165
KARAR NO : 2019/1275
KARAR TARİHİ : 04/12/2019
İSTİNAF BAŞVURU TARİHİ : 31/08/2020
DAVACILAR : 1-… – …
2-… – …
3-AYŞE KOCA – …
VEKİLİ : Av. … – [16730-37769-74752] UETS
DAVALI : 1-AXA SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ : Av. … – [16698-96785-73179] UETS
DAVALI : 2 -… (SARI) – …
VEKİLİ : Av. … -[16928-29556-03914] UETS
DAVALI : 3 -… – … – …

VASİ : … – … – …
DAVALILAR : 4 -… – … – …
5 -… – … – …
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
B.A.M. KARAR TARİHİ : 12/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/01/2022

Davacılar tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahal mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karara süresi içinde davalı … (Sarı) vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonunda, incelemenin duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün hallerden olduğu anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacılar vekili dava dilekçesinde, Davalı … Sarı’nın maliki olduğu, Davalı … ve Arslan Renta Car oto kiralama’nın işletmecisi olduğu ve davalı …’nın sürücüsü olduğu 16 BK 439 plaka numaralı otomobilin 05/08/2012 tarihinde içerisinde …, …, … olduğu halde Bursa/Zeyniler yolunda seyir halindeyken kaza meydana geldiğini, kazada müvekkili …’nın yaralandığını, ve aylarca yoğun bakımda kaldığını, boyun bölgesinde omurilik kopması nedeniyle felç olduğunu, kolları ve bacaklarının çalışmadığını, iç organlarının zarar görmesi nedeniyle cihaza bağımlı olduğunu, hastanede yapılacak tedavi ve bakım sona erdiğinden mevcut rahatsızlığı ile birlikte taburcu edildiğini, çalışma ve beden gücünü %100 oranında kaybettiğini, tüm doğal ihtiyaçlarını karşılayabilmek için başkalarının yardımına muhtaç olduğunu, meydana gelen olaydan dolayı şimdilik 5.000,00.-TL maddi tazminatın davalı …Ş. yönünden (sigorta limitini aşmamak üzere) 08/10/2012, diğer davalılar yönünden 05/08/2012 (olay) tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte, … için 200.000,00.-TL, baba … için 100.000,00.-TL ve anne Ayşe Koca için 100.000,00.-TL olmak üzere toplamda 400.000,00.-TL manevi tazminatın Axa Sigorta A.Ş. dışındaki davalılardan ortaklaşa ve zincirleme olarak tahsilini talep etmiştir.
Davalı … Sarı cevap dilekçesinde, davada, araç maliki olması sıfatıyla açılan davayı kabul etmediği, kazaya karışan 16 BK 438 plakalı aracın kendisine ait olduğu, diğer davalı … (Arslan Rent A Car) ile aralarındaki sözleşmeye göre 2 yıllığına kiraya verildiği, söz konuşu kira ilişkisi sebebiyle araç üzerinde fiili tasarrufunun bulunmadığı, dava konusu kazanın meydana gelmesinde 3. kişinin ağır kusuru bulunduğu, kusur durumunun tespiti ve maddi zararın ispatı gerektiği, maddi tazminat dayanağı olarak ileri sürülen bakıcı gideri ve SGK’nın karşılamadığı tıbbi gider ve masrafların; davacı tarafından ayrı ayrı ve açık bir şekilde izahı ve ispatı gerektiği, bu nedenlerle davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle, her halükarda esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde, … isimli arkadaşının yanına gelerek birkaç gündür eve gitmediğini söylediğini, araba bulup gezmek istediğini söylediğini, kiraladıkları araç ile önce Mudanya’ya daha sonra da Zeyniler’e gittiklerini, arabada …, İnanç Dinç ve … isimli arkadaşlarının olduğunu, hiçbir şekilde alkol almadıklarını, kendisinin ehliyeti olmadığını, …’nın Zeyniler yolunu bilmediğini aracı kendisinin kullanmasını söylediğini, bunun üzerine aracı kendisinin kullandığını, kendisinin kullandığı sırada kazanın meydana geldiğini, olay nedeni ile anne ve babası ile aralarının açıldığını, kendisinin mağdur olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde, trafik kazası sonucunda oluşan yaralanmalara ilişkin tedavi taleplerinin SGK’dan talep edilmesi gerektiği, haksız olarak talep edilmiş bulunan “geçici iş göremezlik” tazminatının reddedilmesini, poliçeden dolayı sorumluluklarının bedeni zararlarda azami 200.000,00-TL. ile sınırlı olduğu, manevi tazminat taleplerinin sigorta kapsamı dışında olduğu, gerçek zararın belirlenebilmesi için ATK trafik ihtisas dairesinden kusur raporu, aktüerya bilirkişisinden de destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin raporun alınması gerektiği, müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda sorumluluğun azami limit ile sınırlı olacağı, manevi tazminat, tedavi gideri taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekilince 29/05/2015 tarihinde davalı …Ş. yönünden davadan feragat ettiklerine ilişkin feragat dilekçesi ibraz edilmiştir.
Mahkemece, davalı …Ş. yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, davalı … yönünden davanın reddine, davalı … yönünden davanın reddine, davalılar Naime Sarı ve … yönünden maddi tazminata ilişkin davanın kabulü ile 305.000,00.-TL’nin kaza tarihi olan 05/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’ya ödenmesine, davalılar Naime Sarı ve … yönünden manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile davacı … için 20.000,00.-TL, davacı … için 10.000,00.-TL ve davalı … için 10.000,00.-TL olmak üzere toplam 40.000,00.-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 05/08/2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine, karar verilmiştir.
Davalı … Sarı vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi mevzuatta benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerektiği, davalı …’e husumet tevcih edilmesinin nedeninin mülkiyeti müvekkil davalı … Sarı’ya ait olan 16 BK 439 plakalı aracın kiralanması işlemi olduğu, Naime Sarı ve … arasında düzenlenmiş ve Yıldırım Kaymakamlığına 08.12.2012 tarihinde sunulmuş 16 BK 439 plakalı aracın 15.06.2011 tarihinden itibaren 24 ay süreyle kiraya verildiğine dair araç kira sözleşmesi aslının müvekkili tarafından aleyhine dava açılmasının hemen ardından Av. Hayati Selamet’e teslim edildiği, ancak Av. Hayati Selamet’in 15 Temmuz 2016 yılında darbe girişimi öncesinde yurt dışına çıktıkları ve daha dönüş yapmadığı, işyerinin kapandığı, iş yerinde bulunan dosyaların nerede olduğunun bilinmediği, Av.Hayati Selamet’in Fetö/Pdy örgüt üyeliğinden yargılandığı bu sebeple ülkeye geri dönmediği, bu sebeple sözleşmenin aslına ulaşılamadığı, davacı …’nın olayın meydana gelmesinde müterafik kusurunun bulunmasına rağmen indirim oranlarının olması gerekenden az değerlendirildiği, manevi tazminat talebinin reddedilmesi sebebiyle davalı … Sarı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, bu sebeplerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davalı … Sarı yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde, KTK’nun 3 üncü maddesine göre araç sahibinin (malik) işleten olduğu, KTK nun 85/1 ve 85/5 ile 88/1 inci maddelerinde işleten ve teşebbüsün sorumluluklarının belirtildiği, …’in işlettiği iddia olunan ‘Arslan Rent a Car’ isimli adi ortaklık yapısındaki işletmenin diğer ortağının davalı … (Sarı) nın oğlu Fatih Sarı olduğu, Savcılık soruşturması sırasında alınan Fatih Sarı ifadesinde bu hususun yazılı olduğu, davalı …’in, davalı … (Sarı) nın dayanmak istediği sözleşmenin kazadan sonra davalı … (Sarı)’nın oğlu Fatih Sarı tarafından düzenlendiğini, bu sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, kazaya konu 16 BK 439 plaka numaralı aracın maliki ve işleteninin … (Sarı) olduğunu beyan ettiği, davalının istinaf taleplerinin usul ve esastan tümden reddine karar verilmesini, talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine yöneliktir.
Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/838 E-2018/106 K sayılı ilamıyla, davalılardan AXA Sigorta AŞ yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, davalılardan … yönünden davanın reddine, diğer davalılar Naime Sarı, … ve … yönünden maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı yalnızca davalı … Sarı tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olup, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5 HD 2018/812 E-2018/1039 K sayılı ilamıyla, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle kaldırma kararı verilmiş, sonrasında verilen görevsizlik kararı neticesinde, dosya Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkmesi’ne gönderilmiş, 2019/165 E-2019/1275 K sayılı ilamla, davalılardan AXA Sigorta A.Ş. yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, davalılardan … ve … yönünden davanın reddine, diğer davalı … Sarı ve … yönünden maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kazaya neden olan 16 BK 439 plaka sayılı aracın, kaza tarihi olan 05/08/2012 tarihinde davalılardan Naime Sarı adına kayıtlı olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı …, yargılama aşamasındaki savunmalarında, 15/06/2011 tarihinden geçerli olmak üzere, 16 BK 439 plakalı aracın davalılardan …’e (Arslan Rent a Car işletmecisi), 24 ay süreyle kiralandığını, işleten sıfatının kalmadığını gündeme getirmiş, sözleşme başlıklı tarihsiz belge sureti ibraz edilmiştir.
2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur (Yargıtay 17 HD 2019/4255 E-2020/3307 K sayılı ilam). Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı KTK 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek öğretide, gerekse Yargıtay uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda, getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır (Yargıtay 17. HD, 2020/8228 E-2021/190 K sayılı ilam). Davaya konu araç nedeni ile aracın fiilen teslim edilip edilmediği, ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedelinin ve vergilerin kim tarafından ödendiği, kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği araştırılarak, davalı Naile’nin işletenlik sıfatının devam edip etmediği belirlenmesi gerekecektir (Yargıtay 17 HD 2016/18509 E- 2019/9515 K sayılı ilam).
Somut olayda, 16 BK 439 plakalı araca yönelik, 15/06/2011 tarihinden geçerli olmak üzere, 16 BK 439 plakalı aracın davalılardan …’e, 24 ay süreyle kiralandığına, işleten sıfatının kalmadığını gündeme getirmiş, sözleşme başlıklı tarihsiz belge sureti ve 04/08/2012 tarihi saat 18.45 itibarıyla kazaya karışan aracın davalılardan …’a kiralanıp teslim edildiğine yönelik oto kiralama sözleşmesi başlıklı belge sureti ibraz edilmiş olup, ibraz edilen belgelerin her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu, başka bir ifade ile aracın uzun süreli kira sözleşmesi ise davalı …’a kiralandığı ve maddi ölçüte göre davalı Naile’nin işletenlik sıfatının kalmadığı, fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının davalı …’a geçtiği olgusunun ispatlanamadığı, ayrıca davalı … tarafından kira sözleşmesindeki imzanın inkar edildiği ve davalı Naile’nin oğlu Fatih ile aynı iş yerini kullandığının ileri sürüldüğü, mahkemece verilen kesin süreye rağmen sözleşme aslının ibraz edilmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, davalı Naile’nin işleten sıfatıyla sorumlu tutulmasında isabetsizlik yoktur.Davalı Naile vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerinde değildir.
Uludağ Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı 25/03/2014 tarihli raporunda ve ATK 3 İhitisas Kurulu 04/11/2015 tarihli raporunda özetle, davacı …’ın %100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, mütalaa edilmiş ve rapor hükme esas alınmış olup, kazanın 05/08/2012 tarihinde gerçekleştiği göz önüne alındığında, 2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında değerlendirme yapılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 17. HD, 2020/7786 E.,2021/2556 K. Sayılı ilam)
Davacı …’ın, kazaya karışan 16 BK 439 plakalı araçta yolcu olarak bulunduğu ve kazanın oluşumuna etkisi olmadığı göz önüne alındığında, sürücünün %100 kusurlu olarak değerlendirilmesinde isabetsizlik yoktur.
Aktüerya bilirkişice kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde PMF 1931 yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış olup, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih – 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; tazminat hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosu, progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, aktüerya bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle, belirlenmesi gerekecektir (Yargıtay 17 HD, 2019/3292 E.,2021/1848 K. sayılı ilam). Ancak bu taraflarca bu husus istinaf konusu yapılmamakla yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
6111 sayılı Kanun 59. maddesi ile 2918 sayılı KTK 98. maddesinde yapılan değişiklik ve geçici 1. maddesi gereği, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sorumlu olacaktır. Ancak, SGK, açıklanan madde kapsamında kalan belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeli olmayan tedavi giderlerinden ve kanun kapsamında olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir.
6111 sayılı Kanun ile 2918 sayılı KTK’ da yapılan değişiklik ve buna dair yönetmelik gereği, trafik sigortacısının sorumluluğunun son bulduğu belgeli tedavi giderleri yönünden, trafik sigorta poliçesi gereği sigortacısına prim ödeyerek sorumluluğunu aktaran araç işletenin sorumluluğunun son bulduğu hususları gözetilmek suretiyle; davaya konu edilen tedavi giderlerinden, SGK’nın sorumluluğunda bulunan ve bulunmayanların belirlenmesi için, konusunda uzman doktor bilirkişiden denetime elverişli, ayrıntılı, gerekçeli bir rapor alınması; SGK’nın sorumluluğunda olmayan tedavi giderleri ve belgesiz tedavi giderleriyle sınırlı olarak sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğuna karar verilmesi gerekir (Yargıtay 17. HD 2020/532 E.,2021/2737 K. sayılı ilam). Mahkemece uzman doktor bilirkişiden tedavi giderlerine ilişkin rapor alınmasında isabetsizlik yoktur.
6098 sayılı TBK 52 maddesi gereği zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmışsa hakim, tazminatı indirebilecek veya tamamen kaldırabilecektir. Zarar görenin kendi menfaatlerini korumak için makul bir insanda beklenen davranışta bulunmayarak, zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına müterafik (bölüşük) kusur olarak adlandırılır. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, öğreti ve Yargıtay uygulamalarıyla da benimsenmiştir. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği, müterafık kusur indirimi oranı %20, hatır taşıması indirimi oranı %20 olup, maddi tazminattan yazılı oranlarda müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılması gerekir.
Somut olayda, davacı …’ın, arkadaşları ile gezmek için gönüllü olarak araca bindiğinden bahisle hatır taşımasının gündeme geldiği ve emniyet kemeri takılı olmadığından bahisle müterafik kusurlu sayılmasının gerektiği, bu bağlamda %20 müterafik kusur ve %20 hatır taşıması indirimi yapılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı Naile vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerinde değildir.
Yine, hakimin takdir hakkını kullanarak yapmış olduğu indirim nedeniyle, davacıların talebinden daha az miktarda maddi tazminata hükmedilmesi halinde davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak sonuç tazminat hesaplanırken, müterafik kusur için belirlenen %20 ve hatır taşıması için belirlenen %20 oran toplanarak, indirim yapılması isabetsiz olmuştur. 6098 sayılı TBK hükümlerine göre tazminatın saptanması için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Bu nedenle ilk olarak zararla ilgili indirim sebepleri uygulanarak gerçek zarar belirlenecek (önce kusur indirimi, sonra yapılan ödemeler), sonra da tazminattan indirim nedenleri olan 6098 sayılı TBK 51 maddesinde (mülga 818 sayılı BK 43 maddesi) düzenlenen hatır taşıması indirimi ve 6098 sayılı TBK 52 maddesinde (mülga 818 sayılı BK 44 maddesi) düzenlenen müterafik kusur indirimi uygulanacaktır (Yargıtay 17. HD, 2019/2279 E.,2021/1262 K. sayılı, 11/02/2021 tarihli ilam). Sonuç tazminat hesaplanırken, indirim sırasının uygulanmasında hataya düşülüp, daha az maddi tazminata hükmedilmiş ise de, davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmadığı, davalılar lehine usuli müktesep hak oluştuğu göz önüne alındığında yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/838 E-2018/106 K sayılı ilamıyla, davalılardan AXA Sigorta A.Ş. yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, davalılardan … yönünden davanın reddine, diğer davalılar Naime Sarı, … ve … yönünden maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş, hükme karşı yalnızca davalı Namie Sarı tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olup, Bursa 5 HD, 2018/812 E-2018/1039 K sayılı ilamıyla, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle kaldırma kararı verilmiş, sonrasında verilen görevsizlik kararı neticesinde, dosya Bursa 1 Asliye Ticaret Mahkmesi’ne gönderilmiş, 2019/165 E-2019/1275 K sayılı ilamla, davalılardan AXA Sigorta AŞ yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, davalılardan … ve … yönünden davanın reddine, diğer davalı … Sarı ve …’nın sorumluluğuna karar verilmiş olup, başka bir ifade ile ilk karara karşı kanun yoluna başvurmayan davalı … yönünden, görevsizlik kararı neticesinde verilen yeni hükümde davanın reddi cihetine gidilmesi usuli müktesep hak hususunu gündeme getirecektir.
Usuli müktesep hak; bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi sebebiyle taraflardan biri lehine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan haktır. Usuli müktesep hak, kanunda düzenlenmemiş olup, Yargıtay 1960/21-9 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile hukukumuza girmiştir. 2797 Sayılı Yargıtay Kanunu 45/4 maddesi gereği, içtihadı birleştirme kararları mahkemeler açısından bağlayıcıdır. Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde hüküm, temyiz edenin aleyhine bozulamayacağı gibi Yargıtay’ın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de temyiz eden tarafın bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Bu yasağa “aleyhe hüküm verme yasağı” denir. Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır. (Yargıtay 3. HD, 2020/11304 E- 2021/9809 K sayılı ilam). Davalı …’ın ilk karara karşı istinaf başvurusu bulunmadığı, istinaf kaldırma kararı sonrası dosyanın gönderildiği mahkemece, davalı … yönünden, kamu düzenine aykırılık bulunmadığı halde, maddi hukuk ilkeleri çerçevesinde sorumluluğu bulunup bulunmadığı tartışılarak davanın reddine karar verilmesi, aleyhe hüküm verilmesi yasağına aykırı ise de, davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığı göz önüne alındığında yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş olup, reddedilen kısım yönünden kendini vekille temsil ettiren davalı Naile lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi isabetsiz olmuştur. Davalı Naile vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.
6100 sayılı HMK 355.maddesi gereğince istinafa başvuranın sıfatı, istinaf konusu yapılan nedenler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece gerekçe yönünden verilen karar usul ve yasaya aykırı olup davalı … Sarı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle esas bakımından kabulü ile bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararının düzeltilerek ve kazanılmış haklarda gözetilerek yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/12/2019 tarih ve 2019/165 – 2019/1275 sayılı kararı hakkındaki davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KARARIN DÜZELTİLEREK ESAS HAKKINDA YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
a)- Davalı … AŞ yönünden feragat nedeniyle davanın reddine,
b)- Davalı … yönünden davanın reddine,
c)- Davalı … yönünden davanın reddine,
d)- Davalılar Naime Sarı ve … yönünden maddi tazminata ilişkin davanın kabulü ile 305.000,00.-TL’nin kaza tarihi olan 05/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı …’ya ödenmesine,
e) Davalılar Naime Sarı ve … yönünden manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile davacı … için 20.000,00.-TL, davacı … için 10.000,00.-TL ve davalı … için 10.000,00.-TL olmak üzere toplam 40.000,00.-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 05/08/2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine,
f) Maddi tazminat yönünden alınması gereken 20.834,55.-TL harcın peşin olarak yatırılan toplam 1.202,85.-TL harç ile ıslah harcı olan 1.024,65.-TL’nin mahsubu ile bakiye 18.607,05.-TL’lik kısmın davalılar Naime Sarı ve …’dan tahsili ile hazineye irat kaydına,
g) Maddi tazminat talebi yönünden davacı … kendini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT gereği 24.250,00.-TL vekalet ücretinin davalılar Naime Sarı ve …’dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
h) Manevi tazminat talepleri yönünden alınması gereken 2.732,40-TL harcın davalı … Sarı ve davalı …’dan müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
ı) Manevi tazminat taleplerinin kabul edilen kısmı yönünden AAÜT gereği
– 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalı … Sarı ve davalı …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’ya,
– 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalı … Sarı ve davalı …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’ya,
– 2725,00-TL vekalet ücretinin davalı … Sarı ve davalı …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’ya verilmesine
i)Manevi tazminat taleplerinin reddedilen kısmı yönünden davalı … Sarı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacı …’dan, 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacı …’dan, 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalı … Sarı’ya ödenmesine,
j) Manevi tazminatın reddedilen kısımları yönünden Axa Sigorta A.Ş. vekili feragat ettiğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına
k)Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinden kabul-red oranına göre, 3.751,75-TL yargılama giderinin davalı … ve davalı … Sarı’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar uhdesinde bırakılmasına
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalının istinaf başvurusu nedeniyle yatırdığı karar ve ilam harcının istem halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf başvuru aşamasında davalı … Sarı tarafından yapılan 68,00-TL masrafın davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davalıya ödenmesine ,
5-Karar tebliği işlemlerinin Dairemizce yapılmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK 361 hükmü uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 12/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza